Sermaye Şirketlerinde Haklı Nedenle Fesih Davası
Giriş
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (“TTK”) anonim şirketler ve limited şirketler için ayrı, fakat paralel hükümlerle düzenlenmiştir.
Bu makalenin konusu, sermaye şirketleri üst başlığında ele alınan anonim şirket ve limited şirketlerde haklı sebeple fesih davasını oluşturur. Öncelikle kanuni düzenleme, doktrin yaklaşımıyla aktarılacak ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin Şubat 2022 tarihli, oldukça yeni bir kararı incelenecektir.
Haklı Nedenle Fesih Davasına İlişkin Düzenleme
6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’ndan (“eTTK”) TTK’ya geçiş sırasında, anonim şirketler için yeni düzenlemelerden olan haklı sebeple fesih davası, anonim şirketler için TTK m. 531’de, limited şirketler için ise TTK m. 636/3’te düzenlenir. Her iki düzenlemenin de ortak özelliği, davayı açma hakkı olan pay sahibinin çoğunluğa karşı konumunu güçlendirmektir. Anonim şirketlerde azlığa tanınan bir hak olarak, TTK’nın azınlık pay sahiplerinin haklarını korumak için yer verilen hükümlerden biri olarak karşımıza çıkar.[1] Limited şirketlerde ise her bir ortak, haklı sebeple fesih davasını açmaya yetkilidir.
Bilindiği üzere anonim şirketlerde azlık, kapalı şirketlerde sermayenin en az yüzde onunu oluşturan pay sahibi veya pay sahipleri grubu olarak anlaşılır. Halka açık şirketlerde bu eşik yüzde beş olarak düzenlenir fakat anlatımda sadelik amacıyla bu kısımdan sonra yer alan açıklamalar kapalı şirketleri esas alır. TTK m. 531’de davacıya ilişkin “sermayenin en az onda birini temsil eden payların sahipleri” ifadesi yer alır. Gerek bu çoğul kullanımdan gerekse ilgili maddenin Gerekçe’sinde yer alan “Bu oranda paya bir paysahibinin sahip olması şart değildir. Birden fazla paysahibi de bir araya gelerek söz konusu hakkı kullanabilir” açıklamasından hareketle, davacı sıfatına sahip olunabilmesi için tek bir pay sahibi tarafından yüzde onluk eşiğin sağlanmasının şart olmadığı, birden fazla pay sahibinin de birleşerek davayı açabileceği anlaşılır. Son olarak, doktrinde eşiğin esas sözleşmeyle artırılamayacağı değerlendirilmekle birlikte esas sözleşme ile yüzde onun altında belirlenmesinin mümkün olup olmadığı tartışmalıdır.[2]
Öte yandan limited şirketler için TTK’nın getirdiği yeniliklerden olmayan bu dava, eTTK m. 549/1-4 hükmü ile de mümkündü. Anılan mülga kanun döneminde de limited şirketlerde dava hakkı, azlık pay sahibi olmak gibi özellikli bir şarta bağlanmaksızın, her ortağa tanınmıştır. 6102 sayılı TTK’ya geçerken de limited şirketlerde dava hakkının her ortağa tanınması hususu korundu. Haklı olarak bu düzenleme doktrinde, limited şirketleri haklı sebeple fesih davası bakımından kişi ortaklıklarına yaklaştırdığı şeklinde yorumlandı.[3]
Davanın taraflarına ilişkin vurgulanması gereken bir diğer önemli husus ise, her ne kadar hüküm hem anonim şirketler hem limited şirketlerde,[4] azınlık pay sahiplerini çoğunluğa karşı korumak amacıyla düzenlenmiş olsa da davalının çoğunluk pay sahipleri değil, şirket olmasıdır. Zira her ne kadar mahkeme, çözümler bakımından geniş bir takdir yetkisine sahipse de davacının nihai talebinin şirketin feshi olması gerekir,[5] bu yöndeki husumetin ise şirkete yöneltilmesi gerekir.
