Acentenin Rekabet Etmeme Yükümlülüğü
Giriş
Türk Hukukunda acentenin rekabet etmeme yükümlülüğü iki ayrı kapsamda incelenir. Bunlardan ilki, acentenin acentelik sözleşmesinin devamı boyunca söz konusu olan kanundan doğan rekabet etmeme yükümlülüğüdür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) “İnhisar” başlıklı 104. maddesi uyarınca acente, aynı yer ve bölge içinde, birbirleri ile rekabette bulunan birden fazla ticari işletmenin acenteliğini üstelenemez. Bu yükümlülük, acentenin sadakat borcu gereğidir. Acentenin rekabet etmeme yükümlülüğünün ikinci görünümü ise acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra öngörülen rekabet yasağı sözleşmeleridir. Rekabet yasağı sözleşmeleri TTK madde 123 çerçevesinde düzenlenir. TTK’nın gerekçesinde bu düzenlemenin amacının, TTK öncesi dönemde çoğu zaman müvekkil isteği ve baskısıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde yapılan rekabet yasağı sözleşmelerine zaman ve konu sınırlaması, şekil koşulu ve yasak karşılığı tazminat edimi öngörülmek suretiyle acentelerin korunması olduğu belirtilir.
Acentelik Sözleşmesinin Süresince Rekabet Etmeme Yükümlülüğü
TTK madde 104’te düzenlenen inhisar hakkı kavramı doktrin ve uygulamada “tekel hakkı” veya “münhasırlık” olarak nitelendirilir. TTK “tek acente-tek müvekkil” ilkesini benimser[1], ancak aksi sözleşme ile kararlaştırılabilir. Acentenin, acentelik sözleşmesi süresince rekabet etmeme yükümlülüğü, müvekkilin tekel hakkı olarak nitelendirilir. Aksine yazılı bir anlaşma olmadıkça, acente, sadakat borcu gereği aynı yer veya bölgede, birbiriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik yapamaz. Şu halde, acentenin rekabet etmeme yükümlülüğü konu, zaman ve bölgesel açılardan sınırlandırılmıştır.
TTK madde 104’ün lafzı bakımından “birbiriyle rekabette bulunan” ifadesinin dar yorumlanması ve “aynı ticaret dalı içinde birbiriyle rekabette bulunan” şeklinde anlaşılması gerektiği belirtilir[2]. Başka bir deyişle, acente, faaliyet konuları farklı olan çeşitli işletmeler hesabına acentelik yapabilir. Acentenin bağımsız tacir yardımcılarından olması da hâlihazırda acentenin birden fazla ticari işletmeyi temsil edebilmesinin dayanağını oluşturur. Bölgesel sınırlama tarafların iradesine uygun olarak belirlenir. Bunlara ek olaraksa, münhasırlık, belli bir coğrafi bölge içinde kalmak koşuluyla belirli bir mal veya müşteri kitlesi bakımından öngörülebilir.
Müvekkilin rıza göstermesi halinde, bir anlaşma ile acentenin rakip işletmeler hesabına çalışması mümkündür. Bu anlaşma bakımından yazılı şekil bir geçerlik koşuludur. Ancak acentenin sadakat borcunun bir görünümü olan müvekkilinin menfaatlerini koruma borcu çerçevesinde, müvekkilin yazılı sözleşmeyle rekabet etmeye rıza göstermesi halinde dahi acente, müvekkilinin menfaatlerine zarar veremez[3]. Böyle bir durumda rekabet hakkının kötüye kullanılması söz konusu olur[4]. Başka bir deyişle, acentenin rekabet etmeme yükümlülüğünden sözleşmeyle kurtulması, onu müvekkile karşı diğer borçlarından kurtarmaz. Acente, her halükarda, müvekkilinin çıkarlarını ihlal etmeme yükümü altındadır.
Rekabet Etmeme Yükümlülüğü İhlali
Rekabet etmeme yükümlülüğü, acente için müvekkili ile rekabet içinde olan teşebbüslerle acentelik ilişkisi içine girememesi bakımından bir borç niteliği taşır. Bu borca aykırılık halinde acentenin tazminat borcunun veya müvekkilin acentelik sözleşmesini fesih hakkının doğması söz konusu olabilir[5].
