Çevrimiçi Satışlara Yeni Bir Bakış: Rekabet Kurulu’nun BSH Kararı
Giriş
Rekabet Kurulu’nun (“Kurul”) BSH Ev Aletleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. (“BSH”) tarafından yetkili bayilerinin çevrimiçi pazaryerleri üzerinden satış yapmasının yasaklanması uygulamasına menfi tespit veya muafiyet tanınması talebini değerlendirdiği gerekçeli kararı yayınlandı.[1] Karar, Kurul’un bayilerin çevrimiçi platformlar üzerinden satış yapmalarının tamamen kısıtlanması yönündeki uygulamalara muafiyet tanımadığını göstermesi nedeniyle önem arz eder.
BSH Hakkında Bilgi
BSH, küçük ve büyük ev aletlerinin üretimi, ithalatı, ihracatı, yurt içinde dağıtımı ve pazarlanması ile satış sonrası servis hizmetlerinin verilmesi alanlarında faaliyet gösteren bir teşebbüstür. BSH, Türkiye’de Bosch, Siemens, Profilo ve Gaggenau markaları ile faaliyet gösterir. Bu markaların ürün portföyü buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın gibi büyük ev aletleri ile elektrikli süpürge, ütü, mutfak robotu gibi küçük ev aletlerinden oluşur. Nitekim, kararda her ürünün diğerlerinden bağımsız bir ilgili ürün pazarı teşkil ettiği belirtilir. BSH, Bosch, Siemens ve Profilo markaları altında ürettiği veya tedarik ettiği ürünlerin perakende satışını seçici dağıtım ağıyla gerçekleştirir. BSH’ın dağıtım sistemini oluşturan Bosch ve Siemens markalarının yetkili satıcıları, münhasır bayi olarak çalışır. Başka bir deyişle, söz konusu satıcılar BSH’ın temin ettiği ürünlere rakip hiçbir ürünü satmaz. Yetkili bayiler, BSH ürünlerinin satışını kendilerine ait internet siteleri ve/veya pazaryerleri aracılığıyla gerçekleştirebilme hakkına sahiptir. Kararda, BSH’ın seçici dağıtım sistemi kurmasına yönelik temel amacının, BSH ürünlerinin marka değerinin ve imajının korunması olduğu ifade edilir. Önemli bir husus olarak BSH, ürünlerin tedarik önceliğini yetkili satıcılara vermek suretiyle kendisine ait internet siteleri vasıtasıyla da internet üzerinden satış yapar.
Karara Konu Uygulama
BSH tarafından Kurul’a yapılan başvuruda, BSH’ın yetkili bayilerinin, çevrimiçi pazaryeri olarak adlandırılan N11, Amazon, Trendyol, Morhipo, Hepsiburada gibi platformlarda satış yapmasının yasaklanmasını konu alan uygulamasına menfi tespit verilmesi veya muafiyet tanınması talep edilir. Başvuruya konu uygulama, BSH tarafından hazırlanan sirkülerde şekillenir. Sirkülerde, çevrimiçi pazaryerlerinde yapılan satışlarda BSH ürünleri hakkında yanıltıcı bilgiler ile kurumsal kimlik, marka imajı, kalite ve güvenlik standartlarına uygun olmayan içeriklerin söz konusu olduğu gerekçesine dayanılarak yetkili bayilerin çevrimiçi pazaryerleri aracılığıyla satış yapmaları yasaklanır. Satış yasağının ihlal edilmesi durumunda BSH’ın yetkili bayiyi yazılı olarak ihtar edeceği, aykırılık giderilmezse yetkili bayinin sözleşmesinin haklı sebeple feshedilebileceği öngörülür.
Konuya İlişkin Yasal Düzenlemeler
Karara konu muafiyet başvurusu, BSH tarafından yetkili satıcıların pazaryerleri üzerinden çevrimiçi satış yapmalarının tamamen sınırlandırılmasına yöneliktir. BSH ile yetkili satıcılar arasındaki dikey ilişki, seçici dağıtım sistemi niteliğindedir. Seçici dağıtım sistemi ile sağlayıcılar, ürünlerin belirli standartları taşıyan yerlerde ve teknik bilgiye sahip kişilerce satılmasının tüketici talebini olumlu etkileyeceği düşüncesiyle hareket eder. Seçici dağıtım sistemi, lüks marka imajı oluşturmak ve bu imajı korumak nedenleriyle tercih edilebilir. Kurul, rekabeti kısıtlayıcı etkiler barındıran seçici dağıtım sisteminin makul ve orantılı gerekçelere dayanıp dayanmadığı hususunun Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz’un (“Dikey Kılavuz”) 171. paragrafı çerçevesinde incelenmesi gerektiğini ifade eder. Anılan koşulların karşılanamaması durumunda ise 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“4054 sayılı Kanun”) 4. maddesini ihlal edecek olan anlaşmanın muafiyet değerlendirmesine tabi tutulması gerekir.
