Yargıtay Kararları Işığında Medeni Usul Hukuku’nda Kesinlik Sınırı Sorunu
Giriş
Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal sınırların altında kalan davalar bakımından kararlar kesinleşmektedir.
Bu Hukuk Postası makalesinde Yargıtay daireleri tarafından farklı kesinlik sınırları esas alınarak verilen kararlar ve çoğunluk tarafından benimsenen uygulama incelenecektir.
İstinaf ve Temyiz Kanun Yolları İçin Uygulanan Kesinlik Sınırları
2004 tarihli 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’u ile Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulması öngörülmüştür. Bölge Adliye Mahkemeleri bu tarihten uzun bir sonra, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) yürürlüğe girmesinin ardından fiilen uygulamaya geçmiştir. İki aşamalı kanun yolu sistemine geçişin ardından kanun koyucu tarafından alacak miktarı veya dava değeri belirli miktarın altında kalan ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesi kararları için çeşitli parasal sınırlarla kesinlik sınırları tespit edilmiştir. HMK’nın 341/2. maddesinde istinaf kanun yoluna başvurma için gereken kesinlik sınırı belirlenmiştir: Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. 2022 yılında Yeniden Değerleme Oranı ile tespit edilen istinaf kesinlik sınırı 8.000 TL’dir. HMK’nın 362/1-a maddesinde ise temyiz kesinlik sınırı belirlenmiş ve dava değeri bu tutarın altında kalan Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir: Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar. Nitekim, Yeniden Değerleme Oranı ile tespit edilen temyiz kesinlik sınırı 2022 yılı için 107.090 TL’dir.
Uygulamada Karşılaşılan Sorun
Öncelikle belirtmek gerekir ki, HMK’da ilk derece mahkemelerinin dosyanın Yargıtay tarafından kendisine gönderilmesinin ardından vereceği kararlarda temyiz kesinlik sınırına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir ve bu sebeple ortaya çıkan ihtilaflar mahkemeler tarafından çözülmektedir. Buna karşılık, yukarıda bahsedildiği üzere ilk derece mahkemesi kararlarına karşı Bölge Adliye Mahkemesi’ne ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı Yargıtay’a başvururken esas alınacak kesinlik sınırları HMK’da açık bir şekilde belirtilmiştir. Ancak, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddedilmesi üzerine bu kararın Yargıtay tarafından bozularak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesinden sonra ilk derece mahkemesinin vereceği karara karşı uygulanacak kesinlik sınırı ne olacaktır? Bahsedilen senaryoda davanın taraflarına sağlanan hukuki çarelerin tatmin edilmesi bakımından büyük farklılıklar doğacaktır. Şöyle ki, örneğin dava değerinin 200.000 TL olduğu bir davada Yargıtay’ca bozulan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ilk derece mahkemesine tekrar gönderildiği durumda, kısmen kabul kararı uyarınca taraflardan biri lehine 100.000 TL hükmedildiği varsayılsın. Bu karara karşı HMK m.341/2 uyarınca istinaf kesinlik sınırı uygulanırsa karara karşı kanun yoluna başvurma imkanı doğabilecek ve karar Yargıtay’ca incelenebilecektir. Ancak, HMK 362/1-a uyarınca temyiz kesinlik sınırı uygulanırsa karar kesinleşmiş olacak ve kanun yoluna başvuru imkanı kalmayacaktır. Bir başka deyişle, bahsedilen senaryoda olduğu gibi ilk derece mahkemesindeki alacak miktarının veya dava değerinin istinaf kesinlik sınırı ile temyiz kesinlik sınırı arasında kalması durumunda hangi kesinlik sınırın kuralının esas alınacağı tarafların kanun yollarını başvurma hakkını ciddi şekilde etkilemektedir.
Yargıtay Daireleri Arasındaki Farklı Kararlar ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Görüşü
Uygulamada sıklıkla karşılaşılan işçilik alacaklarına ilişkin yapılan yargılamada[1] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi açıkça HMK’nın 362/1-a maddesinde belirtilen miktar itibariyle temyiz kesinlik sınırı gözetilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Aynı dairenin daha güncel tarihli bir kararında[2] da bu görüş benimsenmiş ve aynı yönde karar verilmiştir. Aynı doğrultuda, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından verilen bir kararda[3] açıkça HMK m.341/2’de belirtilen kesinlik sınırının esas alınacağı içtihat edilmiştir. Nitekim, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de tazminat istemine ilişkin bir uyuşmazlıkta[4] bozma sonrasında HMK m. 341/2’de öngörülen kesinlik sınırının uygulanacağına hükmetmiştir.
