Örtülü Sermaye Kapsamındaki Faiz Ödemelerine Dair Güncel Yargı Kararları
Giriş
Vergi sistemleri kanunların suistimalini önlemek için genel nitelikte düzenlemeler getirmek ile birlikte, genel düzenlemelerin uygulamada beklenen işlevi yerine getirmediği durumlara yönelik olarak da vergi kanunları kapsamında vergi güvenlik müesseseleri olarak özel mahiyette düzenlemeler getirilir. Söz konusu vergi güvenlik müesseselerinden biri, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (“KVK”) m. 12’de düzenleme altına alınan örtülü sermaye konusudur. Ülkelerin vergi sistemlerinde genel olarak şirketlerin özkaynak yoluyla finanse edilmesi teşvik edilir ve ortakların şirketlere yüksek miktarda borç vererek değil, sermaye koyarak finansman sağlaması amaçlanır. Bu amacın sebeplerinden biri de ortakların şirketlere borç vermesi karşılığı ödenen faizlerin şirket kurumlar vergisi matrahından indirilmesi yoluyla vergi kaybı doğurmasıdır. Söz konusu vergi kaybının önlenmesi amacıyla getirilen bir vergi güvenlik müessesesi olarak örtülü sermaye konusu bu makalede faiz ödemelerine dair en güncel ve önemli Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (“Danıştay VDDK”) kararları kapsamında kurumlar vergisi ve katma değer vergisi (“KDV”) boyutlarıyla ele alınır.
Genel Olarak Örtülü Sermaye Müessesesi
KVK m. 12/1 uyarınca kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır denilmek suretiyle tanım yapılır. Örtülü sermayenin ortaya çıkması için gereken üç temel şart bulunmaktadır:
- İlki, kurumun belli ilişkiler içinde bulunduğu gerçek ve tüzel kişilerden borçlanma yapmış olmasıdır.
- İkincisi, yapılan borçlanmaların hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşmış olmasıdır.
- Sonuncusu, kurumla, borç alınan gerçek ve tüzel kişiler arasında belli oranlar dahilinde ilişki bulunmasıdır.
Buna göre "ortakla ilişkili kişi" kavramı, (i) ortağın, doğrudan veya dolaylı olarak en az %10 oranında ortağı olduğu veya (ii) ortağın, en az %10 oranında oy veya kâr payı hakkına sahip olduğu bir kurumu ya da (iii) doğrudan veya dolaylı olarak ortağın veya ortakla ilişkili bu kurumun sermayesinin, oy veya kâr payı hakkına sahip hisselerinin en az %10'unu elinde bulunduran bir gerçek kişi veya kurumu ifade etmektedir.
KVK m. 12/7 uyarınca örtülü sermaye kapsamına giren şirketler için iki önemli sonuç düzenlenir:
- Örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulanmasında gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılır.
- Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri tam mükellef kurumlar nezdinde yapılacak düzeltmede örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir. Şu kadar ki bu düzeltmenin yapılabilmesi için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır.
KVK m. 11/1-b uyarınca ise konuya ilişkin bir diğer sonuç düzenlenir ve buna göre örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler kanunen kabul edilmeyen gider olarak matraha dâhil edilecektir.
KVK m. 5/1-a uyarınca da kurumların, tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlardan elde ettikleri kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin (“Tebliğ”) 12 no.lu bölümünde örtülü sermaye düzenlemesinin detaylarına yer verilir. Tebliğ’de düzeltme işlemine ilişkin olarak, borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet eden kısımların kâr payı geliri olarak dikkate alınacağı ve şartların varlığı halinde iştirak kazançları istisnası olarak vergiden istisna edileceği belirtilir.
Gerek kanuni düzenlemeden gerekse de Tebliğ hükmünden anlaşıldığı üzere, örtülü sermayeye isabet eden faiz ödemeleri, ilgili dönem kurum kazancının tespitinde, borç veren bakımından şartlar sağlanıyorsa iştirak kazancı istisnası niteliğindedir.
Kurumlar Vergisi Açısından Örtülü Sermaye Kapsamında Ödenen Faize ilişkin Güncel Danıştay VDDK Kararı
Vergi idaresince eleştiri konusu edilme riski bulunan hususlardan biri, örtülü sermaye olarak kabul edilen borç üzerinden hesaplanan faizin kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması ve bu giderin tamamı veya bir kısmı üzerinden kurumlar vergisi ödenmemesi durumunda “vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartı” sağlanmadığı gerekçesiyle düzeltme yapılamayacağının ileri sürülmesidir. Bu yoruma göre, borca ilişkin faiz gelirini elde eden şirketçe faiz tutarının kâr payı sayılması suretiyle iştirak kazancı istisnası kapsamında değerlendirilmesi de mümkün olmaz.