Son olarak haklı sebeple fesih davasının TTK sistematiği altındaki belki de en önemli özelliği, hem haklı sebebin tespiti hem de çözüm önerileri açısından hakime tanınan çok geniş takdir yetkisidir. Haklı sebepler doktrinde genel olarak, özellikle azlık hakları olmak üzere pay sahipliği haklarının sürekli ihlal edilmesi, genel kurulun birçok kez ve TTK’ya aykırı şekilde toplantıya çağrılmaması, şirketin sürekli zarar etmesi olarak örneklenir.[6] Ek olarak aile şirketleri olan anonim şirketlerde ve genel olarak limited şirketlerde ailevi/kişisel nedenlerin de haklı sebep teşkil edebileceği tartışılır. Pay sahipleri sözleşmesinde yazan sebeplerin haklı sebep teşkil edip etmeyeceğine ilişkin olarak ise Ayoğlu, tüm pay sahiplerinin taraf olduğu bir sözleşmede ortaklığın devamı için sakınca doğuracağından uzlaşılan bir haklı nedenin, aile içi gerilimden daha az korporatif nitelik atfedilmemesi gerekeceğini savunarak kabul eder.[7] Paralel olarak Altay da, güç dengelerinin eşit olduğu, anonim şirket şeklinde kurulan ortak girişimlerde, şirketin sürekli kilitlenmesine yol açacak bir durumun haklı sebep olarak değerlendirilebileceğini belirtir.[8]
Somut olayda hâkim haklı sebebin varlığını tespit ederse, ikinci aşamada çözüm konusunda da TTK m. 531 ve TTK m. 636 özellikli bir yapıyı haizdir. Buna göre hâkim, davacı pay sahibinin ortaklıktan çıkarılmasına veya “duruma uygun düşen diğer bir çözüme” hükmedebilir. Şüphesiz ki, haklı sebeple fesih davası bakımından hâkimin karar verebileceği son çare (ultima ratio), şirketin feshidir.[9]
Doktrinde, Kendigelen tarafından düzenlemeye ilişkin bir eleştiri yöneltilmiştir. TTK m. 531’in lafzında, hâkimin davacı pay sahibini ortaklıktan çıkarmaya karar vermesi halinde pay bedeli olarak “karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerin” ödenmesi düzenlenir. Kendigelen, maddeye Adalet Komisyonu aşamasında eklenen ifadenin, eklenme amacını sağlamak için her zaman elverişli olmadığına dikkat çeker. Eklemenin gerekçesinin sadece payların zaman içerisindeki değer artışlarından pay sahibinin de yararlanmasını sağlamak olduğunun altını çizen yazar, hükmün mutlak anlamda uygulanması halinde payların değerindeki azalmalardan da pay sahibinin etkilenmesi sonucunu doğuracağını belirtir.[10]
Yargıtay’ın 15.02.2022 Tarihli Kararı
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin (“Daire”) E. 2020/8247, K. 2022/1130 sayılı ve 15.02.2022 tarihli kararında[11] (“Karar”) iki limited şirketin haklı sebeple feshi istemini değerlendirilir. Karar’a konu vakıada, limited şirketlerde ortaklık yapısı iki ortak arasında %50-%50’dir. Davacının haklı sebebin varlığına ilişkin iddiası, dava dışı pay sahibinin (i) şirketler ile ilgilenmeyi tamamen terk ettiği, (ii) davalı şirketlerde idari yetkileri oğluna bıraktığı, (iii) dava dışı pay sahibinin oğlunun şirketlerden birini zarara uğratacak şekilde satışlar yapıp karşılığı olan meblağı şirkete getirmediği, (iv) dava dışı pay sahibinin ve oğlunun davalı şirketlerin rakibi şirketlerle ticari ilişki içinde bulunduğu iddialarına dayanır. Davacı söz konusu sebepler sonucunda şirketin devamının katlanılmaz olduğunu ileri sürerek şirketlerin feshine karar verilmesini talep eder.
