Tahkim Uygulamasında Esasa Girme Yasağı (Revision au Fond)
Giriş
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun yolunun iptal davası olması ve temyiz yolunun kapalı olmasının da bir nedeni tarafların aralarındaki uyuşmazlığı hakemler önünde çözme konusundaki iradeleri ile hakem kararlarının esasının devlet mahkemelerince denetlenememesinden bir başka deyişle esasa girme yasağından (revision au fond) kaynaklanır.[1]
Tahkim yargılaması özü itibariyle taraf iradesine bağlı olduğundan iptal veya tenfiz nedenlerinin geniş tutulmaması, hakem kararlarının denetiminin ise oldukça sınırlı olması gerekir. Aksi halde, tarafların iradesine aykırı olarak tahkimin temelini zedeleyen ve tahkim sisteminin işlemesini engelleyen bir durum ortaya çıkar. Bu nedenle dünyada ve Türk hukukunda, devlet mahkemelerince hakem kararının maddi ve hukuki olgular yönünden tekrar gözden geçirilmesini engelleyen esasa girme yasağı (revision au fond) kabul edilir.
4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) çerçevesinde Türk mahkemesi iptal davaları için MTK m. 15’te sayılan iptal nedenleri, tenfiz davaları içinse 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (“MÖHUK”) m. 62 ile Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki New York Sözleşmesi (“New York Sözleşmesi”) m. 5’te sayılan tenfiz engelleri dışında başka bir nedene dayanamaz. Hakem kurulunun hukuku yanlış uygulaması veya uyuşmazlığa dair yanlış karar vermesi[2] hakem kararının iptal edilmesine veya kararın tenfizinin reddine neden olmaz. Aksi bir değerlendirme esasa girme anlamına geleceğinden hukuka aykırı olur. Tenfiz hakiminin esasa girmemesi gerektiği MÖHUK m. 55(2) ve 56 hükümlerinden de anlaşılır. Yargıtay’ın görüşü de bu yöndedir.[3] Güncel tarihli bir kararında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“HGK”), tenfiz hakiminin tenfiz şartları dışında, kararın içeriği üzerinde incelemede bulunma hak ve yetkisi olmadığını, aksinin kabulünün, tenfiz hâkimini üst mahkeme görevini kendinde bulması şeklinde bir sonuca götüreceğini belirterek esasa girme yasağının uygulamadaki yerini vurgulamıştır.[4]
İptal davası
İptal davası ve sınırlı sayıda belirtilen iptal nedenleri, MTK m. 15’te hakem kararlarına karşı başvurulacak bir kanun yolu olarak düzenlenir. İptal nedenleri tarafların ileri sürebilecekleri ve hâkim tarafından re’sen dikkate alınacak nedenler olmak üzere ikiye ayrılır. İptal davasında, hâkimin yalnızca söz konusu nedenler bağlamında sınırlı bir değerlendirme yapması ve kararın esasına girmemesi gerekir. Zira, esasa girme yasağı milletlerarası tahkim ile devlet yargılamasını ayıran önemli bir özellik olup mahkemenin denetim yetkisini sınırlar.[5]
Yargıtay’ın maddi hukukun yanlış uygulanmasının tek başına bir iptal nedeni teşkil etmeyeceğini, genel olarak usule ilişkin yanlış veya eksik uygulamaların iptale yol açacağını belirttiği kararları vardır.[6] Buna rağmen, Yargıtay’ın aksi yönde bir eğiliminin olduğunu da dikkate almak gerekir. Uygulamada Yargıtay’ın iptal davalarında uyuşmazlığın esasına girip hakemin yerine geçerek hakem kararlarındaki maddi vakıaları ve maddi hukuku yeniden değerlendirdiği kararları da vardır.[7] Örneğin Yargıtay bir kararında[8] taraflar arasındaki imtiyaz sözleşmesine ilişkin olarak ICC Tahkim Kurallarına göre verilen bir hakem kararını esastan inceledi. Yargıtay’a göre hakem kurulu tarafların gerçek iradelerine, Türk hukuk kurallarına ve bu kuralların ihdas amacına aykırı olacak şekilde hazine payını azaltıcı şekilde karar verdi. Yargıtay kararın sonuçlarının imtiyaz sözleşmesinin niteliğine ve Devletin sürekli gelir elde etme amacına aykırı olduğunu ifade etti ve kararı Türk kamu düzenine aykırı buldu.