Ancak, Danıştay VDDK’nın E. 2022/93 K. 2024/102 sayılı ve 06.03.2024 tarihli güncel kararı kapsamında, vergi idaresinin örtülü sermaye kapsamında düzeltme için “vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartı” sağlanmadığı gerekçesiyle düzeltme yapılamayacağından bahisle düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yapılan cezalı tarhiyatı hukuka aykırı bulmuştur. Karar kapsamında yapılan önemli değerlendirmeler aşağıdaki şekildedir:
- Örtülü sermaye kapsamındaki borcu kullanan kurum tarafından ilişkili olduğu şirkete ödenen faizin kanunen kabul edilmeyen gider olarak, borç veren kurum tarafından ise elde edilen faiz gelirinin "kâr payı" olarak dikkate alınması suretiyle daha önceki vergilendirme işlemlerinin düzeltilmesi gerekir.
- KVK m. 12/7’de, "daha önce yapılan vergilendirme işlemleri"nin düzeltilmesi için "tarh edilen" vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerektiği belirtilmektedir. Buradan anlaşılması gereken hesap dönemi kapandıktan sonra diğer bir ifadeyle kurumlar vergisi beyannamesi verildikten ve kurumlar vergisi tahakkuk ettirildikten sonra örtülü sermaye kullanan kurumun yapacağı düzeltme talebi yönünden, beyana dayalı olarak, ikmalen ya da re'sen tarh edilen verginin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerektiğidir. Dolayısıyla henüz vergilendirme ve tarh işlemi gerçekleşmeden, dönemi içinde yapılan düzeltmelerde kesinleşme ve ödeme şartı söz konusu olmayacaktır.
- Bu durumda, borç alan şirket tarafından hesap dönemi içinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmasına rağmen zarar edilmiş olması nedeniyle kurumlar vergisi ödenmemesi veyahut düzeltme tutarına isabet eden vergi tutarından daha düşük tutarlı vergi ödenmesi halinde de borç veren kurum nezdinde gerekli düzeltme işlemleri yapılabilir.
- Dolayısıyla anılan borca ilişkin faiz gelirinin elde edilen kâr payı sayılarak iştirak kazancı istisnası kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Konu hakkında verilmiş çokça başka yargı kararı olmakla birlikte, bu makaleye konu edilen güncel Danıştay VDDK kararı, vergi idaresinin KVK m. 12/7’ye dair son derece dar ve mevzuata aykırı yorumuna yönelik yapılan önemli değerlendirmeleriyle birlikte mükellefler için son derece önemlidir.
Katma Değer Vergisi Açısından Örtülü Sermaye Kapsamında Ödenen Faize ilişkin Güncel VDDK Kararı
Örtülü sermaye üzerinden elde edilen ve kâr payı olarak kabul edilen faiz gelirlerinin katma değer vergisinin konusuna girip girmediği de örtülü sermayeye ilişkin bir diğer tartışma konusudur.
Bilindiği üzere, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun (“KDVK”) 1. maddesi uyarınca Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler, katma değer vergisinin konusunu oluşturur.
Vergi idaresinin yaklaşımına göre, örtülü sermaye ile borç sağlanması finansman hizmeti niteliğindedir ve finansman hizmeti karşılığı ödenen faizin de KDV’ye tabi olduğu ileri sürülür.
Ancak, kanunun açık lafzı uyarınca kâr payı niteliğindeki bu ödemeler kâr dağıtımı olarak değerlendirildiğinden ve kâr dağıtımı KDV’nin konusuna girmediğinden örtülü sermaye kapsamında verilen borca ilişkin faiz ödemeleri de KDV’nin konusuna girmez. Danıştay VDDK’nın E. 2021/499, K. 2023/94 sayılı ve 15.02.2023 tarihli ve E. 2021/263, K. 2023/95 sayılı ve 15.02.2023 tarihli güncel kararları kapsamında, vergi mahkemesinin örtülü sermaye kapsamındaki faiz ödemelerinde KDV tahakkukunu hukuka uygun bulan kararı kaldırılmıştır. Söz konusu kararlar ile, davacının örtülü sermaye üzerinden hesaplanan tutarların, dönem sonu itibarıyla kâr payı kabul edildiği, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde sayılan katma değer vergisinin konusuna giren hususlar içerisinde kâr paylarının bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu tahakkuk eden vergide hukuka uygunluk bulunmadığı yönündeki temyiz talebi ise kabul edilmiştir.
