Anonim Şirketlerde Sermayenin Kaybı
Giriş
Bir anonim şirketin finansal durumunun bozulması halinde şirketin sermayesinin ne duruma geldiği, yani zararların sermayeyi ne ölçüde etkilediği önem taşımaktadır. Finansal durumunun bozulması zararların sermayeyi belirli ölçülerde karşılıksız bırakması, diğer bir deyişle sermaye kaybı veya şirketin aktiflerinin borç ve yükümlülükleri karşılayamaması, yani borca batıklık sonuçlarını doğurabilir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (“TTK veya Kanun”) anonim şirkette sermaye kaybı ve borca batıklık halinde alınacak tedbirleri düzenleyen hükümlerin esas amacı, sermaye şirketlerinde alacaklıların temel güvencesini oluşturan şirket sermayesinin tam olarak teşekkülünün ve korunmasının sağlanmasıdır.
Sermayenin ortaklık sona erinceye kadar muhafazasını amaçlayan en önemli ve en çok tarşılan düzenlemeye, TTK m. 376/1 ve TTK m. 376/2 hükümlerinde rastlanmaktadır. TTK m. 376, şirketin finansal durumunun bozulduğu hallerde alınması gereken tedbirleri düzenler. Söz konusu hükmün ilk iki fıkrası, sermayenin belirli oranlarda kaybedilmesi halinde yönetim kurulunun görevlerini düzenlediğinden sadece bu iki fıkra sermayenin korunmasına ilişkindir. Üçüncü fıkrada ise şirketin borca batık olması, bir diğer ifadeyle aktiflerin borçları karşılayamama ihtimali düzenlenmiştir.
Gerek sermaye kaybı gerekse borca batıklık halinde yapılacak işlemler yönetim kuruluna vazife olarak yüklenmiştir. Ek olarak, kanunda borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması, yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Sermayenin Korunmasına İlişkin Tedbirler
TTK m. 376/1[1] uyarınca, son yıllık bilançodan, sermaye ile kanunî yedek akçeler toplamının yarısının zararlar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulunun, genel kurulu toplantıya çağırması ve uygun gördüğü iyileştirici önlemleri genel kurula sunması gerekir. Bu fıkrada sadece, genel kurulun konu hakkında bilgilendirilmesi ve iyileştirici önlem hakkında kurulun karar vermesi aranmıştır. Buna karşılık, hükümde belirli bir yöntemin uygulanması zorunlu kılınmamıştır. Bahsi geçen önlemler sermaye artırımı, giderlerin azaltılması, başlamış bir yatırımın durdurulması, sermaye tamamen ödenmemiş ise geri kalan sermaye alacağının tahsili için çağrı yapılması, varlık satışı ve benzerleri olabilir[2]. Bu önlemleri sunmak yönetim kurulunun yükümlülüğündedir.
TTK m. 376/2[3] uyarınca getirilen düzenlemeye göre ise, son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa; yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırması ve toplanan genel kurulun ya sermayenin üçte biri ile yetinme kararı alması ya da sermayenin tamamlanmasına karar vermesi gerekir. TTK’nın 376’ncı maddesinin 2’nci fıkrası metninde de açıkça ifade edildiği üzere, burada bahsi geçen iki karardan birinin genel kurul tarafından alınmaması halinde, şirketin kendiliğinden sona ermesi söz konusu olacaktır.
Özetle; kanun koyucu, sermaye ile kanunî yedek akçeler toplamının en fazla yarısına kadar bir oranda yitirilmesine izin vermekte, kayıp yarıyı aştığı anda ise, önlem alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Kanun, yarıyı bulan ve geçen sermaye kayıplarını, derhal genel kurula bildirilmesi gereken önemli durumlar olarak kabul etmiş ve yönetim kuruluna hem derhal genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırma hem de toplanan genel kurula söz konusu sermaye kaybını telafi edecek iyileştirme projelerini sunma görevi yüklemiştir. Şüphesiz, genel kurul herhangi bir önlem alıp almamaya, önlem alınacak ise yönetim kurulunun sunduğu önlemleri veya başka önlemleri almaya kendisi karar verecektir[4].