Davalının isteme ilişkin cevapları, davacının ortaklıktan çıkarılması mümkün iken feshe karar verilmemesi gerekeceği ve fesih isteminin kötü niyetli olduğu noktalarında toplanır. Karar’ın temyiz incelemesine konu alt derece mahkeme kararında, şirketin on yıldır faal olmadığı, şirketin amacını gerçekleştirme olanağının ve ortakların bir araya gelme ihtimalinin kalmadığı ve şirketi faal hale getirecek bir girişimin olmadığı gerekçeleriyle dava kabul edilerek şirketin feshine karar verilmiştir.
Karar’da Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, TTK m. 363/3 rejimi altında feshin son çare olduğunun altını çizerek, ortaklıktan çıkarma veya başka bir çözüme hükmedilmeden şirketin feshine karar verilmesini hatalı bulmuştur. Davacının taleplerinden birinin ortaklıktan çıkarılma; davalının cevaplarından birinin ise davacının ortaklıktan çıkarılması olduğunu tespit eden Daire, ortaklıktan çıkarmaya karar vermeyip şirketin feshine karar vermesi nedeniyle kararı bozmuştur.
Sonuç
Anonim şirketlerde yeni bir azlık hakkı olarak TTK’da düzenlenen haklı nedenle fesih davası, limited şirketlerde her ortağa tanınmış bir haktır. Davacı pay sahibinin haklı sebeplere ilişkin iddialarının genellikle çoğunluk pay sahiplerinin eylemlerinden doğmasına rağmen davada husumet feshi talep edilen şirkete yöneltilir. Haklı sebeple fesih davasının en önemli özelliği olan hem haklı sebebin hem de uygun çözümün hâkim tarafından belirleneceği hükmü, davada hâkime en geniş ölçüde takdir yetkisi tanır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 15.02.2022 tarihli Karar’ında, davacının ve davalının talepleri arasında davacının ortaklıktan çıkarılması yer alıyorken şirketin feshine karar verilmesini, feshin son çare olması ilkesine aykırı bularak bozmaya karar vermiştir.
- Tekinalp (Poroy/Çamoğlu): Ortaklıklar Hukuku II, İstanbul 2017, N. 1562a; Ayoğlu, Tolga: “Anonim Ortaklıkların Haklı Nedenle Feshi”, GSÜHFD, Yıl 2013 Sayı 2, s. 221; Erdem, Nuri: “Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi” Doktora Tezi, İstanbul 2012, s. 6 vd.
- Yasal oran olan %10’un esas sözleşme ile indirilemeyeceği yönünde bkz. Tekinalp, Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 3. Bası, İstanbul 2013, s. 287 N. 14-09; Tekinalp (Poroy/Çamoğlu), N. 1563a.
- Yıldırım, Ali Haydar: “6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanununa göre limited ortaklığın haklı sebeple feshi”, Doktora Tezi, İzmir 2012, s. 7.
- Yıldırım, s. 30 vd.
- Ayoğlu, s. 239.
- Haklı sebeplere ilişkin tartışmalarla ilgili bkz. Tekinalp (Poroy/Çamoğlu), N. 1564a vd.; Erdem, s. 74 vd.
- Ayoğlu, s. 231.
- Altay, Sıtkı Anlam: Anonim Ortaklıklar Hukuku’nda Sermayeye Katılmalı Ortak Girişimler, Vedat Kitapçılık, 2009, s. 689.
- Tekinalp, s. 287 N. 14-12 b; Çamoğlu, Ersin: “Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshinde Hakimin Takdir Yetkisi”, BATİDER, 31. Cilt, 2015, s. 10.
- Kendigelen, Abuzer: Yeni Türk Ticaret Kanunu: Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler. On İki Levha Yayıncılık, 2016, s. 435.
- Karar’ın metni için bkz. https://lib.kazanci.com.tr/kho3/ibb/files/dsp.php?fn=11hd-2020-8247.htm&kw=`2022/1130`&cr=yargitay#fm (Erişim tarihi: 04.07.2022).
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...