Yargıtay Kararları Işığında İşverenlerin İş Sağlığı ve Güvenliğinden Doğan Sorumlulukları
Ülkemizde iş hukuku, “işçiyi koruyan hukuk” olarak anılmakta olsa da aslında iş hukuku, işverenlerden sadece kayıtlarını mevzuata ve içtihatlara uygun tutmasını, mevzuata ve içtihatlara uygun hareket etmesini ve bu hususları belgelerle kanıtlamasını aramaktadır. Fakat bazı davranışların kanıtlanması oldukça güçtür. Bu kapsamda ispatlanması en güç olan sorumluluklardan biri, belki de işverenin işçiyi gözetme borcunu yerine getirdiğinin, meydana gelen iş kazası ya da meslek hastalığından sorumluluğunun olmadığının ispatlanmasıdır. Bu makalede işverenlerin iş sağlığı ve güvenliğini sağlaması konusuna değinilecek olup, Yargıtay kararları ışığında işverenlerin hukuki ve cezai sorumlulukları ele alınacaktır[1].
Yasal Düzenlemeler
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (“İSGK”) ve İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’nin (“Yönetmelik”) yürürlüğe girmesiyle Türkiye’de yeni bir dönem başladı. Bu düzenlemeleri; Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, Geçici veya Belirli Süreli İşlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik, İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik, İşyerlerinde İşin Durdurulmasına Dair Yönetmelik, İşyerlerinde İşveren veya İşveren Vekili Tarafından Yürütülecek İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerine İlişkin Yönetmelik, Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği izledi. Avrupa Birliği ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün normları dikkate alınarak yapılan bu düzenlemeler, birçok yeniliği beraberinde getirdi[2].
İşverenin İş sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Yükümlülükleri
İşveren, çalıştırdığı işçinin beden ve ruh tamlığını korumak için yararlı her önlemi amaca uygun biçimde almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, kişisel koruyucu donanım temin etmek ve kullanılmasını sağlamak, acil durum planı hazırlamak, alınan önlemleri uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdür. Ayrıca işverenin, işin yapılmasıyla ve iş güvenliğiyle ilgili olarak işçilerini, alt işçileri ve geçici işçileri eğitmesi, onları yeterli ve yararlı bir şekilde bilgilendirmesi, işin yapılması esnasında kazaya sebebiyet verme ihtimali olan tehlikeleri ve riskleri detaylı bir şekilde analiz etmesi, işin görülmesi esnasında işçilerini denetlemesi ve mevzuat gereği istihdamı zorunlu kişileri çalıştırması gerekir. Aksi takdirde, tazminat sorumluluğunun yanı sıra İSGK m. 26 uyarınca idari para cezası ve/veya işin durdurulması yaptırımı ile karşı karşıya kalır.
Alınması gereken tedbirlerin sınırı, hakkaniyete göre belirlenebilen makul bir düzey değil; aklın, ilmin, fen ve tekniğin mümkün kıldığı her türlü korumadır. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. Bu önlemler konusunda işveren iş yerini yeni açması sebebiyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer iş yerlerinde başka iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz[3]. Böylelikle işverenler, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştıkları takdirde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin gerekmeyeceği düşüncesiyle bu tedbirleri almaktan kaçınamazlar[4].
İşverenlerin Hukuki Sorumluluğu
Ulusal ve uluslararası mevzuat, iş sağlığı ve güvenliğinden kaynaklanan sorumluluğu öncelikle işverene yükler. Bu kapsamda işverenlerin sorumluluk alanı oldukça geniştir. İşverenin yanı sıra, işveren vekili, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının da hukuki sorumlulukları bulunur, fakat Yönetmelik m. 5.6 uyarınca iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütmek üzere işyerinden personel görevlendirmek veya bu konudaki yetkilerini ortak sağlık ve güvenlik birimlerine (OSGB) devretmek, işvereni bu hizmetlere ilişkin yükümlülüklerinden kurtarmaz.
İşçi bedeni ve/veya ruhi olarak zarar görmesi halinde, uğradığı ve SGK tarafından karşılanmayan zararlarının tazminini işverenden isteyebilir. İşçinin ölümü halinde ise işçinin yakınlarının destekten yoksun kalma ve manevi tazminat isteme hakkı bulunur. Ayrıca SGK da sigortalı ve hak sahiplerine yaptığı sigorta yardımlarını işverene rücu edebilir[5].