Kanun’un 376/2nci maddesinde öngördüğü önlemlerden ilki olan genel kurulun sermayenin üçte biri ile yetinilmesine ilişkin kararı, sermayenin üçte ikisinin azaltılması suretiyle üçte bire indirilmesi anlamına gelmektedir. Bu da üçte bir sermayenin itfa edilmesi veya her bir payın itibari değerinin üçte iki indirilmesi yoluyla yapılabilir. Her iki yöntemin uygulanmasında da TTK’da öngörülen en az sermaye ve itibari değer tutarlarına dikkat edilmelidir.
Genel kurulun üçte bir ile yetinme kararı alması halinde TTK’nın 474/2nci maddesi düzenlemesinden yararlanılabilir. Anılan hüküm uyarınca yönetim kurulu alacaklıları çağırmaktan ve bunların haklarının ödenmesinden veya teminat altına alınmasından vazgeçebilir[5].
Sermayenin üçte ikisinin kaybı halinde Kanun’un düzenlediği bir diğer önlem de sermayenin tamamlanmasıdır. TTK’nın 376’ncı maddesinin gerekçesinde ifade edildiği üzere, tamamlama işlemi üç şekilde yapılabilecek olup; bunlar:
(i) Sermayenin karşılıksız kalan kısım kadar azaltımı ve sonra aynı miktarda veya daha fazla artırımı,
(ii) Bilanço açıklarının pay sahiplerinin tümünce veya bazı pay sahipleri tarafından kapatılması ve
(iii) Bazı alacaklılarının alacaklarını silmesidir.
Burada hemen belirtmek gerekir ki, sermaye azaltma ve artırma usulüne uyularak sermaye kaybı nedeniyle sermaye öncekinden daha yüksek bir miktara kadar artırılabileceği gibi, üçte iki sermaye kaybını giderecek kadar olmak şartıyla, tescil edilen esas sermaye miktarına ulaşmayan sermaye tamamlamaları da mümkündür.
Yukarıda (ii) maddesi ile belirtilen yöntemle bilanço açıklarının pay sahipleri tarafından ödenerek kapatılabilmesi için alınan genel kurul kararının, paysahiplerinin ek ödemeye zorlanamayacağına ilişkin TTK’nın 480/1’nci maddesinde yer alan düzenleme nedeniyle, oybirliği ile alınmış olması gerekir. Ancak Oybirliğinin sağlanamaması halinde bazı pay sahiplerinin kendi iradeleriyle şirkete para koyarak bilanço açığını kapatmasına engel yoktur. Bu şekilde para konulması ise ne şirkete borç verilmesi ne de sermaye artırılması için verilen avans anlamına gelmektedir. Para konulması paysahiplerinin hiçbir karşılık elde etmeden ve verdiklerini geriye talep hakkını haiz olmadan ortaklığı mevcut durumdan kurtarmak amacıyla fedakârlıkta bulunmaları anlamına gelmektedir ve karşılıksız nitelikteki bu tamamlama işlemi sonrasında, pay sahiplerinin sahip olduğu pay adedinde herhangi bir değişiklik olmayacaktır.
Sermaye kaybı, kural olarak yıllık bilançodan tespit edilebileceği gibi, herhangi bir sebeple hazırlanan ara bilançodan da anlaşılabilir. Örneğin, şirketin borca batık olduğu şüphesi üzerine hazırlanan ara bilançodan şirketin borca batık olmadığı, ancak 1/2 veya 2/3 sermaye kaybı olduğu tespit edilirse TTK madde 376/1 ve 2 hükümlerindeki tedbirler alınmalıdır[6].
Kanun’un 376’ncı maddesinin uygulanması ile ilgili tartışma sermaye kaybının tespiti ile ilgili aşamada ortaya çıkmaktadır. Maddenin yukarıda açıklanan her iki fıkrasında da “sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamı” tabiri yer almaktadır. Burada açıklanması gereken ilk unsur sermayenin ve kanuni yedek akçelerin tanımıdır.
