2020 ve 2021 Yıllarında Navlun Sözleşmelerinde Taşıyanın Sorumluluğuna İlişkin Verilen Kararlar
Giriş
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde düzenlenen navlun sözleşmesidir.
Navlun Sözleşmesi, Tarafları ve Sorumlulukları
TTK m.1138’e göre navlun sözleşmesi taşıyanın navlun karşılığında; (i) yolculuk çarteri sözleşmesinde eşyayı, geminin tamamını veya bir kısmını ya da belli bir yerini taşıtana tahsis ederek ya da (ii) kırkambar sözleşmesinde ayırt edilmiş eşyayı denizde taşımayı üstlendiği deniz ticareti sözleşmesidir.
Navlun sözleşmesinin taraflarından birisi olan taşıyıcı, navlun sözleşmelerinin sorumluluk rejiminde önemli bir subje olup kanunun 1178 ila 120. maddeleri taşıyanın navlun sözleşmesi kapsamındaki sorumluluk rejimini düzenlemektedir. Bu çalışmada navlun sözleşmesinde taşıyanın sorumluluğuna dair 2020 ve 2021 yıllarında Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilmiş önemli kararlara yer verilecektir.
Navlun sözleşmesinde taşıyana yüklenen sorumluluğun temelinde TTK m.1178’de yer alan dikkat ve özen yükümlülüğü bulunur. Maddenin ilk iki fıkrası temel prensibi ortaya koyarak taşınan eşyanın zıyaı veya hasarından yahut geç tesliminden doğan zararlardan taşıyanı sorumlu tutmakta, bu sorumluluğun istisnaları takip eden fıkra ve maddelerde düzenlenmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/4517E., 2020/2010K. sayılı ve 25.02.2020 tarihli kararında taşıyanın sorumluluk rejiminin temelindeki bu prensibe değinilmiştir. Güverteye yüklenen bir mala gelen hasarın ele alındığı olayda davalı taraf, konşimentoya eşyanın güvertede taşınması sırasında gelecek zararlardan ötürü sorumluluğun kaldırıldığını iddia ederek TTK m.1138’deki temel sorumluluk rejiminden ayrılan özellikli bir durumun varlığından bahsetmektedir. Ancak taşıyanın TTK m.1178’deki sorumluluğunun önceden doğrudan veya dolaylı olarak kaldırılamayacağına ilişkin TTK m.1112 maddesinden bahisle davalının bu iddiası kabul görmemiş ve eşya hasarından taşıyanlar sorumlu tutulmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/691E. 2020/5087K. sayılı ve 16.11.2020 tarihli bir başka kararında taşıyanın sorumluluğuna dair getirilen en önemli koşul olan TTK m.1185’deki bildirim yükümlülüğüne ve eşyanın teslim şeklinin taşıyanın sorumluluğuna olan etkisini ele almıştır. Kararda davalı taşıyan sorumluluktan kurtulmak adına TTK m.1185’te anılan bildirimin zamanında yapılmadığını iddia etse de Yargıtay, eşyanın teslimi sırasında hasarlı olarak teslim edildiğinin tespit edildiği, bu durumda davacının eşyanın taşıma sırasında hasar aldığını ispatlamasına gerek olmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte olayda eşyanın konteyner içinde taşındığı ancak konteynerin davalı taşıyana kapakları açık şekilde teslim edildiği de belirtilmiş ve kapakları mühürlenmeden teslim edilen konteyner içindeki malın uğradığı hasardan da taşıyanın sorumlu olacağının altı çizilmiştir. Konteyner taşımacılığında, konteyner kapaklarının taşıyana kapalı mı yoksa açık mı teslim edildiği bu noktada önem kazanmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/691E. 2020/5087K. sayılı ve 16.11.2020 tarihli kararında Yüksek Mahkeme, taşıyana konteynerin kapakları taşıtan tarafından kapatılarak verildiğinden ve hasar konteyner içi istiflemeden kaynaklandığından taşıyanın sorumluluğuna gidilemeyeceğine hükmetmiştir.
