Mal ve Hizmet Tedarikinde Geç Ödemenin Sonuçları
Giriş
Türk Hukukunda, borçların ifa edilmesi ve temerrüde ilişkin temel düzenlemeler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (“TBK”) yer alır. Bununla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 1530’da Avrupa Parlamentosu ile Konseyi’nin 2011/7 sayılı Ticari İşlemlerde Geç Ödemelerle Mücadeleye İlişkin Yönerge’si (“2011/7/EU sayılı Yönerge”) esas alınarak, mal ve hizmet tedarikinde bulunan işletmeleri, para alacaklarının geç ödenmesi riskine karşı korumak amacıyla, para borçlarının ifa süresi ve temerrüdün şartlarının oluşması bakımından özel düzenlemeler yapıldı.
Hükmün gerekçesinde belirtildiği üzere, birçok güçlü ticari işletme, geç ödemeyi bir finansman aracı olarak kullanır. Ancak bu araç güçlü ticari işletmelere mal ve hizmet verenleri çok güç durumda bırakmakta, finansal durumlarını sarsmakta, rekabet gücü ve karlılığını zedelemekte ve hatta iflasa sürüklemektedir[1].
Kanun koyucu, geç ödemelerin önüne geçebilmek ve güçlü işletmeler karşısında, mal ve hizmet tedarikinde bulunan küçük ve orta ölçekli işletmeleri korumak amacıyla, TTK m. 1530 ile borcunu zamanında ödemeyen borçlunun ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşmesi ve faize hak kazanmasını öngörür.
Uygulama Alanı
İlgili hüküm; yalnızca mal ve hizmet tedariki amacıyla akdedilen sözleşmelerde, mal veya hizmet karşılığı ödenecek bedelde temerrüde düşüldüğü durumda ve iki ticari işletme arasında akdedilen sözleşmeler bakımından uygulanır. Bu kapsamda, anılan hüküm bir ticari işletme ile kamu kuruluşu arasındaki sözleşmeler bakımından uygulama alanı bulmaz. TTK m. 1530’un uygulama alanı, mal ve hizmet tedarikinde bulunan KOBİ’leri, büyük ve güçlü ticari işletmeler karşısında korunmakla birlikte, kamu kuruluşları karşısında korumadığı için eleştirilir[2].
İhtarsız Temerrüdün Şartları
Mal ve hizmet tedarikinde para borçlusunun hangi anda temerrüde düşmüş sayılacağı ve bu kapsamda alacaklının faize hak kazandığı an, tarafların sözleşmede ödeme günü veya süresi kararlaştırmış olup olmamasına göre farklılık gösterir.
Ödeme Günü veya Süresinin Kararlaştırılması Halinde Temerrüt
TTK m. 1530/2 uyarınca, tarafların sözleşmede ödeme günü veya süresi kararlaştırdıkları hallerde, borçlu, alacaklıya herhangi bir ihtarda bulunmasına gerek kalmaksızın temerrüde düşer ve sözleşmede şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır. Bu hüküm borçlu temerrüdüne ilişkin olarak TBK’da yer alan genel düzenleme ile çelişir. TBK m. 117 uyarınca, borçlunun temerrüde düşmesi için kural olarak alacaklı tarafından temerrüde düşürülmesi şarttır. Bu kuralın tek istisnasını, sözleşmede kararlaştırılan vadenin “belirli bir vade” niteliği taşıdığı haller oluşturur. Bir başka ifadeyle, TBK m. 117 uyarınca, sözleşmede belirli bir vadenin öngörülmediği her durumda, borçlunun temerrüde düşebilmesi için, alacaklı tarafından temerrüde düşürülmesi gerekir. Oysa, TTK m. 1530, sözleşmede ödeme günü veya süresi kararlaştırılan tüm durumlarda, alacaklının ihtarına gerek kalmaksızın borçlu temerrüde düşmesini öngörür.
