Zamanaşımına Uğrayan Bonodaki Vade Tarihinin Temerrüde Esas Alınmayacağına İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
Giriş
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu (“Kurul”), zamanaşımına uğrayan ve bu nedenle kambiyo senedi vasfını kaybederek yazılı delil başlangıcına dönüşen bonodaki vade tarihinin, temel ilişkiye dayanılarak açılan bir takip veya davada temerrüde esas alınamayacağına ilişkin 25.12.2019 tarihli ve 2019/1 E. ve 2019/8 K. sayılı kararı (“Karar”)[1] ile Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki görüş ayrılıklarını gidermiştir. Bu makalede, Karar’a konu kavramlar, görüş ayrılıkları ve Karar’ın gerekçesi incelenir.
Kavramlara Genel Bakış
Bono
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (“TTK”) göre kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemez. TTK’de Kıymetli Evrak başlığı altında düzenlenen ve sınırlı sayıda sayılan kambiyo senetlerinden olan bono ise kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içeren bir senettir. Bonoyu düzenleyen kişi, bonoyu ileri süren kişiye, bonoda belirtilen tutarı herhangi bir şarta ve kayda bağlı olmaksızın ödemeyi vaat eder[2].
Ödemenin ne zaman yapılacağına ilişkin senedin üzerine düşülen kayıt, vadeyi gösterir. Vade, bononun unsurlarından biridir ancak zorunlu değildir. Nitekim kanun koyucu, bonoda vadeye ilişkin herhangi bir kaydın olmaması halinde, bononun geçersiz hale gelmeyeceğini ancak “görüldüğünde ödenmesi şart olan bir bono” sayılacağını düzenlemiştir.
TTK uyarınca, bononun niteliğine aykırı düşmedikçe zamanaşımına ilişkin poliçeye uygulanan hükümler bonoya da uygulanır. Buna göre, bonodan kaynaklanan taleplerin düzenleyene karşı ileri sürülmesi, vadeden itibaren üç yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bir başka deyişle bono, hak düşürücü süreye tabi olmadığından ancak düzenleyenin/borçlunun zamanaşımı def’inde bulunması halinde kambiyo senedi vasfını yitirir. Dolayısıyla, zamanaşımı süresi geçse dahi, bonoyu elinde bulunduran kişi (hamil), bonoya dayanarak icra takibi başlatabilir veya alacak davası açabilir. Buna karşılık borçlu, süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunursa, bono kambiyo senedi niteliğini kaybederken bononun hamili de kambiyo hukukundan doğan haklarını kaybeder. Zamanaşımına uğraması nedeniyle kambiyo senedi vasfını yitiren bono, doktrin ve uygulamadaki görüş birliği uyarınca adi senede dönüşmemekte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 202. Maddesi kapsamında delil başlangıcı olarak kabul edilmektedir[3].
Delil Başlangıcı
HMK m. 202 uyarınca delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemi tamamen ispata yeterli olmasa da muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilen veya gönderilen belgedir. Belge ise “uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları”dır. Delil başlangıcı, iddia edilen hukuki işlemi kesin olmasa da yaklaşık olarak ispat edebilen bir belgedir. Delil başlangıcının varlığı halinde hâkim, hem delil başlangıcı hem de dinlenen tanık ve diğer takdiri delilleri serbestçe değerlendirmek suretiyle hüküm tesis eder.
Borçlunun Temerrüdü
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu temerrüdü, “borçlunun ifa etmekten kaçınamayacağı muaccel edimi zamanında yerine getirmeyerek ifada gecikmesi ve borcun ifasının hala mümkün bulunması durumunda belirli şartlara bağlı olarak gerçekleşen bir sorumluluk nedeni” olarak tanımlar[4]. Borçlu temerrüdünün usul ve esasları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (“TBK”) düzenlenir. Kural olarak, muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının borçluyu ifaya davet ettiği ihtarı ile temerrüde düşer. Ancak TBK uyarınca taraflar, borcun ifa edileceği günü belirlemişse, belirlenen günde ödeme yapılmaması halinde borçlu, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşmüş sayılır. Bir başka deyişle, taraflar kesin vade belirlemişse borçlunun temerrüdü için ihtara gerek yoktur.
Yargıtay Hukuk Daireleri Arasındaki Görüş Ayrılığı
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, zamanaşımına uğraması nedeniyle kambiyo senedi vasfını yitiren bonodaki imzanın borçluya aidiyetinin ikrar veya ispat edilmesi halinde yazılı delil başlangıcı sayılacağı, davacının akdi ilişki konusundaki diğer delillerinin toplanarak tanıklarının dinlenebileceği ve bononun zamanaşımına uğramasıyla kambiyo senedi vasfını yitireceği görüşündedir. Ayrıca, işbu delil başlangıcına esas olan hukuki işlemin diğer delillerle kanıtlanması halinde taraflar arasındaki akdi ilişkinin sabit olacağını ve bu nedenle belgede belirtilen vade tarihinin aksi diğer delillerle belirlenmediği takdirde borçlunun temerrüde düştüğü tarih olarak kabul edileceğini savunmaktadır. Yargıtay 13, 15 ve 19. Hukuk Daireleri ise zamanaşımına uğrayan bononun HMK kapsamında delil başlangıcına dönüştüğü konusunda doktrin ve uygulamada görüş birliğinin olduğunu vurgulayarak bononun ispat hukuku açısından senet vasfını yitirmesi nedeniyle bonodaki vadenin de taraflar arasındaki bağlayıcılığını ve kesin vade niteliğini kaybettiğini, tanık ve diğer deliller ile bononun temelindeki ilişkinin ispatlanması halinde de TBK m.117 gereğince temerrüt ihtarnamesi çekilerek borçlunun temerrüde düşürülmesi gerektiğini savunmaktadır.
