Türk Hukukunda Limited Şirket Yöneticilerinin Ve Ortaklarının Şirketin Kamu Borçlarından Doğan Sorumluluğu (II)
Geçen sayıda limited şirket yöneticilerinin şirketin kamu borçlarından sorumluluğu konusu ele alınmıştı. Bu sayıda ise, Türk hukukundaki güncel gelişmeler ışığında limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğu konusundaki mevcut hukuki panaromaya ilişkin bilgiler paylaşılarak, limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğu rejimi yeri geldiğinde anonim şirketin ortaklarının sorumluluğu, yeri geldiğinde de geçen sayıda değinilen limited şirketin yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin rejim ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir.
Limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğu konusunun değerlendirilmesine geçmeden, önceki yazımızda da belirttiğimiz limited şirketin kurulması için gereken zorunlu asgari sermaye marjının düşüklüğü (5000 Türk Lirası), asgari kurucu ortak sayısının 2 ile sınırlı olması ve limited şirketin sevk ve idaresi ile temsiline ilişkin prosedürlerin az ve esnek olması sebepleriyle ülkemizde en çok tercih edilen şirket tipi olduğunun tekrar altını çizmeliyiz. Özellikle mevcut şirketler hukuku sistemimizde limited şirketin alternatifi olan anonim şirketin kuruluşu için minimum 50.000 TL asgari sermaye ve en az 5 ortak şartının aranıyor olması aile teşebbüslerinin limited şirket olarak kurulmasını neredeyse bir zorunluluk haline getirirken, limited şirkete ilişkin kuruluş prosedürlerinin kolaylığı son senelerde faaliyet Türkiye’ye de taşımak isteyen yabancı yatırımcıları da cezbetmektedir.
Limited şirketlerin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin temel düzenlemere yer verilen 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) limited şirketin tanımlandığı 503. Maddesi hükmünde limited şirketin “ortaklarının mesuliyeti koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile mahdut” olduğu yani limited şirket ortaklarının şirkete karşı taahhüt ettikleri sermaye tutarında şirketin borçlarından sorumlu olacakları hususu açıkça düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme, limited şirketin sermaye şirketi olmasının ve sermaye şirketlerine hakim, ortakların sorumluluğunun şirkete getirdikleri sermaye ile “sınırlı” olması prensibinin bir sonucudur.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılabileceği üzere, Ticaret hukuku açısından limited şirkette, ortakların sorumluluğu, şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı olup şirketin borcunun bu meblağı aşan kısmı dolayısıyla hiçbir sorumlulukları olmadığından, şirketin borçlarının taahhüt ettikleri sermaye payını aşan kısmı için takip edilmeleri de mümkün olmayacaktır. Limited şirket ortaklarının, taahhüt ettikleri sermaye paylarının tamamını şirkete ödemiş olmaları halinde, prensip olarak ve ortak sıfatları nedeniyle herhangi bir sorumluluğa maruz kalmamaları ve şirketin borçları sebebiyle karşı karşıya kaldıkları tek riskin ise ödedikleri sermayeyi kaybetmekten ibaret olmasıdır.
Anonim şirket ortaklarının şirket borçlarından sorumluluğu rejimi ile karşılaştırılması
Yukarıda sözü edilen limited şirket ortaklarının şirketin borçlarından “sınırlı” sorumluluğuna ilişkin hukuki düzenlemenin muadili, Türk hukukundaki diğer sermaye şirketi tipi olan anonim şirket için de mevcut olup, Türk ticaret hukuku açısından iki sermaye şirketi tipinin de ortaklarının sorumluluğuna ilişkin ortak, taahhüt edilen sermaye ile sınırlı bir sorumluluk esası getirilmiştir
Ancak, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Limited Şirketlerinin Borçları” yan başlıklı 35. maddesi hükmü uyarınca limited şirketin faaliyetleri sebebiyle ortaklarının kişisel malvarlıklarına başvurulmasına olanak veren ve uygulama alanı geniş bir kişisel sorumluluk rejimi getirilmiş olması, ticaret hukuku açısından geçerli olan bu kuralın, kamu hukuku açısından ve kamu borçları ile ilgili olarak limited şirketlere uygulanabilmesinin önüne geçmektedir.
6183 sayılı Kanun kapsamında kanun koyucu tarafından anonim şirketlerin ortaklarının şirketin kamu borçlarından sorumluluğuna ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilmemesine rağmen limited şirketlerin ortaklarının kamu borçlarından rejimine ilişkin özel düzenlemenin varlığı, söz konusu sorumluluk rejiminin uygulamada limited şirket ortakları aleyhine sıkı bir şekilde başvurulduğu da gözetilerek, Türkiye’de sermaye şirketi kurma niyetinde olan şahısların, sermaye şirketi tipi seçiminde dikkate alması gereken önemli bir kıstas olduğu kanaatindeyiz.
