Çeklerde Sil Baştan
5941 sayılı Çek Kanunu 20 Aralık 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu kanun 3167 sayılı Kanunu da yürürlükten kaldırdı. Yeni Çek Kanunu çek hukukuna sadece köklü değişiklikler getirmekle kalmadı adeta Türkiye’ye özgü ve çek hukukunun genel düzeninden ve işlevinden bağımsız ve kimi zaman aykırı yeni bir çek düzeni yarattı. Yeni Kanunun daha 1. maddesi amacın sadece çeklerin içeriklerine, düzenlenmesine ve kullanımına bir düzen getirmek olmadığını ayrıca kayıt dışı ekonominin denetim altına alınmasının da amaçlandığını ortaya koyuyor. Böylece, çeklerin kayıt dışılığın önemli bir nedeni olduğu da kanun hükmüyle ortaya konmuş oluyor. Yeni kanun bir yandan çek hamillerinin haklarını korumayı hedeflerken diğer yandan da çeklerin takibini kolaylaştırmak açısından tacir çekleri, tacir olmayan çekleri ve matbu olarak hamile yazılı çekler gibi farklı çek tipleri yaratıyor. Kanunun çok büyük bir bölümü ceza hükümlerine ayrılmış durumda. Hem karşılıksız çek keşide edenler hem çek kanunundaki yükümlülüklere uymayan banka görevlileri hem de çek karnesi almak amacıyla yanlış beyanda bulunan veya yanlış çek karnesi kullanan keşideciler ağır cezai yaptırımlara çarptırılıyor.
Bankaların Yükümlülükleri
Yeni Çek Kanunu da tıpkı yürürlükten kaldırılan 3167 sayılı Çek Kanunu gibi bankaların çek hesabı açılması ile ilgili çeşitli yükümlülüklerini düzenler. Bankalar kendilerine çek karnesi verdiği müşterilerini araştırmalı, bu kişilerin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli özen ve basireti göstermelidir. Bundan böyle bankalar çek hesabı açtırmak isteyenlerin çek kullanmaktan yasaklı olup olmadıklarına ilişkin adli sicil kayıtlarını ve açık kimliklerini saptamak için de kimlik belgelerini (fotoğraflı nüfus cüzdanı, pasaport veya sürücü belgesi), yerleşim yeri belgelerini ve vergi kimlik numaralarını almak ve bunları on yıl süre ile saklamakla yükümlüdür.
Tüzel kişi müşterilerden tacir olanların ayrıca ticaret sicil kayıtları, esnaf ve sanatkâr olanların ise esnaf ve sanatkâr sicili kayıtları alınır. Tüzel kişi olup da tacir olmayan örneğin dernekler ve vakıflar açısından ne tür belgelerin isteneceği ise Kanunda belirtilmemiştir.
Çek hesabı açtırmak isteyen müşterinin kimliğini saptamaya yönelik bu denli ayrıntılı hükümler getirilmesi ve kabul edilebilecek belgelerin sınırlı olarak sayılması, yasa koyucunun çek keşide edenleri izlemek ve kayıt altına almak arzusuna bağlanabilir.
Kanun Türkiye’de yerleşim yeri olmayanlar hakkında da özel bir hüküm getirir. Yerleşim yeri yurt dışında bulunan kişiler için Türkiye’de bir adres bildirilmesi zorunludur. Adrese ilişkin bu bilgiler çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde talep edilen hamile de verilir. Böylece kanun karşılıksız çek hamillerinin takip hukuku açısından özellikle borçlunun adresini saptamada karşılaştığı güçlüklerin önüne geçmeyi hedefler.
Yeni yasa çek hesabı sahibinin her yeni çek defteri isterken tacir veya esnaf ve sanatkâr olup olmadığı ve hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunup bulunmadığı hususunda yazılı beyanını arar. Tüzel kişiler açısından ayrıca tüzel kişinin yönetim organında görev yapan ve tüzel kişiyi temsil yetkisi olan gerçek kişiler açısından da aynı beyanı arar. Kanun tüzel kişilerle bu tüzel kişinin yönetim organında görev yapan veya temsil yetkisi olan gerçek kişiler arasında organik bir bağ kurar ve eğer bu kişiler çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı altında iselerse tüzel kişiye de çek defteri verilmeyeceğini öngörür. Böylece yeni kanunun çek keşidesi açısından tüzel kişi ile onun yönetim organında yer alan gerçek kişiler arasındaki perdeyi belli bir ölçüde kaldırdığı söylenebilir.
Yeni Çek Kanunu uyarınca da çek defterleri bankalarca bastırılır. Çek defterlerinin baskı şekli Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nca (TCMB) bir tebliğ ile belirlenir. Ancak, Merkez Bankası bu tebliğ açısından Maliye Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin görüşünü alır.