Diğer yandan işverenlerin hukuki sorumluluğunun dayanağı ve kapsamı tartışmalıdır. İşverenin sorumluluğunun kusur sorumluluğu mu, yoksa kusursuz sorumluluk mu olduğu konusunda Yargıtay’ın çelişkili kararları ve doktrinde görüş aykırılığı bulunur[6]. Bu nedenle her somut olayı kendi koşulları, işyerinde yapılan işin nitelikleri ve riskleri çerçevesinde değerlendirmeli ve bu konularda genelleme yapmaktan kaçınılmalıdır.
İşverenin Kusur Sorumluluğu
Yargıtay’ın son dönem kararları uyarınca, işverenin iş sağlığı ve güvenliğinden doğan sorumluluğunun hukuksal temeli ve niteliği kusura dayalıdır ve bu kapsamda kusur, işverenin kendisi için getirilen yükümlülüklere aykırı davranmasını ifade eder[7]. Fakat işveren, sadece mevzuatta yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere uygun olan tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. Dolayısıyla bu denli geniş çaplı önlemlerin alınmaması ve işverenin bu konuda titiz davranmaması kusur olarak görülmekte olup meydana gelen zararın işveren tarafından karşılanması gerekir[8].
İşverenin Kusursuz Sorumluluğu
Adam Çalıştıranın Sorumluluğu
İşçinin zarar görmesine neden olan etken, işverenin başka bir işçisi ise, işverenin Türk Borçlar Kanunu m. 66 çerçevesinde, adam çalıştıranın sorumluluğundan kaynaklanan yükümlülüğü bulunur[9].
Tehlike Sorumluluğu
Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, işveren bu zarardan sorumludur. Türk Borçlar Kanunu m. 71 uyarınca bir işletmenin; mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde bulundurulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletme olduğu kabul edilir.
Tehlike sorumluluğu, en ağır kusursuz sorumluluk halidir. Yargıtay kararlarına göre; işveren her türlü özen borcunu yerine getirmiş olsa dahi meydana gelen kazadan dolayı sorumluluktan kurtulma olanağı yoktur. Fakat belirtmek gerekir ki, zarar işletmeye özgü bir tehlikeden doğmamış, yani araya giren bir başka nedenden dolayı meydana gelmişse, işyerinin işletilmesi veya bundan doğan tehlikeler ile zarar arasında uygun bir illiyet bağı bulunmuyor demektir ve işverenin sorumluluğundan söz edilemez[10].
İlliyet Bağı
Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. İlliyet bağının kesildiğinin ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir[11]. Diğer bir yandan denilebilir ki, işvereni zarar verici olay sebebiyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmaller ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir[12].
Kaçınılmazlık İlkesi
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 21 uyarınca, işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallar gereğince alınacak tüm önlemlere rağmen, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesi durumudur. İşveren alınması gerekli herhangi bir önlemi almamış ise olayın kaçınılmazlığından söz edilemez.
Kaçınılmazlığın unsurları, i) irade dışında meydana gelen olay, ii) davranış kuralının veya sözleşme borcunun ihlali, iii) illiyet bağının bulunması, iv) olayın önlenemezliğidir.
Önlenemezlik unsuru, alınabilinecek tüm tedbirler alınmış olunsa dahi bir davranışın veya sözleşmeden doğan bir borcun ihlalinin ifadesidir. Yani olay önlenemez olmasına rağmen bir davranış kuralına ya da sözleşmeden doğan borca aykırılık önlenebiliyorsa artık kaçınılmazlıktan söz etme imkanı yoktur. Örneğin, bir inşaat işçisinin duvara beton çivisi çakarken çivinin başının kırılıp gözüne zarar vermesi olayında çivinin kırılması irade dışı ve önlenemez bir olay olmakla birlikte kırılan bu çivinin işçinin gözüne kaçması önlenemez bir olay değildir zira çalışma esnasında gözlük kullanılarak bu neticenin önüne geçilebilir. O halde böylesi bir durumda olayın önlenemezliğinden bahisle kaçınılmazlıktan bahsetme imkanı yoktur[13]. Bu kapsamda bilimsel ve teknolojik gelişmeler önlenemez olayların önlenmesi olanağını sağlar.