Karara konu seçici dağıtım sisteminin nitel seçici dağıtım sistemi olduğu söylenebilir. Zira, nitel seçici dağıtımda dağıtıcılar, satış personelinin eğitilmesi, verilen hizmet, belirli ürün yelpazesinin satılması gibi ürünün niteliği gereği objektif kıstaslara dayalı olarak seçilir. Bu kriterlerin uygulanması dağıtıcıların sayısını doğrudan kısıtlamaz.
Dikey Kılavuz’un 171. paragrafı uyarınca nitel seçici dağıtım sistemlerinin genellikle üç koşulu karşılaması halinde rekabeti kısıtlayıcı etkiler doğurmadığından 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesinin kapsamı dışında kabul edileceği ifade edilir. Söz konusu koşullardan ilki, ilgili ürünün niteliği, kalitenin korunması ve uygun kullanımının temini için bir seçici dağıtım sisteminin gerekli olmasıdır. İkincisi, yeniden dağıtıcıların kalite temelli objektif, ayrımcılıktan uzak kriterlere göre seçilmesidir. Üçüncüsü, uygulanan kriterlerin gerekli olandan daha fazla olmamasıdır. Aranan nitelikleri taşımayan seçici dağıtım sistemi ise, 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlal eder. Bununla birlikte, bu nitelikteki bir sistemin de grup muafiyetinden veya bireysel muafiyetten yararlanması olasıdır. 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği (“2002/2 sayılı Tebliğ”) uyarınca, sağlayıcının dikey anlaşma konusu mal veya hizmetleri sağladığı ilgili pazardaki pazar payının %30’u aşmaması durumunda, ilgili anlaşma Kanun’un 4. maddesinin uygulanmasından muaf tutulur. Bununla birlikte, 2002/2 sayılı Tebliğ uyarınca perakende seviyesinde faaliyet gösteren sistem üyelerinin son kullanıcılara yapacakları aktif veya pasif satışların kısıtlanması ile sistem üyelerinin kendi aralarındaki alım ve satımın engellenmesi, ağır sınırlama olarak değerlendirilir. Anlaşmanın bu yönde hükümler içermesi durumda ilgili anlaşma grup muafiyetinden yararlanamaz. Bu kapsamda, internet satışlarının pasif satış olarak kabul edildiği göz önünde bulundurulduğunda seçici dağıtım sistemlerinde sistem üyesi alıcılara getirilecek pasif satış yasakları grup muafiyeti dışında kalır.
Dikey Kılavuz’un 29. paragrafında bayilere getirilen kısıtlamaların amacının internet üzerinden satışı ve fiyat rekabetini engellemek olmaması gerektiği düzenlenir. Nitekim Kurul, sağlayıcının tek tip ve ürünün kendine has nitelikleri doğrultusunda şartlar ve gerekçeler öne sürmeden genel olarak platformlardan satışı yasaklamasını ihlal olarak değerlendirir.
BSH’ın Savunmaları ve Kurul’un Yaklaşımı
BSH, savunmaları kapsamında marka imajını koruyabilmek amacıyla pazaryerlerindeki satışların kısıtlandığını ileri sürer. BSH ürünlerinin üçüncü şahısların markasından oluşan alan adını taşıyan bir sayfada pazarlanmak zorunda kalınması durumunda tüketicinin buraya ulaşabilmesi için mutlaka üçüncü şahsın logosunu taşıyan internet sitesinden giriş yapması gerektiğini ve bu durumun marka imajı açısından endişe barındırdığını ileri sürer. Bununla birlikte Kurul, değerlendirmesi kapsamında platformların BSH’ın marka imajını koruyabilmek için gerekli göreceği önlemlerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla iş birliği yapmaya açık olduğunu, dizayn çalışmalarının yapılabileceğini ancak bu konuda kendileriyle herhangi bir iletişim kurulmadığını belirtir. Bu doğrultuda BSH tarafından pazaryerlerinde yapılan satışların belirli kriterler getirmek yerine tamamen yasaklanmasının marka imajını koruma amacı ile orantılı olmadığı kanaatine varılır.
