Tahkim Yerinde İptal Edilen Hakem Kararlarının Tenfizi
Hakem kararlarının tenfizi, tahkim sürecini izleyen oldukça önemli bir son adım olarak karşımıza çıkar. Tarafların kendi özgür iradeleriyle yerine getirmedikleri hakem kararlarının tanıma ve tenfiz sürecinden geçmeleri zorunluluğu karşısında, hakem kararının tenfiz edilmesinin mümkün olmaması, tüm tahkim sürecini etkisiz hale getirir. Bu noktada, tenfiz sürecinde tatsız sürprizlerle karşılaşmamak adına, tenfiz engellerine neden olabilecek konular dikkatle incelenmelidir.
Oldukça önemli bir soru olan tahkim yeri mahkemelerince iptal edilen bir hakem kararının tenfiz edilip edilemeyeceği, bu makalede incelenecektir.
Genel Olarak
10 Haziran 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki New York Konvansiyonu’nun (“New York Konvansiyonu” veya “Konvansiyon”) 5. maddesi, tenfiz engellerini düzenler. Madde V(1)’de düzenlenen tenfiz engelleri, ancak aleyhine tenfiz talep edilen tarafın bu maddelerden biri veya birkaçının varlığını ispat etmesi durumunda tenfiz hakimi tarafından incelenebilir. Madde V(1)(e), tenfiz engeli olarak kararın tahkim yerindeki yetkili makamlar tarafından veya kararın verildiği hukuk uyarınca iptal edilmesi veya askıya alınması durumunu tenfiz engeli olarak düzenler.
Madde V(1), hakem kararının tanınması ve tenfizinin reddedilebileceğini düzenleyerek, tenfiz mahkemesine bir takdir hakkı tanır[1]. Bunun anlamı, tenfizin reddi sebeplerinin somut olayda mevcut olmasına rağmen, tenfiz mahkemesinin tenfizi reddetmek zorunda olmaması ve takdir yetkisini tenfiz lehine kullanabilecek olmasıdır.
Tenfiz mahkemesine tanınan bu takdir yetkisi, New York Konvansiyonu’nun tenfiz lehine olan yaklaşımının bir sonucudur.
Bu noktada New York Konvansiyonu’nun dikkat edilmesi gereken bir başka hükmü de, VII(1) maddesidir. Bu madde uyarınca Konvansiyon hükümleri; ilgili taraflardan hiçbirini, bir hakem kararından, bu kararın bir talebe konu edildiği devletin kanun ve sözleşme hükümleri çerçevesinde faydalanma imkânından mahrum kılamaz. Buna göre, uygulanacak yerel hukuk kapsamında uygulanabilecek daha lehe bir hüküm bulunmaktaysa, tenfiz hakiminin bu hükmü uygulaması ve tenfiz talep eden tarafın bu hükümden yararlanmasına imkan tanıması gerekir. Bu hüküm, V(1) maddesinin aksine, takdir yetkisi tanıyan bir ifadeden ziyade kesin bir ifade içermekte olup, Konvansiyon’un tarafları daha lehe olan hükümlerden yararlanmaktan mahrum bırakamayacağını düzenler.
Tahkim Yerinde İptal Edilmiş Olan Hakem Kararlarının Tenfizine İlişkin Mahkeme Kararları
Tahkim yerinde iptal edilmiş olan hakem kararlarının tenfizine ilişkin olarak, uzun yıllar boyunca hakim görüş, bu kararların New York Sözleşmesi uyarınca tenfiz edilemeyeceği yönündeydi. Ancak bu görüş, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Hollanda’da verilen bir dizi karar sonucunda değişti. Bu kararlar uyarınca, tahkim yerinde iptal edilen bir hakem kararı eğer tenfiz yeri hukuku uyarınca iptal edilmeyecek ise, bu karar tenfiz edilebilir. Bir başka deyişle, iptal nedenlerinin tenfiz yeri mahkemesinin uygulayacağı hukuka göre iptal sonucuna yol açmaması durumunda, iptal edilmiş bir hakem kararı dahi tenfiz edilebilir.
Bu kararlara örnek olarak Hilmarton kararı verilebilir. Bu kararda, Fransız Temyiz Mahkemesi (Cour de Cassation) İsviçre’de iptal edilmiş bir kararın tenfiz edilmesine karar verdi. Temyiz Mahkemesi, söz konusu iptal kararının ilgili devletin hukuk düzenine entegre edilmiş bir karar olmadığına ve bu nedenle, iptal edilmesine rağmen geçerli olmaya devam ettiğine karar verdi. Buna göre Temyiz Mahkemesi, tarafların tanıma ve tenfize ilişkin Fransız kanunlarına, yani tanıma ve tenfiz talebinin reddine ilişkin olarak New York Konvansiyonu’nun V(1)(e) maddesi ile aynı red sebeplerini düzenlemeyen medeni usul kanununun ilgili maddelerine dayanabileceğinin altını çizdi. Fransız Temyiz Mahkemesi aynı zamanda, hakem kararının Fransa’da tenfiz edilmesinin milletlerarası kamu düzenine de aykırı olmayacağını vurguladı[2].
