Hacizli Payların Devri
Giriş
Payların hacze konu olup olmayacağı, haczedilmesi halinde pay üzerinde tasarruf yetkilerinin ne şekilde kullanılabileceği ve paylar üzerindeki haczin neticeleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay kararlarında sıklıkla ele alınmış bir konudur. Konunun irdelenmesinde Türk Ticaret Kanununu (“TTK”), İcra İflas Kanunu (“İİK”) ve Türk Medeni Kanununu (“TMK”) gibi farklı hukuk disiplinleri bir arada değerlendirilmelidir.
TTK’nun 133’ncü maddesinin 2’nci fıkrasında, alacaklıların, borçlularının sermaye şirketlerindeki payları senede bağlanmış olsun veya olmasın, İİK’nin taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebileceğini ve haczin istek üzerine pay defterine işleneceğini düzenlemektedir. Burada bahsi geçen sermaye şirketleri TTK m. 124 uyarınca kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerdir. Bu bağlamda haciz işleminin gerçekleşmesi için gerekli aşamaların yürütülebilmesi için önemli ayrımlar göz önünde bulundurulmalı ve işlemlerin doğru prosedürler yürütülerek gerçekleştirilmesi gereklidir. Öncelikle payları hacze konu olacak sermaye şirketinin türü tespit edilmeli ve ardından payların senede bağlanıp bağlanmadığı tespit edilmelidir.
Konuyu anonim şirketler özelinde ele alacak olursak, tespit edilecek en önemli ayrım, hacze konu payların senede bağlanmış olup olmadığıdır. Senede bağlanmış pay menkul hükmünde iken, senede bağlanmamış çıplak pay alacak hakkı niteliğindedir[1]. Bu sebeple TTK m. 133/2 uyarınca İİK’nin taşınırlara ilişkin hükümlere istinaden haczedilebilecek paylar, senede bağlandığında İİK’nin 85 ve 88’nci maddeleri uyarınca haczedilebilirken, senede bağlanmamış çıplak paylar yine İİK’nin 94’ncü maddesi uyarınca haczedilebilmektedir.
Öncelikle pay senedi veya ilmühabere bağlanmamış çıplak payın haczini ele alalım. İİK’nin 94’ncü maddesi konuyu açıkça düzenlemektedir. İlgili maddeye göre: “Anonim şirketlerde paylar için pay senedi veya pay ilmühaberi çıkarılmamışsa, borçlunun şirketteki payı icra dairesi tarafından şirkete tebliğ olunarak haczedilir. Bu haczin şirket pay defterine işlenmesi zorunludur; ancak haciz, şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile şirkete tebliğ tarihinde yapılmış sayılır. Haciz, icra dairesi tarafından tescil edilmek üzere Ticaret Siciline bildirilir. Bu durumda haczedilen payların devri, alacaklının haklarını ihlâl ettiği oranda batıldır. Haczedilen payların satışı, taşınır malların satışı usulüne tâbidir. Diğer taşınırlarda icra dairesi başkasına devre mâni tedbirleri alır.”
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, şirketin senede veya ilmühabere bağlanmamış çıplak payları üzerinde haciz kurabilmek için icra dairesinin şirkete tebliği gereklidir. Bu durumda, çıplak payın haczine karar veren icra müdürü, bu hacizle ilgili muhafaza tedbiri almak için mahalline, yani anonim şirket merkezine, gitmek zorunda değildir[2]. İcra müdürü, İİK madde 94 hükmüne göre anonim şirkete bir ihbarname (bildiri) göndermekle de yetinebilir[3]. Bu ihbarnamede borçlunun anonim şirketteki ilgili pay adedinin haczedildiğini, bu haczin pay defterine işlenmesi, ileride pay senedi veya ilmühaber çıkarılması halinde borçlunun payına düşen pay senetlerinin veya ilmühaberlerin borçluya teslim edilmeyip, icra dairesine teslim edilmesi, borçluya payı ile ilgili bütün tebligatların bundan böyle icra dairesine yapılması ve borçlunun muvafakatinin alınması gereken bütün ortak tasarruflar ve kararlar için bundan sonra borçlu ortak yerine icra dairesinin muvafakatinin alınması ve ayrıca borçlu ortağa ödenmesi söz konusu olan faiz, kar payı veya tasfiye payının da icra dairesine ödenmesi gerektiği şirkete bildirilir[4]. Böylece, borçlunun haczedilen çıplak payı üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olduğu şirkete bildirilmiş ve gerekli muhafaza tedbirleri alınmış olur.
