Tahkim Anlaşmasının Halefiyet İlkesi Uyarınca Sigortacıya Teşmili
Giriş
Devlet yargılamasına nazaran istisnai bir konum arz eden tahkim anlaşmaları, kural olarak tarafları arasında bağlayıcı ve geçerlidir. Bununla birlikte, tahkim anlaşmasının bazı hallerde söz konusu ilişkiye taraf olmayan üçüncü kişilere teşmili konusu gündeme gelir. Tahkim anlaşmasının halefiyet ilkesi kapsamında sigortacıya teşmili konusu bu istisnai durumlardan birisidir.
Borç İlişkisinin Nispiliği
Borç ilişkisi, alacaklı ile borçlu arasında belirli bir edim yükümünün ifasını sağlayan hukuki bağı ifade eder. Kural olarak, borç ilişkisi yalnızca bu ilişkinin tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurur. Borç ilişkisinin yalnızca tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurması, doktrinde “borç ilişkisinin nispiliği” kapsamında ifade edilir[1].
Nispilik prensibi uyarınca, tahkim anlaşmaları da sadece tarafları bakımından bağlayıcı ve geçerlidir. Tahkim şartına taraf olmayanların tahkim yargılamasına taraf olarak katılması veya sözleşmede yer alan tahkim şartına / tahkim anlaşmasına dayanması kural olarak mümkün değildir. Genel prensip bu olmakla birlikte, bu kuralın bazı istisnaları mevcuttur. Bu istisnalar, tahkim anlaşmasının üçüncü kişilere teşmili olarak karşımıza çıkar.
Tahkim anlaşmasının üçüncü kişilere teşmili, tahkim anlaşmasının kapsamının, bu anlaşmaya taraf olmayan üçüncü kişileri kapsayacak şekilde genişletilmesi ve bu kişilerin davacı veya davalı sıfatıyla yargılamada yer alması şeklinde tarif edilebilir[2]. Üçüncü kişilerin teşmil yoluyla davaya dâhil edilmesi bazı hallerde adil görünmekte ise de, doktrinde teşmilin gerek hakemlerin gerek mahkemelerin temkinli yaklaştıkları bir konu olduğu değerlendirilmektedir[3].
Sigortacının Halefiyeti
Tahkim anlaşmasının üçüncü kişilere teşmilinin söz konusu olduğu hallerden biri halefiyettir. Halefiyet genel anlamıyla, bir kimsenin başka birinin yerine geçmesi, bir kimseye ait hakların bir diğerine olduğu gibi intikal etmesi şeklinde tanımlanır. Sigortacının halefiyeti, rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle meydana gelen zararlar için sigorta ettirenin üçüncü bir şahsa karşı herhangi bir hukuki sebebe dayanarak sahip olduğu tazminat alacağı hakkının ödenen sigorta tazminatı miktarınca kanun icabı sigortacıya geçmesidir[4].
Türk hukukunda sigortacının halefiyeti Türk Ticaret Kanunu m. 1472’de düzenlenir. İlgili düzenleme uyarınca, sigorta kapsamında riziko gerçekleşmesinden doğan zarar sebebiyle sigortacı sigorta tazminatını ödediğinde sigorta ettirenin yerine geçer ve sigorta ettirenin gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal eder. Bu kapsamda halefiyetin konusu, sigortalının üçüncü kişiye karşı sahip olduğu talep hakkıdır. Sigortalının üçüncü kişiye karşı sahip olduğu bu hak, sigorta tazminatının ödenmesi ile ve bu nispette sigortacıya intikal eder. Bu itibarla sigortacının halefiyeti kanuni bir temlik olarak nitelendirilir[5].
Türk Hukukundaki Durum
Tahkim sözleşmesinin sigortacıya teşmili konusu, sigortalı ile zarar veren arasındaki sözleşmede bir tahkim şartının bulunması halinde gündeme gelir. Bu durumda; taraflar arasında uyuşmazlığın ortaya çıkmasının sigortacının halef sıfatıyla sigortalı ile zarar veren arasında yapılan tahkim anlaşmasına dayanıp dayanamadığının ve zarar verenin de sigortacı ile tahkime gitmekle yükümlü olup olmadığının belirlenmesi gerekir[6].