Özellikle hâkimin resen dikkate alacağı nedenlerden kararın kamu düzenine aykırı olması veya taraflar arasındaki eşitlik ilkesinin gözetilmemesi gibi yoruma açık sebeplerin amaca aykırı olarak geniş yorumlanması tehlikesi söz konusudur.[9] Mahkemelerin istisnai bir müdahale teşkil eden kamu düzenini yorumlarken tahkim lehine bir yaklaşım sergilemesi, yalnızca temel hak ve özgürlükleri ciddi ve ağır olarak ihlal eden hallerde bu istisnaya başvurması gerekir. Tarafların ileri sürmesi halinde dikkate alınacak olan tahkim yargılamasının tarafların anlaşmalarına ya da böyle bir anlaşma yoksa MTK usul hükümlerine uygun olarak gerçekleştirilmemesi ve bunun kararın esasına etki etmesi gibi nedenler de esasa girme yasağının kolayca aşılmasına yol açabilir. Hatta, söz konusu iptal nedenine ilişkin olarak doktrinde mahkemelerin esasa girmesinin kaçınılmaz olduğu ve bu nedenle esasa girme yasağına aykırılığın oluşacağı öne sürüldüğü gibi[10], iptal nedeninin sınırlanmasının taraf iradesine üstünlük tanıyan bir yaklaşım olduğu da ifade edilir.[11]
Hakem kararlarının tanınması ve tenfizi
New York Sözleşmesi m. 5, iptal nedenleri ile oldukça benzer olarak tenfiz engellerini düzenler. Burada da tenfiz engelleri, aleyhine tenfiz talep edilen kişi tarafından ispat edilecek olanlar ile mahkemenin re’sen dikkate alması gereken nedenler olarak ikiye ayrılır. Tenfiz hâkimi burada da yalnızca maddede sayılan nedenlerle sınırlı bir değerlendirme yapabilir, esasa girme (revision au fond) yasağı gereği uyuşmazlığın esasına giremez.[12] Tenfiz talep edenin ileri sürmesi gereken tenfiz engellerinden biri de New York Sözleşmesi m. 5/b’de düzenlenen aleyhine karar verilen tarafın hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesidir. Hukuki dinlenilme hakkının uzantısı olan savunma hakkının tesisi için tarafların hakemlerin seçiminden ve tahkim yargılamasından usulüne uygun olarak haberdar edilmiş olması, sonrasında da taraflara iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için uygun imkânın sağlanmış olması gerekir. Söz konusu tenfiz engeli bakımından mahkemenin esasa girerek hakem kararının isabetli olup olmadığını değerlendirmesi esasa girme yasağına aykırı olur. Yargıtay da bir kararında davalının savunma haklarının, dolayısıyla kamu düzeninin ihlal edildiği sonucuna varılamayacağını, hakimin hakem kararlarının tenfizinde esasa girme yasağı sebebiyle esasa ilişkin inceleme yapamayacağını vurguladı.[13] Yargıtay başka bir kararında, hakem kararının isabetli olup olmadığı değerlendirmesine yol açabilecek nitelikte olan bilirkişi incelemesi yapılmadığı yönündeki itirazın tenfiz davasında dikkate alınmayacağını belirtmiştir.[14]
Hukuki dinlenilme hakkının ihlali mahkemenin re’sen dikkate alacağı tenfiz engeli olan kamu düzenine[15] aykırılık ile de yakından ilişkilidir. Türk mahkemelerinin kamu düzenine aykırılık halini esasa girme yasağının bir istisnası gibi değerlendirdiği kararları vardır.[16] Yargıtay’a göre kamu düzenine aykırılık iddiası gündeme geldiğinde mahkemenin esasa ilişkin inceleme yapması gerekir.[17] Oysa, kamu düzeni değerlendirmesinin esasa girilebileceği anlamına gelmediğinin ve bu yasağın her türlü tenfiz (veya iptal) engeli açısından geçerli olduğunun bilincinde olmak yerinde olur. Doktrinde de bu konuda farklı görüşler vardır. Bir görüşe göre tenfiz talebinin reddi için hükmün açıkça kamu düzenine aykırı olması gerektiğinden kamu düzenine aykırılık hakem kararının icrası halinde ortaya çıkacak hukuki sonuçlara göre tespit edilmelidir.[18] Diğer bir görüşe göre ise kamu düzenine aykırılığın tespiti için kararın içeriğine bakılmalıdır.[19] Buna göre, tenfiz hakiminin kamu düzeni müdahalesine başvurup işin esasına girebilmesi için, kamu düzenine aykırılığı ileri süren tarafın dilekçesinde hangi kamu düzeninin ihlal edildiğini açık ve somut gerekçelerle ortaya koyması gerekir.[20] Zira, esasa girme yasağı kamu düzeni gibi bazı tenfiz engellerinin niteliği gereği kararın içeriğine bakılmasına engel teşkil etmemelidir. Bu durumda mahkemenin kararın içeriğine bakması, uygulanan hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığını denetleme anlamına gelmediğinden teknik anlamda esasa girme (revision au fond) yasağına aykırılık ortaya çıkmaz. Ancak, mahkeme değerlendirmesini yaparken yasağın sınırlarını aşacak şekilde hakem kararını maddi ve hukuki yönleriyle inceleyemez.