Acentelik Sözleşmesi Sonrası Rekabet Yasağı Sözleşmeleri
TTK madde 123 acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra sözleşmesel rekabet yasağını düzenler. Kural olarak, sözleşmenin sona ermesinden sonra tarafların herhangi bir kısıtlamaya tabii olmadan çalışmaya devam etmeleri asıldır. Ancak taraflar arasında zaman içinde paylaşılan sırların korunması, sadakat borcu ve çıkar çatışmasının önlenmesi nedenleriyle rekabet yasağı sözleşmelerine başvurulur. Hukukumuzda TTK ile ilk kez düzenlenen bu sözleşmeye ilişkin kanun hükmü, Alman Ticaret Kanunu’ndan alınmıştır. Bu hükmün getirilmesinden önce ise 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmesine uygulanan hükümleri bünyesine uygun düştükleri ölçüde acentelik sözleşmesine de uygulanmakta ve rekabet yasağı sözleşmeleri de bu kapsamda ele alınmaktaydı[6].
TTK madde 123 uyarınca, acentenin, işletmesine ilişkin faaliyetlerini sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonrası için kısıtlayan anlaşma yazılı şekilde yapılır. Ayrıca müvekkil, anlaşma hükümlerini içeren ve kendisi tarafından imzalanmış bir belgeyi de acenteye vermelidir. Yazılı şekil bu anlaşma bakımından geçerlik koşuludur[7].
Kapsam
Acente açısından, rekabet yasağı sözleşmesinin konusu, acentelik sözleşmesine konu olan faaliyetinin, sözleşmenin sona ermesi akabinde müvekkil ile rekabet etmemesi şeklinde sınırlandırılmasıdır. TTK hükmünün lafzında “acentenin işletmesine ilişkin faaliyetlerini sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonrası için sınırlandıran…” şeklinde ifade edilen kapsamdan anlaşıldığı üzere, rekabet yasağının sınırlarını da müvekkil özelinde acentenin faaliyetleri belirler[8]. Dolayısıyla rekabet etmeme borcunun neleri kapsayacağı, ilk aşamada acentelik sözleşmesi hükümlerine bakılarak belirlenir. Ancak her halükarda, madde lafzındaki “işletmeye ilişkin faaliyetler” ifadesi dar yorumlanarak, acentenin farklı alanlardaki acentelik faaliyetlerine devam etmesine izin verilir. Uygulamada ise bu kapsamın sınırlarının genişletilmesi eğilimi söz konusudur. Bu durumlarda aşağıda ele alınan tazminatın kapsamının da genişlemesi gerektiği savunulur.[9]
Sözleşmenin zamansal sınırlaması kanuni düzenlemeye tabidir. TTK madde 123 uyarınca rekabet yasağı sözleşmelerinin süresi, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra en fazla iki yıl olabilir. Bu iki yıllık süre kesindir ve uzatılamaz, ayrıca bu süre devam ederken kesilmesi veya durması da söz konusu olmaz. İki yıldan daha uzun süreli akdedilen rekabet yasağı sözleşmeleri değiştirilmiş kısmi butlan ile karşı karşıya kalır ve iki yıllık sürenin dolmasıyla yasak hukuken ortadan kalkar[10].
Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Yapılış Zamanı
TTK madde 123’ün gerekçesinde de belirtildiği üzere, rekabet yasağı sözleşmelerinin yapılış zamanı önem taşır. Acentenin korunması amacının bir görünümü olarak, rekabet yasağı sözleşmelerinin sadece acentelik sözleşmesiyle birlikte veya acentelik sözleşmesi süresince yapılabileceği kabul edilir. Ancak acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra akdedilmiş olan rekabet yasağı sözleşmelerinin TTK madde 123’e tabii olup olmayacağı konusunda açıklık yoktur. Doktrinde, müvekkillerin acentelere ileri tarihli rekabet yasağı sözleşmeleri imzalatarak TTK madde 123’ün dolanılması suretiyle acenteleri bu hükümde yer alan korumalardan mahrum bırakma ihtimallerine karşı, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra imzalanan rekabet yasağı sözleşmelerinin de TTK madde 123 kapsamında ele alınması fikri ileri sürülmüştür[11]. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun madde 14 uyarınca TTK’nın yürürlüğe girme tarihi olan 01.07.2012 tarihinden önce akdedilen ve o tarihte hala devam etmekte olan rekabet yasağı sözleşmelerine de TTK madde 123 hükmü uygulanır.
