Türkçe Kullanma Zorunluluğunun Tahkim Anlaşmasının Geçerliliğine Etkisi
Giriş
Tahkim anlaşmalarının geçerliliği, özellikle uyuşmazlığın taraflarından birinin yerel mahkeme önünde dava açması durumunda, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi açısından büyük önem taşır. Bu halde, uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülmesini isteyen diğer taraf, yerel mahkemenin yargı yetkisine itiraz eder ve uyuşmazlığın bir tahkim anlaşmasına tabi olduğunu belirtir. Tahkim itirazı üzerine yerel mahkemeler tahkim anlaşmasını inceler ve geçerli olup olmadığını belirler ve eğer itirazı kabul ederse, tarafları tahkime yönlendirir.[1]
Türk mahkemeleri genellikle tahkim anlaşmasının geçerliliğini değerlendirirken katı gerekliliklere tabi olduğunu kabul ederler. Çok da yeni olmayan bir davada Yargıtay, İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun (“805 Sayılı Kanun”) uyarınca, bir sözleşmede yer alan tahkim şartına dayanılamayacağına karar verdi. Bu karar, uyuşmazlıklarını tahkime götürmek fakat sözleşmelerini yabancı dilde imzalamak isteyen Türk taraflar açısından önemlidir.
Mevzuat
805 Sayılı Kanun, 10 Nisan 1926 tarihinde kabul edildi ve 22 Nisan 1926 tarihli ve 353 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu Kanun, Türk şirket ve müesseselerinin Türkçe kullanımına ilişkin çeşitli yükümlülükler getirir. Kısaca açıklamak gerekirse, Kanun Türk şirketlerinin ve müesseselerin her türlü işlem, sözleşme, iletişim, hesap ve defterlerini Türkçe tutma zorunluluğu öngörür[2]. Bu eski kanun sadece dokuz madde içerir ve Türkiye dışında uygulanacak sözleşmeleri kapsamaz.
Yargıtay daha önce, yabancı dilde imzalanan bir sözleşme ile ilgili olarak, sözleşmenin geçerliliğinin 805 sayılı Kanun’a uygunluğu açısından incelenmesi gerektiğine karar verdi[3].
İlgili Kanun’un 7. maddesinde, Kanun’a aykırı hareket eden kişilerin adli para cezası ile cezalandırılacağı düzenlenir.
Tahkim anlaşmalarının geçerliliği bakımından iki noktaya dikkat çekilmelidir:
Birincisi, sözleşme taraflarından birinin yabancı bir şirket olması durumunda, sözleşmenin Türkçe imzalanması zorunluluğu yoktur. Yabancı şirketler açısından Türkçe kullanma zorunluluğu, resmi makamlar ile yapılacak işlem ve yazışmalar ile sınırlıdır. Maddede geçen “işlem” kelimesinin sözleşmeleri de içerip içermediği konusunda farklı görüşler bulunur. Bununla birlikte, bir önceki maddede kanun koyucunun açıkça “sözleşmeler” kelimesini de belirttiği göz önüne alındığında, sözleşmelerin bilinçli olarak hariç tutulduğu ve kanun koyucunun bunu amaçladığı savunulabilir.
İkinci olarak, 4. madde, Kanun hükümlerine aykırı olarak hazırlanan belgelerin, şirketler ve ticari işletmeler lehine dikkate alınmayacağını belirtir. Aşağıda incelenecek olan karar, bu maddeye atıfta bulunduğundan, şu soruya cevap aranmalıdır: Tahkim mahkemelere kıyasla daha lehe bir düzenleme midir ve eğer öyleyse taraflar yabancı dilde düzenlenmiş tahkim şartına dayanamazlar mı?
Olgular
Bu makalede, anılan Yargıtay kararının yalnızca taraflar arasında imzalanmış sözleşmede yer alan tahkim şartına dayanan yetki itirazı ile ilgili kısmı incelenir. Diğer konulara ise yer verilmez.
Kısaca, anlaşmazlık, Türk ve İsviçreli taraflar arasında İngilizce olarak imzalanan ve Türkiye’deki belirli ürünlerin lisans ve dağıtımına yönelik bir sözleşmeden doğar. Sözleşme yalnızca İngilizce olarak hazırlanan bir tahkim şartı içerir.