Sonuç
İptal ve tenfiz davalarında uygulama alanı bulan esasa girme (revision au fond) yasağı, tarafların uyuşmazlığın hakem önünde çözülmesi yönündeki iradesine tanınan üstünlüğü ifade eder. Zira hakem kararlarının esasının devlet mahkemelerince denetlenmesi halinde tahkimin özü zedelenir, sistem işlemez hale gelir. Devlet mahkemeleri iptal ve tenfiz davalarında, iptal sebepleri ve tenfiz engelleri ile sınırlı bir değerlendirme yapmalı ve bu sınırın ötesine geçmemelidir. Yargıtay’ın esasa girme yasağını özellikle hem bir iptal sebebi hem de tenfiz engeli olan kamu düzeni bağlamında değerlendirdiği önemli kararları söz konusudur. Buna rağmen, yüksek mahkeme doktrinde de eleştirilen bazı kararlarında uyuşmazlığın esasına girip maddi hukuku yeniden değerlendirmiştir.
- Erdem, H. Ercüment: Milletlerarası Ticaret Hukuku, On İki Levha Yayıncılık 2020, s. 656.
- 15. HD, 15.11.2007, 2007/3708 E. 2007/7216 K.
- Akıncı, Ziya: Milletlerarası Tahkim, Vedat Kitapçılık 2020, s. 553; 11. HD, 16.06.2022, 2020/7985 E. 2022/4932 K.
- HGK, 03.06.2021, 2017/52 E. 2021/671 K.; 11. HD, 24.02.2022, 2020/2115 E. 2022/1276 K.
- Şanlı, Cemal/Esen, Emre/Ataman-Figanmeşe, İnci: Milletlerarası Özel Hukuk, Vedat Kitapçılık 2020, s. 701-702.
- Perçin, Gizem Ersen: “MTK Tahkiminde İptal Davalarına İlişkin Bir Değerlendirme”, Public and Private International Law Bulletin, 40/2, 2020, s. 1056-1057; 11. HD, 27.11.2018, 2018/3262 E. 2018/7408 K.
- Şanlı/Esen/Ataman-Figanmeşe, s. 701-702, dn. 64; 13 HD, 13.11.2012, 2011/19737 E. 2012/25406 K.; 13 HD, 17.04.2012, 2012/8425 E. 2012/10348 K.
- 13 HD, 17.04.2012, E. 2012/8426.
- Angın, Berfu Beysülen: Milletlerarası Tahkimde Hakem Kararının İptal Sebepleri, Doktora Tezi, İstanbul, 2019, s. 18.
- Perçin, s. 1078-1079; Angın, s. 122.
- Perçin, s. 1078-1079.
- Erdem, s. 689.
- 11. HD, 16.06.2022, 2020/7985 E. 2022/4932 K.
- Akıncı, s. 577; 11 HD, 06.10.2016, 2016/725 E. 2016/7777 K.
- Erdem, Mehveş: “Tenfiz Engeli Olarak Kamu Düzeni”, Hukuk Postası, 2021.
- İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi, 19.07.2018, 2016/887 E. 2018/855 K.
- Yargıtay 11. HD, 19.10.2007, 2007/10205 E. 2007/13081 K.
- Aygül, Musa: “Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması Ve Tenfizi Davalarında Bazı Usul Hukuku Problemleri”, Public and Private International Law Bulletin, 31/2, 2011, s. 104-105.
- Aygül, s. 104.
- Erdem, s. 720.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...