Tahkim anlaşmasının sigortacıya teşmili konusu, sıklıkla taşıma sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, sigortalı emtianın hasara uğraması sebebiyle ortaya çıkan ihtilaflarda gündeme gelir. Bu sebeple tahkim anlaşmasının sigortalıya teşmili konusunun, Yargıtay’ın pek çok kararında taşıma sözleşmesi ve konişmentoda yer alan tahkim anlaşmasının gönderilene teşmili ile birlikte değerlendirildiği görülür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (“HGK”) konu ile ilgili bir kararında; sigorta ettiren ile zarar veren arasında geçerli olan konişmentoda yer alan tahkim şartının, halefiyet ilkesi gereğince sigortacıya da teşmil edeceği içtihat edilmiştir[7]. Uyuşmazlık konusu olay deniz taşımasında emtiaların hasarlanmasından kaynaklanmıştır. Emtiada ortaya çıkan hasara ilişkin sigortalısına ödeme yapan sigorta şirketi, hasarla ilgili taşıyana karşı dava açmış, taşıyan ise taşıtan ile yapmış olduğu taşıma sözleşmesinde yer alan tahkim şartına dayanarak davanın reddedilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlığı inceleyen HGK, öncelikle taşıma ilişkisi kapsamında konişmentoda yer alan tahkim şartının 3. kişi konumundaki gönderilene teşmil edip etmeyeceğini değerlendirmiştir. Bu kapsamda, taşıyan ile gönderilen arasındaki hukuki münasebetlerde konişmentonun esas tutulacağını, konişmentoda taşıma sözleşmesindeki tahkim şartına atıfta bulunulduğunu ve gönderilenin, konişmentoyu ciro ile alıp ibraz etmek ve yükü teslim almakla konişmentonun şartları ile bağlanmış olduğunu belirtmiştir. Bu itibarla, gönderilenin tahkim şartı ile bağlı olduğunu ve tahkim şartının, gönderilenin halefi sıfatıyla sigorta şirketini de bağladığına hükmedilmiştir.
Deniz taşımasında emtiaların hasara uğramasından kaynaklanan bir başka uyuşmazlıkta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yukarıda sözü edilen HGK kararı ile uyumlu olarak, taşıyan tarafından düzenlenen konişmentoda yer alan tahkim şartının gönderilen için bağlayıcı olduğu gibi, halefiyet ilkesi uyarınca gönderilenin sigortacısı açısından da bağlayıcı olduğunu içtihat etmiştir[8].
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2017 tarihli bir karara[9] konu olayda, navlun sözleşmesine konu bir emtianın taşınmasına ilişkin, müşterek avarya alacağı iddiası ile emtiaların alıcısı konumundaki şirkete sigorta tazminatı ödeyerek alıcı şirketin haklarına halef olan sigortacıya karşı Türk mahkemeleri önünde dava açılmıştır. Yerel mahkeme, taşıma ilişkisi bakımından taşıyan ile alıcı arasında konişmento hükümlerinin esas alınacağını, konişmentoda yer alan tahkim anlaşmasının müşterek avarya açısından da geçerli olduğunu ve davalı sigortacının sigortalısına ödeme yapmakla halefiyet gereği sigortalısının yerine geçtiğini belirtmiştir. Bu kapsamda mahkeme, tahkim itirazını kabul ederek sigortacıya karşı açılmış olan davayı görevsizlik sebebiyle reddetmiştir. İlgili karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından onanmıştır.