Karar
İsviçreli taraf, Türk tarafının ihlalleri nedeniyle sözleşmeyi haklı sebeple feshettiğinin tespiti istemiyle Türk mahkemelerinde dava açar. Türk taraf ise, sözleşmede tahkim şartı bulunması sebebiyle yetki itirazında bulunur. Davaya bakan Ticaret Mahkemesi bu itirazı kabul eder. Ancak, İsviçreli taraf, Ticaret Mahkemesi kararını temyiz eder. Yargıtay temyiz incelemesi sırasında, tahkim şartını içeren sözleşmenin İngilizce düzenlenmiş olması sebebiyle tahkim şartının geçerliliğini ve buna bağlı olarak yetki itirazı değerlendirilirken 805 Sayılı Kanun’un dikkate alınmadan karar verilmiş olması nedeniyle yerel mahkeme kararını bozar ve dosyayı Ticaret Mahkemesine geri gönderir[4]. Bunun üzerine, Ticaret Mahkemesi davayı yeniden inceler ve yetki itirazında bulunulurken İngilizce hazırlanmış bir tahkim şartına dayanılamayacağına karar verir.
Ticaret Mahkemesinin bu kararını, bu kez Türk taraf temyiz eder. Temyiz sebebi olarak ise 805 Sayılı Kanun’un yabancılarla imzalanan sözleşmelerde uygulanmayacağını ileri sürer. Ancak bu iddia Yargıtay tarafından kabul edilmez. 26 Eylül 2017 tarihinde, Yargıtay Ticaret Mahkemesi’nin kararını onar[5].
805 Sayılı Kanun’un Uygulanması
Yargıtay kararı, 805 Sayılı Kanun"a şu şekilde atıf yapar:
“... 805 sayılı Kanun’un 4. m. hükmü karşısında sözleşmenin İngilizce düzenlenmiş olması sebebiyle davalının İngilizce kaleme alınmış tahkim şartına dayanamayacağına, …”
Yargıtay’ın bu kararı bir taraftan tahkim şartının uygulanmasını reddederken, diğer taraftan diğer hükümlerin uygulanmasına izin vermesi nedeniyle çelişkilidir. Bu noktada, tarafların seçtiği hukukun uygulandığını, ancak tahkim anlaşmasının uygulanmadığını belirtmek gerekir. Mahkeme kanuni gerekçesini sunmadığı için, kararın hangi temellere dayandığını ve bu maddeler arasında ne tür bir ayrım yapıldığını belirlemek ise zordur.
Sonuç
Yargıtay’ın bu kararı tartışmaya açıktır. Bir tarafı yabancı olan sözleşmelere, 805 sayılı Kanun uygulanmayacağına göre, bu tür sözleşmelerde yer alan ve yabancı dilde yazılan tahkim şartlarının da, 805 sayılı Kanun’a aykırı kabul edilmemeleri gerekir. Türk mahkemeleri tarafından verilen çelişkili kararlar 805 Sayılı Kanun’un uygulanmasına maalesef yardımcı olmamaktadır. Bu davadaki yetki itirazı reddedilen Türk taraf, karar düzeltme talep etmiştir.
Yargıtay’ın bir tarafı yabancı olan ve bu nedenle 805 sayılı Kanun’un uygulama alanı dışında kalan yabancı dilde yazılan sözleşmelerde yer alan tahkim şartlarının geçerliliği konusunda daha esnek davranması ve tahkim dostu bir yaklaşım sergilemesi beklenir.
[1] Fatih Işık “Tahkim Anlaşmasının Esasına Uygulanacak Hukuk”, Erdem & Erdem Hukuk Postası Ekim 2013 http://www.erdem-erdem.av.tr/yayinlar/hukuk-postasi/tahkim-anlasmasinin-esasina-uygulanacak-hukuk/ (Erişim tarihi: Ekim 2018).
[2] İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun’a ilişkin detaylar için, bkz. Erdem & Erdem Hukuk Postası http://www.erdem-erdem.av.tr/yayinlar/hukuk-postasi/iktisadi-muesseselerde-mecburi-turkce-kullanilmasi-hakkinda-kanun/ (Erişim tarihi: Ekim 2018).
[3] 4.12.2007 tarihli, 2006/89 E. ve 2007/15338 K sayılı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararı.
[4] 4.03.2013 tarihli, 2012/4088 E. ve 2013/3972 K sayılı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararı.
[5] 26.9.2017 tarihli, 2016/5836 E. ve 2017/4720 K sayılı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararı.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun...
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...