Ancak Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından bu uygulamanın dışında kararlar verilmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi güncel tarihli bir kararında[5] menfi tespit davasına konu alacakla ilgili ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmesi üzerine yapılan temyiz başvurusunda usul ve esas yönünden inceleme yapmıştır. Diğer dairelerden farklı olarak Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, uyuşmazlığa HMK’nın 362 maddesinin uygulanacağını ve dava değerinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090 TL’nin altında kalması sebebiyle temyiz isteminin reddine karar vermiştir.
Bunlara ek olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise güncel içtihatları ile çoğunluk daireleri ile aynı yönde kararlar vermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından HMK’da ilk derece mahkemesi kararlarına karşı temyiz kesinlik sınırının özel olarak belirtilmediği tespit edilmiş ve hangi maddenin uygulanması gerektiği belirtilmiştir: Kanun’da ilk derece mahkemesince verilen kararların temyiz edilmesi hâlinde kesinlik sınırının tespitine dair açık bir hüküm bulunmadığından HMK’nın 341/2. maddesindeki düzenlemenin dikkate alınması gerekli olup, eldeki davada ön sorunun bulunmadığına birinci görüşmede oy birliğiyle karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir. Bir başka deyişle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay tarafından bozularak veya kısmen kabul edilerek ilk derece mahkemesine gönderilen uyuşmazlıklar bakımından, ilk derece mahkemesinin verdiği karara karşı HMK m.362/1-a’da belirtilen temyiz kesinlik sınırının uygulanmayacağını ve bu kararın kesinleşip karara karşı temyiz imkanının ortadan kalkması gibi bir sonucun doğmayacağını, aksine HMK m. 341/2’de belirtilen istinaf kesinlik sınırlarının uygulanarak karar aleyhine kanun yoluna başvurulabileceğini açıkça belirtmiştir.
Değerlendirme ve Sonuç
Yukarıda detaylıca açıklandığı üzere, her ne kadar Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından aksi nitelikte kararlar verilmiş olsa da Yargıtay tarafından ilk derece mahkemesine gönderilen uyuşmazlıklarda verilen kararlar bakımından HMK m. 341/2 uyarınca istinaf kesinlik sınırı uygulanmalıdır. Bu yolla alacak miktarı veya dava değeri istinaf kesinlik sınırı ile temyiz kesinlik sınırı arasında kalan uyuşmazlıklarda, temyiz kesinlik sınırının altında kalınması sebebiyle temyiz incelemesi reddedilmeyecektir. Nitekim, gerçekten de HMK m. 362/1’de açıkça Bölge Adliye Mahkemelerinin kararları bakımından temyiz kesinlik sınırının uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak, içtihat farklılığı olan uyuşmazlıklarda, dosya Yargıtay’ca kendisine gönderilen ilk derece mahkemesinin kararı hakkında kesinlik sınırı incelemesi yapılacağı için temyiz kesinlik sınırının dikkate alınmaması son derece isabetli olmuştur. Sonuç olarak bu yol tercih edilerek, dosyanın kendisine gönderilen ilk derece mahkemesince verilen karara karşı temyiz kanun yolu incelemesi yapılabilmesine olanak sağlanmıştır.
- Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2018/8127 E., 2021/11650 K. ve 14.09.2021 tarihli kararı
- Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2021/12218 E., 2021/16601 K. ve 15.12.2021 tarihli kararı
- Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2018/13895 E., 2018/21286 K. ve 08.10.2018 tarihli kararı
- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2019/2384 E., 2019/5120 K. ve 07.11.2019 tarihli kararı
- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/7282 E., 2022/5900 K. ve 16.06.2022 tarihli kararı; bkz. aynı yönde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/6870 E., 2021/11467 K. ve 16.11.2021 tarihli kararı
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...
Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...
Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...
Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...