Bölge Adliye Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yoluna Başvurulması
Giriş
Bölge Adliye Mahkemeleri’nin 20.07.2016 tarihi itibariyle göreve başlaması ile iki dereceli yargılama sisteminden üç dereceli sisteme geçiş yapıldı. Bu kapsamda 20.07.2016 tarihinden önce ilk derece mahkemelerince verilen kararlar aleyhine kanun yoluna gidilmesi halinde, bu kararlar kesinleşene kadar, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu[1] m. 427 ve devamında düzenlenen temyiz ve karar düzeltme hükümleri uygulanır. 20.07.2016 tarihinden itibaren ilk derece mahkemelerince verilen kararlar aleyhine kanun yoluna gidilmesi halinde ise, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu[2] (“HMK”) m. 341 ve devamında düzenlenen istinaf ve temyiz hükümleri uygulanır. Bu makalede, üç dereceli sistemde temyiz kanun yolunun dikkat çeken özelliklerine ve önceki sistemle farklarına değinilecektir.
Aleyhine Temyize Başvurulabilecek Bölge Adliye Mahkemesi Kararları
Bölge Adliye Mahkemelerince verilen kararlara karşı başvurulacak olağan kanun yolu temyizdir. Temyize ilişkin hükümler HMK m. 361 ve devamında yer alır. Ancak, her Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilebilir nitelikte olmayıp, ancak HMK m. 362’de sayılmayan Bölge Adliye Mahkemesi kararları aleyhine temyiz hükümlerine başvurulabilir.
Aleyhine Temyize Başvurulamayacak Bölge Adliye Mahkemesi Kararları
HMK m. 362 kapsamında Bölge Adliye Mahkemelerince verilen;
- Miktar veya değeri 25.000 TL de dahil olmak üzere bu tutarı geçmeyen davalara ilişkin kararlar,
- 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç olmak üzere, Sulh Hukuk Mahkemeleri’nin görev alanına giren davalara ilişkin kararlar,
- Yetki ve görev uyuşmazlıkları ile merci tayinine ilişkin davalara ilişkin kararlar,
- Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar,
- Soybağına ilişkin sonuçlar doğuranlar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine davalarına ilişkin kararlar,
- İlk derece mahkemesi hâkiminin davayı görmesine hukuki veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakli davalarına ilişkin kararlar ile
- Geçici hukuki korumalar hakkındaki kararlar
aleyhine temyiz yoluna başvurulması mümkün değildir. Bu kararlar, Bölge Adliye Mahkemesince verilmekle şekli anlamda kesinleşir.
HMK m. 363/2 (a) kapsamında, yukarıda ifade edilen 25.000 TL’lik “kesinlik sınırı” alacağın bir kısmının dava edildiği hallerde alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edildiği hallerde ise, talebin reddedilen kısmı 25.000 TL’yi aşarsa temyize başvurulabilir.
Kesinlik sınırı dolayısıyla temyize başvurulamayan hallerde, karşı tarafın temyiz başvurusuna cevap verilerek katılma yoluyla temyiz imkânından faydalanılabilir.
Temyizde Süre
Bölge Adliye Mahkemeleri’nce verilen temyiz yolu açık kararlar aleyhine, tebliğ tarihinden itibaren kural olarak bir ay içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz süresi, özel kanunlarda farklılık gösterebilir.
Yargıtay’ın Temyiz İncelemesinin Kapsamı
Bölge Adliye Mahkemesi kararları, Yargıtay tarafından maddi hukuk ile usul hukukuna ilişkin bozma sebepleri kapsamında mutlak ve nispi sebepler bakımından incelenir.
Mutlak temyiz sebepleri[3]; önemli usul kurallarının yanlış uygulanması halleridir. Yargıtay tarafından bu sebeplerin tespit edilmesi kararın bozulması sonucunu doğurur. Dava şartlarına aykırılık, delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesiz olması veya mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemesi gibi haller mutlak temyiz sebeplerindendir.
Nispi temyiz sebepleri de usul kurallarının yanlış uygulanması halleri olmakla birlikte, bu hallerde kararın bozulması ancak yanlış uygulama ile karar arasında nedensellik bağı varsa mümkündür. Bu durumda, usul hukuku kuralı yanlış uygulanmasaydı, mahkemenin kararının daha farklı olacağı sonucuna varılmakta ise karar bozulur. Örneğin, duruşma yapılması gereken bir dosyada duruşmasız inceleme yapılması ve bu usuli yanlışın kararı etkilemesi, nispi temyiz sebeplerindendir.
İstinaf incelemesinden farklı olarak Yargıtay, taraflarca ileri sürülen temyiz sebepleri ile bağlı değildir; kanun hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir[4]. Oysa Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme, kamu düzeni re’sen gözetilmekle birlikte, tarafların ileri sürdüğü istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılır. Yargıtay 17.11.2016 tarihli bir kararında bu hususu incelemiştir. İlk derece mahkemesi kararının istinaf sebepleri gösterilmeden kanun yoluna götürülmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemede kamu düzenine aykırılık görülmediğinden ve başka bir istinaf sebebi gösterilmediğinden bahisle başvurunun reddine karar verilmiş, bu karar aleyhine başvurulan temyizde ise Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi kararını onamıştır. Bu haliyle, istinaf kanun yoluna başvurulurken istinaf sebeplerinin açıkça belirtilmesi gereği bir kez daha vurgulanmıştır[5].
