Çek Hukukunda İki Yenilik
18.02.2009 tarih ve 5838 sayılı Kanun’la çek hukukunda iki önemli değişiklik yapıldı. İlk değişiklikle, çekin üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ibrazı geçersiz kabul edildi. İkinci değişiklikle de çekte “ödemeden men” (TTK m. 711/III) imkânı kaldırıldı.
Çek Kanun’daki Değişiklik
3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun’a (“Çek Kanunu”) geçici bir madde eklendi. Bu madde uyarınca:
“31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.”
Hükmün gerekçesinde “ekonomik sıkıntılarla çeklerin zamanında ödenememesi sonucunda ticari hayatta karşılaşılan sorunlar ve mağduriyetlere çözüm üretilmesi” amaçlandığı vurgulanmıştır.
Gerekçede “sorunlara ve mağduriyetlere çözüm üretilmesi” amacı belirtilse de gerçekte bu değişiklik hukuki açıdan çekin amacını ve işlevini tamamen değiştirmektedir.
Çekte Vade Yasallaşmıştır. Çek, bir ödeme aracı olduğundan, çekte vade olmaz. Çek görüldüğünde ödenir ve buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış sayılır (TTK m. 707/I).
Bu kuralın doğal bir uzantısı olarak da çek, keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz edilirse, ibraz günü, yani görüldüğünde ödenir (TTK m. 707/II).
Çek Kanunu’na eklenen geçici madde, bu hükmü 31.12.2009 tarihine kadar uygulanmaz hale getirmektedir.
Uygulamada “vadeli çek” olarak adlandırılan ancak hukuki açıdan doğru bir adlandırmayla “postdate çek” veya “sonraki tarihli çek” gerçek anlamda bir vade içermez. Zira çekin zorunlu unsuru olan keşide tarihi, çekin gerçekten keşide edildiği tarihten sonra olsa dahi, TTK m. 707/II uyarınca çek bankaya ibraz edildiğinde, karşılığı varsa, ödenir. Örneğin fiilen 10.02.2009 tarihinde düzenlenen bir çekin üzerine keşide tarihi olarak 10.04.2009 tarihi konulursa, bu çek TTK m. 707/II çerçevesinde bankaya daha önce ibraz edilse dahi ödenir. Ancak getirilen bu değişiklikten sonra, çekin üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ibrazı geçersiz olacağından, keşide tarihi “vade” gibi işlev görecektir. Hamil ancak keşide tarihi olarak gösterilen tarihten sonra ibraz süreleri içinde (keşide edildiği yerde ödenecekse on gün, keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay) çeki muhatap bankaya ibraz etmelidir.
Bu değişiklik ile keşide tarihi “vade” haline gelmiştir.
Çek Kanunu’na eklenen bu hüküm çekin “ödeme aracı” olma vasfına ve “para gibi tedavül etme” niteliğine kökten aykırıdır ve çekin bu nitelliklerini bozmaktadır. Bu değişiklik ile çek ve emre muharrer senet (bono) arasındaki işlev farkı da ortadan kalkmıştır. Yapılan değişiklik belli bir süre için öngörülse de piyasalarda bundan sonrası için de bir beklenti yaratmıştır.
TTK’daki Değişiklik
18.02.2009 tarih ve 5838 sayılı Kanun’un 31. maddesinin 19. fıkrasıyla TTK m. 711 son fıkrası hükmü yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlükten kaldırılan hüküm şöyleydi:
“Keşideci çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise muhatabı çeki ödemekten menedebilir.”
Doktrinde ve uygulamada “çekin ödenmekten meni” olarak adlandırılan bu imkân TTK’daki çek hükümlerinin asıl kaynağını oluşturan Cenevre Yeknesak Çek Kanunu’nda yoktur. Ancak, TTK’nın çek hükümleri doğrudan Cenevre Yeknesak Çek Kanunu’ndan değil, İsviçre Borçlar Kanunu’ndan tercüme edilerek alınmıştır. Yürürlükten kaldırılan TTK m. 711 son fıkra hükmü de İsviçre Borçlar Kanunu’ndan tercüme sırasında hukukumuza girmiştir.