Taşıma sırasında hasara uğrayan emtialara ilişkin, sigortalısının zararını karşılayan sigortacı tarafından taşıyana karşı açılan bir başka davada, tahkim şartının sigortacıya teşmili hususu değerlendirilmeden önce, tahkim şartının içeriğine yönelik bir değerlendirme yapıldı. Karara konu uyuşmazlıkta taşıyan taraf, konişmentoda yer alan tahkim şartını ileri sürerek, tahkim itirazında bulundu. Mahkeme konişmentoda kesin, açık ve tereddütsüz bir tahkim şartı bulunmadığı gibi konişmentoda açık ve kesin şekilde tarihi belirtilmek suretiyle çarter partiye yapılan bir atfın bulunmaması sebebiyle tahkim itirazına itibar edilemeyeceğine hükmetmiş, kararın ilgili bölümü Yargıtay tarafından onanmıştır[10].
Görüldüğü üzere Yargıtay’ın yukarıda bahsi geçen içtihatları, sigortalı ve zarar veren arasında geçerli olan tahkim şartının halefiyet kapsamında değerlendirildiği ve sigortacıyı bağladığı yönündedir[11].
Yargıtay kararlarında halefiyet ilkesi gereği, sigortacının, taşıma sözleşmesinde yer alan tahkim şartı ile bağlı olduğu sonucuna varılmakla birlikte; sigortacının zarar verenle ya da zarar verenin sigortacıyla tahkime gitme iradesinin bulunup bulunmadığı konusunun Yargıtay tarafından değerlendirilmemesi doktrinde eleştirilmektedir. Bu görüşe göre, taraflar arasında tahkime gitme yönündeki iradenin açıkça veya tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulması gerekir. Böyle bir iradenin bulunmaması durumunda, sırf halefiyet esasına binaen tahkim anlaşmasının sigortacıya teşmilinin mümkün olmadığı ifade edilmektedir[12].
Sonuç
Halefiyet ilkesi uyarınca, sigortalının üçüncü kişiye karşı sahip olduğu bu haklar, sigorta tazminatının ödenmesi ile ve bu nispette sigortacıya intikal eder. Sigortalı ile zarar veren arasındaki akdi ilişkide tahkim anlaşmasının mevcut olması halinde, söz konusu tahkim anlaşmasının sigortacı açısından geçerli ve bağlayıcı olup olmadığı hususu gündeme gelir. Doktrinde, tahkim iradesinin mevcudiyetinin incelenmemesinin eleştirilmesiyle birlikte, Yargıtay’ın; pek çok farklı içtihadında, sigortalı ile zarar veren arasında geçerli olan tahkim şartını halefiyet kapsamında değerlendirdiği ve tahkim şartının sigortacı açısından bağlayıcı ve geçerli olduğuna hükmettiği görülür.
[1] Oğuzman, Kemal / Öz, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2000, s.23.
[2] Köşgeroğlu, Şit, Banu, Yabancı Hakem Kararlarının Üçüncü Kişilere Karşı Teşmili, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XV, Y. 2011, Sa. 3, s.5.
[3] Esen, Emre, Uluslararası Ticari Tahkimde Tahkim Anlaşmasının Üçüncü Kişilere Teşmili, İstanbul, 2008, s. 85 vd.; Köşgeroğlu, s. 6.
[4] Omağ, Merih Kemal, Türk Hukukunda Sigortacının Kanuni Halefiyeti, İstanbul 2001, s. 35.
[5] Omağ, s.66.
[6] Esen, s. 195.
[7] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 1994/11-765 E., 1995/39 K., 1.2.1995 tarihli ilamı.
[8] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2004/189 E., 2004/ 9234 K. sayılı, 04.10.2004 tarihli ilamı. Aynı yönde, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 2016/8058 E., 2016/7446 K. sayılı, 26.09.2016 tarihli ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/12971 E. 2017/240 K., 12.01.2017 tarihli ilamı.
[9] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2016/3454 E. 2017/7240 K., 13.12.2017 tarihli ilamı.
[10] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2013/15039 E. 2014/17925 K. sayılı, 19.11.2014 tarihli ilamı.
[11] Esen, s. 198.
[12] Esen, s. 201-202.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun...
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...