Taraflar asında akdedilen sözleşmede ödeme süresinin açık olarak kararlaştırıldığı durumlarda, kanun koyucu, alacaklının korunması amacına uygun olarak, sözleşme ile belirlenen ödeme süresi bakımından azami bir sınır öngörür. TTK m.1530/5 uyarınca ödeme süresi, faturanın veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla altmış gün olarak kararlaştırılabilir. Bu kapsamda, iki ticari işletme arasında akdedilen mal ve hizmet tedarikine ilişkin sözleşmelerde, para borcunun ifa süresi altmış gün olarak sınırlandırılır. Öte yandan, ilgili düzenlemede altmış günlük azami süreye bir istisna getirilir. Buna göre, tarafların açıkça anlaşması ve alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum oluşmaması koşulu ile taraflar ödeme süresi olarak altmış günden daha uzun bir süre öngörebilir. Ancak tedarikçi konumunda alacaklının küçük yahut orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hallerde, ödeme süresi, hiçbir koşulda altmış günü aşamaz. Ödeme süresine ilişkin olarak, sözleşmede işbu maddede yer alan hükümlere aykırı bir düzenleme yapılması halinde, söz konusu şartlar geçersiz sayılır.
Ödeme Günü veya Süresinin Kararlaştırılmadığı Hallerde Temerrüt
Mal ve hizmet tedarikinde para borcunun ödenmesine ilişkin olarak, sözleşmede ödeme günü veya süresi kararlaştırılmamış ise, TTK m. 1530/4 uyarınca borçlu fatura veya eşdeğer ödeme talebini almasından otuz gün sonra temerrüde düşer. Bu durumda, alacaklının borçluya fatura göndermesi ve borçlunun bu faturayı almasından itibaren otuz gün içinde ödemede bulunmamış olması, temerrüdün oluşması bakımından yeterlidir.
Faturanın veya eşdeğer ödeme talebinin borçlu tarafından ne zaman alındığının belirsiz olduğu durumlarda, otuz günlük süre mal veya hizmetin borçlu tarafından alınması ile başlar. Öte yandan, fatura borçlu tarafından mal veya hizmet tedarikinden önce alınmış ise, otuz günlük sürenin mal veya hizmetin borçluya teslimi ile başlaması öngörülür.
Otuz günlük sürenin başlangıç anına ilişkin olarak, TTK m. 1530’da yer verilen bir diğer ihtimal, kanunda malın kabulü veya muayenesi için bir prosedür öngörüldüğü durumlardır. İlgili düzenlemeye göre borçlu, fatura veya eşdeğer ödeme talebini, kabul veya muayenenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten önce almışsa, kabul veya muayenenin gerçekleştiği tarihten itibaren otuz günlük sürenin sonunda temerrüde düşer. Anılan hükümde, tarafların sözleşmeyle muayene ve kabul bakımından öngörülecek süre de sınırlandırılır. Bu kapsamda, sözleşmede muayene veya kabul usulünün öngörüldüğü durumlarda, kabul veya muayene süresinin en fazla otuz gün olarak düzenlenmesi gerekir. Sözleşmede muayene süresi bakımından otuz günden daha uzun bir süre öngörülmüşse, bu sürenin alacaklı aleyhine bir haksızlık oluşturup oluşturmadığı dikkate alınır. Eğer taraflar muayene süresi olarak otuz günden daha uzun bir süre kararlaştırmak istiyorlarsa, bu sürenin alacaklı aleyhine ağır bir haksızlık oluşturmaması gerekir. Aksi takdirde, muayene süresi sözleşmede daha uzun bir süre öngörülmüş olsa dahi, otuz gün olarak dikkate alınır.
