Çevrim İçi Reklamcılık Sektöründe Rekabet Hukuku Uygulamaları
Giriş
Bilişim teknolojilerinin günümüzde hızla gelişmesi ve internet kullanımının giderek artması sonucu ürün ve hizmetlerin tanıtımı ve tüketiciyle buluşmasında çevrimiçi reklamcılık önemli bir kaynak haline gelmiştir. Kullanıcı geçmişi, beğenileri gibi kullanıcıların internet üzerinde bıraktığı dijital ayak izleri aracılığıyla tüketicilere verilmek istenen mesajların doğru zamanda hedefe dönük olarak ulaştırılması, çevrim içi reklamcılığın giderek yaygınlaşmasında önemli bir rol oynar. Ayrıca reklam verenler tarafından ayrıntılı kitle hedeflemesi yapılabilmesi, reklamdan elde edilen verimin ölçülebilir nitelikte olması, veri toplama ve satışa yönlendirme gibi bir çok aksiyonun alınabilmesi çevrim içi reklamcılığı vazgeçilmez kılar. Öte yandan ürün ve hizmetlerin tüketiciye ulaşmasında önemli bir pazarlama bileşeni olan çevrim içi reklamcılık, pazardaki oyuncular bakımından rekabetçi girdilerde de birtakım değişiklikler yaratmıştır. Buna bağlı olarak gelinen noktada Rekabet Kurumu’nun (Kurum) son dönemde gerek sektör araştırmaları gerekse teşebbüsler hakkında yürüttüğü soruşturmalar ile çevrimiçi reklamcılık sektöründeki rekabet hukuku uygulamaları üzerinde yoğunlaştığı görülür.

Çevrim içi Reklamcılık Sektöründe İncelemeler
Çevrim içi reklamlar, kullanıcılar arama sorgusu yaptığında veya internet ziyaretlerinde ekranlarının çeşitli yerlerinde, çeşitli zamanlarda gösterilebilmektedir. Kendi içlerinde farklı kriterlere göre sınıflandırmalara tabi tutulabilmekle beraber çevrim içi reklamların, en yaygın türleri arama bazlı reklamcılık, görüntülü reklamcılık ve listeleme reklamcılığıdır. Arama bazlı reklamcılık, reklam verenlerce çeşitli anahtar kelimelere reklam verilmiş olması halinde kullanıcıların Google, Yandex ve Bing gibi arama motorları üzerinde yaptığı arama sorgusu karşılığında, arama motoru tarafından ilgili aramaya yönelik arama sayfasının en üstünde (organik sonuçların üzerinde) “ücretli sponsorlu reklam” ibaresiyle sıralanan metin reklamlarıdır. Görüntülü reklamcılık ise, metin, resim veya video formatındaki reklamların yayıncının internet sitesinde veya uygulamasında görüntülenmesidir.
Rekabet otoriteleri tarafından çevrim içi reklamcılık sektörüne yönelik yürütülen soruşturmaların çoğunlukla büyük miktarda kullanıcı verisine erişebilen ve yoğun veri işleme faaliyeti neticesinde günümüzde veri hakimiyeti olan Facebook ve Google gibi ciddi pazar gücüne sahip teşebbüslere yöneltildiği görülür. Bundeskartellamt’ın Facebook hakkında rekabet hukuku bağlamında veri birleştirilmesine yönelik kararı Facebook hakkında verilmiş en önemli kararlardandır.[1] Karara göre sosyal ağ pazarı için verilerin toplanması ve işlenmesi kritik öneme sahiptir, çünkü söz konusu veriler teşebbüslerin reklam hedeflemelerine olanak sağlamaktadır. Ayrıca Facebook’un yasa dışı veri işleme politikaları sayesinde hedefli reklamcılık için daha cazip teklifler sunabilmesi sonucu pazar gücünün kuvvetli bir şekilde çevrim içi reklamcılık pazarına aktarıldığı değerlendirilmektedir.[2]
Google hakkında ise çevrim içi reklamcılık faaliyetlerinde hâkim durumunu kötüye kullandığı gerekçesiyle çeşitli rekabet otoriteleri tarafından soruşturmalar yürütülmüş ve yüksek miktarlarda para cezalarına hükmedilmiştir.[3] Rekabet Kurulu (Kurul) Google’ın, genel arama hizmetlerine yönelik kârlılığını artıracak şekilde yaptığı algoritma güncellemeleri ve Google Adwords (Google Ads) reklamları ile hâkim durumunu kötüye kullanmak suretiyle pazardaki diğer teşebbüslerin faaliyetlerini zorlaştırdığını tespit etmiştir.[4] Ayrıca Google’ın, genel arama sonuçlarının en üstüne, reklam niteliği belirsiz olan ve arama sayfasında yoğun şekilde yer alan metin reklamlarına yer vererek; kendisine reklam geliri getirmeyen organik sonuçların içerik hizmetleri pazarındaki faaliyetlerini zorlaştırdığı sonucuna varılmıştır.