Temyiz İncelemesi Sonunda Onama Kararı Verilmesi
Yargıtay’ın temyiz incelemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan yargılamayı ve verilen kararı hukuka uygun bulması halinde, Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanır.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı esas yönünden kanuna uygun olmakla birlikte; kanunun olaya uygulanmasında, taraf kimliklerinde, yazıda, hesap ve ifadelerde hataya düşüldüğü ancak bunun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği hallerde, düzelterek onama kararı verilir. Benzer şekilde, karar kanuna ve usule uygun olmasına rağmen kararın gerekçesinde hataya düşülmesi halinde, Bölge Adliye Mahkemesi’nin gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onama kararı verilir.
Üç dereceli yargılama sistemine geçiş ile karar düzeltme yolu kaldırıldığından, Yargıtay’ın onama kararı ile karar şekli anlamda kesinleşir.
Temyiz İncelemesi Sonunda Bozma Kararı Verilmesi
Yargıtay, yaptığı inceleme sonunda Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan yargılamayı ve verilen kararı hukuka aykırı bulursa bozma kararı verir. Bu noktada bozmaya konu olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının niteliği önemlidir. Nitekim, bozma kararı sonrası dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne mi yoksa ilk derece mahkemesine mi gönderileceği bu kararın niteliğine göre belirlenir.
Buna göre, iki tür Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtay’ın temyiz incelemesine konu olabilir. Bu kararların ilki, Bölge Adliye Mahkemesi’nin istinaf başvurusunu esastan red kararıdır. Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulup, istinaf başvurusunu reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi’nin red kararı aleyhine başvurulan temyiz incelemesinde Yargıtay’ın bozma kararı vermesi halinde dosya, ilk derece mahkemesine gönderilir. Bunun nedeni, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulup istinaf talebini reddeden Bölge Adliye Mahkemesi’nin davanın esasına girip herhangi bir inceleme yapmamış olması, ilk derece mahkemesi kararının ise Bölge Adliye Mahkemesi’nin onayından geçerek Yargıtay incelemesine konu olmasıdır.
Yargıtay’ın temyiz incelemesine konu olabilecek ikinci tür Bölge Adliye Mahkemesi kararı ise, Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine yapılan istinaf başvurusunu kabule ilişkin kararıdır. Bu durumda, ilk derece mahkemesi kararının düzeltilmesi kararı verilebileceği gibi yapılan yargılamada esasa ilişkin yeni bir karar da verilebilir. Bu karar aleyhine başvurulan temyizde Yargıtay’ın kararı bozması halinde ise dosya, Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilir. Çünkü bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesi dosyanın esasına girerek ilk derece mahkemesi kararından farklı bir karar vermiştir. Dolayısıyla, bu noktada Yargıtay’ın incelediği, ilk derece mahkemesi kararı değil, Bölge Adliye Mahkemesince verilen yeni karardır.
Yargıtay tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması üzerine, dosyanın gönderildiği mahkeme bozmaya uyma veya direnme kararı verir. Hangi mahkemece verilirse verilsin, bozmaya uyma ve direnme kararları aleyhine doğrudan Yargıtay’a başvurulur. Direnme kararına ilişkin inceleme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda (“YHGK”) yapılır ve YHGK’nın vereceği karara uyulması zorunludur.
Temyizin İcraya Etkisi
HMK m. 367’de düzenlendiği üzere, Bölge Adliye Mahkemesi kararı aleyhine temyize başvurulması kararın icrasını durdurmaz. Ancak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 36 kapsamında icranın geri bırakılması hükümlerine başvurulması mümkündür.
Sonuç
20.07.2016 tarihi itibariyle hukukumuzda üç dereceli yargılama sistemine geçildi. Bu kapsamda anılan tarih itibariyle ilk derece mahkemelerince verilen kararlar aleyhine Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf kanun yoluna, Bölge Adliye Mahkemelerince yapılacak istinaf incelemesinde verilen kararlar aleyhine ise, şartları taşıması halinde, temyiz yoluna başvurulabilir. Üç dereceli yargı sisteminde karar düzeltme kanun yolu kaldırıldığından, Yargıtay’da onama kararı verilen kararlar şekli anlamda kesinleşecektir. Yargıtay’da bozma kararı verilen kararların ise niteliği itibariyle ilk derece mahkemesine ve Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesi söz konusu olabilecektir.
[1] 04.07.1927 tarihli; 622, 623 ve 624 sayılı Resmi Gazete.
[2] 04.02.2011 tarihli, 27836 sayılı Resmi Gazete.
[3] Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, 2016 İstanbul, s. 709.
[4] Hakan Pekcanıtez / Oğuz Atalay / Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2013 İstanbul, s. 898.
[5] Yargıtay’ın 17.11.2016 tarihli, 2016/35343 E., 2016/ 20173 K. sayılı kararı.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...
Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...
Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...
Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...