Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Ticari İşletme Devri
Giriş
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu[1] (“TTK”) ticari işletmenin devri konusunda önemli yenilikler getirir. 27 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe giren tamamlayıcı düzenleme niteliğindeki Ticaret Sicili Yönetmeliği[2] (“TSY”) ise TTK’da düzenlenmemiş konuların bir kısmını açıklığa kavuşturur. Yürürlükten kalkan 818 sayılı Borçlar Kanunu (“Eski BK”) çerçevesinde ele alınan ticari işletme devri, bundan böyle TTK çerçevesinde daha kapsamlı ve ayrıntılı bir düzenlemeye tabidir.
Bu makalede, yürürlükten kalkan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“Eski TTK”) ve Eski BK’da yer alan düzenlemelere kısaca değinildikten sonra aynı düzenlemenin esasları ve getirdiği değişiklikler ele alınır.
Eski TTK ve Eski BK Hükümleri
Eski TTK’da ticari işletmenin devrine ilişkin hüküm yoktur. TTK’daki bu boşluk nedeniyle, ticari işletmenin devrine “Bir Mamelekin veya İşletmenin Devralınması” başlığını taşıyan Eski BK m. 179 uygulanırdı. Bu hüküm, borcun nakli düzenlemeleri arasında bulunur ve genel anlamda işletmenin aktif ve pasifleri ile devri halinde alacaklılara karşı sorumluluğu düzenlenirdi. Eski BK m. 179 devir konusu işletmenin borçlarının devralana geçmesini devrin alacaklılara ihbarı veya ilanı şartına bağlardı. Kanun koyucu, alacaklıları korumak amacıyla Eski BK m. 179 uyarınca ticari işletmeyi devreden ile devralanın, iki yıl boyunca işletmenin borçlarından müteselsilen sorumlu olacağını düzenlerdi.
Yeni Düzenleme
Ticari işletmenin devri 1 Temmuz 2012 itibariyle hem TTK’da hem de 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda[3] (“TBK”) ele alınır. TSY ise ticari işletmenin devri kapsamında düzenlenecek devir sözleşmesinin içereceği konularla birlikte bu sözleşmenin ticaret siciline ve ilgili diğer sicillere tesciline ilişkin hususlara açıklık getirir.
Devir Sözleşmesi
Eski TTK m. 11/2’de, ticari işletmeye “mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça” dâhil olan unsurlar sayılarak, kapalı bir anlatımla ticari işletmenin çeşitli sözleşmelere konu olabileceği belirtilirdi. Buna karşılık, TTK m. 11/3, açıkça devir sözleşmesinden ve ticari işletmeyi bir bütün olarak konu alan diğer sözleşmelerden söz eder. TTK m. 11/3 sadece devir sözleşmesine değil, ticari işletmeyi bir bütün olarak konu alan diğer sözleşmelere de uygulanır. Bunlara örnek olarak, rehin, intifa gibi tasarruf işlemleri, ödünç veya kira sözleşmeleri gibi borç ilişkileri, alım, geri alım veya önalım gibi yenilik doğuran haklar sayılabilir.
Yazılı Şekil.
Eski TTK ve Eski BK’da devir sözleşmesi için herhangi bir şekil şartı öngörülmezdi. TTK m. 11/3 ise “Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün halinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir” demek suretiyle yazılılık koşulunu vurgular. Yazılılık şartı TSY m. 133/2’de de açıkça düzenlenir. Bununla birlikte, yazılı şeklin geçerlilik şartı olup olmadığına dair kanun koyucu bir açıklık getirmez. Öğretide, ağırlıklı görüş bu yazılı şeklin geçerlilik şartı olduğunu belirtir.
Eski BK kapsamında sadece devir sözleşmesi ile ya da tek bir tasarruf işlemi ile aktifler devralana geçmemekte; aktife dâhil unsurların her birisi için ayrı ayrı devir işlemlerinin yapılması gerekli olmaktaydı. Bununla birlikte, TTK m. 11/3 yukarıda belirtilen sisteme esaslı bir değişiklik getirir. Zira artık “ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir”. Bu değişiklik kapsamında taşınmazların tapuda ferağ edilmesi, taşınırlar için zilyetliğin devri, markaların marka siciline devralan adına tescili zorunluluğu ortadan kalkar. Kısaca, yazılı bir devir sözleşmesi ticari işletmenin bütün olarak devri için yeterli olur.
Tescil ve İlan.
