Previous Page  214 / 440 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 214 / 440 Next Page
Page Background

HUKUK POSTASI 2011

200

tanınmamış olduğundan, garantör alacaklıya karşı bu savunma ge-

rekçelerini ileri süremeyecektir.

c) Tazmin Hakkı:

Kefil, asıl borçluya karşı, alacaklıya ifa ettiği borç

ile sınırlı olmak şartıyla, alacaklının haklarına halef olmaktadır.

Dolayısıyla, BK’nın 496. maddesi ile de belirtildiği üzere,

kefil

eda ettiği şey nispetinde alacaklının haklarında, ona halef olur”.

Diğer taraftan, bu hak garantöre tanınmamıştır ve garantör asıl

borçluya karşı halefiyetten kaynaklanan bir tazmin iddiası ileri sü-

remeyecektir.

d) Garantörün Menfaatleri:

Garanti sözleşmesinin diğer bir ayırt

edici özelliği, garantörün garantör olarak taahhüt altına girmesi

karşılığında bir menfaat elde ediyor olması gerekliliğidir. Türk

doktrinine göre, (doğrudan veya dolaylı) bir menfaatin varlığı, bir

sözleşmenin garanti sözleşmesi mi yoksa kefalet sözleşmesi mi

olduğunun belirlenmesi bakımından en önemli belirleyici kriter-

lerden bir tanesidir. Eğer üçüncü şahsın iki taraf arasındaki temel

borç ilişkisinin ifasından hiçbir şekilde menfaat elde etmiyor ise,

bu takdirde üçüncü kişinin taahhüdünü yerine getirme edimi kefa-

let sözleşmesi olarak nitelendirilmektedir.

Sonuç

Yukarıda ayrıntılı olarak ele alındığı üzere, YBK’da kefalet konu-

sunda yapılan değişikliklere bakıldığında, kefilin daha fazla korunması

yönünde düzenlemeler yapıldığı görülmektedir.

Ayrıca, uygulamada çok önemli yankıları olacak eşin rızası, şekil

şartları gibi hükümlerin diğer teminat sözleşmelerine de uygulanacak ol-

ması birçok durumda sözleşme serbestîsini ve tarafların iradesini oldukça

sınırlandıracaktır. YBK ile ilgili doktrinde

“sözleşme yapanlar arasın-

da özellikle belli bir tarafı tutmak, kayırmak, amacı”

güttüğü yönündeki

eleştiri

7

6

bu bakımdan kefalet ve diğer teminat sözleşmeleri bakımından

da haklı çıkmaktadır.

6 

Başpınar, Veysel

: “Hukuk Tekniği Açısından Türk Borçlar Kanunu Tasarısının Değerlendi-

rilmesi”, Ali Naim İnan’a Armağan, Anakara, 2009,s.220-221.