Kanunun getirdiği en büyük yeniliklerden birisi çek defterleri açısından görülür. Kanun üç tür çek defteri öngörür. Tacir olan ve tacir olmayan kişilere verilecek çekler ile hamilinde düzenlenecek çekler açıkça ayırt edilebilecek biçimde bastırılır. Bu ayırt etmenin ne şekilde olacağı TCMB’nca yayınlanacak tebliğde düzenlenir. Kanunda bu konuda bir açıklık yoktur. Kanunun diğer maddelerinde tacir olan ve olmayan kişilere verilecek çekler açısından farklı hükümler öngörülmediğine göre bu düzenlemenin esasen tacir kişilerin çek hesaplarını kayıt altında tutmaya yönelik olduğu düşünülebilir.
Hamiline yazılı çekler sadece bu çeklere ilişkin ayrı çek hesapları üzerine keşide edilebilir. Bu tür çeklerde mutlaka hamiline çek defteri yapraklarının kullanılması gerekir. Çek yapraklarının üzerinde hamiline ibaresi matbu olarak yer alır. Böylece kanun TTK m. 697/son hükmünde yer alan karineyi de ortadan kaldırmış olur. Zira anılan madde hükmüne göre çekin kimin lehine keşide edildiği belli değilse çek hamiline yazılmış sayılır. Bir başka ifadeyle eğer çekin üzerinde hiç lehtar belirtilmemişse çekin hamiline yazılacağı hükmü fiilen ortadan kaldırılmış olur; çünkü yeni düzenlemeye göre her hamile yazılı çek yaprağında hamiline yazılı kelimesi matbu olarak yer alır.
Çeklerin zorunlu içeriği kanunda belirtilmiştir. Eski çek kanunundan farklı olarak tüzel kişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve soyadı düzenlenen çek üzerinde açıkça gösterilmelidir. Ancak, Çek Kanununun m. 2/7’de sayılan bu içerik çekin geçerliliğine ilişkin değildir. Hiç değilse bu konuda Çek Kanunu TTK sisteminden ayrılmamıştır. TTK’daki unsurları taşıması kaydıyla düzenlenen çek bu maddede yer alan koşullara aykırı olsa dahi geçerlidir.
Esnaf ve sanatkârlar açısından Kanunun bir seçimlik hak öngördüğü ileri sürülebilir. Esnaf ve sanatkâr odalarına kayıtlı olanlar eğer tacirlere özgü çek hesabı açtırırlar ise bu Kanunun tacirlere ilişkin hükümleri uygulanır. Bir başka ifadeyle esnaf ve sanatkârlar tacirlere özgü olmayan çek hesabı da açtırabilirler.
İbraz, Ödeme ve Karşılıksızlığa İlişkin Hükümler
İbraz ve ödeme konusunda yeni Kanun 3167 sayılı eski kanun sistemini sürdürür. Muhatap bankanın herhangi bir şubesine yapılan ibraz, muhataba yapılan ibraz hükmündedir. Karşılığı bulunan çek hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Eğer çek hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye ibraz edilirse, o şube çekle işleyen hesabın bulunduğu şubeden karşılık sormak suretiyle ödeme yapar.
Çek Kanunu bankaların asgari ödeme yükümlülüğünü sürdürür. Muhatap banka hamile süresi içinde ibraz edilen her çek yaprağı için eğer çekin hiç karşılığı yoksa altı yüz lira, çek bedeli altı yüz Türk Lirasının altında ise de çek bedelini öder. Bu hüküm çeki düzenleyenlere uygulanmaz. Karşılığın kısmen bulunması halinde yine karşılıksız kalan kısmı altı yüz liraya tamamlayacak bir miktarı ve çek bedeli altı yüz liranın üzerinde ise çek bedelini aşmamak koşuluyla kısmi karşılığa ek olarak altı yüz lirasını ödemekle yükümlüdür.
Eskiden olduğu gibi yeni Kanun da bankanın asgari ödeme yükümünü çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi olarak kabul eder. Bankanın asgari ödeme yükümü Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişimler göz önünde tutularak TCMB tarafından her yıl ocak ayında belirlenir.
