Finansal Kiralama Sözleşmesi
Giriş
13 Aralık 2012 tarihine dek, finansal kiralama, faktoring, finansman ve ikrazatçılık faaliyetleri 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu (“Mülga Kanun”) ile 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve buna dayanarak çıkartılan ikincil mevzuat ile düzenlenmekteydi. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 21 Kasım 2012 tarihinde kabul edilerek kanunlaşan 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu (“6361 sayılı Kanun”), 13 Aralık 2012 tarihli ve 28496 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Her üç işlem ile iştigal eden şirketleri birlikte düzenleyen 6361 sayılı Kanun, Mülga Kanun ile 90 sayılı kararnameyi yürürlükten kaldırır.
6361 sayılı Kanun, finansal kiralama sözleşmelerine ilişkin önemli yenilikler getirir. Bu ayki makalemizde, yeni düzenlemeler ışığında finansal kiralama sözleşmeleri ve getirilen önemli değişiklikler incelenecektir.
Sözleşmenin Kurulması ve Mülkiyet
Finansal kiralama sözleşmesi, kiralayanın temin ettiği bir malın zilyetliğini, kira bedeli karşılığında kiracıya devretmesine ilişkin bir sözleşmedir. 6361 sayılı Kanun uyarınca, bu sözleşmeye katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ile finansal kiralama şirketleri kiralayan sıfatı ile taraf olabilir. Böylelikle Mülga Kanun’da yalnızca finansal kiralama şirketinin kiralayan olabileceğine ilişkin tanım terkedilmiştir. Kiralayan, malı üçüncü bir kişiden veya kiracıdan dahi satın alabilir.
Sözleşme ile kiralanan mal, taşınır veya taşınmaz mal olabilir. 6361 sayılı Kanun ilk defa bilgisayar yazılımlarının çoğaltılmış nüshalarının da bu sözleşmenin konusunu oluşturabileceğini düzenler. Tek başına asli niteliğini koruyan her mal sözleşmenin konusu olabilir.
Mülga Kanun’un aksine, finansal kiralama sözleşmesinin belli bir süre feshedilmemek şartı ile imzalanması koşulu aranmamaktadır.
Sözleşmenin kurulması için artık noterde düzenlenmesi aranmaz. Finansal kiralama sözleşmesi yazılı olarak kurulabilir. Finansal kiralama sözleşmesi uyarınca kiralanan taşınmaz mallar tapu kütüğüne, sicili bulunan taşınır mallar sicillerine şerh ve tescil edilerek Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Birliği’ne[1] (“Birlik”) bildirilir, diğer mallar da Birlik tarafından tutulacak özel sicile tescil edilir. Birlik tarafından tutulacak sicil herkese açıktır; sözleşmenin tarafı olmayan kişiler sicilde mevcut bir kaydı bilmediğini ileri süremez.
Tarafların Hak ve Borçları
Finansal kiralama sözleşmesi ile kiracı ve kiralayan karşılıklı borçlar üstlenir. Kiralayan, malın zilyetliğini kiralayana bırakma, kiracı da finansal kiralama ödeme borcu altına girer. 6361 sayılı Kanun, tarafların diğer borç ve yükümlülüklerini ve bazı haklarını ayrıca düzenler.
Bu bölümde 6361 sayılı Kanun’un tarafların hak ve borçlarına ilişkin düzenlemeleri incelenecektir.
Kiracının hak ve borçları
Kiracı, finansal kiralama bedelini ödemekle yükümlüdür. Finansal kiralama bedeli ve ödeme dönemleri sözleşmede belirlenir. Mülga Kanun’da öngörülen, yurtdışından yapılacak finansal kiralamalarda yıllık kiralama bedelinin 25.000 Amerikan Doları’ndan az olamayacağına ilişkin hüküm 6361 sayılı Kanun’a alınmamıştır. Ancak, yurtdışından yapılacak finansal kiralamalara ilişkin usul ve esasları Birlik belirler.
6361 sayılı Kanun’un getirdiği bir diğer önemli yeniliğe göre, finansal kiralama sözleşmesinde, kiralanan mal henüz üretilmemiş veya teslim edilmemiş olsa bile, kiracının kira bedelini sözleşme tarihinden itibaren ödemesi düzenlenebilir.
