Anonim Şirketlerde Kefil Olma Ehliyeti
Genel Olarak
Anonim şirketlerde kefil olma ve garanti verme ehliyeti 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun[1] (“TTK”) yürürlüğe girmesinden önce Türk hukukunda ultra vires kuralı (amaç dışı işlem yapma yasağı) çerçevesinde değerlendirilen önemli konulardan biri oldu. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda[2] (“Mülga TTK”) düzenleme alanı bulan ultra vires kuralı uyarınca anonim şirketler işletme konusu dışında hak ehliyetine sahip bulunmuyordu ve bu bağlamda anonim şirketlerin işletme konusu dışında gerçekleştirdiği işlemler yok sayılıyordu. TTK ise Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (“AET”) 68/151 sayılı ticaret şirketlerine ilişkin Birinci Yönergesi[3] hükümlerini dikkate alarak anonim şirketlerin hak ehliyetinin işletme konusuyla sınırlandırılması ilkesine yer vermedi.
Bu ayki hukuk postası makalesinde anonim şirketlerde hak ehliyeti ve kefil olma ehliyeti Mülga TTK’da yer alan ultra vires kuralı, TTK’nın ilgili hükümleri ve bu konuya ilişkin verilmiş Yargıtay kararları çerçevesinde incelenir.
Anonim Şirketlerin Hak Ehliyeti
Mülga TTK’nın önemli ilkelerinden biri olan ultra vires ilkesinin terk edilmesi ile birlikte anonim şirketlerin hak ehliyeti genişler. TTK uyarınca ticaret şirketleri kanuni istisnalar saklı olmak üzere Türk Medenî Kanunu’nun[4] (“TMK”) 48 inci maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler (TTK m. 125/2). TMK m. 48’e göre ise tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaratılış gereği ancak insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün hak ve borçlara ehildir. Dolayısıyla, anonim şirketler işletme konuları ile bağlı olmaksızın işlemler yapabilir ve borçlar yüklenebilir. Bu bağlamda anonim şirketin amaç ve konusunun ana sözleşmede gösterilmesi gerekli olsa dahi, şirketin amaç ve konusu şirketin hak ehliyetinin sınırlarının tespiti bakımından önem taşımaz ve kural olarak işletme konusu dışında yapılan işlemler de şirketi bağlar.
Bu ilke anonim şirketlerde temsile ilişkin TTK m. 371/2’nin ilk cümlesinde de düzenlenir. Bu hüküm uyarınca anonim şirketi temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar. Ancak TTK m. 371/2 bu kurala bir istisna da getirir. Eğer üçüncü kişi yapılan işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu biliyor veya durumun gereğinden, üçüncü kişinin işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bilebilecek durumda olduğu ispat edilebiliyorsa bu işlem anonim şirketi bağlamaz. İşlemin anonim şirketin işletme konusu dışında olduğunu bilen veya bilebilecek durumda olan üçüncü kişi, iyi niyetli olduğunu ileri süremez. Üçüncü kişilerin iyi niyetli olmadığını ispat yükü anonim şirkettedir. Şirket esas sözleşmesinde bu hususun yazılmış olması veya esas sözleşmenin ilan edilmiş olması ise bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli bir delil oluşturmaz (TTK m. 371/2). Zira üçüncü kişinin anonim şirketin işletme konusunun kapsamını bilme yükümlülüğü bulunmaz. bu nedenle üçüncü kişinin olumlu bilgisi (“müspet vukuf”) aranır.
Bu bağlamda ortaya çıkan önemli sorulardan biri kefil olma ve garanti verme işlemlerinin TTK m. 371/2 kapsamına girip girmeyeceğidir. Zira kefil olma TTK m. 371/2 kapsamında şirketin işletme konusu dışında değerlendirilirse, bu işlemin anonim şirketin esas sözleşmesinde belirtilmemiş olması halinde kefalet şirketi bağlamayacaktır. Ancak kefil olma işleminin şirket konusu içinde değerlendirilmesi ve dolayısıyla TTK m. 371/2 kapsamına girmemesi, anonim şirketin kefil olma işlemi ile her hâlükârda bağlanmasına yol açar.
Anonim Şirketlerin Kefil Olma Ehliyeti
Anonim şirketlerde tüzel kişilerin kefil olma ve garanti verme ehliyeti Mülga TTK uyarınca ultra vires kuralı çerçevesinde değerlendirildi. Ultra vires kuralını düzenleyen Mülga TTK m. 137 ticaret şirketlerinin şirket ana sözleşmesinde yazılı işletme konusu içinde kalmak şartıyla bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebileceğini düzenlerdi. Ultra vires kuralı ve ilgili maddenin lafzı ana sözleşmede açıklık bulunmadığı takdirde ticaret şirketlerinin kefil olamayacağı gibi bir sonuca yol açabilirdi. Ancak Yargıtay kararları hükmün bu şekilde yorumlanmasına engel oldu ve kefaletin şirketin olağan işlerinden olduğunu açık ve yerleşmiş içtihadı ile belirledi.
Yargıtay ultra vires kuralını değerlendirirken işletme konusunu şirketin devamlı olarak yapacağı işler olarak tanımlar. Buna ek olarak şirketin işletme konusunu doğrudan oluşturmamakla birlikte şirketin işlerini kolaylaştıran ticari iş ve sözleşmelerin de ana sözleşmede yer almasa dahi o işletmenin konusu içinde yer alması gerektiğini belirtir. Yargıtay’a göre aksi durum ticari hayatın akışına aykırı olur. Gerçekten de anonim şirketin işletme konusu, anonim şirketin ünvanında da yer alan ve şirketin esas faaliyet alanını gösteren turizm, inşaat, ticaret gibi alanlardır. Anonim şirketler kanunen yasaklanmamış her türlü ekonomik amaç için kurulabilirler (TTK m. 351). Garanti vermek ve kefil olmak başlı başına bir ekonomik faaliyet olmadığından şirketin amaç ve konusunu oluşturmazlar. Ancak bu amaç ve konuyu gerçekleştirmeyi hedefleyen ve ticari hayatın olağan akışında yer alan işlemlerdir.