İcra dairesinin hacze ilişkin bildirisini alan şirket, borçluya ait çıplak payın haczedildiğini şirket pay defterine işlemek zorundadır. Ancak İİK m. 94’te de açıkça düzenlendiği üzere, çıplak pay haczi, şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile, icra müdürlüğü tarafından yapılan haciz bildirisinin şirkete tebliğ edildiği tarihte yapılmış sayılır. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, çıplak pay haczinin pay defterine işlenmesi, haciz için geçerlilik şartı değil; muhafaza tedbiridir[5].
Yine aynı maddenin düzenlemesine göre çıplak pay haczi, icra müdürlüğü tarafından tescil edilmek üzere şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline de bildirilir. Ticaret siciline yapılan bu bildiri ve tescil de çıplak pay haczi için geçerlilik şartı olmayıp bir muhafaza tedbiridir[6]. Çıplak pay haczi, yalnız ticaret siciline bildirilmiş ve tecil edilmiş olsa bile, ayrıca şirkete bildirilmediği için, çıplak pay haczedilmiş sayılmayacaktır[7].
İİK’nin 94’ncü maddesi ayrıca, “Bu durumda haczedilen payların devri, alacaklının haklarını ihlâl ettiği oranda batıldır.” düzenlemesi getirmektedir. Bu düzenlemeden de her ne kadar borçlunun çıplak paylar üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmış olsa da, alacaklılar zarara uğratılmaksızın devredilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
Bunların yanında TTK’nın 489 ve 490’ncı maddeleri uyarınca anonim şirketin payları için hâmiline veya nama yazılı pay senetleri çıkarılabilir. Her iki pay senedi türü de kıymetli evrak niteliğinde olup, ciro edilebilir senetlerdir.
Kıymetli evrak niteliğindeki pay senetlerinde somutlaşan paylar, pay senetlerinden ayrı olarak haczedilemez[8]. Ancak pay senetlerinin haczi ile payların haczedilmesi mümkündür. Pay senetleri taşınır mal niteliğinde olduğundan, İİK m. 88/1 uyarınca taşınırların haczi ve paraya çevrilmesi hükümlerine tabi olurlar.
Borçlunun elindeki anonim şirket pay senetlerinin haczedilebilmesi için, icra müdürlüğünün haciz kararı almış olması yeterli olmayıp, ayrıca bu pay senetlerinin icra müdürlüğünce fiilen el konularak muhafaza altına alınıp, borçlunun tasarruf alanının dışına çıkartılması böylelikle ciro edilmelerinin önlenmiş olması gerekir.
Alacaklının takip talebi üzerine borçlunun mal ve haklarının haczedilmesi, borçlunun bu mal ve haklar üzerinde sahip olduğu mülkiyet hakkına halel getirmez iken; tasarruf yetkisinde değişikliklere neden olur (İİK m. 86 ve m. 91, TMK m. 1010/I, m. b.2 ve m. 1010/II)[9].
İİK’nin 86’ncı maddesinin 1’nci fıkrasında yer alan “Borçlu, alacaklının muvafakati ve icra memurunun müsaadesi alınmaksızın mahcuz taşınır mallarda tasarruf edemez. Haczi koyan memur hilafına hareketin cezai mesuliyeti müstelzim olduğunu borçluya ihtar eder.” düzenlemesi ile taşınır malların haczinin, borçlu bakımından sonuçları ve haciz sonucunda borçlunun tasarruf yetkisinin ne tür bir değişikliğe uğrayacağı düzenlenmiştir.