Kanun karşılıksızlık işlemi açısından çok ayrıntılı bir düzenleme getirir. Uygulamada bankaların farklı ifadeler ve farklı şekillerle karşılıksızlığı saptadığı bilinmektedir. Bu nedenle, getirilen düzenlemenin yeknesak bir uygulamayı sağlamak açısından yarlı olduğu söylenebilir. Hamil, bankanın ödemekle yükümlü olduğu miktar da dahil olmak üzere kısmi ödemeyi kabul etmez ise karşılıksızlık işlemi yapılır. Ancak, bu işlem bankanın ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında çek bedelinin karşılanamayan kısmı ile sınırlı olur. Çekin üzerine ibraz tarihi ve ödememe nedeni yazılır. Çekin üzerine hamilin imzası alınır ve çek hamile geri verilir. Banka çekin ön ve arka yüzünün fotokopisini saklar. Hamilin bankanın ödemekle yükümlü olduğu asgari miktar da dahil olarak kısmi ödemeyi kabul etmesi halinde çek yaprağı banka tarafından alınır. Ancak, ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile verilir. Bu noktada Kanun bir yenilik getirerek bu onaylı fotokopinin müracaat borçlularına başvurmada ve kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerinde kullanılabileceğini ayrıca icra daireleri ve mahkemelerde de ispat aracı olarak hüküm doğuracağını düzenler. Buna rağmen mahkeme veya icra dairesi isterse banka çekin aslını bu mercilere gönderir. Bilindiği gibi halen çekin aslını ibraz etmeksizin kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapmak mümkün değildir. Bu nedenle, getirilen hükmün uygulamaya yönelik pratik faydalar sağlayacağı açıktır. Yine de fotokopinin ücretsiz verileceğine varacak kadar ayrıntılı bir düzenlemenin kanunda yer alması eleştiri konusudur.
Kanunun getirdiği yeniliklerden birisi de gecikme cezasıdır. Banka çekin karşılığının hesapta bulunmasına rağmen hamile ödemeyi geciktirirse veya kanunen ödemekle yükümlü olduğu asgari miktarın ödemesini geciktirirse çek hamiline her geçen gün için binde üç gecikme cezası öder. Kanunda açıkça belirtilmese dahi cezanın ödenmeyen miktar üzerinden hesaplanacağı kuşkusuzdur. Ceza ödenen hallerde ayrıca temerrüt faizi istenemez.
İleri Tarihli Çekler
Yeni Kanun da 18/2/2009 tarih ve 5838 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeyi sürdürür. Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığı kısmen veya tamamen ödenmez ise bu çekle ilgili olarak hukuki takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak takip yapılabilmesi için çekin üzerinde düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksız işlemine tabi tutulması şarttır. Burada çok önemli iki yenilik görülür. Birincisi çek görüldüğünde ödenir kuralı tarihe karışmıştır. Zira üzerine yazılı olan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin ödenmemesi halinde hiçbir hukuki yaptırım ve takip yapılamaz. İkinci önemli yenilikte müracaat hakkının kullanılmasındadır. Zira müracaat hakkının kullanılması için karşılıksızlık işleminin yapılması şarttır. Halbuki TTK sisteminde çekin karşılıksız kaldığının banka tarafından belirtilmesi yanında protesto çekmek de mümkündür (TTK m. 720/1).
Bankaların Bildirim Yükümlülüğü
Bankalar hamiline çek hesabı sahipleri ile tüzel kişi tacirlere ilişkin bilgileri Gelir İdaresi Başkanlığı’na bildirirler. Kanun bildirilmesi gereken hususları ayrıntılı olarak belirler. Ayrıca, tüzel kişi tacir yanında onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ve tüzel kişinin yönetim organında görev alanlar veya temsil yetkisi olanlar adına açılmış çek hesapları da bu tacir tüzel kişiye ait kabul edilir. Hükümde yer alan tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulunan gerçek kişiler kavramı çok belirsiz ve hukuki güvenlik sağlamaktan yoksundur. Bankalar tüzel kişiyle bu gerçek kişiler arasındaki ilişkinin varlığına yönelik emareler bulunması halinde durumu Gelir İdaresi Başkanlığı’na bildirir. Böylece, yukarıda açıkladığım gibi hamile çek hesabı sahipleri ile tüzel kişi tacirlere ilişkin hesaplar sıkı bir denetim ve gözetim altına alınarak kayıt dışılığın önüne geçilmek istenir. Ancak, bu denli sıkı bir denetimin uygulamada bir yandan hamile yazılı çek kullanımını örseleyeceği diğer yandan tüzel kişi tacirleri çek kullanmaktan caydıracağı düşünülebilir. Uygulamanın hangi yönde gelişeceğini zaman gösterecektir.
Bankalar ayrıca hamiline çek defteri yaprağı kullanmadan hamiline çek düzenlediğini saptadıkları kişileri durumu saptadıkları tarihten itibaren en geç bir hafta içinde Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve Gelir İdaresi Başkanlığı’na bildirmekle yükümlüdür. Görüldüğü gibi bankalar yeni Çek Kanunu çerçevesinde önemli bildirim ve takip yükümlülükleri ile sorumlu kılınır. Ancak, bankaların bu sorumlulukları herhangi bir yaptırıma bağlı değildir.