Yazılı şeklin yanında TTK m. 11/3, ticari işletmeyi bütün olarak konu alan sözleşmelerin ticaret sicilinde tescil ve ilan olunacağını belirtir. Tescil ve ilanın niteliği TSY m. 133’te “Ticari İşletmenin Devri” başlığı altında düzenlenir. TSY m. 133/3 uyarınca “Ticari işletmenin devri, devir sözleşmesinin tümünün tescili ile hüküm ifade eder”.Hüküm iki önemli vurgu yapar: devir sözleşmesinin tümü tescil edilmelidir ve tescilin kurucu bir etkisi vardır. TSY ile getirilen düzenleme uyarınca tescil kurucu, ilan ise açıklayıcı olacak ve üçüncü kişilerin iyiniyetini kaldıracaktır. Bu açılım ile ticari işletmenin devri kolaylaşır. Ancak tescil ettirme borcunun kimin üzerinde olduğu madde metninde açıklanmaz. Bu husus bir eksiklik olarak nitelendirilebilirse de, TSY m. 22/2 hükmünden tescil talebinde bulunmaya ticari işletme sahibinin yetkili olduğu anlaşılır.
TSY m.133/4’e göre “Ticari işletme devir vaadi, belli bir süre sonra hüküm ifade edecek devirler ve şartlı devirler tescil edilemez.” Böylece, şayet bir ön sözleşme yapılmışsa bunun tescil talebine hukuki sebep oluşturamayacağı; ayrıca vadeli veya koşullu tescilin yapılamayacağı düzenlenir.
Diğer Sicillere Bildirim.
TSY m. 135/5 uyarınca “Ticari işletmenin devrinde, devredilen işletmenin malvarlığına dâhil olan tapu, gemi ve fikri mülkiyet sicilleri ile benzeri sicillerde kayıtlı bulunan mal ve hakların devralan adına tescilinin gecikmeksizin yapılması amacıyla, müdürlük tarafından ticari işletmenin devrinin tescili ile eş zamanlı olarak ilgili sicillere derhal bildirilir”. Böylece, TSY düzenlemesi ile ilgili sicillere tescil bir zorunluluk olmamasına karşın, sicile tescili gerekli malvarlıklarının ilgili sicillere tescili kolaylaştırılır ve tescilin gecikmeksizin yapılması sağlanır. İlgili sicillere tescile gerek kalmadan malvarlığı unsurlarının devrinin gerçekleşmesi ile birlikte, bu devrin gecikmeksizin ilgili sicillere tescili aleniyet fonksiyonunu da sağlar. Zira sicil tarafından yapılacak tescille eş zamanlı olarak, taşınmazların tapu siciline, motorlu araçların trafik siciline vb. yapılacak bildirimle, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’ne yapılan ilan sebebiyle artık bunların devrini öğrenmiş sayılan üçüncü kişiler daha rahat korunur.
TSY m. 135/5’de öngörülen diğer sicillere bildirim yükümlülüğünün uygulamaya nasıl yansıyacağı ise önemlidir. Burada iki sorun öne çıkar.
İlk sorun hangi sicillere bildirim yapılacağıdır. TSY m. 133/2, b hükmü sözleşmede devre dâhil unsurların değil, sözleşme dışı bırakılan unsurların gösterilmesini arar. Bu nedenle ticaret sicil memurunun devir sözleşmesini inceleyerek, hangi sicillere bildirimde bulunacağını anlaması olanaksızdır. İkinci sorun eş zamanlı bildirimin nasıl yapılacağıdır. TSY, sicil kayıtlarının Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) içinde tutulmasını öngörür. MERSİS’te diğer sicillere bildirim de elektronik olarak eş zamanlı yapılacağından, aleniyet açısından bir sakınca doğmaz. Ancak henüz tüm siciller MERSİS’te çalışmaya başlamadığından, TSY Geçici m. 1 uyarınca MERSİS’i henüz kullanmaya başlamayan ticaret sicil müdürlüklerinde, kayıtlar halen kullanılmakta olan defterlerde ve Ticaret Sicil Tüzüğünün öngördüğü şekilde tutulur. İşte bu son olasılıkta, Müdürlük tarafından ilgili sicillere bildirim yazı ile yapıldığı takdirde arada geçen zaman süresince MK m. 1023 uyarınca iyiniyetli üçüncü kişinin mülkiyet iktisabı mümkün olabilir.
Devir Sözleşmesinin Niteliği.
