Garanti ve Kefalet Sözleşmelerinin Birbirinden Ayrılması
*
Av. Fatih Işık
Giriş
Bilindiği üzere hukuki işlemler, irade beyanlarının uyuşması üze-
rine kurulur. Tarafların meydana getirdikleri hukuki işlemler ile nasıl
bir sonucu amaçladıkları bu irade beyanlarına yansır. Ancak tarafların
irade beyanları her zaman tarafların gerçek iradesini yansıtmayabilir.
Bu durumda tarafların gerçek iradelerinin nasıl bir sonuca yönelik ol-
duğunun tespit edilmesi gerekir. Uygulamada ortaya çıkan uyuşmaz-
lıkların pek çoğu, taraflar arasındaki mevcut ilişkinin niteliğinin ve do-
layısıyla bu ilişkiye uygulanacak hükümlerin tespitinden kaynaklanır.
Hatta taraflar aralarındaki hukuki ilişkiyi kendileri belli bir yönde ta-
nımlamış olsalar dahi hukuki ilişkinin niteliğinin tarafların gerçek ira-
deleri uyarınca doğru belirlenmesi gerekir
1
. Bu genel kural 818 sayılı
Borçlar Kanunu m. 18
2
ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)
m. 19’da yansımasını bulur. Söz konusu maddelere göre bir sözleşme-
nin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, taraf-
ların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları
sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
Dolayısıyla, taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği, taraflar bu
ilişkiyi belli bir yönde hukuken nitelemiş olsalar veya olmasalar dahi, her
durumda, tarafların irade beyanları dikkate alınarak tespit edilmelidir
3
.
BORÇLAR HUKUKU
247
*
Kasım 2012 tarihli Makale
1
Kocayusufpaşaoğlu, Necip / Hatemi, Hüseyin / Serozan, Rona / Arpacı, Abdulkadir
, Borç-
lar Hukuku, Genel Bölüm, İstanbul 2008, s. 332. Yazar, taraf iradelerin yanlış beyan edilmiş ol-
ması halinde “yanlış belirtme zarar vermez” (falsa demonstratio non nocet) kuralının uy-
gulanacağını ve sözleşmenin içeriğinin tarafların gerçek iradeleri tespit edilerek bulunacağını
belirtir.
2
Maddenin düzenleniş tarzının eleştirisi için bkz.
Kocayusufpaşaoğlu / Hatemi / Serozan / Ar-
pacı
, s. 332. Yazara göre söz konusu madde, gerçek iradelerin ne olduğunun bilindiği
faraziyesinden hareket etmekte ve bilinmeyen iradelerin ne şekilde araştırılacağını düzen-
lememektedir. Yazarın bu eleştirisinin, TBK m. 19 için de geçerli olduğundan şüphe etmemek
gerekir. Zira söz konusu madde, BK m. 18’in tekrarından ibarettir.
3
Taraf iradelerinin yeterince açık olduğunun düşünüldüğü hallerde yorumun gerekli olmadığı (in
claris non fit interpretatio) savunulmakta ise de bu görüş doktrinde haklı olarak eleştirilmek-
tedir. Bkz.
Kocayusufpaşaoğlu / Hatemi/Serozan / Arpacı
, s. 333. Zira taraflar her ne kadar