Bununla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi bakımından öngörülen otuz günlük sürenin borçlunun temerrüde düşmesi için beklenmesi gereken asgari süre olarak değerlendirilmemesi gerektiği kabul edilir. Doktrinde kabul edilen görüşe göre, alacaklı, borcun muaccel olmasından sonra, borçlunun faturayı almasından itibaren otuz günlük sürenin geçmesini beklemeden, ihtar çekmek koşulu ile borçluyu temerrüde düşürebilmelidir. Zira, borcun muaccel olmasına rağmen borçluya zorunlu bir otuz günlük ödeme süresi tanınması, alacaklının korunması amacına ters düşer[3].
Temerrüt Faizi Talep Edebilmenin Şartları
İki ticari işletme arasında akdedilen mal ve hizmet tedariki sözleşmelerinde, para borçlusunun temerrüde düşmesi halinde, sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmasa bile alacaklı sözleşmede öngörülen tarihten veya ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren faize hak kazanır. Bununla birlikte, alacaklının faiz talep edebilmesi için, sözleşmesel ve kanuni yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerekir.
Faiz oranına ilişkin olarak, TTK m. 1530/6’da, borçlunun geç ödeme sebebiyle faiz ödemeyeceği veya ağır derecede haksız sayılabilecek kadar az faiz ödeyeceğine dair sözleşme hükümlerinin geçersiz olacağı düzenlenir. Bunun yanı sıra, alacaklının geç ödeme sebebiyle uğrayacağı zarardan sorumlu olmayacağı veya sınırlı bir şekilde sorumlu olduğuna yönelik hükümler de işbu madde kapsamında geçersiz sayılır. Bu itibarla, TTK m. 1530/6’da öngörülen sınırlamalara aykırı olmamak kaydıyla, taraflar faiz oranını sözleşmede serbestçe belirleyebilir.
Faiz oranının taraflarca sözleşmede belirlenmediği veya geçersiz sayıldığı durumlarda ise, uygulanacak faiz oranı, TTK m. 1530/7 uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında yapılan ilana göre belirlenir. Faiz oranı, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’da öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az %8 fazla olmalıdır.
Faiz talebi bakımından kusurun rolüne ilişkin olarak, TTK m.1530/2’de “borçlunun gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariç olmak üzere” borçlunun zamanında ödemede bulunmaması halinde temerrüde düşmesi öngörülür. İlgili maddenin düzenleniş biçimi, borçlunun temerrüde düşmesi ve buna bağlı olarak faiz ödemesi bakımından kusurlu olması gerektiği yönünde bir yorum yapılmasına imkan verir. Öte yandan böyle bir yorum, temerrüde düşülmesi bakımından kusur şartı aramayan TBK düzenlenmesi ve TTK m. 1530 ile öngörülen küçük ve orta ölçekli işletmeleri geç ödemelere karşı korumak amacıyla çelişir. Bu sebeple, söz konusu düzenlemenin, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olmadığı durumda faiz ödeme yükümlüğünden kurtulduğu şeklinde yorumlanmaması gerektiği doktrinde ifade edilir. Bu durumda, borçlu ifanın gecikmesinde kusurlu olmasa dahi, alacaklının, 3095 sayılı Kanun’da öngörülen ticari işlere uygulanacak temerrüt faizini talep edebileceğinin kabulü gerekir.
Sonuç
2011/7/EU sayılı Yönerge’ye paralel olarak, geç ödemelerin önüne geçebilmek ve güçlü işletmeler karşısında, mal ve hizmet tedarikinde bulunan küçük ve orta ölçekli işletmeleri korumak amacıyla TTK m. 1530, borcunu zamanında ödemeyen borçlunun ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşmesi ve faize hak kazanmasını öngörür. Böylelikle, sözleşmede para borcunun ödenmesi için belirli bir vadenin kararlaştırılmadığı hallerde dahi borçlu, alacaklının ihtarına gerek kalmaksızın temerrüde düşer ve faiz ödemekle yükümlü olur.
[1] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 1530. madde gerekçesi.
[2] Çağlayan, Pınar, Mal ve Hizmet Tedarikinde Geç Ödemenin Sonuçları, Batıder, C.XXVII SA. 2, s. 218.
[3] A.g.e, s. 229.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...