Eski TTK’da ticari işletmenin bir bütün olarak tek bir işlemle devri düzenlenmemişti. Bu çerçevede Eski TTK’nın yürürlükte bulunduğu dönemde devir sözleşmesi borçlandırıcı bir işlem olarak nitelendirilirdi. Ancak TTK m. 11/3 uyarınca ticari işletmenin içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmadığından devir sözleşmesinin aynı zamanda bir tasarruf işlemi oluşturup oluşturmadığı da ileri sürülebilir. Bununla birlikte devir sözleşmesinin tescili zorunlu olduğundan, TSY m. 133/3 uyarınca tescilin kurucu bir işlevi bulunduğundan ve devir işlemi tescil ile hüküm doğurduğundan, bu görüş kabul edilmemelidir. Ticaret siciline tescil edilmemiş devir sözleşmesi, tek başına işletmenin devrini sağlamaz ve devredenin malvarlığında bir değişikliğe sebep olmaz. Bu nedenlerle kanımca devir sözleşmesini borçlandırıcı işlem, tescili de tasarruf işlemi olarak kabul etmek gerekir.
Rekabet Hukuku Çerçevesinde Bildirim Yükümlülüğü
Devir sözleşmelerinin geçerliliği belirli durumlarda Rekabet Kurulu’ndan izin alınmasına bağlıdır. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (“RKHK”)[4] m. 7/2 uyarınca Rekabet Kurulu tarafından yayınlanan Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’de (Tebliğ No: 2010/4) öngörülen ciro eşiklerini aşan teşebbüslerin taraf olduğu ticari işletme devirleri açısından izin alınması zorunludur[5].
Devir Sözleşmesinin Kapsamı
Ticari İşletmeye Dâhil Malvarlığı Unsurları.
TTK m. 11/3’de devir sözleşmesinin konusunu oluşturacak unsurlar olarak “duran malvarlığı, işletme değeri, kiracılık hakkı, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklar ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurları” belirtilir. Sözcüklerin Türkçe karşılıklarının seçilmesi dışında, ticari işletmenin malvarlıksal yönü açısından TTK yenilik getirmez.
TSY m. 133/2 ise sözleşmede yer alacak unsurları a) tarafların adı, soyadı ve unvanı ile tebligat adresi, b) ticari işletmenin sözleşme dışında bırakılan unsurları, c) ticari işletmenin bir bütün olarak ve devamlılığını sağlayacak şekilde devredildiğine ilişkin şartsız beyan, d) ticari işletmenin satış fiyatı ve ödeme şartları olarak sayar. Görüldüğü gibi hüküm sözleşmede yer alacak malvarlığı unsurlarını değil, yer almayacakların belirtilmesini arar. Kuşkusuz bu sayılanlar asgari zorunlu bir içeriğe işaret eder. Uygulamada sözleşmeler çok daha ayrıntılıdır.
İşletmeye sürekli şekilde özgülenen malvarlığı unsurları kural olarak devralana geçer. Buna karşılık, devirde maddi unsurların tümünün devredilmesi şart değildir. TTK m. 11/3, c. 2 “… aksi öngörülmemişse …” diyerek bazı unsurların kapsam dışı bırakılabileceğini öngörürken, TSY daha ileri gider. TSY m. 2, c hükmü “Ticari işletmenin bir bütün olarak ve devamlılığını sağlayacak şekilde devredildiğine ilişkin şartsız beyan” arayarak devre konu unsurlar açısından iki kısıt getirir: (1) Kapsam dışı bırakılan unsurlar ticari işletmenin bütünlüğünü bozmamalıdır; (2) kapsam dışı bırakılan unsurlar ticari işletmenin devamlılığına zarar vermemelidir. O halde ticari işletme “işletme yeteneğini” korumak kaydıyla, maddi unsurlardan bazıları kapsam dışında bırakılabilir. Bir ticari işletme birden fazla alanda faaliyet gösteriyor ise devredilen unsurların ticari işletmenin bir alanda işletme yeteneğini gerçekleştirecek oranda olması gerekli ve yeterlidir. Bazı unsurların kapsam dışı bırakılması halinde ise, bu hususun sözleşmede açıkça belirtilmesi gerekir (TSY m. 133/2, b).
TTK ticari işletmeden ayrı olarak devredilemeyecek unsurları düzenler. Örneğin TTK m. 49 uyarınca ticaret unvanı ticari işletmeden ayrı devredilemez. Bununla birlikte, TTK m. 11/3 bu kurala bir istisna oluşturur. Nitekim TTK m.11/3’ün gerekçesinde m. 49’un işletmesini devreden kişiyi ticaret unvanını devre zorlayacak şekilde yorumlanamayacağı belirtilir. Gerekçe daha da liberal bir yaklaşımla devir sözleşmesinin olanak tanıması veya rekabet yasağı hükmü olmadığı takdirde işletme sahibinin bu unvanı yeni bir işletmede kullanabileceğini savunur. TSY m. 135/4 unvanın devre konu olup olmadığına göre tescil açısından ayrıntılı bir düzenleme getirir ve bu görüşü destekler.