Ceza Sorumluğu Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasağı
Karşılıksız çek keşide edenler her bir çekle ilgili olarak bin beş yüz güne kadar adli para cezasına çarptırılır. Herhalde hükmedilecek adli para cezası çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz. Çek hesabı sahibi çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Eğer çek hesabı sahibi tüzel kişi ise bu yükümlülük mali işlerden sorumlu yönetim organı üyesine eğer böyle bir görev dağılımı yoksa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişilere aittir. Ayrıca, mahkeme çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına, eğer bu yasak zaten varsa yasağın devamına hükmeder.
Yeni Kanun önemli bir yenilik getirerek çek keşidesi açısından gerçek kişilerin temsili veya vekaletini yasaklamıştır. Eğer bir temsilci veya vekil aracılığıyla çek düzenlenirse hukuki ve cezai sorumluluk çek sahibine aittir.
Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişiler elindeki bütün çek yapraklarını bankalara iade etmekle yükümlüdür. Bu kişiler adına yeni çek hesabı açılamaz. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin bilgiler TCMB bildirilir.
Etkin Pişmanlık ve Yasak Kararının Kaldırılması
Yeni Çek Kanunun en can alıcı hükümlerinden birisi de etkin pişmanlık ve çek kullanmaktan yasak kararının kaldırılmasına ilişkin olandır. Keşideci karşılıksız kalan çek bedelini ve düzenleme tarihinden itibaren işleyecek ticari işlere ilişkin temerrüt faiz oranını ödediğinde soruşturma aşamasında ise cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Eğer, kovuşturma aşamasına geçilmişse mahkeme tarafından davanın düşmesine karar verilir. Mahkûmiyet hükmü kesinleşmişse mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir. Bu hüküm uygulamada çek mağdurları olarak bilinen ve halen ceza evinde bulunan kimselerin tam ödeme yaparak salıverilmelerine de olanak verir.
Şikâyetten vazgeçme halinde de yukarıdaki hükümler uygulanır.
Çek Kanunun getirdiği ve çek mağdurlarını korumaya yönelik bir başka yenilik de geçici 2. madde de düzenlenir. 1 Kasım 2009 tarihi itibariyle haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olanlar, şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi konusunda anlaşırlarsa, anlaşmada ön görülen süre sonuna kadar soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Anlaşmanın bir nüshasının Cumhuriyet Başsavcılığı’na veya mahkemeye verilmesi gereklidir. Ancak, anlaşmaya varılmış olması şikâyetçi bakımından şikâyetin geri alınması sonucunu doğurmaz.
Karşılıksız çek nedeniyle takibe uğrayan veya mahkûm olan kişi şikâyetçi ile anlaşamasa dahi yukarıda açıkladığım gibi çek bedelini ve ticari temerrüt faizini belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt ederse anlaşma aranmaksızın taahhütnamede belirtilen süre sonuna kadar soruşturma veya kovuşturma durdurulur veya hükmün infazı ertelenir. Taahhütnamede belirlenecek ödeme süresi taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı geçemez. Ayrıca taahhütnamede yer alacak 1. yıl taksiti borcun 1/3’inden az olamaz. Taahhütnamenin Cumhuriyet Başsavcılığı’na veya mahkemeye verilmesi ve bir örneğinin de alacaklıya gönderilmesi gerekmektedir. Bu düzenlemenin en büyük yeniliği şikâyetçinin onayına veya rızasına gerek olmaksızın karşılıksız çek keşide eden kişin çek bedelini ve ticari temerrüt faizini belirtilen bu süreler içinde ödeyerek cezai yaptırımlardan kurtulmasıdır.
Yukarıda anılan yazılı anlaşma veya taahhütnamenin en geç 01.04.2010 tarihine kadar düzenlenmesi gerekir. Taahhütname veren kişiler de eğer şikâyetçi ile daha sonra anlaşırlarsa anlaşma hükümlerinden faydalanır. Taahhütnameyle anlaşma arasındaki en büyük fark anlaşmada hem tarafların serbestçe yeni bir miktar belirleyebilmeleri hem de vadeyi iki yıldan daha uzun süreye yayabilmeleridir.
Sonuç
Yeni kanunun gerekenden fazla ayrıntılı hükümler içermesi, gerçekte yönetmelikle düzenlenmesi gereken konuların dahi kanunda yer alması, yasa koyucunun çeke ilişkin hükümlere verdiği önemin göstergesi şeklinde algılanmalıdır. Ancak, yeni kanunda yer alan tüm hükümlerin kanun yapma tekniğine ve çekin genel felsefesine uygun olduğunu söylemek zordur.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...