Bölge Adliye Mahkemesinin Tenfizine Karar Verilen Yabancı Hakem Kararı Ekseninde İhtiyati Haciz Kararı
Giriş
İhtiyati haciz, alacaklının alacağını güvence altına almak amacıyla borçlunun malvarlığına geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati haciz, alacaklıların haklarını koruma altına almak için önemli bir araç olmakla birlikte kötüye kullanılmasının önlenmesi amacıyla Türk Hukukunda belirli ve sıkı şartlara bağlanmıştır.
İhtiyati hacizle ilgili düzenlemeler, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nda (İİK) yer alır. İİK m. 257 uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için kural olarak alacağın muaccel olması ve rehinle teminat altına alınmamış olması gerekir. Vadesi gelmemiş alacaklar içinse, ihtiyati haciz istenebilmesi yalnızca istisnai hallerde mümkündür. İİK m. 257/2 uyarınca borçlunun belirli bir yerleşim yeri yoksa ve borçlu taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye veya kaçırmaya hazırlanırsa veya bu amaçla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işleri ispat edilirse, muaccel olmayan alacaklar için ihtiyati haciz kararı verilebilir.
Bu yolla, borçlunun malvarlığına geçici olarak el konulduğundan, alacaklının haksız çıkması ihtimaline karşı borçlu ve ilgili üçüncü kişilerin korunması gerekir. Kanun koyucu bu amaçla, alacaklı için teminat yatırma yükümlülüğü öngörmüştür. İİK m. 259 uyarınca alacaklının ileride haksız çıkması halinde borçlunun ve üçüncü kişinin uğrayacağı zararları karşılamak amacıyla mahkemenin belirleyeceği bir tutarda teminat yatırması gerekir. Bununla birlikte, ihtiyati haciz talebine konu alacak bir ilama dayanıyorsa teminat aranmaz. Alacak ilam mahiyetinde bir belgeye dayanıyorsa, mahkeme teminatın gerekli olup olmadığını takdir eder.
İhtiyati haciz için İİK’da öngörülen şartlar, tenfizine karar verilen yabancı bir hakem kararı ekseninde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin (BAM) 2024/929 E. 2024/1007 K. sayılı 12.06.2024 tarihli kararında tartışılmıştır. Bu hukuk postası makalesinde ilgili karar incelenir.
Karara Konu Uyuşmazlık
Davacı, Türk mahkemeleri nezdinde tenfizine karar verilen bir hakem kararına konu alacağa dayanarak ihtiyati haciz başvurusunda bulunmuştur. Bu kapsamda ilk olarak Milletlerarası Ticaret Odası nezdinde verilen hakem kararının tenfizi için dava açılmış, ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesi üzerine yapılan istinaf başvurusu üzerine uyuşmazlığı inceleyen bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını kaldırmış ve hakem kararının tenfizine karar vermiştir. Davacı, anılan tenfiz kararı üzerine, tenfiz kararına konu alacağa ilişkin olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. Davacı, alacağın muaccel olduğunu, muacceliyet şartının gerçekleşmesi için tenfiz kararının kesinleşmesine gerek olmadığını, alacağın rehinle temin edilmediğini, borçluların tahkim yargılaması sürecinde ve tahkim yargılamasının sonuçlanmasından sonraki süreçte mal varlıklarının büyük bir kısmını elden çıkardıklarını, kalan malvarlıklarını da kaçırmaya devam ettiklerini, bu bağlamda ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK m. 257 vd. yer alan şartların somut olayda mevcut olduğunu ileri sürmüştür. Davacı ayrıca ihtiyati haciz talebine konu alacağın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince tenfizine karar verilen kesin ve icra edilebilir nitelikteki hakem kararı ile hükme bağlanmış bir alacak olduğundan, İİK m. 259 uyarınca ihtiyati haczin teminat aranmaksızın verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
İlk Derece Mahkemesi Tarafından Yapılan Değerlendirme
Somut olayı inceleyen mahkeme ilk olarak İİK m.257 kapsamında ihtiyati haciz şartlarının mevcut olduğunu değerlendirmiş ve alacağın Türk mahkemesi tarafından verilen tenfiz kararına dayandığını dikkate alarak, İİK m. 259 uyarınca alacaklıdan teminat alınması gerek olmadığı sonucuna ulaşmıştır. İhtiyati haciz kararına karşı borçlu itiraz yoluna başvurmuş, bölge adliye mahkemesi tarafından verilen tenfiz kararına karşı temyiz yoluna başvurulduğunu, bu kapsamda tenfiz kararının kesinleşmediğini, bu nedenle teminat alınmadan ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, alacağın vadesi gelmiş bir alacak olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür. İtirazı inceleyen mahkeme, ek kararı ile tenfize konu edilen yabancı mahkeme kararının “kesinleşmiş”, “icra kabiliyeti kazanmış” bir karar olduğunu vurgulamış ve bu İİK m. 257/1. maddesi anlamında muaccel olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte, itirazı inceleyen mahkeme, teminatla ilgili görüşünü değiştirmiş ve temyiz incelemesinde olan tenfiz kararının henüz kesinleşmediğini dikkate alarak, ihtiyati haciz kararı verilmesi için talep konusu alacağın %20'i oranında teminat yatırılması gerektiği sonucuna varmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesi Tarafından Yapılan Değerlendirme
Karara karşı yapılan istinaf başvurusunu inceleyen BAM, ilk olarak alacağın muaccel olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme yapmış ve bu kapsamda Türk mahkemeleri nezdinde yabancı hakem kararının tenfizine ilişkin düzenlenmeleri incelemiştir. Türk Hukuku’nda yabancı hakem kararının tenfizine ilişkin düzenlemeler, 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu m. 60 vd. yer alır. MÖHUK m. 60 uyarınca bir hakem kararının Türk Mahkemelerinde tenfiz edilebilmesi için, hakem kararının kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olması gerekir. Bu bağlamda, dava konusu alacak “kesin” nitelikteki bir yabancı hakem kararıyla hükme bağlanmış bir alacak olduğundan, belirli ve muaccel bir alacak olup İİK'nın 257 vd. maddelerinde gösterilen ihtiyati haciz koşullarının oluştuğunun kabulü gerekir.