Sonuç
Örtülü sermaye kapsamında verilen borca ilişkin yapılan faiz ödemeleri hem kurumlar vergisi hem de KDV açısından vergi idaresinin eleştiri konusu yapma eğiliminde olduğu konulardan biridir. Ancak konuya dair çok yakın tarihli Danıştay VDDK kararları söz konusu eleştirilere yönelik önemli mükellefler lehine açıklamalar içerir. Nitekim bu kararlar kapsamında, (i) kurumlar vergisi açısından örtülü sermaye durumunda zarar edilmiş olması nedeniyle kurumlar vergisi ödenmemesi veya düzeltme tutarına isabet eden vergi tutarından daha düşük tutarlı vergi ödenmesi halinde borç veren kurum nezdinde gerekli düzeltme işlemlerinin yapılabileceği ve borca ilişkin faiz gelirinin elde edilen kâr payı sayılarak iştirak kazancı istisnası kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine; (ii) KDV açısından ise, yapılan faiz ödemelerinin kâr payı niteliğinde olmasından ve kâr payı dağıtımının KDVK'da sayılan türde bir teslim veya hizmet olarak nitelendirilemeyeceğinden söz konusu ödeme işleminin KDV'nin konusuna girmeyeceğine hükmedilmiştir. Bu kararlar örtülü sermaye açısından önemli bir içtihat teşkil eder.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Yabancılara konut ve işyeri satışlarını teşvik etmek amacıyla 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu kapsamında yabancıların Türk vatandaşlığı kazanımına yönelik mevzuat değişiklikleri yapıldığı bilinmektedir...
Anayasa Mahkemesi’nin 16 Ocak 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan E.2023/105, K.2023/208 sayılı kararı ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (“VUK”) geçici 33. maddesinde yer alan ve 2021 yılı için enflasyon düzeltmesi yapılmaması sonucunu doğuran “2021” ibaresi Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal...
06.02.2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında 7456 sayılı Kanun (“7456 sayılı Kanun”) 15.07.2023 tarihli ve 32249 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı...
İdari para cezaları için genel usul kanunu olan 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun (“Kanun”) bazı maddelerinin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla, Hazine ve Maliye Bakanlığı (“Gelir İdaresi Başkanlığı”) tarafından hazırlanan B Seri 18 Sıra No.’lu Tahsilat Genel Tebliği...
12 Mart 2023 tarih ve 32130 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7440 sayılı Kanun) m. 20 ile şirket birleşmelerinde “borcun aşağı itelenmesi”ne (debt push down) ilişkin yeni ve önemli bir vergisel düzenleme...
19.07.2019 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 7186 sayılı Kanunu m. 17 ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na (“BK”) eklenen geçici m. 32 ile finansal güçlük içinde bulunan ancak finans sektörüne olan borçlarının yeniden yapılandırılması yoluyla faaliyetine devam etmesi olanaklı bulunan firmalara...
09.11.2022 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ("7420 Sayılı Kanun") ile vergi mevzuatında önemli değişiklikler ve düzenlemeler yapıldı. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na...
Serbest Bölgeler, ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla kurulan bölgelerdir. Sayılan amaçların gerçekleştirilebilmesi amacıyla...
15 Nisan 2022 tarih ve 31810 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7394 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun...
Son yıllarda ekonomideki artan dijitalleşme ile birlikte birçok yeni iş modeli ortaya çıkmış ve geleneksel iş modelleri büyük ölçüde değişime uğramıştır. Söz konusu değişim ile birlikte uluslararası işletmelerin elde ettiği gelirlerin vergilendirilmesi konusunda...
22.01.2022 tarih ve 31727 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7351 sayılı Kanun ile (“7351 Sayılı Kanun”) vergi mevzuatında esaslı değişiklikler yürürlüğe girdi. Vergi mevzuatına yönelik değişikliklerin yanı sıra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun...
Sosyal medya, dijital dünya ve internet teknolojisinin gelişmesi ile birlikte ortaya çıkmış ve günümüzde tüm dünyayı önemli ölçüde etkilemiştir. Yeni medyanın baş aktörlerinden biri de sosyal medya içerik üreticileridir. Söz konusu kişiler, sosyal paylaşım ağları üzerinden reklam gelirleri...
1990’lı yıllarda global ekonomi açısından önemli gelişmeler yaşandı. 1900’ların ikinci yarısına geçilirken, Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmesi ve sıcak paranın yönünü Doğu Asya ülkelerinden batıya çevirmesi, 1998 yılında Asya ülkelerinde yaşanan ekonomik kriz neticesinde...