Tazminat
TTK madde 123/1 uyarınca, rekabet yasağı sözleşmelerinin geçerli olabilmesi için müvekkilin acenteye tazminat ödemesi şarttır. Burada kanun koyucu kesin bir ölçüt belirtmekten kaçınarak “uygun bir tazminat” ödenmesini öngörür. İlgili tazminat müvekkil bakımından kanundan doğan bir borç olup ayrıca rekabet yasağı sözleşmesinde kararlaştırılmış olmasına gerek yoktur.
Tazminat miktarının belirlenmesinde objektif maddi şartlar dikkate alınır. Belirtmek gerekir ki, sözleşme bedelini aşan tazminat uygun tazminat olarak nitelendirilemez[12]. Doktrinde, rekabet yasağı nedeniyle öngörülen tazminat açısından, acentenin aynı bölgede rakip firmalar adına acentelik yapmasının engellenmesi nedeniyle denkleştirme tazminatı hesaplaması dikkate alınarak son beş yıl üzerinden ortalama alınmak suretiyle hesaplanacak rekabet yasağı süresine tekabül eden komisyon/ücret gelirinin esas alınması gerektiği öne sürülür[13].
TTK madde 123/2 uyarınca, müvekkil, acentelik sözleşmesinin sona ermesine kadar rekabet yasağı sözleşmesinden vazgeçebilir. Bu halde müvekkil vazgeçme beyanından itibaren altı ayın geçmesiyle tazminat ödeme borcundan kurtulur.
Geçersizlik
Rekabet yasağını düzenleyen TTK madde 123. emredici nitelikte olup öngörülen hükümler acentenin aleyhine olduğu sürece geçersizdir. Dolayısıyla acenteye ödenecek tazminatın uygun bir tazminat olması gerekliliği de bu bağlamda ele alınır ve acentelik faaliyeti ile karşılaştırıldığında düşük kalan bir tazminat öngörülmesi de geçersiz addedilir.
Sonuç
Acentenin rekabet etmeme yükümlülüğü, acentelik sözleşmesi süresince ve acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra olmak üzere iki şekilde sınıflandırılabilir. TTK madde 104 kapsamında ele alınan acentenin sözleşme süresince rekabet etmeme yükümlülüğü, konu, zaman ve bölge bakımından kapsamının dar tutulması sebebiyle acentelerin korunması amacını yansıtır. Buna karşılık, Türk hukukunda acentenin müvekkiliyle rekabet etmemesi esastır, bundan sapma ancak yazılı bir sözleşme ile mümkündür. Acenteler bakımından acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra başlayan rekabet etmeme yükümlülüğü, rekabet yasağı sözleşmelerine konu edilir. Bu sözleşmeler de yazılı şekilde yapılır ve müvekkil tarafından anlaşma hükümlerini içeren imzalanmış bir belgenin acenteye verilmesi gerekir. Rekabet yasağı sözleşmeleri azami iki yıl süreli olarak yapılabilir ve acentelik sözleşmesi ile birlikte veya sözleşme ilişkisi devam ederken yapılması hükmün getirilme amacı olan acentenin korunması ilkesine uygun olur. Rekabet yasağı sözleşmeleri her iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, müvekkilin rekabet etmeme edimi karşısında acenteye uygun bir tazminat ödemesi şarttır.
[1] Kaya, Arslan; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Birinci Kitap Yedinci Kısım: Acentelik, Beta Yayınları, 2013, s. 42.
[2] Kaya, Arslan; s. 42.
[3] Poroy/Yasaman, Ticari İşletme Hukuku, Vedat Yayıncılık, 2012, s. 251.
[4] Kayıhan, Şaban; Türk Hukukunda Acentelik Sözleşmesi, Seçkin Yayınları, 2011, s.108.
[5] Kaya, Arslan; s. 45.
[6] Göksoy, Yaşar Can, 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Acentenin Sözleşme Sonrası Rekabet Yasağı Anlaşması, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt:12, 2010, s. 896.
[7] Poroy/Yasaman, s. 262.
[8] Kaya, Arslan; s. 292.
[9] Kaya, Arslan; s. 292.
[10] Kaya, Arslan; s. 293.
[11] Göksoy, Yaşar Can, s. 900.
[12] Kaya, Arslan; s. 296.