6183 sayılı Kanun uyarınca limited şirket ortaklarının şirketin kamu borçlarından sorumluluğuna ilişkin şartlar
6183 sayılı Kanun’un, 29 Temmuz1998 tarihli 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesi ve 6 Haziran 2008 tarihli 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile değişik 35. maddesinin 1. fıkrasının hükmü “Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” şeklindedir
6183 sayılı Kanun’un 35. Maddesine dayanılarak limited şirket ortaklarının şirketin kamu borçlarından sorumlu tutulmalarının tek şartı olarak kamu alacaklarının asıl borçlu olan şirketten “tamamen veya kısmen tahsil edilememiş olması veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması” aranmaktadır. Söz konusu takip şartının “tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı” ifadesi 5766 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile eklenmiştir. Önceki yazımızda limited şirket yöneticilerinin sorumlulukları ele alınırken eleştirilen şekilde, 5766 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren limited şirketlerin ortaklarının takibinde de kamu alacağının asıl borçlusu olan limited şirkete karşı başlatılmış tüm takip ve yasal işlemlerin tamamen sonuçlandırılarak kamu borçlarının şirketten tahsil edilemeyeceğinin kesinleşmesinin beklenmesine gerek kalmaksızın, şirket ortaklarının kişisel mal varlıklarına başvurulmasının yolu açılmıştır.
The sole condition for initiation of enforcement proceedings against the shareholders is that the public debts “could not be fully or partially collected or were determined to be uncollectible” according to the first paragraph of Article 35 of Law No. 6183. Through the inclusion of the definition of the term “public debts that are determined to be uncollectible”, it is now possible to collect public debts from the assets of company directors without waiting for the finalization of the enforcement proceedings.
Limited şirket ortaklarının şirketin kamu borçlarından sorumlu tutulmalarında gözetilecek ikinci husus ise, 6183 sayılı Kanun’un 35. Maddesinin 1. fıkrasında limited şirket ortaklarının şirketin kamu borçlarından “sermaye hisseleri oranında” sorumlu olacaklarına dair düzenlemesidir.“sermaye hisseleri oranında” sorumluluk ifadesinin anlamı, limited şirket ortaklarının şirkete getirdikleri sermayenin şirketin toplam sermayesine oranı nispetinde şirketten tahsil edilememiş kamu borcundan sorumlu olacağıdır. Limited şirket ortaklarının, şirketin tahsil edilememiş kamu borçlarından sermaye hisseleri oranında” sorumluluğunu bir örnek ile açıklayacak olursak; 6762 sayılı TTK’ndaki asgari sermaye şartı yerine geitirilerek 2 ortak tarafından kurulmuş, 5000 TL sermayeli bir limited şirkette, iki ortağında sermaye payları 2500 TL ve dolayısıyla sermaye hisseleri oranı da 5000/2.500 = %50 olacaktır. Limited şirketin ödenmemiş kamu borcunun 500.000 TL olduğu bir senaryoda, 6183 sayılı Kanun uyarınca her bir ortağın sorumlu tutularak, takip edilebileceği tutar 500.000 TL’lik borcun %50’si yani 250.000 TL olacaktır.
Limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan kamu borçlarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulmaları, sermaye şirketi olan limited şirketin kurulma mantığı ile çelişmesine rağmen 6183 sayılı Kanun’un 35. Maddesinin gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere kanun koyucu, kamu alacaklarının tahsilini güvence almayı yeğ tutmaktadır.
Yukarıda paylaşılan bilgiler ışığında, limited şirket ortaklarının şirketin ödenmemiş kamu borçlarında sorumlu tutulmaları için aranan tek şart kamu alacaklarının asıl borçlu olan şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememiş olması veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması olup; şirketin kamu borçları sebebiyle takip edilmeleri için başkaca hiçbir şart getirilmediği için limited şirket ortaklarının şirketin kamu borçlarından sorumluluğunun bir “kusursuz sorumluluk” olduğunu ve limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluklarının sermaye hisseleriyle sınırlı olduğu belirtilse de bu mutlak bir sınırlama olmayıp, kamu borcunun meblağına göre değişeceğinden limited şirket ortakları için neredeyse bir “sınırsız sorumluluk” rejmi getirildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Yukarıda detaylıca değerlendirdiğimiz 1. fıkra hükmünün yanında, 5766 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un 35. Maddesine, limited şirket ortaklarının şirketin kamu borçlarından sorumluluklarını süre bakımından ciddi surette genişleten 2 yeni fıkra eklenmiştir:
5766 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un 35. Maddesine eklenen 2. fıkra hükmü, “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” Şeklindedir.
5766 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un 35. Maddesine eklenen 3. fıkra hükmü ise, “Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” şeklindedir.
Söz konusu iki yeni fıra hükmünü birlikte değerlendirecek olursak, hükümlerin getiriliş amacının şirketin ödenmemiş kamu borçlarından hangi ortağın sorumlu tutulması gerektiğinin tespiti sebebiyle kamu borçlarının tahsilinin gecikmesinin önlenerek, kamu borçlarının tahsilini kolaylaştırmak olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak, 5766 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih öncesinde, limited şirketin ödenmemiş borçlarından hangi şirket yöneticilerinin sorumlu tutulacaklarına dair limited şirket yöneticilerinin kamu borçlarından sorumluluklarına ilişkin uygulamadaki sıkıntılar, gerek 6762 sayılı TTK’nun 511, 515 ve 520. Maddelerinin, limited şirket ortaklarının paylarının devrinin tescil ve ilan edilerek kamu idareleri de dahil olmak üzere aleniyet kazanmasına yönelik, şirketin ortaklarının tespitini kolaylaştıran düzenlemeleri gerek de Danıştay’ın konuya ilişkin yerleşmiş içtihadı sebebiyle hangi şirket ortağının şirketin ödenmemiş kamu borçlarından sorumlu tutulacağına dair ihtilaflar yaşanmamakta idi.