BSH tarafından ileri sürülen bir diğer savunma ise pazaryeri niteliğindeki satış platformlarında ürün görseli ve ürün bilgilerinin eksik veya yanıltıcı olabilmesidir. BSH’ın bu alanlarda hukuken veya fiilen kontrol ve müdahale imkânının olmadığı vurgulanır. Kurul ise fiziksel kanallarda bayilere yüklenen sorumluluklar ve ürün tanıtımı için katlanılan maliyetlerin yönetimi ile bu süreçlerin sağlayıcı tarafından kontrol ve süreçlere müdahale imkânının çevrimiçi kanallarda da mümkün olabildiğini ifade eder. İlaveten, doğrudan bayilerle kurulacak sözleşme ilişkileriyle de sağlayıcıların kontrol hakkının doğabileceği değerlendirilir.
BSH, tüketicilerin satın alma öncesi danışma, satın alma süreçleri, teslimat, montaj, iade ve onarım aşamalarında pazaryeri üzerinden talep ve şikâyetlerini ilettiklerini, satıcı ile doğrudan iletişime geçme imkanlarının kısıtlı olduğunu ve bu nedenle, sorunların çözümünde gecikmeler yaşanabileceğini ifade eder. Kurul ise pazaryerinde alıcı ile satıcı arasındaki iletişim kanalının etkinliğinin arzulanan seviyede olmasının sağlanabileceğini belirtir. Ayrıca, yetkili bayiler ile kurulacak sözleşme ilişkisi neticesinde de sorumluluğun ilgili yetkili satıcıya yüklenebileceğini belirtir.
BSH tarafından ileri sürülen bir diğer endişe ise pazaryerlerinde yetkili olan ve olmayan satıcıların bir arada bulunması ve böylelikle tüketicinin gözünde yetkili olan satıcı ile yetkili olmayan satıcının eşitlenmiş olmasıdır. Bu durumun markanın imajı ve kurumsal kimliği ile çeliştiği ifade edilir. Kurul, yetkili satıcı unvanın, ürün sayfasında veya satıcı hakkında bilgi sayfasında görünür bir şekilde belirtilmesinin uygulanabilir bir yöntem olduğu ortaya koyar ve bunun tüketicileri yanıltıcı uygulamaları da azaltacağını belirtir.
İlaveten BSH, ürünlerinin pazaryerlerini web sayfalarında diğer vitrinlerle birlikte gösteriliyor olmasının bu ürünlerin BSH ve diğer bilenen markaların mallarına eşdeğerde olmamalarına rağmen tüketici gözünde aynı ürün muamelesi yapmasının marka değerine zarar verdiğini ileri sürer. Kurul ise fiziksel satışın yapıldığı alışveriş merkezlerinde de aynı nitelikte ürün satan pek çok farklı markanın yan yana hizmet verdiğini vurgular.
Grup Muafiyeti Değerlendirmesi
Kurul, BSH’ın bayilerinin çevrimiçi platform vasıtasıyla yapacağı satışlara yönelik herhangi bir niteliksel kriter getirmeden bu satışları bütünüyle kısıtlamasını, ilgili yasaklamanın doğrudan veya dolaylı olarak internet satışlarının engellenmesini, sağlayıcı tarafından öngörülen şartların eşdeğerlik prensibine aykırı olmasını, alıcıların dağıtım kanalı olarak interneti kullanmasının caydırıcı nitelikte olmasını ve yine seçici dağıtım sistemi üyelerinin son kullanıcılara yapacakları aktif ve pasif satışların yasaklanmasını ağır sınırlama niteliğini haiz olarak nitelendirir ve anlaşmanın 2002/2 sayılı Tebliğ’de öngörülen grup muafiyetinden yararlanamayacağını ifade eder. Kurul, seçici dağıtım sistemlerinde yetkili satıcılara fiziki kanallardaki satışları için getirilen kriterlerin eşdeğerinin aynı amaca yönelik olarak çevrimiçi platformlarda da uygulanabileceğini ortaya koyar. Buna ek olarak Kurul, yetkili satıcıların pazaryerlerinde ve kendi internet sitelerinde uymaları gereken kalite temelli objektif kriterlerin belirlenmesiyle, pazaryerlerinde satış yapmak isteyen tüm bayilerin makul, eşit ve ayrımcı olmayacak şekilde belirlenen kriterleri karşılamak kaydıyla çevrimiçi pazaryerlerinde satış yapmak için yetkilendirilmesinin mümkün olduğunun altını çizer. Kurul, anılan nedenlerle anlaşmanın grup muafiyetinden yararlanamayacağını ifade eder ve bireysel muafiyet için 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde öngörülen koşulların varlığını somut olay bazında değerlendirir.