Buna benzer bir diğer karar olan Chromalloy kararında da, bir hakem kararı Mısır mahkemeleri tarafından iptal edilmişti. Bu kararda, Mısır Arap Cumhuriyeti, hakemlerin sözleşmeye uygulanması gereken hukuk olan Mısır idare hukukunu uygulamayı reddederek, tahkim yargılamasında esasa uygulanacak hukuku yanlış uyguladığını iddia etti. Amerika Birleşik Devletleri Bölge Mahkemesi (District of Columbia), bu durumun en kötü ihtimalle hukukun yanlış uygulandığı anlamına geldiğine ve bunun da tenfiz mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılamayacağına karar verdi. Mahkeme ayrıca, Mısır’da iptal sebebi olarak değerlendirilen sebeplerin Amerikan hukuku uyarınca iptale yol açmayacağı ve bu iptal kararının Amerika’da tanınmasının, ticari uyuşmazlıklara ilişkin hakem kararlarının nihai ve bağlayıcı olması yönünde olan kamu düzeni hükmüne aykırılık oluşturacağı nedeniyle, ilgili hakem kararının tenfizine karar verdi[3].
Son olarak bu konu, Rusya’da iptal edilen dört Yukos tahkim kararı çerçevesinde tartışıldı. Amsterdam Temyiz Mahkemesi, 2009 yılında, bu kararların tenfizi yönünde karar verdi. Mahkeme kararında Rus hakimlerinin hakem kararlarını iptal eden kararlarının tarafsız ve bağımsız olmayan bir yargılama sonucunda verilmiş olmasının oldukça muhtemel olması nedeniyle, bu kararların Hollanda’da tenfiz sırasında dikkate alınamayacağına karar verdi[4]. Öte yandan bu karar, Amsterdam Temyiz Mahkemesi’nin ilgili kararların iptal sürecine dahil olmuş olan hakimlerin taraflı olduklarına dair değerlendirmelerinin somut delillerden ziyade, Rusya yargı organlarının düzenli ve sistematik olarak taraflı oldukları yönündeki değerlendirmeye dayanması nedeniyle, eleştirildi[5].
Tahkim Yerinde İptal Edilen Hakem Kararlarının Tenfizinde Dikkate Alınacak Temel İlkeler
Yukarıda bahsedilen kararlar ışığında bazı temel ilkelerin ortaya çıktığı söylenebilir. İlk olarak, hakem kararının hangi sebeplerle iptal edildiği, bir başka ülkede tenfiz edilip edilmeyeceğine ilişkin incelemede önemli rol oynar. Özellikle, iptal sebeplerinin milletlerarası tahkim uygulamasına uygun olmaması veya hakem kararını iptal eden mahkemenin kendi vatandaşları lehine kararlar vermesi ve bu nedenle kararın iptali yönünde bir uygulamaya gitmiş olması durumunda, bu iptalin tenfiz üzerinde olumsuz bir etkiye yol açmaması gerekir.
Hakem kararlarının bazı ülkelerde iptaline sebep olan bir başka uygulama da, tahkim yerinde önemli olarak kabul edilen, ancak hakem kararının esasına etki etmeyen bazı usule aykırılıklardır. Örnek olarak, hakem kararının her sayfasında hakemlerin imzasının bulunmaması veya hakemlerin tüm tanıkların katılımı ile tahkim yerinde resmi tatile denk gelen bir günde duruşma yapması durumları verilebilir.
Sonuç
Uygulamada, bazı yerel mahkemelerin geçerli sebepler olmaksızın hakem kararlarının iptaline karar vermeleri söz konusu olabilir. Bu iptal kararları, New York Konvansiyonu’nun yeknesak uygulamasına zarar vereceği için hakem kararının diğer ülkelerde tenfiz edilmesine engel olmamalıdır. Buna göre, iptal kararına yol açan sebepler tenfiz hakimi tarafından değerlendirilmeli ve tenfiz kararı, bu değerlendirmeden sonra verilmelidir.
[1] İlgili maddenin Türkçe tercümesinin “Recognition and enforcement of the award may be refused…” ifadesini tam olarak yansıtmadığının altı çizilmelidir. Türkçe metin, sayılan tenfiz engellerinin varlığı kanıtlanmadıkça “... hakem kararının tanınması ve icrası talebi reddolunamaz” şeklinde bir ifade içermekte olup tenfiz makamının takdir yetkisine sahip olduğunu yansıtmaz. Ancak Türkçe hükmün de, New York Konvansiyonu’nun resmi dillerinden biri olan İngilizce metne uygun olarak anlaşılması gerekir.
[2] Cour de Cassation, Societe Hilmarton Ltd. V. Societe Omnium de Traitement et de Valorisation (OTV), 23 March 1994, Van den Berg (ed), Yearbook Commercial Arbitration 1995, s. 663.
[3] United States District Court, District of Columbia, 31.07.1986, Civil no. 94-2339, Chromalloy Aeroservices Inc. v. The Arab Republic of Egypt, (1997), Van den Berg (ed), Yearbook Commercial Arbitration 1997, s. 1001.
[4] Court of Appeal of Amsterdam, 28.04.2009, LJN BI2451; Van den Berg, Enforcement of Arbitral Awards Annulled in Russia, Case Comment on Court of Appeal of Amsterdam, April 28, 2009, Journal of International Arbitration, 27(2), 2010.
[5] Van den Berg, Ibid, s.181.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun...
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...