6183 sayılı Kanun 35. Maddesinin 5766 sayılı Kanun’la ekli 2. fıkrasının payını devreden ortak ile devralan şahısların devirden önceki şirketin kamu borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklarına dair düzenlemesi, limited şirket ortaklarının, tüm hak ve borçlarıyla birlikte ortaklık paylarını usulüne uygun bir şekilde bir başkasına devredip ortaklıktan ayrılsalar dahi şirketin ödenmemiş kamu borçlarından doğmuş sorumluluklarından kurtulamayacakları anlamına gelmektedir. Sermaye payına göre sorumluluk rejimi paya bağlı bir sorumluluk olması sebebiyle TTK’da düzenlenmiş usül ve esaslara uyarak payını tüm hak ve borçları ile birlikte üçüncü bir şahsa devredilerek tescil ile bu devrin aleniyet kazanmasına rağmen payını devreden eski ortağın şirketin kamu borçlarına ilişkin sorumluluğun devam etmesine yönelik kanuni düzenleme TTK’nun hükümleri ve Ticaret Sicili kayıtlarının aleniliği prensipleri ile örtüşmemektedir.
Limited şirketin kanuni temsilcilerinin kamu borçlarından sorumluluğu rejimi ile ortaklarının şirketin kamu borçlarından sorumluluğu rejiminin karşılıklı değerlendirilmesi
Son olarak geçen sayıda ele aldığımız kanuni temsilcilerin limited şirketin tahsil edilemeyen kamu borçlarından sorumluluğu rejimi ile yukarıda ele alınan limited şirketin ortaklarının şirketin tahsil edilemeyen kamu borçlarından sorumluluğu rejimi karşılıklı olarak değerlendirilecektir.
Hem limited şirket yöneticilerinin hem de limited şirket ortaklarının şirketin ödenmemiş kamu borçlarından sorumlu tutulabilmeleri için kamu alacaklarının asıl borçlu olan şirketten “tamamen veya kısmen tahsil edilememiş olması veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması” şartı arandığından limited şirketin yöneticilerinin de ortaklarının da kamu borçlarından sorumluluğu ikinci derecede bir sorumluluktur.
Limited şirket yöneticilerinin kamu borçlarından sorumluluğu rejimi ile şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğu rejimlerinin arasındaki ilk fark, limited şirketin kanuni temsilcilerinin her biri kişisel mal varlıklarının tamamıyla kamu borcundan sorumlu tutularak takip edilmelerine rağmen ortaklar, kişisel mal varlıklarıyla kamu borcunun ancak sermaye hisseleri oranındaki kısmından sorumlu tutulabilmeleridir.
İki sorumluluk rejimi arasındaki bir başka farklılık ise kanuni temsilcilerin kamu borçlarından sorumluluğu rejiminin bir kusur sorumluluğu olup olmadığı tartışması olmasına rağmen limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu şüphesizdir.
Yukarıdaki belirtilen farklılıklar, limited şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarının ikinci derecede sorumlu şirket yöneticilerinden mi yoksa şirketin ortaklarından mı takip edilerek tahsil yoluna gidileceğinde ilgili kamu idarelerinin takip ettiği prosedürlere etki etmektedir.
Limited şirket ortaklarının, TTK’nun 540. Maddesi hükmü uyarınca dışarıdan şirkete yönetici atanmamış olması sebebiyle şirket müdürü de sayıldıkları halde, hem şirket yöneticisi hem de şirketin ortağı sıfatıyla kamu borçlarından takip edilmeleri mümkün olmasına rağmen ilgili kamu idareleri, limited şirket yöneticilerinin kamu borcunun tamamından tüm şahsi malvarlıklarıyla sorumlu olmaları sebebiyle müdür şirket ortakları aleyhine kanuni temsilcilerin şirketin kamu borçlarından sorumluluklarını düzenlendiği 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. Maddesi hükmü uyarınca takibe geçmektedirler.
Limited şirkete dışarıdan müdür atanmış olduğu halde ise hem şirket yöneticilerinin hem de şirket ortaklarının kamu borcundan sorumluluğu ikinci dereceden olması sebebiyle, öncelikle yöneticilerin mi, yoksa limited şirketin ortaklarının mı takip edileceğine dair doktirnde ve uygulamada tartışma bulunmaktadır. Ancak, 6183 sayılı Kanun’da konuya ilişkin bir düzenleme bulunmaması sebebiyle hem kanuni temsilcilerin hem de limited şirket ortaklarının şirketin ödenmemiş kamu borçları sebebiyle birlikte takip edilmektedirler.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...