İİK m. 257 uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacak açısından öngörülen şartların somut olayda mevcut olduğunu tespit eden Bölge Adliye Mahkemesi, ardından teminata ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme yapmıştır. Kural olarak, İİK m. 259 uyarınca ilama dayanan alacaklar için teminat aranmaz. Alacak ilam niteliğindeki belgeye bağlı ise, teminat bakımından mahkemenin takdir hakkı bulunmaktadır. Bir diğer deyişle, alacak İİK m. 38 kapsamında ilam niteliğinde bir belgeye dayanıyorsa mahkeme takdiren teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verebilir. Tenfizine karar verilmiş bir yabancı hakem kararı, karara karşı kanun yoluna başvurulmuş olduğunda kesinleşmeden icra takibine devam edilemez. Tenfiz kararına karşı kanun yoluna başvurulması icra takibini durdurur ise de bu husus ihtiyati haciz kararı verilmesine engel değildir. Bu halde teminata lüzum olup olmadığının takdiri gerekir. Tüm bu hususları dikkate alan Bölge Adliye Mahkemesi, yabancı hakem kararının tenfizine ilişkin karar kesinleşmeden icra takibine devam edilemeyeceğinden bu aşamada yabancı hakem kararı ilam veya ilam niteliğinde belge kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşmış ve somut olayda ihtiyati haciz kararının teminat karşılığında verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi ilgili kararıyla, ihtiyati haciz bakımından Türk Mahkemeleri nezdinde tenfizine karar verilmiş kesin nitelikteki bir yabancı hakem kararıyla hükme bağlanmış alacağın İİK m. 257 anlamında “belirli ve muaccel bir alacak” olduğunu tereddütsüz olarak ortaya koymuş ve tenfize konu edilen bu alacak bakımından ihtiyati haciz talep edilebileceğini kabul etmiştir. Bununla birlikte, ihtiyati haciz kararında teminat aranması bakımından, daha ihtiyatlı bir yaklaşım sergileyerek tenfiz kararının icra edilebilirliği üzerinden değerlendirme yapmıştır.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Sendikasyon kredileri küresel finansman modelleri arasında önemli bir yere sahiptir. Sadece 2023 yılında ABD’de şirketlere 3.655 adet sendikasyon kredisi sağlanması ve bu kredilerin değerinin 2.4 trilyon dolara ulaşması, Avrupa’da ise söz konusu işlem hacminin 1.186 sendikasyon kredisi ile 679 milyar dolar...
Tarafların tahkim yolunu seçmesinin en önemli nedenlerinden birisi de hakemlerini özgürce seçebilme olanağıdır. Taraflara tanınan bu özgürlük, tahkimi, tarafların yargılamayı yürütecek hakimleri belirlemek yetkisinden yoksun oldukları, devlet mahkemeleri önündeki yargılamalardan da ayırır...
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 12.10.2022 tarihli kararıyla tahkim anlaşması bulunan uyuşmazlıklarda ihtiyati tedbir kararına itiraz halinde devlet mahkemelerinin yetkili olduğuna karar verdi...
Uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesine ilişkin irade açıklaması tahkim sözleşmesinin temel kurucu unsurudur. Geçerli bir tahkim sözleşmesinden bahsedilebilmesi için tarafların tahkim iradelerinin ihtilafa yer vermeyecek şekilde ortaya çıkması gerekir...
Hollanda Tahkim Enstitüsü Vakfı (NAI) yeni tahkim kurallarını yayınladı . 1 Mart 2024 itibarıyla yürürlükte olan 2024 NAI Tahkim Kuralları, bu tarih veya sonrasında açılan tahkim yargılamalarında uygulanır. Bu makalede 2024 NAI Tahkim Kuralları ile gelen temel yenilikler ele alınacaktır...
Ticari hayatı dönüştüren internet kendine has uyuşmazlıkları beraberinde getirir. İnternet sitelerine erişimi kolaylaştıran alan adları, kimi zaman bilinçli olarak tanınmış bir markayla karıştırılacak benzerlikte kayıt ettirilir. Marka hakkı sahibi bu gibi kötü niyetli kayıt hallerinde yerel mahkemeye alternatif olarak alan...
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun...
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...