Türk Hukuku ve FIDIC Kapsamında Ek Süre
Borçlar Kanunu Kapsamında Ek Süre
Giriş: İnşaat Sözleşmelerinde Süre Unsuru
Müteahhidin, eser sözleşmesi ile ifasını taahhüt ettiği asıl edim sözleşme konusu işin yapılması olmakla beraber, eserin sözleşmede belirlenen zamanda yapılması gerek müteahhit gerekse iş sahibi bakımından büyük önem taşır ve sözleşmenin her iki tarafının eserin zamanında bitirilmesinde menfaati vardır.
Ancak bazı hallerde eserin sözleşmede belirlenen zamanda bitirilmesi çeşitli nedenlerle mümkün olmaz. Bu gibi hallerde gecikilen süreden kaynaklanan yükümlülüklerin ve muhtemel zararların sözleşmenin hangi tarafının üzerinde kalacağı hususu Borçlar Kanunu’nda ve FIDIC’te çeşitli şekillerde düzenlenmiştir.
Borçlar Kanunu Kapsamında Ek Süre
İnşaatın sözleşme süresi içinde ikmal ve teslim edilmemesi halinde, müteahhide edimini ifa için tanınan süreye “Ek Süre” denir. Bu konuda, yani müteahhide ek süre verilmesi konusunda Borçlar Kanunu’nda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuda BK’da bulunan yegâne düzenleme 358. maddedir. Bu maddeye göre:
“3 - AKİT DAİRESİNDE İŞE BAŞLAMA VE İCRA
MADDE 358 - Müteahhit, işe zamanında başlamaz veya mukavele şartlarına muhalif olarak işi tehir eder yahut iş sahibinin kusuru olmaksızın vaki olan teehhür bütün tahminlere nazaran müteahhidin işi muayyen zamanda bitirmesine imkan vermiyecek derecede olursa iş sahibi teslim için tayin edilen zamanı beklemeğe mecbur olmaksızın akdi feshedebilir…”
Madde metni okunduğunda görüleceği gibi, maddede müteahhidin edimini süresinde ifa etmemesi halinde iş sahibine tanınan fesih hakkından bahsedilmekle birlikte, müteahhide ek süre verilebileceğine ilişkin açık bir ifade yer almamaktadır.
Oysa sözleşme süresi boyunca, gerek iş sahibinden kaynaklanan nedenlerle gerekse tarafların iradeleri dışındaki olaylardan dolayı işin sözleşmede belirlenen sürede bitirilmesi mümkün olmayabilir. Sözleşme ile kararlaştırılan inşaat süresi sözleşme kapsamındaki iş için tespit edilmiştir. Bu nedenle, müteahhit tarafından gerek iş sahibinin talimatı ile gerekse böyle bir talimat olmaksızın ancak iş sahibinin menfaatine olarak yapılan işlerin, sözleşme süresi içinde hesaplanması adil bir çözüm olmaz. Bu işlerin niteliğine göre gerekli olacak sürelerin hesaplanarak müteahhit lehine ek süre olarak tespit edilmesi gerekir. Bu şekilde belirlenecek bir ek süre, işin devamı sırasında taraflarca kararlaştırılarak sözleşme süresine ilave edilebileceği gibi, işin sonunda muhtemel bir uyuşmazlık çerçevesinde mahkemece olaylar ve taraflarca sunulacak kanıtlara göre de tayin edilebilir.
