Hakem Kararlarının İptal Davasına Tabi Olması Hakkında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı
Giriş
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun (“YİBHGK”) 2016/2 E. ve 2018/4 K. sayılı kararında[1], 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce akdedilen tahkim sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda HMK’nın yürürlük tarihinden sonra verilen hakem kararlarına karşı başvurulacak hukuki yollar tartışılmıştır.
YİBHGK tarafından tahkim sözleşmesinin niteliği ve usul hükümlerinin derhal uygulanırlığı ilkesi kapsamında yapılan detaylı değerlendirmeyle, anılan hakem kararlarının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (“HUMK”) m. 533’te düzenlenen temyiz yoluna değil, HMK m. 439 uyarınca iptal davasına tabi olacağı sonucuna varılmıştır.
Tahkim Sözleşmesinin Niteliğine Dair Değerlendirme
Doktrinde tartışma konusu olan, Yargıtay Daireleri arasında da görüş ayrılıklarına yol açan tahkim sözleşmesinin niteliği YİBHGK tarafından (i) maddi hukuk sözleşmesi, (ii) usul hukuku sözleşmesi ve (iii) karma yapılı sözleşme görüşleri kapsamında incelenmiştir.
Maddi hukuk sözleşmesi görüşüne göre tahkim sözleşmesinin taraf iradeleri doğrultusunda hüküm ifade eden bir özel hukuk sözleşmesi olduğu ifade edilmiştir[2]. Bu doğrultuda, hakem kararlarının da mahkeme hükmünden ziyade sözleşme olarak değerlendirildiği, bu nedenle hakem kararlarına karşı sözleşmenin hükümsüzlüğü düzenlemelerine başvurulmasının savunulduğu vurgulanmıştır.
Tahkim sözleşmesinin niteliği kapsamında incelenen usul hukuku sözleşmesi görüşüne göre; tahkim sözleşmesinin etkisini yargılama hukukunda gösterdiği, hakem kararlarının icra edilebilir bir kesin hüküm niteliğinde olduğu ifade edilmiştir. Bu görüş taraftarlarınca, tahkim sözleşmesinin usul hukuku sözleşmesi olarak nitelendirildiği belirtilmiştir.
Bu iki görüşü ortak bir zeminde birleştiren karma yapılı sözleşme görüşüne göre ise, tahkim sözleşmesinin hem usul hukuku hem de maddi hukuk sözleşmesi özellikleri taşıdığı ifade edilmiştir. Tahkim sözleşmesinin kurulması aşaması ile taraf iradelerine tabi alanlarda maddi hukuk sözleşmesi özellikleri görülürken, hakem kararının icra edilebilirliğinin usul hukuku sözleşmesinin önemli bir yansıması olduğu belirtilmiştir[3].
Anılan görüşleri değerlendiren YİBHGK tarafından, tahkim sözleşmesinin sonuçlarını esas olarak yargılama hukukunda doğurduğu, mevcut olmayan bir hakkı yaratma veya ortadan kaldırma gibi maddi hukuk sözleşmesi özellikleri taşımadığı vurgusu yapılmıştır[4]. Bu doğrultuda, tahkim sözleşmesinin baskın biçimde usul sözleşmesi olduğu sonucuna varılmıştır[5].
Kanunların Zaman Bakımından Uygulanmasına İlişkin İlkelerin Değerlendirilmesi
Kararda, tahkim sözleşmesinin usuli niteliğine dair değerlendirmeyi takiben, maddi hukuka ilişkin kanun değişiklikleri ile usul hukukuna ilişkin kanun değişikliklerinin zaman bakımından uygulanmasındaki ilkesel fark ele alınmıştır.
Bu kapsamda, maddi hukuka ilişkin kanun değişikliklerinin (kural olarak) yürürlüğe girmelerinden sonra ortaya çıkan hukuki olgu ve ilişkilere uygulandığı; usul hukukuna ilişkin değişikliklerin ise derhal uygulanırlık ilkesine tabi olduğu ifade edilmiştir[6].
Karar gerekçesinde vurgulandığı üzere, HMK’da tahkim hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasına ilişkin özel bir geçiş hükmü düzenlenmemiştir. Bu doğrultuda, kanunda öngörülmeyen geçiş hükmünün taraf iradeleri ile getirilemeyeceği; dolayısıyla, taraflara hakem kararına karşı gidilecek hukuki yol konusunda uygulanacak kanunu seçme özgürlüğü verilmediği belirtilmiştir.
