Dava Açma Süresinin Hatalı Tespitine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
Giriş
Türk hukukunda hâkim olan “usul esastan önce gelir” ilkesi uyarınca dava açma sürelerinin doğru tespiti kritiktir. Anayasa Mahkemesi 02.05.2024 tarihli 2020/13187 E. ve 02.05.2024 K. sayılı kararında (“Karar”), dava açma süresinin hatalı tespit edilmesi üzerine davanın reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda, mahkemelerce dava açma süresi hesaplanırken hataya düşüldüğü değerlendirilerek davanın reddedilmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine oybirliği ile karar verilmiştir. Bu makalede Karar ve ilişkili mevzuat incelenmektedir.
Karara Konu Somut Olay
Başvurucunun iş akdi, işçi olarak çalışırken gözaltına alındığı ve işe devam etmediği gerekçeleriyle feshedilmiştir. Zorunlu arabuluculuk başvurusu kapsamında yapılan görüşmeler anlaşmama ile sonuçlanmış ve başvurucu tarafından işe iade davası açılmıştır.
İş mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (“Yerel Mahkeme”); kanunda arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması halinde, arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğinin düzenlendiğinden ve davanın bu süre içinde açılmadığından bahisle davanın reddine karar vermiştir.
Başvurucu; dava açma süresinin son gününün resmî tatile denk geldiğini, davanın resmi tatilin bittiği tarihten sonraki ilk iş gününde açıldığını ifade ederek karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (“İstinaf Mahkemesi”); Yerel Mahkeme ile aynı gerekçelerle, davanın iki haftalık süre içerisinde açılmadığını ifade ederek istinaf başvurusunu reddetmiştir.
Kararın tebliğini takiben başvurucu tarafından Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel başvuru yoluna başvurulmuştur. Başvurucu, dava açma süresi olan iki haftalık hak düşürücü sürenin son gününün resmî tatil günü olan bayrama denk geldiğini, takip eden iki günün de hafta sonu olması sebebiyle davayı ilk iş gününde açtığını belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
İlişkili Mevzuata Genel Bakış
Anayasa Mahkemesi, başvuru kapsamında, işe iade davaları bakımından getirilen zorunlu arabuluculuk başvurusuna ilişkin düzenlemeyi, Türk usul kanunlarında yer alan davanın açıldığı güne ve süre hesabına dair hükümleri incelemiştir.
25.10.2017 tarihli 30221 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (“7036 sayılı Kanun”) 11. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun (“4857 sayılı Kanun”) 20. maddesi değiştirilmiştir. Bu değişiklik ile, iş sözleşmesi feshedilen işçinin, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, -dava açılışından önce- arabulucuya başvurması zorunluluğu getirilmiştir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması halinde arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceği düzenlenmiştir.
7036 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca kanunda açıklama bulunmayan hallerde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“6100 sayılı Kanun”) hükümleri uygulanır. Karar’da da 30.01.1950 tarihli ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu’nun 15. maddesinin “Bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmünü içerdiği ifade edilmektedir. 7036 sayılı Kanun ile 5521 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlükteki mevzuatımız kapsamında, hukuk mahkemeleri nezdindeki yargılamalara uygulanacak usul kurallarına dair temel düzenlemeler 6100 sayılı Kanun’da yer alır.
Bu kapsamda, 6100 sayılı Kanun’un 118. maddesinde, davanın, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Anılan kanunda sürelerin hesaplanmasına dair kurallar da yer almaktadır. Buna göre, 6100 sayılı Kanun’un 92. maddesinin ikinci fıkrasında “Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter.”, hükmüne, 93. maddesinde “Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa’ya Aykırılığa İlişkin Değerlendirme
Somut olayda başvurucu mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Anayasa’nın hak arama hürriyeti 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı düzenlenmiştir. Mahkemeye erişim hakkının, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsuru olduğu kabul edilmektedir[1] .
Anayasa’nın 13. maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmünü içerir.
Karar’da, temel hak ve özgürlüklerin, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu nedenle öncelikli olarak başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Değerlendirmesinde Anayasa Mahkemesi aşağıdaki hususlara dikkat çekmiştir:
- 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesi, iş sözleşmesi feshedilen işçinin fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, arabulucuya başvurmak zorunda olduğunu öngörür.
- Bu maddeye göre arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde işçi arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açabilir.
- 6100 sayılı Kanun’un 92. maddesinin ikinci fıkrası; süre hafta, ay, yıl olarak belirtilmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içinde karşılık gelen günün tatil saatinde biteceğini düzenler.
- Aynı kanunun 93. maddesinde sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, sürenin tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biteceğini düzenler.
Somut olayda dava açma süresinin rastladığı son günün, resmî tatil günü olan Kurban Bayramı olduğu anlaşılmaktadır[2].
