BORÇLAR HUKUKU
197
Bu sebeple, YBK’nın müteselsil kefalete ilişkin 586. maddesinde;
“
Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir
ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip
etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir.
Ancak, bunun için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması
veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye
alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. ...
”
5
4
düzenlemesine yer verilmiştir.
Dolayısıyla buna göre, alacaklının doğrudan müteselsil kefile başvu-
rabilmesi için öncelikle esas borçlunun ifada gecikmiş olması ön şartının
gerçekleşmesi aranacaktır. Bu şartın varlığı tek başına yeterli değildir.
Bununla birlikte, borçlunun açıkça ödeme güçlüğü içerisinde olması ya
da esas borçluya gönderilen ihtarın sonuçsuz kalması hallerinden en az
birisinin de varlığı gerekmektedir.
Kefaletin Sona Ermesi ve Kefaletten Dönme
YBK’nın 598. maddesi uyarınca; gerçek kişi bir kefil tarafından ke-
falet verilmiş ise, işbu kefalet süresiz olarak verilmiş olsa dahi, her halde
kefalet sözleşmesinin imzalanmasından itibaren on yıllık sürenin geçme-
si ile kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu süre kefilin onayı ile en fazla
on yıl uzatılabilecektir ancak bu uzatmanın en erken sözleşmenin sona
ermesinden bir yıl önce yapılması gerekmektedir.
Yukarıdaki sona erme hallerine ek olarak, YBK’nın 599. maddesi
BK’da düzenlenmeyen bir müesseseyi; kefaletten dönmeyi, düzenlemek-
tedir. İşbu madde uyarınca, gelecekte doğacak bir borca kefalet halinde,
borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşme-
sinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali duru-
munun, kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü
4
Tasarı’nın 586 ıncı maddesinin ilk fıkrasının son cümlesi Adalet Komisyonunda değiştiril-
miş olup değişiklikten önceki hali
“Ancak, bunun için borçlunun açıkça ödeme güçsüzlüğü
içinde olması veya borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması gerekir”
şeklinde-
dir. Ödeme güçlüğü içerisinde olmasına rağmen henüz ifada gecikmemiş bulunan müteselsil
kefillere de doğrudan başvurabilme imkanı yaratabileceği endişesiyle Tasarı’da değişiklik
yapıldığı düşünülmektedir.