“İlave kat yapımı nedeniyle inşaatın sözleşmede kararlaştırılan süre içinde bitirilemeyeceği kuşkusuzdur…bu iş için davalıya ne kadar süre verilmesi gerektiği saptanmalı; bu sürenin gecikme süresinden indirilmesi suretiyle bakiye ifaya eklenen cezaya hükmedilmelidir.” Yargıtay 15. HD’nin 7.4.1989 tarih ve 1988/3316 E. 1989/1827 K. sayılı kararı.1
“Gerçekten, sözleşme ve proje dışı işler yapılmışsa, davalı bunlar için ek süre isteyebileceğinden, bu husus bilirkişi aracılığıyla incelettirilerek fazla işlerin yapılabileceği süre hesap edilmeli, bu tespit edilen gecikme süresinden düşülmek suretiyle hüküm kurulmalıdır.” Yargıtay 15. HD’nin 17.10.1988 tarih ve 1988/1124 E. 1988/3278 K. sayılı kararı.2
Ek süre verilmesi özellikle, gecikmenin iş sahibinden kaynaklandığı durumlarda söz konusu olur. Karşılıklı taahhütleri içeren inşaat sözleşmelerinde, iş sahibinin edimlerini BK m. 81’de açıklandığı üzere zamanında ifa etmesi gerekir. Aksi halde, edim borçlusu olarak, karşı taraftan edimini ifa talebinde bulunması haklı görülemez. Buna göre, iş sahibinin öncelikli edim borçlusu olduğu hallerde, edim borçlusu iş sahibi kendi edimini yerine getirene kadar müteahhit tarafından yavaşlatılan veya durdurulan bu süre, daha sonra müteahhit tarafından ek süre olarak talep edilebilir. Bu haller, iş sahibinin zorunlu bazı hazırlayıcı veya edime katkıda bulunucu eylemleri yapma yükümlülüğünün bulunduğu hallerde söz konusu olur. Örneğin planların hazırlanmaması, gerekli talimatın zamanında verilmemesi, projede değişiklik yapılması, müteahhide belli zamanlarda yapılması gereken ödemelerin yapılmaması/geç yapılması, malzemenin geç verilmesi, hazırlayıcı çalışmaların yapılmaması, iş sahibinin üzerinde inşaat yapılacak arsayı, inşaata elverişli ve ayıpsız olarak müteahhide teslim etmemesi veya teslimde gecikmesi gibi. Bu hallerde olduğu gibi, gecikmenin müteahhidin yükümlülüğüne aykırı olmadığı hallerde “haklı gecikme”den söz edilir. Müteahhit bu gibi hallerde ek süre talep edebilir. Gecikmenin müteahhitten kaynaklandığı hallerde ise ek süre talep edilemez.
“…sözleşmenin 3. Maddesinin son fıkrasında projelerin tanzim ve tasdik ettirilmesi görevinin işveren davacıya ait olduğu yazılıdır. İnşaat ruhsatı sözleşmenin imza edilmesinden çok sonra … alınmış olup, davalı yüklenicinin bu gecikmeden dolayı ek süre istemeye ve inşaatın 1979 yılına sarkmış olması nedeniyle 1979 yılında yapılan işler için bu yıl fiyatlarını uygulamaya hakkı vardır.” Yargıtay 15. HD’nin 3.5.1985 tarih ve 984/481 E. 985/1497 K. sayılı kararı.3
“İnşaatın hafriyatına ruhsatsız olarak başlanması üzerine, inşaatın belediyece durdurulması ve hafriyat sırasında bir işçinin ölümü gibi sebepler, yüklenicinin sorumluluğunda bulunmakla, inşaatın gecikme nedeni olarak davalı yararına kabul edilemez.” Yargıtay 15 HD’nin 2.7.1985 tarih ve 1985/984 E. 1985/2353 K. sayılı kararı.4
Bazı hallerde ise, iş sahibi ile müteahhidin birlikte kusurları işin gecikmesine neden olabilir. Bu durumda, BK m. 98/2 ve m. 44 maddelerine göre iş sahibinin müterafik kusur oranı gözetilerek ek sürenin tayini ve tanınması gerekir.
Yine, iş sahibi ve müteahhidin iradesi dışında gerçekleşebilecek olaylar nedeniyle işin gecikmesi ihtimalinde de müteahhidin ek süre hakkı doğar. Örneğin; olağanüstü doğa olaylarının ve afetlerin neden olduğu gecikmeler, müteahhidin sorumluluğunda olmasına rağmen süresinde düzenlenen plan ve projelerin onayının belediye gibi resmi kurumlardan kaynaklanan nedenlerle gecikmesi ve bunun gibi resmi kurumların çalışma koşullarından veyahut da yasal zorunluluklardan kaynaklanan gecikmeler, müteahhidin ek süre talebinde bulunmasını haklı gösteren nedenler olarak gösterilebilir.