TTK m.1185’te getirilen hasarın ihbarı yükümlülüğünün yerine getirilmemesi taşıyan üzerine yüklenen zıya ve hasar sorumluluğunu tamamen tersine çevirerek, eşyanın taşıma sırasında usule uygun ve hasarsız taşındığının karine olarak kabulüne sebep olmaktadır. Şüphesiz bu karinenin aksini ispat mümkün olmakla beraber eşyanın taşımanın hangi aşamasında (yükleme öncesi kara taşıması, yükleme – istif aşaması, deniz yolu ile taşıma ya da teslim sonrası) hasar gördüğünün kesin olarak ispatlanması gerekecektir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi’nin 2020/330E. 2021/773K. sayılı ve 21.06.2021 tarihli kararında da Mahkeme, somut olayda davacının ihbar muamelesi olarak sunduğu tır şoförü ile depo müdürü arasında tutulan tutanağı TTK m.1185’e uygun bir ihbar kabul etmeyerek davacı tarafın eşyanın uğradığı hasarın taşımanın hangi evresinde meydana geldiğini ispatlaması gerektiğini belirtmiştir. Somut olayda konteynerin delikli olduğu ve bu nedenle eşyanın ıslanarak hasar gördüğü sabit olsa da davacı tarafın eşyanın bu deliklerden sıvı aldığı aşamanın deniz taşıması olduğunu ispatlaması beklenmiştir.
Taşıyanın deniz taşıması sırasında eşyada meydana gelebilecek hasarlardan sorumluluğu ile birlikte kanunda taşıyana bir kısım haklar da verilmiştir. Bu hakların en önemlisi TTK m.1201’de düzenlenen taşıyanın navlun sözleşmesinden doğan alacakları için hapis hakkına sahip olmasıdır. Buna göre taşıyan dilerse navlun sözleşmesinden doğan bütün alacakları için Türk Medenî Kanununun 950 ilâ 953. maddeleri uyarınca eşya üzerinde hapis hakkını kullanabilir ve hatta teslimden sonra, otuz gün içinde mahkemeye müracaat edilmek ve eşya henüz gönderilenin zilyetliğinde bulunmak şartıyla, hapis hakkından doğan yetkilerini kullanabilir. Hapis hakkına dair getirilen bu temel prensipten sonra TTK m.1202’de uyuşmazlık durumunda çekişmeli tutarın mahkemenin göstereceği yere depo edilmesi ile taşıyanın eşyayı teslim etmesi gerektiği düzenlenir. Ancak uygulama ve doktrinde hapis hakkının şartlarında noksanlığa sebep olan ya da alacağın bir başka şekilde teminat altına alınması sonucunu doğuran durumlarda hapis hakkının akıbeti konusunda belirsizlik vardır. Bu konuda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2020 yılında dikkat çeken bir karar vermiştir. Mahkemenin 2019/1384E. 2020/120K. sayılı ve 30.01.2020 tarihli kararında, hapis hakkı kullanılan eşyanın paraya çevrilmesinin şartlarından birinin yeterli teminatın gösterilememesi olarak ifade edilmiş ve alacağa yeter derecede teminatın yatırılması durumunda hapis hakkının sona erip ermeyeceği ve alacaklının teminat üzerindeki hakkının niteliği tartışılmıştır. Mahkeme, gösterilen teminatın hapis hakkının yerine geçerek hapis hakkını sona erdirdiğini, teminat üzerinde alacaklının kanuni rehin hakkına sahip olduğunu ve bu nedenle mahkemenin teminat gösterme yönündeki kararının bir ihtiyati tedbir kapsamına girmeyeceğini değerlendirmiştir.
Sonuç
Son olarak taşıyanın sorumluluğu bahsindeki tazminat istemleri için getirilen hak düşürücü süreye değinmekte fayda vardır. TTK m.1188, taşıyana karşı ileri sürülecek her türlü istem hakkını bir yıl içinde yargı yoluna başvurma şartına bağlamış ve sorumlu tutulan kişinin rücu davası açmak için hak düşürücü sürenin sonrasında imkân tanınmış ancak 90 günlük bir süre getirilmiştir. Madde metninde kanun koyucunun hak düşürücü süreyi tanımlarken kullandığı “yargı yoluna başvurmak” ifadesi uygulamada karışıklıklara sebebiyet vermektedir. Tartışma, buradaki yargı yeri ifadesi ile yalnızca davanın mı kastedildiği yoksa icra takibi başlatmanın da yargı yoluna başvuru sayılıp sayılmadığı noktasında toplanmaktadır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2645E. 2020/132K. sayılı ve 05.02.2020 tarihli kararında TTK m.1188/1’deki “yargı yoluna başvuru” ifadesini yorumlarken icra takibi başlatılmasını da yargı yoluna başvuru olarak kabul etmiş, hak düşürücü sürenin hesabını bu tarihi esas alarak yapmıştır. Mahkeme, yapılan takibin hak düşürücü süreyi kestiğini belirtmiş ve TBK m.157/2 uyarınca hak düşürücü sürenin davalı borçlunun takibe itirazı üzerine yeniden işlemeye başladığını içtihat etmiştir.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...