“İcra ve İflas Kanunu’nun söz konusu hükmünün birinci fıkrasında, borçlunun, haczedilen taşınır malları üzerindeki tasarruf yetkisi, ancak alacaklının ve icra müdürünün iznini alması şartına bağlanmıştır. Hükümde esasen borçlunun tasarruf yetkisinin ortadan kaldırılması söz konusu değildir; sadece alacaklıları lehine kısıtlanmıştır. Borçlu, alacaklı ve icra müdürünün iznini almak şartıyla her zaman tasarrufta bulunabilir. Bu izinleri almaksızın tasarrufta bulunduğu takdirde, borçlunun, hangi yaptırımla karşılaşacağı meselesi ise, birinci fıkranın ikinci cümlesinde ele alınmıştır. Buna göre, borçlu, hacze konu bir taşınırını, alacaklının muvafakatini ve icra müdürünün iznini almadan bir üçüncü kişiye devrettiğinde, cezaî sorumlulukla karşı karşıya kalır15 (İİK m. 86/I, c. 2). Bunun dışında, iyiniyetle kazanım imkânı saklı olmak üzere, hacizli malı devralan kimsenin iktisap ettiği haklar, alacaklının o mallar üzerinde kazandığı haklara zarar verdiği ölçüde hükümsüz sayılır (İİK m. 86/III). Daha açık bir ifadeyle, borçlu, hacze konu malını üçüncü kişiye devretmesine rağmen, haciz koyduran alacaklının o maldan alacağına kavuşma imkânı hâlâ saklı kalmaktadır.”[10]
Ancak borçlunun, hacizli taşınırları üzerinde tasarrufta bulunabilmesi için, o malın kendisine bırakılmış olması gerekir. Hacizli mal bir yed-i emine teslim edilmişse veya icra müdürlüğü tarafından muhafaza altında ise borçlunun hacizli taşınır mal üzerinde esasen tasarrufta bulunması da mümkün değildir[11].
Pay senetleri TTK m. 133/2’de de düzenlendiği üzere İİK madde 88/1 ve 86ncı maddeleri uyarınca taşınırların haczi hükümlerine göre haczedilebildiği göz önünde bulundurulduğunda, hacizli pay senetlerinin devri İİK’nin 86’ncı maddesine uygun olarak, “alacaklının muvafakati ve icra müdürünün müsaadesini” ile devir edilebilir.
Sonuç
“Borçlarını ödeyemeyen bir kimseye, alacaklıları tarafından haciz yoluyla takip yapılabilir. Ancak mallarının haczedilmesi sonucunda, haczedilen malvarlığı borçlunun mülkiyetinden çıkmaz; sadece borçlunun bu mallar üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanır. Bu tasarruf yetkisi kısıtlamasının sonucu olarak, borçlunun bir taşınır malı üzerine haciz konulmuş ise, borçlu, alacaklı ve icra müdürünün iznini almaksızın bu mallar üzerinde tasarrufta bulunamaz, borçlunun aksine davranışı onun cezaî sorumluluğuna yol açar (İİK m. 86/I). Bu cezaî sorumluluk dışında, haczedilmiş taşınır mallar üzerinde tasarrufta bulunan borçlunun yapmış olduğu işlemin akıbetinin ne olacağı hususu da önem arz eder. Bu tür bir işleme kanun koyucunun bağladığı sonuç, nispî hükümsüzlüktür. Daha açık ifadeyle, hacizli taşınır üzerinde borçlu ile işlem yapan kimsenin iktisap etmiş olduğu haklar, haciz koyduran alacaklılara zarar verdiği ölçüde, sadece onlara karşı hüküm ifade etmez. Dolayısıyla, hacizden sonra hak kazanan üçüncü kişilerin hakkı, haciz koyduran alacaklıların alacaklarına kavuşmalarından sonra gelir. Ancak haczi bilmeyen ve bilmesi de gerekmeyenlerin yani iyiniyetli üçüncü kişilerin, zilyetlik hükümlerine dayanarak o mal üzerinde iyiniyetle hak iktisabı mümkündür (İİK m. 86/II).”[12]
Bu açıklamalar ışığında, gerek İİK’nin 94’ncü maddesi uyarınca hacizli çıplak payların gerekse İİK’nin 86’ncı maddesi uyarınca senede bağlanmış payların ilgili maddelerde yer alan koşullara uygun olarak devredilebileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.
[1] Tekinalp, Ünal:Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Vedat Kitapçılık, 4. Bası, İstanbul, 2015, s. 98 – 99.
[2] Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Legal Yayınevi, 2016, s. 220.
[3] Kuru, s. 220.
[4] Kuru, s. 221.
[5] Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, Adalet Yayınevi, 2013, s. 449.
[6] Kuru, İcra ve İflas Hukuku, s.448.
[7] Kuru, İcra ve İflas Hukuku, s. 448.
[8] Muşul, Timuçin: İcra ve İflas Hukuku Esasları, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 5. Baskı, Adalet Yayınevi, 2015, s. 333.
[9] Yüksel Orhun, Mercan: Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, 2. Cilt, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2016, s. 2080.
[10] Yüksel Orhun, s. 2080.
[11] Yüksel Orhun, s. 2081.
[12] Yüksel Orhun, s. 2081.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...