Bireysel Muafiyet Değerlendirmesi
Bireysel muafiyet değerlendirmesi çerçevesinde Kurul, (i) malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması, (ii) tüketicinin bundan yarar sağlaması, (iii) ilgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması ve (iv) rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması kriterlerini değerlendirir. Söz konusu kriterlerin tamamının başvuruya konu uygulama bakımından mevcut olması durumunda ilgili uygulama 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında değerlendirilmez ve bireysel muafiyetten yararlanır.
Kurul, BSH’ın etkinlik kazanımına yönelik açıklamalarının bedavacılığı önlemeye, dağıtım sisteminin etkinliğini ve marka imajını korumaya çalışma amacına hizmet etmediği ve bu nedenle etkinlik kazanımı amacının mevcut olmadığı sonucuna ulaşır. Ayrıca, internet satışlarına yönelik bir yasaklama yoluyla marka imajının korunmaya çalışılmasının sektördeki diğer rakiplerce sıklıkla tercih edilen bir yol olmadığını vurgular. İlaveten, olası bir bedavacılık probleminin BSH’tan çok bayiler bakımından etki doğurabileceğini ifade eder.
Tüketici yararının sağlanması kriteri çerçevesinde Kurul, çevrimiçi kanallardan arama motorları, karşılaştırma siteleri, şikâyet siteleri ve pazaryerlerinin satın alma işlemi öncesi ürün araştırmasının yapıldığı öncelikli kanallar olduğunu, çevrimiçi pazaryerlerindeki ürün yorumlarının ise tüketicilerin satın alma kararında etkili olan kanalların en başında geldiğini ifade eder. Pazaryerlerinin markanın internet sitesine tercih edilmesinin en yaygın sebebinin ise uygun fiyatlar olduğunu ortaya koyar. Anılan nedenler dikkate alındığında, pazaryerlerinin düşük fiyatlarla tüketici faydası sağladığını, dolayısıyla böyle bir kanalın tamamen kısıtlanması ile tüketici faydasının ortaya çıkacağının iddia edilemeyeceğini ifade eder.
İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması kriteri kapsamında Kurul, çevrimiçi pazaryeri yasaklarının dengeyi büyük perakendeciler lehine çevirerek, küçük perakendeciler için pazara girişi ve pazarda satış yapmayı daha zor hale getirerek fiyat rekabetini sınırlayacağını ifade eder. Ayrıca, yetkili bayilerin fiziksel kanallardan sonra görünürlüklerinin en yüksek olduğu mecranın çevrimiçi platformlar olduğunu ve bu nedenle, ilgili yasaklama neticesinde yetkili satıcıların internet kanalına ve tüketiciye erişiminin önemli ölçüde kısıtlanacağını değerlendirir. Bu kapsamda Kurul, incelemeye konu sınırlamanın çevrimiçi kanalda etkin rekabetten daha az satıcının faydalanmasına yol açarak marka içi ve markalar arası rekabeti azaltabileceğini belirtir.
Son olarak Kurul, anlaşmada yer alan rekabet sınırlamalarının gerekliliğini, zorunluluğunu ve elde edileceği iddia edilen faydaların rekabeti daha az kısıtlayıcı alternatif yollarla elde edilip edilemeyeceğini değerlendirir. 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinin a ve b bentlerinde yer alan koşulların sağlanamaması nedeniyle Kurul, son kriterin de sağlanamadığına kanaat getirir.
Sonuç
Kurul, BSH’ın yetkili bayileri arasındaki sözleşmelerin ve başvuruya konu sirkülerin 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlal eden hükümler içermesi nedeniyle söz konusu uygulamalara menfi tespit belgesi verilemeyeceğine karar verir. Ayrıca, BSH ile yetkili bayileri arasında imzalanan bayilik sözleşmelerinin ekindeki sirkülerde yer alan ve BSH’ın yetkili bayilerinin çevrimiçi pazaryeri olarak adlandırılan platformlarda satış yapmasının tamamen yasaklanmasını ve ilgili yasağa uymayan yetkili bayilere çeşitli yaptırımlar uygulanmasını öngören düzenlemelerin 2002/2 sayılı Tebliğ kapsamında grup muafiyeti kapsamında olmaması ve 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde sayılan şartların hiçbirini sağlamaması nedeniyle bireysel muafiyetten faydalanamayacağına karar verir. Karar, Kurul’un bayilerin çevrimiçi satışlarının tamamen kısıtlanmasına yönelik uygulamalara tolerans göstermediğini ortaya koyar.
- Rekabet Kurulu’nun 16.12.2021 tarihli ve 21-61/859-423 sayılı kararı.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.