Gerekçe
Kurul, kambiyo senetlerinin soyut borç ikrarı niteliğini haiz ve temel borç ilişkisinden bağımsız olduğunu vurgulayarak taraflardan birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle ikinci bir borç ilişkisinin doğduğunu ifade eder. Bir başka deyişle, temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo senedi kambiyo hukukuna tabidir. Dolayısıyla, bononun üzerinde yer alan vade tarihi de, temel borç ilişkisinin vadesi değil, kambiyo hukukuna dayalı borç ilişkisinin vade tarihidir. Ancak kambiyo senedi niteliğine sahip bonodan doğan alacak muaccel hale gelince temel borç ilişkisinden doğan alacak da muaccel hale gelir. Kurul bu durumda alacaklının vadeden itibaren temel borç ilişkisinden doğan talep hakkını kullanabileceği gibi bonodan kaynaklanan talep hakkını kullanabileceğine de dikkat çeker.
Gerekçede ayrıca bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesiyle birlikte bonoya dayalı talep hakkının kendiliğinden sona ermediği; ancak borçlunun zamanaşımı definde bulunması halinde alacaklının kambiyo hukukundan doğan haklarını yitireceği vurgulanır. Zamanaşımına uğrayan bono, kambiyo senedi vasfının yitirdiği için kambiyo hukukunun tanıdığı özel imkânlardan yararlanmak mümkün olmayacak, zamanaşımına uğrayan bono adi senet olarak dahi kabul edilmeyecektir. Bu noktada bononun ispat hukuku çerçevesinde (yazılı) delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilir. Dolayısıyla, kambiyo senedi vasfını kaybeden bonoya dayanma imkânı olmayan hamil, temel ilişkiye dayalı olarak açacağı davalarda, bonodan yazılı delil başlangıcı olarak yararlanabilecek ve iddiasını tanıkla ya da başka delillerle ispat etmesi gerekecektir. Bonoya konu alacağın ispat edilmesi halinde ise, bonoda yer alan vade tarihi, temel ilişkiden doğan borcun muacceliyet tarihi olarak kabul edilecektir.
Kambiyo senedi niteliğindeki bononun hamiline özgülenen haklar, TTK’de sınırlı olarak sayılır. Bu haklardan biri de vade tarihinden itibaren işleyen faizdir. Görüldüğü üzere, vade tarihinden itibaren faiz işletilebilmesi bononun kambiyo senedi vasfını haiz olması halinde mümkündür. Kurul’a göre, delil başlangıcı kabul edilen bononun vade tarihi sadece temel ilişkinin muacceliyet tarihi olarak dikkate alınır, bu nedenle, faiz talep edilebilmesi için borçlunun temerrüde düşürülmesi gerekir. Kurul, borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için borcun muaccel olmasının yetmeyeceği, borçluya ifa için ihtar gönderilmesi veya borçlu aleyhine dava açılması ya da temerrüde özgü diğer kanuni yolların işletilmesi gerektiği görüşündedir. Nitekim kambiyo hukukuna özgü zamanaşımı süresi içerisinde harekete geçmeyen bononun hamilinin hiçbir kayba uğramamasının da hakkaniyete aykırılık teşkil edeceği belirtilir.
Karşı Oy Yazıları
Karar’da üç adet karşı oy yazısı yer alır. Bu yazılarda özet olarak; uyuşmazlığın esasının ispat hukukuna ilişkin olduğu, kambiyo senedi vasfını yitiren bononun delil niteliğini yitirmeyeceği, zamanaşımına uğraması nedeniyle delil başlangıcı kabul edilen yazılı belgedeki “belirli bir günü” içeren vadenin, diğer delillerle birlikte doğrulanması halinde, TBK uyarınca “borcun ifa gününün birlikte belirlenmesi” şartını haiz olduğunu, bu nedenle vade tarihinin borçlunun temerrüdüne esas alınması gerektiği savunulmaktadır.
Sonuç
Kurul, zamanaşımına uğrayan ve bu nedenle delil başlangıcına dönüşen bononun üzerindeki vade tarihinin, temel ilişkiye dayanarak açılan icra takibi veya davada temerrüde esas alınamayacağı sonucuna varmış ve bu yönde içtihatların birleştirilmesine karar vermiştir.
[1] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 2019/1 E., 2019/8 K., 25.12.2019 (RG, S. 31185, 14.07.2020).
[2] Kendigelen, Abuzer/Kırca, İsmail: Kıymetli Evrak Hukuku Genel Esaslar Kambiyo Senetleri, İstanbul, 2019, s. 161.
[3] Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü C. II., İstanbul, 2001, s. 2302.
[4] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2004-19-357 E., 2004/360 K. 16.06.2004.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...
Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...
Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...
Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...