Google hakkında yürütülen incelemeler neticeside Çevrim İçi Reklamcılık Sektörü Ön İncelemesi Raporu’nda (Rapor) Google’ın reklam teknolojiisi hizmetlerindeki veya belirli reklam envanteri sağlanmasındaki gücünü diğer reklam teknolojisi hizmetlerine aktarabileceği endişesi dile getirilir. Ayrıca Rapor’da Google’ın açık artırma kurallarını kendi hizmetlerini kayırmak amacıyla kullandığı ve açık artırma sisteminin karmaşıklığının reklam verenleri, reklam teknolojisi sağlayıcılarına envanter alıp satma konusunda bağımlı kıldığı ifade edilmiştir.[5] Reklam verenler açısından alınan reklam hizmetlerinin kapsamı, ücretlendirme esasları, ihale süreçlerinin işleyişi, reklam verenlerin performansının ölçüm kriterleri gibi konularda, reklamcılık pazarında faaliyet gösteren oyuncular açısından önemli boyutta şeffaflık problemleri yaşandığı vurgulanır. Söz konusu şeffaflık sorunlarına ilişkin olarak Rapor’da, 4054 sayılı Kanun’da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı düzenlemesi yapılması öngörülmüştür.[6]
Google Hakkında Verilen Tedbir Kararı
Kurul’un yukarıda bahsedilen ve Google’ın metin reklamlarına, organik sonuçları pazardan dışlayacak bir konum ve yoğunlukta yer vermesinin, organik sonuçlar aleyhine rekabet karşıtı piyasa kapamaya ve tüketici refahının azalmasına yol açtığı tespitinde bulunduğu kararda aynı zamanda, Google’a metin reklamlarını organik sonuçları dışlamayacak nitelik, ölçek ve/veya konumda sunması ve uyum tedbirleri sunmasını yükümlülüğü getirilmiştir.[7]
Google sunduğu uyum tedbirleri kapsamında:
- Sayfanın üstündeki reklamların azami sayısını dörtten üçe düşürülmesi,
- Metin reklamlarına ilişkin mevcut durumda “reklam” şeklinde gözüken etiketin “Ücretli sponsorlu reklam” şeklinde düzenlenmesi,
- Türkiye’deki sonuç sayfasında yer alan metin reklamı hacmini küçülterek metin reklamlarının ölçeğinin azalıltması ve böylece daha az reklam gösterilerek genel reklam ölçeğinin azaltılması yer almaktadır.
Kurul tarafından, hâlihazırda Google’ın süresi içerisinde sunduğu ve uygulamayı planladığı tedbir önerilerinin soruşturma kararında yer alan “Google’ın metin reklamlarını organik sonuçları dışlamayacak nitelik, ölçek ve/veya konumda sunması” ve “ genel arama sonuç sayfasında kaydırma yapılmadan görülebilen içerikte (above the fold) belirli bir sayıda veya oranda organik sonuç göstermesi” şeklindeki yükümlülükleri karşılayıp karşılamadığının belli bir süre izlenmesi gerektiği, bu nedenle söz konusu uyum tedbirlerinin, izleneceği 5 (beş) yıllık süre içerisinde gerek görülmesi halinde gözden geçirilebileceği kanaatine varılmıştır.
Kurul’un Reklam Kısıtlama Anlaşmalarına Bakışı
Kurum’un incelemelerini yalnızca dev teknoloji şirketleriyle sınırlı tutmadığı ve arama motorlarında tanıtım faaliyetleri yürüten teşebbüsleri de, rakiplerin markalarının görünürlüğünü ve dolayısıyla tüketicilerin seçeneklerini kısıtladığı endişeyisle mercek altına aldığı görülür. Kurul çevrim içi reklam kısıtlama anlaşmalarına yönelik yaklaşımını ilk kez Moda Nisa kararında[8] ortaya koyar ve bu anlaşmaların rekabet üzerindeki olası kısıtlayıcı etkilerini marka hukuku ile rekabet hukuku arasındaki ilişkiyi gözeterek değerlendirir. Söz konusu karar uyarınca reklam verenler tarafından arama motoru üzerinde reklam verilecek anahtar kelimelerde rakip teşebbüslerin tescilli marka adlarının belirlenmemesine yönelik yapılan anlaşmalar (dar kapsamlı reklam vermeme anlaşmaları), marka hakkı sahiplerine tanınan ve marka adlarının internet ortamında izinsiz kullanımın engelleyen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 7. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir. Öte yandan reklam verenlerin bir diğer reklam verenin markası ile birlikte markayla ilgili olmayan anahtar kelimelere reklam vermemeyi kabul ettiği anlaşmalar (geniş kapsamlı reklam vermeme anlaşmaları), söz konusu kelime kombinasyonlarını içeren tüm aramaların kısıtlanacağı gerekçesiyle, marka korumasını aştığı değerlendirilir. Bununla birlikte, bir reklam verenin rakip konumunda başka bir reklam verenin marka adını, kendi Google Adwords panelinde “negatif anahtar kelime” olarak eklemeyi kabul ettiği ve bu anlaşmanın sonucu olarak kullanıcıların, ilgili markaya ait arama terimi ile sorgulama yaptığında, reklam verenin reklamının görüntülenmesini engelleyen anlaşmaların da (negatif eşleme anlaşmaları) teşebbüslerin görünürlüğünü doğrudan engellediği ve bu tip kısıtlamaların rakipler arası müşteri/pazar paylaşımı niteliğinde olduğu değerlendirilir.
