Pay Sahiplerinin Sorumsuzluğu Prensibinin İstisnası Olarak Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması
Giriş
Tüzel kişilik, sermaye şirketlerinde pay sahiplerinden bağımsız bir varlık olarak hukuki işlemlere taraf olabilme gayesi ve işbu işlemlerden ortaklarından bağımsız olarak tüzel kişiliğin kendisinin sorumlu olması prensibi, bir başka deyişle pay sahiplerinin sorumlu olmaması kuralı[1] ile kurulmuş bir iktisadi bütünlüktür. Pay sahiplerinin, sadece tüzel kişiliğe karşı sınırlı sorumlu olması[2] ve üçüncü kişilere karşı sorumlu olmaması prensibi tüzel kişiliği meydana getiren kişiler ile üçüncü kişiler arasında adeta bir “perde” oluşturmaktadır. Ancak, tüzel kişi ile pay sahipleri arasındaki bu ayrılık ilkesi, bazı durumlarda hakkaniyet düşüncesine ters düşebilir. Bu durumlarda, hukuk güvenliğinin sağlanabilmesi açısından, üyelere ait bazı konuların tüzel kişiye izafe edilmesi ya da tüzel kişinin borçları için sadece kendi mal varlığı ile sınırlı olmaksızın üyelerinin de mal varlıklarına başvurulması gerekebilir. Bu düşünce Anglo Amerikan Hukukunda ortaya çıkmakla birlikte Kıta Avrupası hukuklarında da kabul görmüştür. Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu mal ayrılığı ve sorumsuzluk prensibinin istisnası olarak, tüzel kişilik yapısının hukuk düzenine aykırı kötüye kullanılması ya da şirket ile pay sahipleri arasındaki ayrılığa dayanmanın dürüstlük kuralına aykırı düştüğü durumlarda “tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi” kabul edilmiştir.
Tüzel Kişilik Perdesini Kaldırarak Sorumlu Kılma
Türk şirketler hukukunun ve icra iflas hukukunun temel kuralı borcun yükümlüsü olarak tüzel kişiliğin varlığında, ortaklara ya da bağlı şirketlere gidilemeyeceğidir. Bir tüzel kişiliğin borçlarından dolayı sadece tüzel kişiliğin sorumlu olması, diğer bir ifade ile tüzel kişi ortaklığın ortaklık malvarlığı ile sınırlandırılmış sorumluluğunun olması, ortaklık alacaklılarının özellikle korunması ihtiyacını doğurmaktadır. Bu minvalde, mevcut kuralın istisnası olarak, şirketin tüzel kişiliğinin kötüye kullanıldığı haller dikkate alınarak tüzel kişi ile üyeleri arasındaki perde kaldırılmak suretiyle (gerçek ya da tüzel kişi) pay sahiplerinin sorumluluğuna gidilebilir.
Tüzel kişilik perdesi, ortakları tüzel kişinin taraf olduğu hukuki işlemin kapsamına alma veya sorumlu kılma amacı ile aralanmakta, hukuki ilişkinin karşı tarafı, tüzel kişinin olduğu tarafta ortak ve üyelerini de görmektedir. Sorumluluk amacıyla perde aralandığında ise tüzel kişinin borçlarından dolayı ortakların da sorumluluğuna başvurulmaktadır.
Yukarıda açıklananların ışığında, tüzel kişilik perdesinin aralanmasının bir kural değil, istisna olduğunu belirtmek gereklidir. Tüzel kişilik perdesinin aralanması, kişiler hukukunun en temel prensibi olan “ayrılık prensibinin” kötüye kullanıldığı durumlarda söz konusu olur.[3] Ortakların tüzel kişilik perdesinden iyi niyetlerini korumak amacıyla yararlanmaları durumunda “ayrılık prensibi” geçerlidir. Türk hukukunda tüzel kişilik kavramının ardına gizlenerek, kanuna karşı hile yapılması veya sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün ihlal edilmesi hallerinde Medeni Kanun’un Md. 2 ve 3/II maddeleri uyarınca hakkın kötüye kullanılması ve dürüstlük kuralına aykırılık söz konusu olacağından, tüzel kişilik perdesinin aralanması ile pay sahiplerinin (gerçek ya da tüzel kişi pay sahiplerinin) sorumluluğu gündeme gelecektir.
Tüzel Kişilik Perdesini Kaldırarak Sorumlu Kılmanın Söz Konusu Olabileceği Haller
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının örnekleri yapı olarak içtihatlarla gelişmiş olup, tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren durumları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
Özkaynak Yetersizliği
Tüzel kişilik perdesini kaldırarak, ortaklık borçlarından dolayı pay sahiplerini sorumlu kılma sonucunu doğurabilecek hallerden biri ortaklığın yetersiz öz kaynağının bulunması durumudur. Yetersizliğin, ortaklığın amaç ve faaliyet hacmi gözetilerek, objektif olarak tespiti gereklidir.
Sermaye ortaklıklarında, pay sahiplerinin sınırlı sorumluluğu prensibinin arka planında, alacaklıların korunabilmeleri için belirli bir esas sermaye miktarının tespit edilip şirkete özgülenmiş olması bulunmaktadır. Bu doğrultuda pay sahipleri, taahhüt edilen sermaye miktarını şirkete sağlamakla sorumludurlar. Ancak bu hakkın dürüstlük kuralına uygun olarak kullanılıp şirketin faaliyetleri ve bundan doğabilecek riskler gözetilerek yeterli olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Yeterli sermaye miktarı sadece kuruluşta değil, şirketin ticari faaliyeti esnasında vukuu bulması muhtemel riskleri karşılayabilecek miktarda olmalıdır. Pay sahiplerinin, öz kaynak yetersizliği durumunda alacaklılara karşı sorumlu tutulabilmesinin bir diğer koşulu ise dürüstlük kuralına aykırı hareket etmeleridir.[4] Bu doğrultuda, yetersiz öz kaynağa sahip bir ortaklığın, öz kaynak yetersizliğini telafi etmeksizin üçüncü kişiler ile hukuki işlemlere girişmesi, alacaklıları zarara uğratmaları durumlarında tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve ortakların sorumluluğuna gidilmesi söz konusu olabilecektir.
Hakim Ortaklı Şirketlerde Perdeyi Kaldırma
Sermaye ortaklıklarında pay sahiplerinden birinin veya birkaçının temsil ve idare yetkisine sahip olması durumu (esas sermayenin çoğunluğuna sahip olma durumu ya da oyların çoğunluğuna sahip olma durumu) şirkette hakim ortak olma durumudur. Hakimiyet, bir şirket üzerinde başka şirket ya da kişilerin, hakimiyetini sağlayan pay ya da oy çoğunluğuna sahip olması şeklinde de ortaya çıkabilir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle hakim ortağın sorumluluğuna gidilebilmesi ise, temel kural olan hakim ortağın ya da ortakların hakimiyeti kendi çıkarları uğruna şirket alacaklılarının zararına olacak şekilde kötüye kullanması şartına bağlıdır.
Pay Sahipleri ile Şirketlerin Malvarlıklarının Birbirine Karışması
Pay sahiplerinin sınırlı sorumluluğu ilkesinin temeli olan ortaklık ile pay sahiplerinin malvarlıkların kesin bir şekilde birbirinden ayrı tutulması durumunun aksi, malvarlıklarının birbirine karışmasıdır ki uygulamada en sık rastlanan tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren haldir. Ortakların kişiliği ile tüzel kişiliğin veya malvarlıklarının özdeşleşmesi söz konusu ise, bu durum perdenin aralanması için yeterli sebeptir, ayrıca MK md. 2 ve 3/II koşullarının varlığı aranmaz[5] Örnek olarak, birden fazla ortaklığa hakim durumda bulunan ana ortaklığın malvarlığına ait bir unsurun kayıtlara geçirilmeksizin diğer bir ortaklığın faaliyetlerinde kullanılması (yatay olarak malvarlıklarının birbirine karışması) durumudur. Buradaki sorumluluğun temeli üçüncü kişiler nezdinde pay sahiplerinin malvarlıklarının şirket malvarlığı olarak değerlendirilmesi ve yaratılan hukuki görünüşe dayanarak şirket ile hukuki ilişki kuran üçüncü kişileri tüzel kişilik perdesini kaldırmak suretiyle korumaktır.
Sonuç
Tüzel kişilik perdesinin aralanması ile Türk şirketler hukukunun en temel prensibi olan sınırlı sorumluluk ve ayrılık prensiplerinin istisnası olarak pay sahiplerinin sorumluluğuna gidilerek üçüncü kişi alacaklıları koruma amacı güdülmektedir. Belirtilmelidir ki, sınırlı sorumluluk ilkesi karşısında, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak ortaklık alacaklılarına karşı ortakların sorumlu kılınması ayrık bir durum olduğundan, önce tüzel kişiye başvurulması esastır.
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının özellikle söz konusu olabileceği hallerden biri olan öz kaynak yetersizliği durumunda önemli olan ölçüt ortaklığın öz kaynağının yetersizliğinin dürüstlük kuralına aykırı olarak telafi edilmemesi ve üçüncü kişiler ile hukuki işlemlere girişmesi halidir.
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle hakim ortağın sorumluluğuna gidilebilmesi ise, ancak ortaklardan bir veya birkaçının ortaklık faaliyetlerini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilme güçlerini kullanarak şirket alacaklılarını zarara uğratmaları halinde söz konusu olacaktır.
Ayrıca bir ortaklığa özgülenmiş malvarlığının varlığı ortaklığın alacaklarının korunması amacı taşımaktadır. Ancak, tüzel kişiliğin ve pay sahiplerinin malvarlıklarının özdeşleşmesi söz konusu ise, bu durum perdenin aralanması için yeterli koşuldur.
Esasen tüzel kişiler ortaklarından ayrı ve bağımsız bir kişiliğe ve malvarlığına sahiptirler. Ancak, uygulamada ortaya çıkabilen bazı durumlarda, ”ayrılık prensibi” haksız sonuçların doğmasına sebep olabileceğinden, tüzel kişinin borçlarından dolayı sadece kendi malvarlığı yerine, pay sahiplerinin malvarlıklarına başvurulması ya da pay sahiplerine ilişkin bazı hususların tüzel kişiye izafe edilmesi, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ile çözümlenebilecek ve hukuk güvenliği sağlanmış olacaktır.
[1] Ulusoy Erol, I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Şirketler ve Bankacılık Hukukunda Kapsama Alma ve Sorumlu Kılma Amacıyla Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, Mayıs 2008,s.351.
[2] Türk Ticaret Kanunu Madde 480 uyarınca, şirket esas sözleşmesinde aksi düzenlenmemiş ise pay sahiplerinin, anonim ortaklığa taahhüt edilen payların karşılılarını ifa borcu dışında borcunun olmadığı, bu minvalde ortaklık alacaklarına karşı da sorumlu olmayacağı düzenlenmiştir.
[3] Ulusoy Erol, s.401.
[4] Yanlı Veliye, Anonim Ortaklıklarda Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ve Pay Sahiplerinin Ortaklık Alacaklarına Karşı Sorumlu Kılınması, Mayıs 2000, s. 111.
[5] Ulusoy Erol, s.402.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...