“Her ne kadar, sözleşmede anılan ruhsatın 30.11.1982 tarihine kadar alınması öngörülmüş ise de, bu tarihin temerrüt için yeterli bir sebep olarak sayılması olanaksızdır. Çünkü inşaat ruhsatı imar mevzuatı gereğince idari işlem sonucuna bağlı olduğundan, bunun belli bir süre içinde alınması zorunluluğu müteahhide yükletilemez. Diğer bir deyimle, inşaat ruhsatının alınmasında idari formaliteler ve imar mevzuatından kaynaklanan gecikmelere uğraması mümkündür. Bundan da yüklenicinin sorumlu tutulması düşünülemez.” Yargıtay 15 HD’nin 7.3.1989 tarih, 1988/2231 E. 1989/1061 K. sayılı kararı.5
FIDIC Kapsamında Ek Süre
Giriş: FIDIC’te Süre Unsuru
Yukarıda da açıklandığı gibi, işin zamanında bitirilmesinde gerek iş sahibinin gerekse müteahhidin menfaati bulunur. Bu nedenle, işin zamanında bitirilmemesinden kaynaklanan sonuçlara sözleşme taraflarından hangisinin katlanacağının tespit edilmesi önem taşır. Bu konuda FIDIC, gerek gecikmenin sebepleri, gerekse sonuçları ve bu gecikmenin sorumluluğunun kime ait olacağı hususlarında, Borçlar Kanunu’na göre daha detaylı hükümler içerir. Buna göre, FIDIC 8.4 maddesinde müteahhidin gecikmeden sorumlu olmayacağı haller sayılmıştır. Bu maddede öngörülen hallerin gerçekleşmesi durumunda, yükleniciye ek süre verilebilebilir ve işin bitiriliş süresi hesaplanırken, verilen bu ek süre, sözleşmede belirlenmiş olan süreye ilave edilir. Ek süre verilmesi ile gerçekleşecek bu süre uzatımı, FIDIC m. 8.4’te belirtilen hallerin varlığı ve öngörülen prosedürün yerine getirilmesi durumunda söz konusu olur. Bu haller dışında kalan sebeplerden kaynaklanan gecikmelerden müteahhit sorumludur.
FIDIC Kapsamında Ek Süre
- Yukarıda belirtildiği gibi, FIDIC 8.4 maddesinde müteahhidin gecikmeden sorumlu olmadığı, bir diğer ifadeyle, süre uzatımı talebinde bulunabileceği haller sayılmaktadır. Maddeye göre bu haller şunlardır:
- Bir Değişiklik (Alt-Madde 13) veya Sözleşme dahilindeki bir iş kaleminin miktarında yapılacak bir başka önemli değişiklik
- Buna göre projede bulunmayıp, fazladan yapılan işler süre uzatımı için geçerli neden teşkil eder. Ancak işin miktarının azaltılması veya bazı işlerden vazgeçilmesi, işin niteliğinin, kalitesinin değiştirilmesi durumları prensip olarak süre uzatımı hakkı veren değişiklikler dışında kalır. Buna karşılık, bu gibi değişikliklerin işin süresinde bitirilmesini engellemesi ve bu yüzden süre uzatımının gecikmesi durumunda bu madde kapsamında süre uzatımı talep edilebilir. FIDIC çerçevesinde değişiklik yapma yetkisi Mühendise aittir.
- FIDIC kuralları içerisinde yer alan bir Alt-Madde çerçevesinde, bir zaman uzatımı hakkı doğuracak bir gecikme nedeni
- FIDIC altında 8.4 maddesi dışında diğer bazı maddelerde de süre uzatımı talebinde bulunulabileceği belirtilmiştir. Bunların içinde en önemli olanlar şunlardır: m. 1.9 (Çizimlerin ya da Talimatların Gecikmesi), m. 2.1 (Şantiyeye Giriş Hakkı), m. 4.7 (Yerleştirme), m. 4.12 (Öngörülmeyen Fiziksel Koşullar), m. 7.4 (Testler), m. 8.5 (Yetkililerin Neden Olduğu Gecikmeler), m. 8.9 (Askıya Almanın Sonuçları), m. 10.3 (Teslim Öncesi Bitirme Testlerine Müdahale), m. 13.7 (Mevzuat Değişikliklerine İlişkin Ayarlamalar), m. 16.1 (Yüklenicinin İşi Askıya Alma Hakkı), m. 17.4 (İşverenin Risklerinin Sonuçları), m. 19.4 (Mücbir Sebebin Sonuçları).
- Olağanüstü kötü iklim koşulları
- Kural olarak müteahhidin iklim koşullarında meydana gelmesi muhtemel değişikliklere hazır olması gerekir. Buna karşılık, iklim koşullarında söz konusu olacak ve işin ifasını etkileyecek beklenmedik değişiklikler süre uzatımı için haklı sebep teşkil edebilir.