Uygulamada ise markasına izinsiz reklam verilmesini istemeyen marka sahibinin, reklam verenin kendi markasına aktif olarak teklif verip vermediğini anlayamadığı durumlarda, bunu engelleyebilmek adına diğer teşebbüslerden, marka adının, negatif anahtar kelimelere dâhil edilmesini talep ettiği görülür. Zira kimi teşebbüsler tüketicilerin dikkatini çekebilmek ve görünürlüklerini artırabilmek için bir başka teşebbüse ait marka adlarına reklam verebilmektedir. Buna karşılık marka hakkı sakiplerinin tescilli marka adlarının internet ortamında izinsiz kullanımını ile doğabilecek bedavacılık sorununu önlemek ve reklam verenler tarafından sponsorlu bağlantıya yapılan her bir tıklama başına ödenecek birim maliyetlerin artmasına engel olmak amacıyla negatif eşlemeye başvurulduğu görülür. Bu bağlamda reklam verenler tarafından negatif eşleme anlaşamalarının marka hakkı sahiplerinin meşru menfaatlerinin korunmasının yanı sıra, tüketicilerin ulaşmak istedikleri sonuçlara etkin bir biçimde yönlendirilmesi açısından da gerekli olduğu savunulur.
Güncel durumda, Kurul ilk kez reklam kısıtlama anlaşamalarına yönelik çevrim içi platformlar üzerinden ikinci el binek araç alım, satımında faaliyet gösteren teşebbüsler hakkında soruşturma başlatmıştır.[9] Soruşturma halen devam etmekte olup, soruşturmanın sonucunun dijital platformlar üzerinde tanıtım faaliyeti yürüten pek çok teşebbüs açısından etki doğurması beklenir.
Sonuç
İşletmelerin ürün ve hizmetlerinin tüketiciler nezdinde görünülebilir kılınması ve tüketicilere ulaştırılmasında çevrim içi reklamcılık vazgeçilmez hale gelmiştir. Bununla birlikte çevrim içi reklamcılığın, teşebbüslerin pazarlama faaliyetleri ve rekabet edilebilirliklerinde önemli bir parametre olması nedeniyle rekabet otoritelerinin özellikle son yıllarda çevrim içi reklamcılık sektöründeki rekabet uygulamalarına ağırlık verdiği görülür. Bu kapsamda yoğun veri birleştirme ve işleme faaliyetleri ile reklam hedeflemelerine olanak sağlayan büyük teknoloji teşebbüsleri ile reklam hizmetlerinin sunulduğu çevrim içi reklamcılık platformları inceleme altındadır. Kurum eliyle yürütülen sektör raporları kapsamında, şeffaflık eksikliğinin çevrim içi reklamcılık sektöründe yaşanan temel rekabet karşıtı endişe olduğu dile getirilmekte ve değişim çağrısı yapılmaktadır. Öte yandan dijital platformlarda tanıtım faaliyeti yürüten teşebbüsler bakımından marka hukuku ile rekabet hukuku çapraz ateşinde kalan reklam kısıtlama anlaşmalarına yönelik henüz kesin çıkarımlar yapmak mümkün değildir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda çevrim içi reklamcılık sektöründe mevzuat değişikliğine ve ikincil düzenlemelere hiç olmadığından daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.
- Bundeskartellamt, Decision B6-22/16.
- Dijital Dönüşümün Rekabet Hukukuna Yansımaları, Rekabet Kurumu, Nisan 2023, para.139
- Avrupa Komisyonu’nun 20.3.2019 tarihli AT. 40411 sayılı Google AdSense Kararı, Kurul’un 08.04.2021 tarihli ve 21-20/248-105 sayılı Google Yerel Arama Kararı, Kurul’un 12.11.2020 tarihli ve 20-49/675-295 sayılı Google Algoritma ve Adwords Kararı
- Kurul’un 12.11.2020 tarihli ve 20-49/675-295 sayılı Google Algoritma ve Adwords kararı
- Çevrim İçi Reklamcılık Sektör İncelemesi Ön Raporu, s.787-790
- Rapor,para.790
- Kurul’un 12.11.2020 tarihli ve 20-49/675-295 sayılı Google Algoritma ve Adwords kararı
- Kurul’un 25.11.2021 tarihli ve 21-57/789-389 sayılı kararı
- Kurul’un 21.07.2022 tarih ve 22-33/528-M sayılı kararı kararı. Duyuru metni için bkz. https://www.rekabet.gov.tr/tr/Guncel/arabam-com-internet-ve-bilgi-hizmetleri--bb562332e316ed11a2280050568595ba
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.