Mülga Kanun’da da olduğu gibi, kiracı malın zilyedidir. Malı sözleşmeye uygun olarak ve itinayla kullanıp her türlü faydayı elde edebilir. Malın sigortalanması zorunludur ve primleri kiracı öder. Malı kimin sigortalatacağı ise Mülga Kanun’un aksine 6361 sayılı Kanun’da açıkça belirtilmemiştir, sözleşmede düzenlenir.
Sözleşme ile kiracıya kiralanan malı satın alma hakkı tanınabilir.
Sözleşme süresi boyunca malın uğrayacağı hasar ve kayıpların sigorta ile karşılanmayan kısmından kiracı sorumludur. Kiralayan, malın ayıplı olmasından sorumlu değildir.
Mülga Kanun’da kiracının finansal kiralama konusu malın zilyetliğini başkasına devredemeyeceği düzenlenmişti. 2007 yılında tüketicilerin konut edinmesi ve yatırımlara finansman sağlama işlemlerinde kiralayanın yazılı izni alınarak, konut finansmanı kapsamında kiralayana bilgi vererek, diğer hallerde ise sözleşmede hüküm bulunması kaydıyla zilyetliğin devredilebileceğini düzenleyen hükümler getirildi.
6361 sayılı Kanun; zilyetliğin, hatta kiracılık sıfatının devrini kolaylaştırdı. Buna göre, sözleşmede ayrıca buna imkân tanıyan bir düzenleme bulunmasa dahi, kiracı kiracılık sıfatını veya sözleşmeden doğan hak ve borçlarını kiralayanın yazılı izni ile devredebilir. Konut finansmanı kapsamında yapılan kiralamalarda izin alma mecburiyeti yoktur, kiracı kiralayana bildirerek malın zilyetliğini başkasına devredebilir.
Kiralayanın hak ve borçları
Kiralayan, finansal kiralama sözleşmesi ile kiralanan malın zilyetliğini kiracıya devretme borcu altındadır. Sözleşmede aksi düzenlenmedikçe, söz konusu malın sözleşme tarihinden itibaren en geç iki yıl içinde kiracıya teslim edilmesi zorunludur.
Kiralayan, kiralama konusu malın satıcısı veya imalatçısı ile zamanında sözleşme yapmadığı için mal kiracıya teslim edilemezse, Borçlar Kanunu’nun borçların ifa edilmemesi halinde karşı tarafın haklarını düzenleyen hükümleri uygulanır.
6361 sayılı Kanun, kiralanan malı kiralayanın sigortalatacağına ilişkin düzenlemeyi kaldırmıştır. Yeni düzenlemeye göre kiralanan malı hangi tarafın sigortalatacağı sözleşmede düzenlenir.
Sözleşme ile kiracıya kiralanan malı satın alma hakkı tanınabilir. Sözleşmede bu imkânın düzenlenmesi ve kiracıya tebligat yapılması koşuluyla, kiracının alım hakkını hakkın doğumundan itibaren otuz gün içinde kullanmaması veya malı kiralayana iade etmemesi halinde kiralayan tek taraflı olarak malın mülkiyetinin kiracıya devri ile ilgili her türlü işlemi yapabilir.
Finansal kiralama sözleşmesinde aksi düzenlenmediyse, kiralayan, maliki olduğu kiraladığı malın mülkiyetini, üçüncü bir kişiye devredemez. Sözleşmede bu yetkinin tanınması halinde, devir, (6361 sayılı Kanun’da tanımlanmış olan) başka bir kiralayana yapılabilir Devrin kiracıya bildirilmesi gerekir.
Sözleşmenin Sona Ermesi
Mülga Kanun’da da düzenlendiği üzere, aksi kararlaştırılmadıkça, sözleşme, sürenin sona ermesi, kiracının iflası, ölümü veya fiil ehliyetini kaybetmesi halinde kendiliğinden sona erer. Taraflar, sürenin biriminden üç ay önce anlaşarak süreyi uzatabilir. Kiracı aleyhine yapılan icra takibinin semeresiz kalması, sona erme sebepleri arasından çıkartılmıştır. Buna karşın, 6361 sayılı Kanun, kiracının veya kiralanan malın tahsis edildiği işletmenin tasfiye sürecine girmesi halinde kiracının sözleşmeyi süresinden önceden feshedebileceğini düzenler.