- Salgın veya hükümet eylemleri nedeniyle, personel veya mallarda yaşanan ve öngörülmeyen kıtlık
- İşverenden, İşveren Personelinden veya İşverenin şantiyede bulunan diğer yüklenicilerinden kaynaklanan veya bunlara atfedilebilecek herhangi bir gecikme veya engel
Süre Uzatımına Hak Kazanmanın Koşulları
- FIDIC 8.4 maddesinin son fıkrası süre uzatımına hak kazanılabilmesi bakımından müteahhit için bir takım şekli yükümlülükler öngörür. Bu nedenle, FIDIC çerçevesinde müteahhidin ek süre talebinde bulunması, m. 20’de belirtilen koşulların yerine getirilmesine bağlıdır. Bu maddeye göre müteahhit, FIDIC’in herhangi bir maddesi kapsamında ya da başka bir biçimde sözleşmeyle ilgili olarak bitirme süresinde bir uzatmaya hakkı olduğunu düşünüyorsa:
- Mühendise bir uyarı göndererek hak iddialarına neden olan olay ya da koşulu anlatmalı,
- Bu uyarı, müteahhidin olayı ya da koşulu fark etmesini takiben en kısa süre içerisinde ve 28 günü geçmemek kaydıyla verilmeli,
- Müteahhit; söz konusu iddiaya yol açan olay veya koşulu fark ettiği (veya fark etmesi gereken) tarihten itibaren 42 gün içerisinde veya Yüklenicinin önerebileceği ve Mühendisin de onaylayabileceği başka bir süre içerisinde, iddianın ve süre uzatımı talebinin dayanağını oluşturan tüm destekleyici verileri içeren ayrıntılı iddiasını Mühendise göndermelidir.
- Söz konusu iddiaya yol açan olay veya koşulun etkisinin devamlılık gösteren bir nitelikte olması durumunda:
- Bu tam ayrıntılı iddia, bir ara iddia olarak ele alınır;
- Müteahhit, aylık aralıklarla ara iddialar göndererek iddia edilen birikmiş gecikme ve/veya tutarı ve mühendisin makul olarak isteyebileceği diğer bilgileri belirtir;
- Müteahhit, olay ya da koşulun etkilerinin sona ermesini takiben 28 gün içerisinde veya müteahhidin önerebileceği ve mühendisin de onaylayabileceği başka bir süre içerisinde, son bir iddia gönderir.
Bu başvuru üzerine Mühendis, Alt-Madde 3.5 (Saptamalar) uyarınca hareket eder ve Alt-Madde 8.4 (Bitirmeye Yönelik Süre Uzatımı) uyarınca Bitirme Süresi (sona ermesinden önce veya sonra) için süre uzatımı (varsa) konusunda anlaşma sağlar ve bunları saptar.
28 Günlük Bildirim Süresinin Hak Düşürücü Olup Olmadığı Tartışması
FIDIC 20.1 maddesinin 2. fıkrası hükmü, ek süre taleplerinde müteahhidin bildirim yükümlülüğüne ilişkin bugüne kadar tartışmalı olan bu konuyu getirdiği şu hüküm ile net bir şekilde çözümlemiştir:
“Yüklenicinin böyle bir iddia için uyarıyı 28 günlük süre içerisinde vermemesi halinde; Bitirme Süresi uzatılamaz; Yüklenici ek ödemeye hak kazanamaz; ve İşveren iddiayla ilişkili tüm yükümlülüklerinden kurtulmuş olur.”
FIDIC’in yeni baskısının bu açık ifadesi ile FIDIC’in 1999 değişikliğinden önceki baskılarında daha farklı bir ifade ile yer verilen 28 günlük bildirim süresinin hak düşürücü olup olmadığına ilişkin tartışma, bu sürenin hak düşürücü olduğu yönünde daha da netleşmiştir. Esasen, Yargıtay’ın bu değişiklikten önceki uygulaması da bu sürelerin hak düşürücü olduğu yönündeydi.
1 Bkz. Kostakoğlu Cengiz, İçtihatlı İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, 5. Bası, Beta Yayınevi, İstanbul 2006, s. 424.
2 Kostakoğlu, age, s. 424
3 Kostakoğlu, age, s. 429-430.
4 Kostakoğlu, age, s. 429.
5 Karar için bkz: Kostakoğlu, age, s. 414-415.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...