Ayrıca, ortada bir muvazaalı bir temlik işlemi varsa, bu muvazaayı
temlik işleminin temlik edilen alacağın borçlusunun da ileri sürmesi
mümkündür
1
. Fakat BK m. 18/2’nin örnek olaydaki gibi yanlış algılan-
ması ve uygulaması sonucunda bu imkan da ortadan kalkmaktadır.
Söz konusu maddelerin uygulanması doktrinde de örneklerle açık-
lanmaktadır:
“BK. m. 18 f.2’de öngörülen hal şudur:
B, A’nın kredisini yükseltmek için bir borç senedi düzenliyor.
Fakat A, emniyeti kötüye kullanarak muvazaalı alacağı C’ye
temlik ediyor. B, A ile arasındaki borç münasebetinin muvaza-
adan ibaret olduğundan haberi olmayan C, alacağı temellük
eden sıfatı ile borçludan tediye talebinde bulunursa, borçlu B
iyiniyetli C’ye BK. md.18/2 gereğince muvazaa iddiası ileri
sürülemeyecektir.”
2
“
Örnek olarak, A ve B aralarında muvazaalı bir satış sözleş-
mesi yapmışlardır, B sözde borcu için A’ ya satış sebebiyle
100.000.000 lira borçlu olduğuna dair imzalı bir senet vermiş
ve A bu senedi Ü’ ye göstererek geçersiz alacağı ona temlik et-
mişse; B bu senede güvenen Ü’ ye karşı muvazaa iddiasında
bulunarak ödeme yapmaktan kaçınamayacaktır.”
3
Sonuç
Görüldüğü üzere, basit olarak görülen bir kanun maddesi, somut
olayın farklılaşması sonucu yanlış uygulanmaya müsait bir hale gel-
mektedir. Bu şekilde bir yanlış uygulamanın sonucunda ise ilgili mad-
de konu, kişi ve amaç bakımından tamamen aksi sonuçlara yol açabil-
mektedir.
BORÇLAR HUKUKU
253
1
Von TUHR, Andreas
; Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Yargıtay Yayınları No.15, Ankara
1983, sf. 274.
2
Esener, Turhan
; Borçlar Hukuku – I, Akitlerin Kuruluşu ve Geçerliliği, Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Yayınları No. 246, Ankara 1969, sf. 104-105.
3
Oğuzman, Kemal/Öz, Turgut
, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2011, sf. 139.