İlk görüşe göre, TTK’nın 376. maddesinin gerekçesine göre “Sermaye terimi ile bilançoda sermaye kalemi altında yer alan esas sermaye … kastedilmiştir.” açıklaması yer almaktadır. Şirketin esas sermayesi ise şirketin esas sözleşmesinde belirlenerek tescil edilen ve hissedarlar tarafından taahhüt edilen miktarın tamamıdır. Buna yeniden değerleme değer artış fonu dahil değildir. Ayrıca kanuni yedek akçeler ise TTK’nın 519’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, sınırlı sayı ilkesi gözetilerek düzenlenmiş olup, maddede sayılanlar dışındaki kalemler, kanuni yedek akçe hesaplanırken dikkate alınmayacaktır[7]. Yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin, kanuni yedek akçeye eklenmesi gerekliliğinin maddede açıkça düzenlenmiş olması nedeniyle emisyon primlerinin kanuni yedek akçe hesaplamasında dikkate alınması gerekmektedir. Enflasyon düzeltme farkları ise 519’uncu maddede sayılan kalemler arasında yer almaması nedeniyle kanuni yedek akçe hesaplamasında dikkate alınmayacaktır[8].
Diğer bir görüşe göre, Sermaye kaybına ilişkin tedbirlerin uygulanması için, şirket aktifleri toplamından borçları çıkarıldıktan sonra kalan öz sermayenin, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının yarısından veya üçte birinden daha az olması gerektiği yönündedir. Bu diğer görüşe göre, öz sermayenin tespitinde şirketin tüm aktifleri ve tüm borçları hesaba katılacağı için sermaye kaybı olarak ortaya çıkan durumlarda, şirketin sermayesi, dağıtılmamış kârı, kanuni ve esas sözleşmesel, zorunlu ve ihtiyari yedek akçeleri, yeniden değerleme değer artış fonu gibi şirket aktiflerinin kaynağını oluşturan bütün unsurları dikkate alınması gerekli olacaktır.
Sonuç
Ticari hayatta, Kanun’un 376’ncı maddesinin hüküm ve sonuçlarının uygulanmasında halen yeknesak bir uygulama yerleşebilmiş değildir. Bu iki görüşün ortaya koyduğu ilkelerin farklılığı şirketin finansal durumunun tespitinde de çok önemli farklılıklara neden olmaktadır. Bu nedenle finansal durumun bozuk olup olmadığına, alınacak önlemlerin çeşidine ve uygulanacak yöntemin şekline karar verirken bu tartışmaların ışığında, yargı kararları da göz önüne alınarak hareket edilmelidir.
[1] TTK Madde 376/1: Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.
[2] Prof. Dr. TEKİNALP Ünal, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Değiştirilmiş ve Düzenlemelerle Güncelleştirilmiş 3. Bası, Vedat Kitapçılık 2013, S:244.
[3] TTK Madde 376/2: Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.
[4] Prof. Dr. KAYAR İsmail, Yeni TTT’ya Göre Anonim Sirkette Sermaye Kaybı Ve Borca Batıklıgın Tespiti Ve Sonuçları Tebliği.
[5] Prof. Dr. TEKİNALP Ünal, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Değiştirilmiş ve Düzenlemelerle Güncelleştirilmiş 3. Bası, Vedat Kitapçılık 2013, S:245.
[6] Prof. Dr. KAYAR İsmail, Yeni TTT’ya Göre Anonim Sirkette Sermaye Kaybı Ve Borca Batıklıgın Tespiti Ve Sonuçları Tebliği.
[7] Prof. Dr. TEKİNALP Ünal, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Değiştirilmiş ve Düzenlemelerle Güncelleştirilmiş 3. Bası, Vedat Kitapçılık 2013, S:244.
[8] Prof Dr. PULAŞLI Hasan, Yeni Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Güncellenmiş 2. Bası Ankara 2013, s. 467.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...