[13] Poroy/Yasaman, s. 262.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç piyasası, 2000’li yılları sürekli yükselen, 2010’lu yılları ise yine yüksek ve stabil seyreden satış adetleriyle geride bıraktı. Bu dönemde pazarın büyümesinde, alım gücünün yüksekliği kadar, krediye kolay ulaşım ve ürün çeşitliliği de etkiliydi. Üretimin de benzer şekilde artmasıyla birlikte...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 638 ila TTK m. 640 arasında limited şirketlere özel düzenlenen çıkma ve çıkarılma kurumları ile anonim şirket yapısından farklı olarak limited şirket ortaklarına şirketten çıkma ve şirkete de ortağı çıkarma hakkı tanımaktadır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Aşağıda yetkinin devri başta olmak üzere, anonim şirketlerde temsil yetkisi...
Adi ortaklıklar Türk Hukuku’nda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK” veya “Kanun”) 620 ve 645. maddeleri arasında düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi Kanun’da, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanır...
Birleşme ve devralma süreçleri; şirketlerin benliklerini ve hukuki statülerini en ciddi şekilde etkileyen hukuki süreçlerin başında gelir. Hukuki, vergisel, finansal ve operasyonel incelemelerin yürütülmesinin ardından taraflar işlemin gerçekleştirilmesi konusunda bir mutabakata vardığı takdirde müzakere süreci başlar...
Franchising, pazar erişimini ve marka bilinirliğini dünya çapında genişletmek için kullanılan popüler bir iş modelidir. Tek marka satma koşulu içeren mağaza sözleşmeleri (mono-brand store agreements) şeklindeki dağıtım sözleşmelerine kıyasla daha az yaygın olmasına rağmen franchising, lüks markaların dağıtım...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”) 2019/149 E. 2022/894 K. sayılı 14.06.2022 tarihli kararında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisini, kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlıkta kefil ile borç alan şirket arasındaki ilişki bağlamında değerlendirdi. HGK, tüzel kişilik perdesinin aralanması...
Avrupa Birliği yabancı yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi olmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Avrupa Birliği’ne gelen doğrudan yabancı yatırımların izlenmesine ilişkin İkinci Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre Avrupa Birliği 2021 yılında 117 Milyar Euro değerinde yabancı doğrudan...
Pay devrinin, bir sermaye şirketinin paylarına ilişkin hukuki işlemler arasında ilk akla gelen, uygulamada da en sık karşılaşılan işlem olduğu söylenebilir. Bununla beraber bir sermaye şirketinin payı, devir dışında işlemlere de konu olabilir. Bunlara ilişkin örnekler, uygulamada en sık görüldüğü ve öğreti tarafından...
Hızla büyüyen ve gelişen e-ticaret sektöründeki oyuncuların davranışlarını düzenlemek amacıyla 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun (E-ticaret Kanunu veya Kanun) kısa süre önce köklü bir değişime uğramıştı. 1 Ocak 2023 itibariyle yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ile e-ticaret...
11 Haziran 2021'de Alman Federal Meclisi, yalnızca Alman şirketlerini değil, aynı zamanda bu şirketlerin yabancı ülkelerdeki (Türk kuruluşları dahil) tedarikçilerini de etkileyen Alman Tedarik Zinciri Uyum Yasası’nı (Lieferkettensorgfaltsgesetz) ("Yasa") onayladı. 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren...
İsviçre Federal Konseyi, 21 Aralık 2007 tarihinde şirketler hukukuna ilişkin değişiklikleri de içeren İsviçre Borçlar Kanunu revizyon taslağını onayladı. Federal Konsey 28 Kasım 2014 tarihinde taslak revizyonu görüşe açtı. Kapsamlı tartışmalar ve uzun bir yasalaşma sürecinin ardından, İsviçre Borçlar Kanunu'nda...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kitabı olan deniz ticaretine ilişkin hükümler altında dördüncü kısmı altında deniz ticareti sözleşmeleri düzenlenir. Bu bölümde düzenlenen sözleşme tipleri içerisinde uluslararası deniz taşımacılığı pratiğinde en sık kullanılan, üçüncü bölümde m.1138 vd. maddelerinde...
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ile geniş şekilde düzenlemeye gidilen en önemli konulardan biri de örtülü kazanç aktarımı yasağıdır. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15nci maddesinden daha geniş bir düzenleme getiren SerPK madde 21 ile düzenleyici kamu otoritesi olan...
Gelişmekte olan ticari faaliyetler ve özellikle inşaat, enerji ve madencilik alanlarında yapılmakta olan geniş çaplı yatırımlar neticesinde şirketler, güçlerini birleştirerek bu yatırımlara iştirak etmek ve gerek uzmanlıklarını, gerekse finansman imkânlarını birlikte kullanarak daha güçlü bir şekilde projelerde yer almak...
