Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi
Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin onaylanması, 30 Kasım 2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6066 sayılı Kanunla uygun bulunmuştur.
Çocuklarla kişisel ilişki kurulması ve buna getirilebilecek sınırlamalar, çoçuğun menfaati için gerekli olduğunda, Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin önemli sorumluluklarından biridir. Sözleşme, Avrupa Konseyi’ne üye olmayan devletlerin de katılımına açıktır.
Kişisel ilişkinin kurulmasına ilişkin problemler bir çok ülkede ciddi uyuşmazlıklara neden olmaktadır. Bazı ebeveynler çocukla kişisel ilişki kurma imkanı vermek istemezken, diğerleri çocuğuyla kişisel ilişki kurma imkanını hiç elde edememekte veya kişisel ilişkisini sürdürememektedir. Kişisel ilişki kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar genellikle uzun süre almakta ve ilgili taraflar için yıpratıcı olmaktadır. Kişisel ilişki kurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının alınması, değiştirilmesi ve icrası da problemler doğurmaktadır. Ayrıca, aile ilişkilerinin uluslararasılaşması ve coğrafi ayrımların getirdiği zorluklar beraberinde farklı hukuk sistemlerini, farklı dilleri ve farklı kültürleri devreye sokmaktadır. Bunlar snırötesi kişisel ilişki kurulması söz konusu olduğunda ortaya çıkan problemlerin bazılarıdır.
Sözleşmenin konusu, ulusal ve sınırötesi kişisel ilişki hakkının belirli yönlerini geliştirmek ve özellikle çocuk ve ebeveynlerinin düzenli kişisel ilişkilerini devam ettirmek yönündeki temel hakkını belirlemek ve pekiştirmektir. Bu hak, gerektiğinde, özellikle çocuk ile akrabalık ilişkisi bulunan ebeveynleri dışında bir başka kişi ile kişisel ilişki kurulması olarak da genişletilebilir.
Kişisel ilişki kararı, yetkili bir adli makam tarafından onaylanmış veya resmi şekilde düzenlenmiş veya asıl belge olarak kaydedilmiş ve icra edilebilir olan kişisel ilişki kurulmasına dair bir anlaşma da dahil olmak üzere kişisel ilişki kurulması hakkında bir adli makam kararı olarak tanımlanmıştır.
Bu anlamda, Sözleşmenin amacı kişisel ilişkilere dair kararlara uygulanacak genel ilkeleri belirlemek; kişisel ilişkinin düzgün şekilde kullanılması ve kişisel ilişki süresinin sonunda çocuğun derhal geri dönmesini sağlamaya yönelik uygun koruma tedbilerini ve garantileri tespit etmektir. Merkezi makamlar, adli makamlar ve diğer kurumlar arasında çocuklar ile ana babalarının ve çocuklarla aile bağları bulunan diğer sahışlar arasında kişisel ilişkiyi iletletmek ve geliştirmek için işbirliği oluşturulmuştur.
Taraf Devletler, diğer Taraf Devletlerde kişisel ilişki veya velayet haklarıyla ilgili olarak verilmiş kararların tanınması ve tenfizi için bir sistem; ve Taraf Devletlerde kişisel ilişki ve velayetle ilgili olarak verilen kararların, muhatap Devlette kişisel ilişki tesis edilmeden önce tanınmasını ve tenfiz edilebilirliğini bildiren bir usul getirecektir.
Başka bir Taraf Devlette verilen sınırötesi kişisel ilişki kararının uygulanacağı Taraf Devletin adli makamı, böyle bir kişisel ilişki kararının tanınmasında veya tenfiz edilebilirliğinin bildirilmesinde veya daha sonraki herhangi bir aşamada, kararın esaslı unsurlarına uyulması koşuluyla ve özellikle, şartlardaki bir değişikliği ve ilgili kişilerce yapılan düzenlemeleri dikkate alarak, bu kişisel ilişkinin kurulmasını kolaylaştırmak için gerekli ise, kararın icrası için şartların yanı sıra bu karara ekli her türlü koruma tedbirleri ve garantileri uyarlayabilir veya tespit edebilir. Yabancı karar hiç bir koşulda esastan incelenemez.
Bir kişisel ilişki kararına dayanan sınırötesi kişisel ilişki süresinin sonunda çocuk iade edilmezse, yetkili makamlar, talep üzerine, gerektiğinde, uluslararası belgelerin ve iç hukukun ilgili hükümlerini uygulamak ve uygun olduğu takdirde kişisel ilişki kararında öngörülebilecek söz konusu koruma tedbirlerini ve garantileri uygulamak suretiyle çocuğun derhal iadesini sağlayacaktır. Çocuğun iadesi hakkında bir karar, mümkün olduğu ölçüde bir iade başvurusunun yapıldığı tarihten itibaren altı hafta içinde verilecektir.
Sözleşme, uygulamada bir çok soruna yol açan ve sonuçta en çok masum küçük çocuklara zarar veren bir konuya ilişkindir ve bu konudaki her türlü uluslararası işbirliği sevindiricidir.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...
Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...
Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...
Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...