Böylece, HMK’nın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle tahkim yargılamasında tamamlanmamış işlemlere HMK hükümlerinin derhal uygulanacağı; tahkim sözleşmesi HUMK yürürlükteyken akdedilse dahi, hakem kararı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra verilmiş ise hakem kararına karşı HMK uyarınca iptal davası açılması gerekeceği sonucuna varılmıştır.
Karşı Oy
Kararın karşı oy gerekçesinde ise, tahkimde yargılama usulünün belirlenmesinde taraf iradesinin önemi vurgulanmış, tahkim sözleşmesinin bir maddi hukuk işlemi olduğu ifade edilmiştir. Tarafların tahkim sözleşmesinin akdi sırasında öngörmeleri mümkün olmayan hükümlere ilerleyen süreçte tabi tutulmasının, taraf iradesine ve Anayasa m.2’de düzenlenen hukuk güvenliği ilkesine aykırılık oluşturacağı vurgulanmıştır.
Bu doğrultuda, HMK’nın yürürlüğe girmesinden önce akdedilen bir tahkim sözleşmesi kapsamında yürütülen yargılama sonunda HMK’nın yürürlük tarihinden sonra verilen hakem kararı aleyhine HUMK’un temyize ilişkin hükümlerinin uygulama alanı bulması gerektiği savunulmuştur.
Sonuç
YİBHGK, 2016/2 E. ve 2018/4 K. sayılı kararı ile tahkim sözleşmesinin niteliğini maddi hukuk sözleşmesi, usul hukuku sözleşmesi ve karma yapılı sözleşme görüşleri kapsamında değerlendirmiş, baskın biçimde usul hukuku sözleşmesi niteliğinde olduğu sonucuna varmıştır. Usul hukuku sözleşmesi niteliği ışığında, kanunların zaman bakımından uygulanması yönünden yapılan değerlendirmede ise HMK’da tahkim sözleşmesi özelinde bir geçiş hükmü düzenlenmediğinden tahkim sözleşmesinin usul hükümlerinin derhal uygulanırlığı ilkesine tabi olacağı ifade edilmiştir. Sonuç olarak, HUMK döneminde akdedilen tahkim sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkta HMK’nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden itibaren verilen hakem kararları HMK m.439 uyarınca iptal davasına tabi olacaktır.
[1] Kararın tam metni için bkz. 18.09.2018 tarihli, 30539 sayılı Resmi Gazete.
[2] Maddi hukuk sözleşmesi görüşüne ilişkin detaylı bilgi için bkz.: Aydemir, Fatih: Türk Hukukunda Tahkim Sözleşmesi, 1.Bası, İstanbul 2017, s. 67.
[3] Karma yapılı sözleşme görüşüne ilişkin detaylı bilgi için bkz.: Yeşilova, Bilgehan: “Milletlerarası Tahkimin Hukuki Niteliği Üzerine Düşünceler ve Güncel Gelişmeler”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 76, 2008, s. 109.
[4] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.02.2012 tarihli ve 2011/19-735 E. ve 2012/93 K. sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.
[5] Usul hukuku görüşüne göre, tarafların tahkim sözleşmesini akdetmek suretiyle halihazırda var olan veya ileride doğması muhtemel uyuşmazlıkların hakemler nezdinde çözülmesi konusunda kendilerini bağlaması, tahkim sözleşmesinin usuli nitelik taşıdığını gösterir. Usul hukuku sözleşmesi görüşü hakkında detaylı bilgi için bkz: Aydemir, a.g.e. s. 72; Pekcanıtez, Hakan; Atalay, Oğuz; Özekes Muhammet: Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 1074.
[6] Usul hukukuna ilişkin kanun değişikliklerinin henüz sonuçlanmamış usul işlemlerini de kapsayacağına ilişkin derhal uygulanırlık kuralı hakkında detaylı bilgi için bkz: Postacıoğlu, İlhan E.: Medeni Usul Hukuku Dersleri, 7.Bası, İstanbul 2015, s. 14; Pekcanıtez; Atalay; Özekes: a.g.e., s. 70.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun...
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...