Türk Ticaret Kanunu (“TTK veya Kanun”) 159’uncu ve devam maddelerinde bölünme hükümlerine yer vererek, şirketlere farklı yapılanma modellerini uygulama ve yeni hukuki oluşumları hayata geçirme imkanı tanımaktadır. Şirketler bölünme yöntemini kullanarak belirli bir malvarlığı unsurunu veya unsurlarını...
FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Counseils) kısaltılmış adıyla anılan Müşavir ve Mühendisler Uluslararası Federasyonu, 1913 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Üyeleri çeşitli ülkelerden usulüne uygun olarak seçilmiş müşavir-mühendis birlikleri olup Örgüt’e üyelik her ülkeden tek bir meslek birliği...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Anılan kuralların amacı, milletlerarası ticareti güvenli bir şekilde kolaylaştırmak ve hızlandırmaktadır...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 31 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren Limanlar Yönetmeliği (“Yönetmelik”) her bir liman için ayrı ayrı çıkarılmakta olan tüzük, yönetmelik ve talimatları tek bir Yönetmelikte bütünleştirmektedir. Bu yönde...
Kural olarak sözleşmeden doğan hak ve borçlar sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklı ve borçlu arasında hukukî sonuç doğurur. Bu prensip hukukumuzda “sözleşmelerin nispiliği” olarak adlandırılır. Genel olarak, sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiye bir edimin yerine getirilmesinin üstlenildiği...
Dijitalleşen dünyada büyüyen ve gelişen e-ticaretin kuralları değişiyor. Önceleri dijital pazarın odak noktası olarak gösterilen e-ticaret, çok geçmeden dijital ekonominin itici gücü olarak ifade edilmeye başladı. Ancak e-ticaretin büyüme hızı ve kısa süre içinde geçirdiği dönüşüm dikkate alındığında...
Bir şirketin feshi, tescil ile kazanılan tüzel kişiliğin ortadan kalkmasına yol açarak, şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkan infisahın, özellikli bir görünümüdür. Hâkimin inşai hükmüyle bir şirketin feshine ve bunun doğal sonucu olarak sona ermesine yol açan bu özel dava türü...
Kontrol veya yönetimin bir ailenin üyelerine ait olduğu şirketler, aile şirketi olarak kabul edilir. Aile üyeleri, şirket kontrolünü sağlayan payları elinde tutabildiği gibi yönetim yetkisini de elinde bulundurur. Aile şirketleri, aile üyeleri için fırsat, güvence ve gelir demektir...
Türkiye 7 Aralık 1993 tarihli 3939 sayılı Kanun ile Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) katılmayı uygun buldu ve CMR Türkiye’de 31 Ekim 1995 tarihinde yürürlüğe girdi. CMR’nin 1/1 maddesi uyarınca, tarafların tabiiyeti ve ikamet yerinden bağımsız olarak...
Türk hukukunda adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 620 ve devamı maddelerinde düzenlenir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca (nihai olarak kazanç elde etme amacına) ulaşmak üzere...
Anonim şirketlerde örtülü kazanç aktarımı, geniş anlamda şirket malvarlığının ilişkili taraflara aktarılmasını konu alan ve birçok farklı görünümü barındıran bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sermaye piyasaları hukukunda kanun seviyesinde ve...
Çoğunlukla start-up yatırımlarında karşımıza çıkan sermaye iştirak sözleşmeleri, bir yatırımcının bir şirkette sermaye artırımı ile çıkarılacak yeni payları taahhüt ederek sermaye artırımına katılması ve pay sahibi olmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler...
Belirli koşulları taşıdığı takdirde ıslak imza ile aynı hukuki sonuçları doğuran elektronik imza, pek çok hukuk sisteminde kendine yer edinmiş ve ticari hayatın hız kazanmasını sağlamıştır. Farklı hukuk sistemlerinde çeşitli türleri ve uygulamaları bulunsa da elektronik imzanın...
INCOTERMS, milletlerarası ticarette sıklıkla kullanılan ticari terimleri açıklamak için Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından yayımlanan bir kurallar dizisidir. Incoterms kurallarının amacı milletlerarası ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve bunu kolaylaştırmaktır...
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), anonim şirketleri yönetim kurulunun idare ve temsil edeceği kuralını korur. TTK, temsil yetkisinin nasıl kullanılacağını, temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını, temsil yetkisinin devrini ve sınırlarını düzenler. Bu ayki hukuk postası makalesi, yetkinin devri başta olmak üzere...