Kefil olma ve garanti verme işlemlerinin TTK m. 371/2 kapsamına girip girmeyeceğinin değerlendirilmesi açısından Mülga TTK döneminde Yargıtay’ın ultra vires kuralına ilişkin verdiği kararlarından da yararlanılmalıdır. Zira Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadında kefil olmak “şirketin işletme mevzuu içinde kalan mutat iş ve muameleler” olarak değerlendirilir.
Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 19.07.2005 tarih ve 4621/7778 sayılı kararında[5], Türk Hukukundaki yerleşik uygulamaya göre ticari şirketlerin ana sözleşmelerinde iştigal sahası içerisinde açıkça gösterilmemiş olsa bile, ticari faaliyetlerinin icabı olarak kefalet ve garanti sözleşmeleri yapmaları yönünden ehil sayılmaları gerektiğine hükmetti. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.02.1978 tarih ve 7/354 sayılı kararında[6] şu ifadelere yer verildi: “Bir şirketin işletme konusu demek, o şirketin devamlı olarak yapacağı ticari işlemler demektir. Bunlar o şirketin ana sözleşmesinde belirtilen ile ilgili işlemlerdir. Bununla birlikte, bir ticari işletmenin kendi ana sözleşmesinde belirtilen işletme mevzuuna doğrudan girmemekle beraber, o işletmenin ticari faaliyetlerini kolaylaştıran ticari iş ve ticari sözleşmelerin de o işletmenin mevzuu içinde bulunduğunun kabulü zorunludur. Ticari amaç güden işletmelerin kredi temini konusunda bankalara karşı müştereken sorumluluk yüklenmesi suretiyle birbirlerine destek olmaları ve ticari faaliyetlerini bu surette sürdürebilmeleri halini ticari hayatın normal ve mutad işlemleri arasında kabul etmek gerektiğinden, bu davada söz konusu olan kefalet akdinin de davacı şirket yönünden kendi işletme mevzuu çerçevesi içinde kalan bir muameleden ibaret olduğunun göz önünde tutulması zorunludur.”
Yargıtay kararlarından da açıkça anlaşıldığı üzere, ana sözleşmede yer almasa dahi kefalet ve garanti işlemleri şirketlerin işletme konuları içinde kalan işlemler olarak kabul edilir. Diğer bir deyişle, kefil olmak TTK m. 371/2 bağlamında işletme konusu dışında bir işlem olarak değerlendirilemez. TTK m. 371/2 kefalet ve garanti işlemleri için uygulanmaz ve anonim şirketlerin gerçekleştirdiği bu işlemlerinin şirketi bağlamadığı ileri sürülemez. Bu bağlamda şirketin kefil olma ve garanti verme ehliyeti doğrudan TTK’nın hak ehliyetine ilişkin 125. maddesi uyarınca belirlenir ve anonim şirketin verdiği kefalet geçerli olur. İlgili kararların ultra vires ilkesinin geçerli olduğu dönemde alındığı düşünüldüğünde, TTK’nın ultra vires ilkesinden hiç söz etmeyen 125. maddesi ise ticaret şirketlerine zaten tanınmış bulunan kefil olma serbestisi bakımından bir yenilik getirmeyecek, ne var ki bu serbestiyi tanıyan uygulamanın bir garantisi olacaktır[7]. Bu nedenle uygulamada bankaların verdikleri kredilerin teminatı olarak anonim şirketlerden kefalet veya garanti alırken, anonim şirket esas sözleşmesinde kefalet vermeye veya garantör olmaya ilişkin açık hüküm aramaları TTK’nın ruhuna, lâfzına ve Yerleşik Yargıtay kararlarına aykırıdır.
Sonuç
TTK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte ticaret şirketlerinin hak ehliyetinin işletme konusu ile sınırlı olması kuralı geçerliliğini yitirmiştir. Ancak, TTK m. 371/2 anonim şirketler için özel bir hüküm öngörerek, işletme konusunun temsil yetkisi üzerindeki etkisinin üçüncü kişilere karşı devam etmesini sağlar. Bu bağlamda işletme konusu kavramının anlaşılması ve irdelenmesi önem kazanır. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı ve doktrin, kefalet ve garanti verme işlemlerini şirketlerin olağan işleri olarak değerlendirir ve bu işlemlerin şirket ana sözleşmesinde açıkça yazılmasa dahi ticari hayatın akışına uygun olarak şirket işletme konusuna dâhil olduğunu belirtir. Bu sebeple TTK döneminde de anonim şirketler esas sözleşmelerinde bu konuda açık hüküm olmasa da kefil olabilir ve garanti verebilirler.
[1] 14 Şubat 2011 tarihli ve 27846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı ve 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girdi.
[2] Mülga TTK, TTK ile 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlükten kaldırıldı.
[3] http://eur-lex.europa.eu/ erişim tarihi: 3 Mart 2015.
[4] 8 Aralık 2001 tarihli ve 24607 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı ve 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girdi.
[5] www.kazancı.com.tr erişim tarihi: 3 Mart.2015.
[6] Seza Reisoğlu, Türk Kefalet Hukuku, Ankara 2013, s. 56.
[7] Burak Özen, Kefalet Sözleşmesi, İstanbul 2012, s.172.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...