İşverenin Fesih Hakkı
İşverenin, Kanun m. 25’de düzenlenen nedenlerin varlığı halinde
iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshetme hakkı bulunmaktadır.
Madde kapsamında işbu haklı nedenler sağlık sebepleri, ahlak ve iyi
niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri, zorlayıcı sebepler ola-
rak kategorize edilmiştir. Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hal-
ler kapsamında anılı maddenin I bendi özen yükümlülüğüne aykırılı-
ğın, E bendi sadakat yükümlülüğüne aykırılığın, B bendi ise hakaret
içeren asılsız ihbar ve isnadlarda bulunmanın, işveren için haklı neden
oluşturduğunu düzenlemektedir.
Dolayısıyla, işverenin, bilgisayar ve elektronik posta adreslerinde
yaptığı denetleme aracılığıyla bu nedenleri doğuran bir delil elde etme-
si halinde, sözleşmeyi derhal feshetme hakkı bulunmaktadır
4
. İşveren,
sözleşmeyi fesih yetkisini, işçinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu
öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin
gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanabilir. Ancak işçinin
olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmayacak-
tır. Sözleşmenin işveren tarafından derhal feshedilmesi halinde işçi kı-
dem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacak olup işe iadesi için dava
açamayacaktır.
Nitekim, 2009/447 E. Sayılı İlama konu olayda, işveren, bilgisayar
ve elektronik postalarda yaptığı denetleme sonucunda hakaret içeren
ve şirketi kötüleyen yazışmalara ulaşmıştır. Bu yazışmalar işverenin
sözleşmeyi haklı nedenle feshetmesi için yeterli olmuş, işçi kıdem taz-
minatına ve ihbar tazminatına hak kazanamamıştır.
İşçilerin bu ansız denetimler sonucunda mağdur olmamaları için,
öncelikle bu bilgisayar ve elektronik posta adreslerini kişisel amaçlı
kullanmamaları gerekmektedir. Ayrıca işverenlerin işyerindeki bilgisa-
yar, internet ve telefon kullanıma dair yazılı düzenleme yapmaları ve
bu düzenlemelerden işçilerini haberdar etmeleri hukuken faydalı ola-
caktır. Ancak maalesef uygulamada bu tür yönetmeliklere ve bilgilen-
dirmelere çok sık rastlanılmamaktadır.
İŞ HUKUKU
297
4
Konuyla ilgili olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 4.5.2009 tarihli 2008/36305 Esas ve
2009/12393 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 9 Hukuk Dairesi’nin 17.03.2008 tarihli, 2007/27583
Esas ve 2008/5294 Karar sayılı ilamı örnek gösterilebilir.