İşverenin Cezai sorumluluğu
İşverenin iş kazalarından cezai sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanır. Cezai sorumluluktan bahsedebilmek için işverenin kusurlu davranışı olması gerekir. İş kazalarından sorumluluk; Ceza Hukukunda “cezaların kişiselliği” ilkesi sebebiyle, önlem almakta ihmali olan gerçek kişiye ait olacaktır, tüzel kişilerin cezai sorumluluğu bulunmaz. İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almakla yükümlü kişi şirket iç yönergesi ile belirlenebilir. Yetkili kişilerin, tüm sorumluluklarını yerine getirdiklerinde; örneğin gerekli eğitimleri verdiklerinde, gerekli kişisel koruyucu donanımı teslim ettiklerinde, işin yapıldığı sırada bu ekipmanların kullanılmasını hatırlattıkları ve bu önlemlerin alındığına dair yazılı delil sunabildikleri takdirde cezai sorumlulukları olmaz. Ancak, yetkili kişilerin aykırı davranışları tespit edilirse hürriyeti bağlayıcı cezalarla dahi karşılaşmaları mümkündür.
Sonuç
İşverenin bilim ve teknolojiyi takip etmesi, araştırma yapması, işyerinin iştigal alanına uygun olan her türlü önlemi alması, kendisini sürekli geliştirmesi ve bu konudaki her aksiyonunu belgelerle kanıtlayabilmesi gerekir. Aksi takdirde, olası zararlarda ilk başvurulan kişi kendileri olacaktır ve hukuki, idari ve cezai olmak üzere sorumlulukları oldukça geniştir. TUİSAG’ın verilerine göre 2016 yılında[14] 286.68 kişi iş kazası geçirdi ve 597 kişi meslek hastalığına yakalandı. Bu sayı ancak bilinçli işverenlerin alacağı tedbirler ve uygulayacakları politikalar sayesinde azaltılabilir.
[1] Alper Uzun, İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Yükümlülükleri, Erdem&Erdem Hukuk Postası, Mart 2011, http://www.erdem-erdem.av.tr/yayinlar/hukuk-postasi/isverenin-is-sagligi-ve-guvenligine-iliskin-yukumlulukleri/ (Erişim Tarihi: 02.03.2018).
[2] Alper Uzun, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Amacı, Erdem&Erdem Hukuk Postası, Haziran 2012 http://www.erdem-erdem.av.tr/yayinlar/hukuk-postasi/is-sagligi-ve-guvenligi-kanunu-ve-amaci/ (Erişim Tarihi: 02.03.2018).
[3] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 24.03.2016 tarih, 2016/4174 E. ve 2016/5185 K. sayılı ilamı.
[4] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 16.02.2015 tarih, 2014/23286 E. ve 2015/2550 K. sayılı ilamı.
[5] Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer, İş Güvenliği ve Sağlığı Hukuku, Ankara, 2018.
[6] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih, 2013/21-102 E. ve 2013/1456 K. sayılı ilamı.
[8] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 12.02.2015 tarih, 2014/10603 E. ve 2015/2375 K. ve 24.03.2016 tarih, 2016/4174 E. ve 2016/5185 K. sayılı ilamları.
[9] Doç. Dr. H. Murat Develioğlu, Adam Çalıştıranın Sorumluluğu ile İlgili Tbk m. 66’ya Eklenen Organizasyon Sorumluluğu, Erdem&Erdem Hukuk Postası, Temmuz 2016 http://www.erdem-erdem.av.tr/yayinlar/hukuk-postasi/adam-calistiranin-sorumlulugu-ile-ilgili-tbk-m-66ya-eklenen-organizasyon-sorumlulugu/ (Erişim Tarihi: 02.03.2018).
[13] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 16.02.2015 tarih, 2014/21190 E. ve 2015/2544 K. sayılı ilamı.
[14] TÜİSAG, Yıllık İş Kazaları İstatistikleri, https://tuisag.com/yillik-is-kazalari-istatistikleri/ (Erişim Tarihi: 02.03.2018).
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.