İtirazın İptali Davasının Tahkimde Görülmesi
Giriş
İtirazın iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 67. maddesinde düzenlenir. Buna göre, “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” İtirazın iptali davası ile amaçlanan duran icra takibine devam edilmesidir. İtirazın iptali davasında görülen uyuşmazlık mahkeme tarafından genel hükümler uyarınca inceleneceğinden, yargılama sonrası verilen karar maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil eder. İtirazın iptali davasının tahkimde görülmesi hususu ise öğretide ve Yargıtay kararlarında halen tartışılmaya devam etmektedir.
Öğretideki Görüşler ve Yargıtay Kararları Işığında İtirazın İptali Davasının Tahkimde Görülmesi
Gerçek veya tüzel kişilerin, kamu düzenine ilişkin olmayan ve fakat doğmuş veya doğacak olan hukuki uyuşmazlıkların çözümünü hakem veya hakemlere bıraktıkları sözleşmeye hakem veya tahkim sözleşmesi adı verilir[1]. Tahkim sözleşmesi ile taraflar, aralarındaki uyuşmazlığa uygulanacak olan usul ve esasa ilişkin kuralları kendilerine ve uyuşmazlığın niteliğine göre belirleyebilir ve bazı kuralları uygulama dışı bırakabilirler. Ancak uyuşmazlığın devlet mahkemeleri yerine tahkimde görülmesi iradesi devlet yargısının ve devlet gücünün sağladığı imkânlardan tümüyle vazgeçilmesi anlamına gelmekte midir?
Tahkim sözleşmesinin, Türkiye ve İsviçre hukuk sistemlerine özgü[2] olan genel haciz yoluyla takip prosedürünü ne şekilde etkileyeceğine ilişkin olarak İİK, mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) nezdinde herhangi bir düzenleme yer almaz. Öğretide ve Yargıtay kararlarında da bu konuda bir görüş birliğine varılamamıştır.
İtirazın iptali davasının tahkimde görülemeyeceğini iddia eden görüşler bunu aşağıdaki sebeplere dayandırır:
- İtirazın iptali davası icra hukukuna özgü bir tespit davasıdır[3] ve yalnızca itiraz ile duran icra takibinin devam etmesini amaçlar. Dolayısıyla tahkim yargılamasına konu edilemez.
- MTK’nın 6/2 maddesi uyarınca hakemler, cebri icra organlarını bağlayan ihtiyati tedbir kararı veremezken, aynı organları bağlayıcı nihai kararlar verebileceklerini kabul etmek hukuk mantığı ile bağdaşmaz[4].
- Tahkim anlaşması yapan taraflar, aralarındaki uyuşmazlığın, “devlet yargısı” dışında özel hakemler eliyle çözümlenmesi yönünde anlaştıkları zaman, devlet yargısını yalnızca devlet mahkemeleri olarak değil, genel olarak devletin adalet teşkilâtı olarak düşünmek gerekir. İcra daireleri de adalet teşkilâtı içerisinde yer aldığına göre, hakemde dava açılmayarak doğrudan ilâmsız icra takibine izin verilmesi, hakem anlaşmasına ters düşer[5].
İtirazın iptali davasının tahkimde görülebileceğini iddia eden görüşler ise özetle aşağıdaki sebepleri ileri sürer:
- Hakem veya hakem heyeti tahkim yargılaması sonucu nihai karar verdiğinde bu karar tüm icra organlarını bağladığına göre, MTK madde 6/2’nin, itirazın iptali davasının tahkimde görülmesine engel teşkil edeceği iddiası doğru değildir[6].
- İcra takibi bir dava olmadığından tahkim anlaşmasına rağmen tarafların ilâmsız icra takibi yapmaları mümkündür[7].
- Hakemlerin itirazın iptali davasını görmeleri ve inkâr tazminatına hükmetmesi şeklinde karar vermesinde ihlal edilen bir menfaat yoktur[8].
Yargıtay da bu hususta farklı içtihatlar geliştirmiştir:
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 2000/5610 E. – 2000/8669 K. sayılı ve 14.12.2000 tarihli kararında itirazın iptali davasının tahkimde görülemeyeceğine hükmeder;
“Davacı haciz yoluyla ilamsız icra takibine geçmiş, davalı uyuşmazlığın hakem aracılığıyla çözümleneceğinin kararlaştırıldığını bu nedenle icra takibine girişilemeyeceğini belirterek takibe itiraz etmiştir. Bu durumda davacı, hakemde itirazın iptali davası açamaz. Ancak usul ekonomisi de dikkate alınarak hakemde açılan davanın tahsil davası olarak görülüp sonuçlandırılması mümkündür.”
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi ise, 2008/262 E. – 2006/2138 K. sayılı ve 03.04.2008 tarihli kararında hakem ve hakem heyetlerinin tahkimde itirazın iptali davasını görmeye yetkili olduklarını ifade eder;
“Hakem Heyeti adli mercilerin üzerinde yetkili bir mercii olmadıkları gerekçesiyle itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemleri bakımından karar verme yetkilerinin olmadığını belirterek, açılan davayı alacak olarak değerlendirmişler, bu şekilde karar oluşturmuşlardır. Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre hakemler açılan itirazın iptali davalarında karar vermeye ve bunun sonucu olarak icra inkar tazminatı istemi konusunda da karar oluşturmaya yetkilidirler. Bu durum gözden kaçırılarak davanın alacak davası olarak kabul edilip, bu şekilde sonuçlandırılması da hatalı olmuştur.”
Sonuç
Tahkim sözleşmesinin, genel haciz yoluyla takip prosedürünü ne şekilde etkileyeceğine ilişkin olarak mevzuatta açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Öğretide ve Yargıtay kararlarında da bu konuda görüş birliğine varılamamıştır. Doktrindeki görüşler ve Yargıtay kararlarının bir kısmı, itirazın iptali davasının tahkimde görülebileceğini belirtirken, bir kısmı ise hakemlerin böyle bir yetkilerinin bulunmadığını ifade eder. Bu husus uygulamayı yakından ilgilendirdiğinden Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı ile görüş birliğine varılması yerinde olur.
[1] Yargıtay İBGK, E. 1993/4, K. 1994/1, T. 28.01.1994, www.kazanci.com (Erişim tarihi: Aralık 2019).
[2] Yılmaz, Ejder: Tahkimde İtirazın İptali Davası ve Tahkime Elverişlilik Kuralı, s. 540 uyarınca bkz. Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. 6, İstanbul 2001, s. 5981, dnt 91.
[3] Çağa, Tahir: Ödeme Emrine İtirazın İptaline Dair, Batıder 1976/VIII/3, s. 21-31; Muşul, Timuçin: İcra ve İflas Hukuku Esasları, 5. Bası, Ankara 2015, s. 254.
[4] Yeşilırmak, Ali: Geçerli Bir Tahkim Anlaşmasının Varlığına Rağmen Genel Haciz Yoluyla Takip Yapılabilir mi?, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2011 (96), s. 219.
[5] Yılmaz, s. 540-541.
[6] Yeşilırmak, s. 220.
[7] Kuru, s. 5980; Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 253-254; Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin Özkan/Özekes, İcra ve İflâs Hukuku, Ankara 2012, s. 199-200; Yeşilırmak, s. 225; Özkan, Yönel: İcra İflâs Hukukunda İtirazın İptali Davası, Ankara 2004, s. 121.
[8] Yeşilırmak, s. 219
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun...
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...