TTK m. 11/3 uyarınca işletme değeri aksi öngörülmemişse devir sözleşmesinin kapsamına dâhildir. Gerekçede işletme değeri müşteri çevresini de kapsayan ve işletmenin teker teker malvarlığı unsurlarının toplamını aşan bir değer olarak tanımlanır. Bu sebeple, işletme değeri devirle birlikte devralana geçtiği için taraflar özel olarak rekabet etmemeyi şart koymuş olsalar bile, devredenin devralanla ile rekabet etmeme borcu altında olduğu kabul edilmelidir.
Pasiflerin Devri Sorunu
Eski BK’daki hüküm uyarınca ticari işletmenin aktif ve pasiflerinin birlikte devredilmesi gerekir. TBK m. 202’de de bu hüküm aynen korunur. Bu sebeple Eski BK zamanında yapılan açıklamaların TBK için de geçerli olduğu varsayılabilir. Öğretide, ticari işletmenin bir bütünlük gösterdiği ve dolayısıyla aktif ve pasifleriyle birlikte devredileceği, kanun koyucunun burada aktiflerin işletmenin borçlarının doğal güvencesi olarak gördüğü, dolayısıyla alacaklıları koruma amacıyla bu şekilde bir düzenleme getirdiği savunulur. Baskın görüşe göre işletmenin aktif ve pasiflerinin bir bütün olarak devredilmesi emredici bir nitelik taşır. Ancak emredici niteliği savunan yazarlar arasında da, sözleşmenin sadece aktiflerin devrine özgü olarak kurulması durumunda, devir sözleşmesinin akıbeti konusunda görüş birliği bulunmaz.
TTK kapsamında da, benzer şekilde ticari işletmenin aktiflerinin pasiflerinden ayrı olarak devredilip devredilemeyeceği konusundaki tartışmanın süreceği belirtilebilir. TSY m. 133/2, b devir sözleşmesinde ticari işletmenin sözleşme dışı bırakılan unsurlarının belirtilmesini arasa da bu unsurlardan anlaşılması gereken aktif malvarlığı unsurlarıdır. Örneğin bazı makineler, markalar veya taşınmazlar kapsam dışı bırakılabilir. Bu sebeple, TTK’da ve TSY’de pasiflerin devir dışı bırakılması ile ilgili her hangi bir düzenleme öngörülmemesi önemli bir eksikliktir.
Sonuç
TTK ticari işletme devri sözleşmesi açısından esaslı yenilikler getirir. Ticari işletmenin devrinin TTK’da açıkça düzenlenmesi, zaten TTK’da yer alması gereken bir düzenlemeye asıl yerini vermek olmuştur. TBK kapsamındaki düzenleme, bir bütün olarak ticari işletme devrini değil, ticari işletme devrinin yalnızca bir yönü olan devir sonucu alacaklıların korunmasını düzenler. TTK’da getirilen düzenleme bu anlamda yerindedir.
TTK m. 11/3’ün, ticari işletmenin bir bütün olarak devrine tek bir işlemle izin vermesi olumludur. Kanun koyucu bu düzenleme ile ticari işletmenin devri açısından kolaylık ve hız sağlar. Tescilin hukuki niteliği, devir sözleşmesine dâhil olacak hususlar ve diğer ilgili sicillere tescil gibi TTK’da açıklık getirilmeyen hususların TSY m. 133 ve m. 135 bağlamında çözümlenmesi ve tamamlayıcı düzenlemeler ile olası karışıklık ve sıkıntıların önüne geçilmesi yararlıdır. Ancak pasiflerin devrinin sınırlandırılması sorununun TTK ile çözüme kavuşmadığı, TSY’nin de bu konuyu çözümleyici bir düzenlemeye yer vermediği ve öğretide bu sorunun farklı şekillerde değerlendirildiği unutulmamalıdır.
Son olarak, ticari işletme devrinin hem TBK hem de TTK kapsamında düzenlenmesinin yerinde olmadığı vurgulanmalıdır. Kanunlar arası uyum sorunu yanı sıra, ticari işletmenin devri TTK kapsamında ele alınması gereken bir konudur.
[1] RG, 14.02.2011, S. 27846.
[2] RG, 27.01.2013, S. 28541.
[3] RG, 04.02.2011, S. 27836.
[4] RG, 13.12.1994, S. 22140.
[5] Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2010/4), http://www.rekabet.gov.tr/File/?path=ROOT%2fDocuments%2fTebli%c4%9f%2f2012_3.pdf (erişim tarihi 12.07.2013).
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...