Netice itibarıyla, somut olayda başvurucunun işe iade davasını arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde açması gerektiği hususunda ihtilaf bulunmadığı vurgulanarak, iki haftalık sürenin son günü olan tarihin resmî tatil olan Kurban Bayramı’nın son gününe rastlaması, takip eden iki günün de hafta sonu olan Cumartesi ve Pazar günlerine denk gelmesi sebebiyle takip eden ilk iş günü olan tarihte açıldığı, Yerel Mahkeme ve İstinaf Mahkemesi’nin dava açma süresini hesaplarken hak düşürücü sürenin son günü olan tarihi iş günü olarak tespit ve kabul ettiğinin görüldüğü değerlendirilmiştir. Karar’da, mahkemelerin bu kabulünün sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde sürenin tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biteceğini belirten düzenlemeye açıkça aykırı olduğu ifade edilmiştir.
Bu itibarla Anayasa Mahkemesince başvurucunun açmış olduğu işe iade davasının süre aşımından reddedilmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmış, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Başvurucu tarafından 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebi ise, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağından bahisle Anayasa Mahkemesi’nce reddedilmiştir.
Sonuç
Hak kayıplarının önüne geçilmesi için dava açma sürelerinin doğru tespiti elzemdir. Anayasa Mahkemesi, güncel tarihli kararında, dava açma süresinin hatalı tespit edilmesi üzerine davanın reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir. Bu kapsamda Karar’da süre hesabına dair usul mevzuatında yer alan hükümler ele alınmış, Yerel Mahkeme ve İstinaf Mahkemelerinin süreyi hesaplarken sürenin son gününü iş günü olarak tespit etmesinin, sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde sürenin tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biteceğini belirten düzenlemeye açıkça aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu çerçevede, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
- Bu konudaki değerlendirmeler için bkz. Karar par. 23.
- Karar’da 17.03.1981 tarihli ve 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'un 2. maddesinde resmî ve dinî bayram günleri ile yılbaşı günü, 1 Mayıs ve 15 Temmuz gününün genel tatil günleri olduğunun belirtildiği, Kurban Bayramı'nın da dini bayram günlerinden olduğu ortaya konmuştur.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Hukukumuzda yargılama usulü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) ile düzenlenir ve her aşamada hak düşürücü süreler öngörülür. Hak düşürücü süreler, süreye riayet etmeyen taraf için hakkın kullanımının ortadan kalkmasına sebep olan bir yaptırım şeklidir...
Müdahale diğer bir ifadeyle davaya katılma, idari yargılama usulünde hukuk yargılamasına kıyasla temel farklılıklar içerir. Bu farklılıklar, idari yargılamada müdahilin hak arama hürriyetini kullanabilmesi bakımından kritik önem taşır. Bilindiği üzere, idari yargılama usulünde, davacı olmanın iki yolu bulunur...
6 Ekim 2023 tarihli 32331 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi (“AYM”) 2019/17969 sayılı bireysel başvuru üzerinden verdiği 08.06.2023 tarihli kararında (“Karar”) işçilik alacağının ödenmesine ilişkin açılan belirsiz alacak davasının, alacakların belirlenebilir olması nedeniyle dava şartı...
İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu (“İBBGK”) 2021/5 E. 2023/2 K. sayılı 28.04.2023 tarihli İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’yla (“Karar”) hukuk davalarında hükümde kanun yolu süresinin hatalı olarak uzun gösterilmesi halinde, hatalı gösterilen süre içerisinde yapılan kanun yolu başvurusunun...
Munzam (aşkın) zarara ilişkin davalarda zararın ispatlanması meselesi sıkça gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerek Yargıtay’ın farklı dairelerinin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“YHGK”) 29.03.2022 tarihinde verdiği 2021/928 E. 2022/401 K. sayılı kararıyla bir kez daha...
Hukukumuzda kesinlik sınırı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır. Alacak miktarı veya dava değeri bu belirtilen parasal sınırların üstünde olan ilk derece ve istinaf mahkemeleri kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvurma imkanı mevcutken, parasal...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, henüz ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ifa zamanı henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı ret kararı verilmesi ve buna bağlı olarak tayin edilecek avukatlık ücretinin maktu veya...
Islah genel anlamda, tarafların iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağına bir istisna olarak öngörülmüştür ve bu yasak sebebiyle gerçekleştiremedikleri usuli işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmelerine denir. Islah, tek taraflı ve açık bir irade beyanıdır ve...
Belirsiz alacak davasının koşulları son dönemde sıkça Yüksek Mahkeme’nin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.07.2021 tarihinde verdiği 2021/485 E., 2021/971 K. sayılı kararında (“Karar”), kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin...
Kanun yolları, mahkeme kararlarının denetlenerek yargılama hatalarının giderilmesini sağlaması açısından hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Ancak, uyuşmazlıkların bir noktada sonlandırılması ve kararların kesinleşmesi gerekir. Bu Hukuk Postası makalesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu...