İş Sözleşmesi Devam Ederken İmzalanan İbranamenin Geçersizliği
İbra, borcun özel sona erme sebeplerinden biri olup, alacaklının alacak haklarından vazgeçmesi suretiyle borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. İş hukukunda ibranameler, genellikle işçinin borçlu olan işverenden herhangi bir işçilik alacağı kalmadığını gösteren belge olup; geçerli olabilmesi için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 420. Maddesinin 2. fıkrasında belirtilen özellikleri taşıması gereklidir.[1]
Yargıtay önüne gelen birçok uyuşmazlıkta, işçi ile işveren arasındaki iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerliliği hususunu incelemiştir. Bu çalışmada da ibranamenin tanımına, kanuni düzenlenmelerine ve şartlarına değinilecek, daha sonra arasındaki iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerliliği hakkındaki Yargıtay içtihatlarına yer verilecektir.
İbra Sözleşmesinin Tanımı ve Geçerlilik Şartları
İbra borcu sona erdiren nedenlerden biridir. İbra sözleşmesi, tarafların aralarında mevcut bir borcu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmaya ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasına yönelik sözleşme olarak tanımlanır.[2]
İş hukuku uygulamalarında da genişçe yer bulan ibra sözleşmesi hakkında, Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu"nda ibraya ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmaz. TBK yürürlüğe girene değin, ibra sözleşmeleri ile ilgili uygulamada ortaya çıkan uyuşmazlıklarda, Yargıtay içtihatları doğrultusunda karar verilmekteydi. TBK’nın yürürlüğe girmesi ve ibra sözleşmesinin kanunen düzenlenmesi ile birlikte, ibra sözleşmesinin hukuki dayanağı genel olarak TBK m.132 olup; işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan işçilik alacaklarına ilişkin TBK m. 420 (2) hükmü uygulanmaya başlanmıştır.
Buna göre, işçinin işverenden olan alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin öncelikle yazılı olması, ibra konusu alacakların türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Ayrıca, ibra tarihi itibarıyla iş sözleşmesinin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş olması gereklidir. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin hükümsüzlükle maluldür.[3]
İş İlişkisi Devam Ederken İmzalanan İbra Sözleşmesinin Geçerliliği
İş ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulan ibra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, iş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve yıllar içerisinde, özellikle TBK yürürlüğe girene değin, ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.
TBK m. 420’ye göre ibra tarihi itibarıyla iş sözleşmesinin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık süre geçtikten sonra imzalanmayan ibra sözleşmesi kesin hükümsüzdür. TBK m. 420 ile bu hususun geçerlilik koşulu olarak düzenlenmesiyle beraber, ibra sözleşmelerindeki tarih ibaresi de önemli hale gelmiştir. Bu kapsamda Yargıtay da önüne gelen birçok uyuşmazlıkta, işçi ile işveren arasındaki iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerliliği hususunu incelemiş ve böyle ibranamelerin geçersiz olduğunu değerlendirmiştir.[4]
Yargıtay içtihatlarında, iş sözleşmesinin tarafı olan işçinin emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin ettiğini; bu çerçevede bir işçinin herhangi bir neden olmaksızın özellikle tam ifa olmadığı halde işvereni ibra etmesi ve borcu sona erdirmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğini değerlendirir. İşçilik alacaklarının önemi dolayısıyla, iş hukukunda ibra sözleşmelerinin dar yorumlanması gerekir. Bundan hareketle Yargıtay işverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedenini ifa olarak kabul eder. İşçilik alacaklarına dair işverenin borcunun ifa ile sona ermesi dışında ibranın borcu sona erdiren bir neden olarak kabul edilmemesi gerektiği de belirtilir. Bu nedenle borcu sona erdiren hallerden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmesi gerektiği değerlendirilir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu Yargıtay’ın Hukuk Genel Kurulu’nun güncel kararlarından 2016/9-2174 E. ve 2021/36 K. sayılı kararı ile de bir kez daha ortaya konmuştur.[5] YHGK, iş ilişkisinin devam ettiği süre boyunca işçi tamamen işverene bağımlı durumda olduğunu belirmiştir. Her ne kadar iş güvencesi hükümleri geçerliliğini korusa da iş sözleşmesinin devam ettiği sürede işçinin, iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş olduğu kabul edilmekte, bu nedenle iş ilişkisi devam ederken imza edilen ibranameler geçersiz olarak değerlendirilir.
Sonuç
İş hukuku uygulamalarında son derecede önemli bir yere sahip olan ibra sözleşmelerinin geçerlilik şartları TBK’nın yürürlüğe girmesiyle normatif olarak yasayla düzenlenmiştir. İbraname veya ibra sözleşmelerinin zaman unsurunun doğru şekilde uygulanması, ibranamenin geçerliliği açısından büyük önemi haizdir. Hem TBK m. 420 (2) uyarınca açıkça ortaya konduğu, hem de Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, iş sözleşmesi devam ederken işçiden alınan ibranameler geçersizdir.
[1] Süzek, Sarper: İş Hukuku, 11. Baskı, 2015 s.797
[2] Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. Bası, 2019, s.1421
[3] 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 420 (2)
[4] Yargıtay HGK 2018/22-169 E., 2021/872 K., 29.6.2021 T. ( ) ; Yargıtay HGK 2016/9-2174 E., 2021/36 K., 4.2.2021 T. ( ); Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/4990 E., 2021/2589 K., 27.1.2021 T. ( ); Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/30434 E., 2020/8780 K., 6.7.2020 T. ()
[5] https://lib.kazanci.com.tr/kho3/ibb/files/hgk-2016-9-2174.htm
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
İşçi ve işveren arasındaki iş ilişkileri diğer tüm sözleşmesel ilişkilerde olduğu gibi çeşitli sebeplerle sona erebilir. İş sözleşmeleri tarafların karşılıklı anlaşması yoluyla feshedilebileceği gibi işçi veya işverenin iş sözleşmesini tek taraflı feshi yoluyla yani bozucu yenilik doğuran hakkın kullanımıyla da...
Günümüzde pek çok iş sözleşmesinde, işveren tarafından tahsis edilen bilgisayar, kurumsal e-posta hesabı ve telefon gibi araçların kullanımı sınırlandırılır ve işverenin bunlar üzerindeki denetleme hakkı düzenlenir. İşveren, bu yönde bir denetim ve gözetim yetkisini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 399...
İşe iade davası açma hakkı, 4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer alan (“İş Kanunu”) ve işçi lehine yaratılan, işveren tarafından keyfi veya geçerli bir sebebe dayanmadan fesih yapılmasını önlemeyi amaçlayan iş güvencesi düzenlemelerinden biridir. Bu hak, İş Kanunu’nun 18. ve devamı maddelerinde düzenlenir...
İş ilişkisinin doğası gereği mevcut olan işverenin hâkim durumu, işçinin bağımlılık unsuru ve iş görme borcu, işverenin yönetim hakkının temellerini oluşturur. Yönetim hakkı, yasalara, iş akdine ve varsa toplu iş sözleşmesine aykırı olmamak kaydıyla, işverenin vereceği talimatlar ile...
Rekabet yasağı, çalışanın iş sözleşmesinin sona ermesinin ardından belirli bir süre boyunca eski işvereniyle aynı faaliyet alanında kendi veya başkası adına rekabet etmesini yasaklayan bir yükümlülüktür. Rekabet yasağı sözleşmesi ile işveren, çalışanın işyerindeki...
4857 Sayılı İş Kanunu’na (İş Kanunu) göre işveren tarafından iş sözleşmesinin geçerli bir nedene dayanmadan feshedilmesi doğrudan feshin geçersizliği anlamına gelmemektedir. İşçinin İş Kanunu’nda yazılı şartları sağlayarak işe iade davası açması sonucu davanın işçi lehine sonuçlanması halinde...