Kiracının finansal kiralama bedelini ödemede temerrüde düşmesi ve kiralayanın vereceği otuz günlük sürede de (alım hakkı tanındıysa bu süre en az altmış gündür) bedeli ödememesi halinde kiralayan sözleşmeyi feshedebilir. 6361 sayılı Kanun ayrıca bir yıl içerisinde kiracının üç kira bedelini veya arka arkaya iki kira bedelini zamanında ödememesi nedeniyle ihtara muhatap olması halinde de kiralayanın sözleşmeyi feshedebileceğini düzenler.
6361 sayılı Kanun, taraflardan birinin ihlali sebebiyle diğer tarafın sözleşmeyi devam ettirmesinin beklenemeyeceği durumlarda sözleşmenin feshedilebileceğine ilişkin düzenlemeyi korur. Bu madde uyarınca fesih hakkı ancak taraflardan birinin sözleşmeye aykırı hareket etmesi ve bu aykırılık sebebiyle diğer tarafın sözleşmeyi sürdürmesinin beklenemeyeceği bir durumun oluşması halinde doğar. Mülga Kanun döneminde, finansal kiralama sözleşmesinin, işlem temelinin çökmesi veya haklı sebebin bulunması halinde feshedilip edilemeyeceğine ilişkin tartışma 6361 sayılı Kanun hükümleri ile de sonuca bağlanmamıştır.
Her halükârda, sözleşmenin sona ermesi halinde, satın alma hakkını kullanmayan veya bu hak kendisine tanınmamış kiracı, kiralanan malı derhal geri verir.
Mülga Kanun, sözleşmeyi kiralayanın feshetmesi halinde kiracının malı iade etmesi, vadesi gelmemiş finansal kiralama bedellerini ödemesi ve aşkın zararı tazmin etmesini düzenlemekteydi. 6361 sayılı Kanun bu düzenlemeyi kaldırmıştır. Yeni düzenleme uyarınca, sözleşmeyi kiralayanın (veya tasfiye nedeniyle kiracının) feshetmesi halinde, malı iade etmekle yükümlü olan kiracının ayrıca ek bir bedel ödemesi gerekebilir. Kiracının vadesi gelmemiş kira bedelleri ile kiralayanın bunu aşan zararının toplamı, kiralayanın söz konusu malı üçüncü kişiye satması veya finansal kiralama yöntemiyle kiralaması halinde satış veya toplam kira bedelinden düşük olursa, kiracı aradaki farkı kiralayana öder. Aksi halde farkı kiralayan kiracıya öder. Sözleşmeyi kiracının (kendi veya işletmesinin tasfiyesi haricindeki bir sebebe dayanarak) feshetmesi halinde kiracı uğradığı zararın tazminini kiralayandan talep edebilir.
Mülga Kanun’da yer alan, sözleşmenin en az dört yıl feshedilemeyeceğine ilişkin hüküm 6361 sayılı Kanun’a alınmamıştır.
Sonuç
6361 sayılı Kanun, 13 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe girerek Mülga Kanun ile 90 sayılı kararnameyi yürürlükten kaldırmıştır. Bu kanun, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri ile kanun kapsamına giren sözleşme hükümlerini düzenler. Bu düzenlemeler bir takım önemli değişiklikler getirmektedir.
Finansal kiralama sözleşmesi akdedebilecek kiralayanın kapsamı genişlemiştir. Sözleşme yazılı şekil ile yapılabilir, kiralanan malın tapuya, kendi özel siciline veya Birlik tarafından tutulacak sicile tescili gerekir. Azami yürürlük süresi düzenlenmemiştir.
Kiracı, kiracılık sıfatını kiralayanın yazılı izni ile devredebilir. Kiralayan, kiracıya bildirmek koşuluyla malın mülkiyetini başka bir kiralayana devredebilir. Sözleşmede alım hakkı tanındıysa, sürenin sonunda kiracının malı iade etmemesi halinde, belirli şartların varlığı halinde, kiralayan malın mülkiyetini tek taraflı olarak kiracıya devredebilir.
Kiracının kiralama bedelini ödemede temerrüde düşmesi ve kendisine tanınan ek sürede bedeli ödememesi, bir yıl içerisinde üç kira bedelini veya arka arkaya iki kira bedelini zamanında ödememesi nedeniyle ihtar alması hallerinde kiralayan sözleşmeyi feshedebilir.
- 6361 sayılı Kanun uyarınca Birlik kanunun yürürlüğünden itibaren altı ay içinde kurulur.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...