7101 Sayılı Kanun ile Tahkim Yargılamasında Yapılan Değişiklikler
Devlet mahkemelerinin tahkim süreçlerine ilişkin önemli işlevleri bulunur. Bunlar mahkeme eliyle delil toplanması sürecinde olduğu gibi, tahkim sürecini destekleyici işlevler olabileceği gibi ve iptal davasında olduğu gibi, denetim niteliğinde işlevler olarak da karşımıza çıkabilir. Bu işlevlere ilişkin düzenlemeler, bir devletin tahkim mevzuatının tahkim dostu olup olmadığının belirlenmesinde önemli rol oynar.
7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun[1] (“Kanun”) ile Türk mahkemelerinin tahkim yargılamasına ilişkin yürüteceği davalarla ilgili önemli değişiklikler yapıldı. Bu bağlamda, iç tahkim ve milletlerarası tahkimi düzenleyen mevzuat hükümleri, birbirleriyle uyumlu hale getirildi. Ayrıca, güncel milletlerarası tahkim uygulamasını yansıtan hükümler benimsendi. Kanun ile yapılan bu değişiklikler, bu makalemizin konusunu oluşturuyor.
Genel Olarak
Öncelikle Kanun, temel olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na (“İİK”) önemli değişiklikler getirir. Bu makalemizde bu değişiklikler üzerinde ayrıntılı olarak durulmayacaksa da iflas erteleme kurumunun yürürlükten kaldırılması, konkordato kurumuna ilişkin hükümlerde düzenlemeye gidilmesi, İİK’nın 206. maddesinde düzenlenen alacaklıların öncelik sırasının değişmesi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinde düzenlenen gerçek ve tüzel kişilere yapılacak tebligatların elektronik yolla yapılması zorunluluğunun düzenlenmesi gibi önemli değişikliklere dikkat çekilebilir[2].
Kanun ile getirilen ve bu makalede ele alınacak önemli değişiklikler ise, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) tahkimi düzenleyen hükümlerine ilişkin değişikliklerdir.
MTK’daki Görevli Mahkemeye İlişkin Değişiklikler
Kanun ile yapılan önemli değişikliklerden biri, MTK’da yer alan iptal davasında görevli olan mahkemeye ilişkindir.
MTK’da yer alan değişiklikten önce, hakem kararının iptaline ilişkin davalarda görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesi olarak düzenlenmekteydi. Bu hükmün yanı sıra, 6545 sayılı Kanun[3] ile 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinde yapılan değişiklikle, MTK’ya göre yapılan tahkim yargılamasında, iptal davalarına ilişkin yargılamaların bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetle yürütülmesi ve sonuçlandırılması öngörülüyordu. Tüm bu düzenlemeler uyarınca, MTK’daki değişiklikten önce, iptal davalarında görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesi olarak düzenlenmekteydi.
Kanun ile MTK’nın 15. maddesinin A fıkrasının 1. bendine yapılan değişiklikle, MTK’nın 3. maddesi uyarınca[4] yetkili asliye hukuk mahkemesinin bulunduğu yer yönünden yetkili bölge adliye mahkemesi, iptal davalarında görevli mahkeme olarak belirlendi.
Bu yeni düzenleme uyarınca; MTK kapsamındaki tahkim kararlarına ilişkin iptal davaları, ilk derece mahkemesinde değil, bölge adliye mahkemelerinde görülecektir. Bu düzenlemenin, günümüz milletlerarası tahkim uygulaması ile uyum içinde olduğu söylenebilir. Gerçekten de, milletlerarası uygulamada, Fransa, İsviçre ve Almanya gibi ülkelerin tahkime ilişkin mevzuatlarında, iptal davalarının temyiz mahkemelerinde görüleceği şeklinde düzenlemeler vardır. Örneğin Fransa’da, hakem kararlarına karşı açılacak iptal davaları, hakem kararının verildiği yerdeki istinaf mahkemesi (Cour d’Appel) nezdinde görülür[5]. İsviçre’de ise, iptal davaları bakımından İsviçre Federal Mahkemesi görevlidir[6]. Almanya’da da, iptal davalarının da içinde bulunduğu tahkim sürecine ilişkin davalar, Yüksek Bölge Mahkemesi (Oberlandesgericht, OLG) tarafından sonuçlandırılır[7]. Almanya’da, yerel mahkemelerin tahkim sürecine ilişkin gerçekleştireceği yargılamalarda ikinci derece mahkemelerinin görevli olmasının nedeni, kural olarak ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilecek görevlerin tahkim sürecinde hakem heyeti tarafından gerçekleştiriliyor olmasıdır[8]. Böylece, devlet mahkemeleri tarafından görülecek davaların daha hızlı ve etkin bir şekilde görülmesi mümkün olur.
Bu açıklamalarımız uyarınca, MTK’ya tabi olan hakem kararlarının iptaline ilişkin davalarda bölge adliye mahkemelerinin görevli olması yerinde bir düzenleme olarak karşılanmalıdır.
MTK Kapsamında İptal Davalarına İlişkin Verilen Kararlara Karşı Kanun Yolu
Kanun ile MTK’nın 15. maddesinin A fıkrasının 7. bendinde yapılan değişiklik uyarınca, iptal davası hakkında verilen kararlara karşı, HMK hükümlerine göre temyiz yoluna başvurulabilir. Değişiklikten önceki düzenlemeye göre, iptal davası hakkında verilen kararlara karşı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (“HUMK”) hükümlerine göre temyiz yolu açık olmakla birlikte, karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği düzenlenmekteydi.
Bilindiği üzere bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile birlikte, HUMK’nun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması son buldu. Kanun ile MTK’ya yapılan değişikliklerde, HMK’da kanun yolu olarak karar düzeltme yoluna yer verilmemiş olması dikkate alındı ve buna göre, temyiz yoluna başvurulabileceği açıklığa kavuşturuldu.
MTK Kapsamında Uyuşmazlığın Konusuna Göre Görevli Mahkeme
Yine Kanunla MTK’ya eklenen yeni bir hüküm ile, MTK’da asliye hukuk mahkemesine verilen görev ve yetkilerin, uyuşmazlığın konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi tarafından kullanılacağı açıklığa kavuşturuldu. Bu düzenlemenin, bölge idare mahkemelerinin görev alanına dahil olan iptal davaları dışında kalan görev ve yetkiler bakımından kullanılacağına dikkat edilmelidir. Buna göre, tahkim şartına ilişkin itirazlar, hakemlerin seçimi ya da reddine yönelik davalar, delillerin toplanması için mahkemeden yardım talebi, tahkim süresinin uzatılması talebine yönelik davalar asliye hukuk veya asliye ticaret davalarının görev alanında değerlendirilir.
Kanun ile HMK’da Yapılan Değişiklikler
Kanun ile HMK’nın tahkime ilişkin hükümlerinde de önemli değişiklikler yapıldı. Öncelikle, HMK m. 410’da yapılan değişiklikle, tahkim yargılamasında mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme, konusuna göre tahkim yeri asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi olarak belirlendi. Değişiklikten önce bu hüküm, görevli ve yetkili mahkemeyi bölge adliye mahkemesi olarak düzenlemekteydi.
Kanun ile getirilen bir diğer değişiklik, HMK hükümlerine tabi olan hakem kararlarına karşı açılacak iptal davalarına ilişkin olarak, HMK m. 439/1 uyarınca, iptal davasının, tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde açılacağını düzenlemesidir. Değişiklikten önce bu madde, iptal davasının tahkim yerindeki mahkemede açılacağını düzenlemekteydi.
Bu değişikliklerle HMK hükümlerinin de MTK ile paralel hale getirildiği görülür. Kanun ile tahkim sürecine ilişkin olarak Türk mahkemeleri tarafından verilebilecek kararlara ilişkin görevli mahkeme; tıpkı MTK’da yer alan düzenleme gibi, uyuşmazlığın niteliğine göre asliye hukuk ya da asliye ticaret mahkemesidir. İptal davaları ise bu kuralın istisnası niteliğinde olup, iptal davaları bakımından görevli mahkeme, bölge adliye mahkemeleridir.
Sonuç
Kanun ile MTK ve HMK’nın tahkim yargılamasını düzenleyen hükümlerinde yapılan değişikliklerle, bu iki kanundaki düzenlemeler paralel hale getirildi. Her iki kanun uyarınca gerçekleştirilecek tahkim yargılamalarında, iptal davalarında görevli mahkeme, bölge idare mahkemesidir. İptal davası dışında kalan dava ve işlerde ise, uyuşmazlığın konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. İptal davalarının ilk derece mahkemeleri yerine bölge adliye mahkemelerinde görülmesine dair düzenleme, konu ile ilgili milletlerarası uygulama ile uyum içindedir. Bu düzenlemelerin, Türk tahkim mevzuatının daha tahkim dostu hale gelmesine katkı sağlayacağı tartışmasızdır.
[1] İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Resmi Gazete (RG), No. 30361, 15.03.2018.
[2] Kanun ile yapılan önemli değişikliklere ilişkin bilgi notu için bkz. http://www.erdem-erdem.av.tr/mailing/icra-ve-iflas-kanunu-ve-bazi-kanunlarda-degisiklik-yapilmasi-hakkinda-7101-sayili-kanun/ (Erişim tarihi: Mart 2018).
[3] 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, RG, No. 29044, 28.06.2014.
[4] MTK’nın 3. maddesi uyarınca, MTK’da mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde davalının yerleşim yeri veya olağan oturma yeri ya da işyerinin bulunduğu asliye hukuk mahkemesi; davalının Türkiye’de yerleşim yeri, olağan oturma yeri veya işyeri yoksa İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi görevli ve yetkilidir.
[5] Fransız Medeni Usul Kanunu (Code de Procédure Civile), m. 1519, https://www.legifrance.gouv.fr/affichCode.do;jsessionid=82970190322B23ADA21851631E3097A5.tplgfr23s_1?idSectionTA=LEGISCTA000023427652&cidTexte=LEGITEXT000006070716&dateTexte=20180404 (Erişim tarihi: Mart 2018).
[6] Federal Milletlerarası Özel Hukuk Kanunu (Federal Statute on Private International Law), m. 191, https://www.swissarbitration.org/files/34/Swiss%20International%20Arbitration%20Law/IPRG_english.pdf (Erişim tarihi: Mart 2018).
[7] Alman Medeni Usul Kanunu (Zivilprozessordnung, ZPO), m. 1062, (Erişim tarihi: Mart 2018).
[8] Karl-Heinz Bockstiegel, Stefan Kröll, Patricia Nacimiento, Arbtration in Germany: The Model Law in Practice (Second Edition), s. 18, dn. 69, http://www.kluwerarbitration.com (Erişim tarihi: Mart 2018).
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
ICC Tahkim ve ADR Komisyonu (“Komisyon”), olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve tüm paydaşların ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm (“ADR”) mekanizmalarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla yeni bir rehber ve rapor yayımladı. Uyuşmazlıkların Etkin Yönetimi Rehberi, en uygun...
Birleşme ve Devralmalar (“M&A”), şirketlerin veya varlıkların birleşme, devralma, varlık satın alma veya yönetimin devralması gibi çeşitli finansal işlemler yoluyla yeniden yapılandırılmasını ifade eder. Bu Hukuk Postası Makalesi, hakem heyetleri önüne gelen M&A uyuşmazlıklarını ele alır.
Tahkim uygulaması çerçevesinde esasa girme yasağı (revision au fond) mahkemelerin bir hakem kararını incelerken uyuşmazlığın esasına dair bir inceleme yapmayacakları anlamını taşır. Bu yasak en temelde iptal davaları ile tenfiz süreçlerinde karşımıza çıkar. Bir hakem kararına karşı başvurulabilecek tek kanun...
Türk hukukunda taraflar, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri haklarla ilgili olarak doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların hakemler tarafından çözülmesi konusunda anlaşma yapabilir. Bununla birlikte, taşınmazın aynına ilişkin haklar ile iflas hukuku, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar gibi...
4 Eylül 2020 tarihinde, Milletlerarası Ticari Tahkim Konseyi (“ICCA”) çatısı altında bir çalışma grubu “Milletlerarası Tahkimde Fiziki Duruşma Hakkı Mevcut Mudur?” başlıklı bir araştırma projesine başladı. Covid-19 salgını nedeniyle birçok tahkim duruşması çevrimiçi olarak gerçekleştirildi...
Dubai Uluslararası Tahkim Merkezi, 25 Şubat 2022 tarihinde tahkim kurallarını değiştirdi. 2022 Tahkim Kuralları 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı ve 21 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Kurallar 21 Mart 2022’den sonra yapılan tahkim davalarına uygulanır, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde tahkim...
Achmea’nın AB-içi yatırım uyuşmazlıklarında doğurduğu tartışma katlanarak devam ediyor. Son olarak Paris İstinaf Mahkemesi, Polonya aleyhine sonuçlanan yatırım tahkimlerinde verilen hakem kararlarının Achmea gözetilerek iptaline hükmetti...
Türk hukukunda hakem kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu, iptal davası olarak düzenlenir. Yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği tahkim yargılamalarında 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uygulama alanı...
Bilindiği üzere Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bir kararı sonrasında AB-içi uyuşmazlıkların tahkimde görülmesi ve özellikle Enerji Şartı Anlaşması (“EŞA”) altında tahkim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır...
Şirketler hukukunda tahkim uygulaması tahkime elverişlilik konusu başta gelmek üzere birçok açıdan tartışmalı unsurlar barındırır. Bu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunun kabul edildiği hukuk sistemlerinde dahi esas sözleşmeye tahkim şartının konulup konulamayacağı...
Yargılama süreçlerine doğrudan etkisi olan teknoloji kullanımındaki büyük artış tahkim için de yararlı oldu. Özellikle dijitalleşme ile tahkim yargılamasının şekli, tarafların gereksinimlerini de dikkate alarak, zaman ve maliyet verimliliğini arttıracak şekilde değişti. Bu doğrultuda ve COVID-19 pandemisine önlem...
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 6 Mart 2018 tarihinde oldukça tartışmalı bir karara imza attı.[1] 1991 tarihli Hollanda-Slovakya İkili Yatırım Anlaşması’nda yer alan tahkim klozunun Avrupa Birliği (“AB”) hukukuna aykırılığına hükmedilen Achmea kararı, yatırım tahkiminde uzun soluklu tartışmaları beraberinde...