Keşideciye tanınan bu imkân uygulamada kötüye kullanılmış ve doktrinde de eleştirilmiştir. Zira, kendisine bildirimde bulunulan banka, keşidecinin bu beyanına uymak ve çeke ilişkin bir ödeme yapmamakla yükümlüdür. Banka, keşidecinin bildirimine rağmen ödemede bulunursa, kusurlu hareket etmiş olur ve sonuçlarına katlanır. En azından yapılan ödemeyi keşidecinin hesabına borç olarak yansıtamaz.
Uygulamada TTK m. 711 son fıkrada öngörülen imkân, karşılıksız çek keşide etmeyi adeta özendirmekteydi. Zira, karşılığı olmadığını bilerek çek keşide eden keşideci, çeki hamile verir vermez veya kısa bir süre sonra bankaya başvurarak çekin rızası dışında elinden çıktığını bildirerek bankayı ödemekten yasaklamaktaydı. Hükmün bankalar için bir itiraz veya kontrol imkânı öngörmemesi nedeniyle bankalar hemen hiçbir zaman keşidecinin talebine uyarak çek nedeniyle hamile ödeme yapmamaktaydı. Bu durum özellikle bir sözleşme çerçevesinde çekin rızaen verildiğini (çek bordrosu veya tahsilât makbuzu gibi belgelerle) kanıtlayan çek hamili ile banka arasında uyuşmazlıklara ve sorunlara neden olmaktaydı. Kimi bankalar TTK m. 711 son fıkra hükmüne göre ödemeyi yasaklayan keşideciden ayrıca çekin iptaline ilişkin mahkeme kararı istemişlerdi. Ancak bankaların bu taleplerinin yasal dayanağı da yoktu.
TTK m. 711 son fıkra hükmünü yürürlükten kaldıran maddenin gerekçesinde de hükmün Türkiye’de yanlış anlamaların doğmasına neden olduğu ve çekin niteliğiyle bağdaştırılması mümkün olmayan bir uygulamaya yol açtığı belirtilmiştir. Bu saptamalar doğrudur ve TTK m. 711 son fıkra hükmünün kaldırılması yerindedir. Ancak çekin niteliğiyle bağdaşmayan bir uygulamaya atıf yapılması ironiktir. Zira, Çek Kanunu’na eklenen geçici madde ile benzer bir uygulamayı kanun koyucu gerçekleştirmektedir.
Sonuç
Çeklere ilişkin bu değişikliklerin zamanlamasına bakıldığında devam eden finansal kriz için önlem olarak öngörüldüğü fark edilir. Hükümetin piyasalarda azalan para hareketini, çeke daha güven kazandırarak, çekle ikame etmeyi hedeflediği düşünülebilir. Bir yandan Çek Kanunu’yla getirilen değişikliğin 31.12.2009’a kadar geçerli olması, diğer yandan TTK m. 711 son fıkrası hükmünün Türk Ticaret Kanunu Tasarı’nın kanunlaşması beklenmeden yürürlükten kaldırılması da bu düşünceyi destekler. Zira, TTK m. 711 son fıkra hükmü zaten Tasarı metninden çıkarılmıştı.
Piyasayı hareketlendirmek için çekin niteliğini sakatlayacak bir değişiklik yapmaktansa emre muharrer senet (bono) kullanımını özendirmek düşünülebilirdi. Zaten bonodan damga vergisi kaldırılmakla bir adım atılmıştı. Ancak çekin tercih edilmesinin bir nedeni de kayıt dışılığı önlemek olabilir. Çek karneleri bankalar tarafından verilir ve TCMB tarafından da kayıt altına alınır. Böylece çekin izlenmesi de mümkün olur. Fakat çekin hamile yazılması bu izlemeyi zorlaştırır.
Umarım bundan sonraki değişiklik “hamile” yazılı çekin süreli veya süresiz olarak uygulamadan kaldırılması olmaz.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...