Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022 Yılında Markaların Benzerliğine Dair Verdiği Kararların Değerlendirilmesi
Giriş
Yargıtay tüm kararlarda inceleme yaparken markanın benzerliği ile ilgili kriterleri somut olaylar özelinde değerlendirmiş ve kriterlerin ne şekilde tatbik edileceğini gösterirken, karıştırılma ihtimali kavramının da sınırının belirlenmesine yardımcı olmuştur. Bu makalede; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2022 yılında markanın hükümsüzlüğü hakkında verdiği kararlar incelenecek olup bu kararlarda yüksek mahkemenin marka benzerliği hakkındaki görüşleri aktarılacaktır. Makale kapsamında Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin aşağıdaki 4 kararı ele alınacaktır:
- 15.02.2022 tarih ve 2020/7024E. 2022/1138K. sayılı kararı (“1. Karar”).
- 14.02.2022 tarih 2020/6991E. 2022/1093K. sayılı kararı (“2. Karar”).
- 10.02.2022 tarih 2020/6754E. 2022/994K. sayılı kararı (“3. Karar”).
- 07.02.2022 tarih 2020/6776E. 2022/858K. sayılı kararı (“4. Karar”).
Markaların Benzerliğine İlişkin Yasal Düzenleme
Daha önce tescil edilmiş bir marka ile aynı ya da benzer olan ve karıştırılma ihtimali olan bir markanın başvurusu gerek mülga 24.06.1995 tarihli 556 numaralı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede (“MarkaKHK”) gerekse cari mevzuat olan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda (“SMK”) bir nispi ret sebebi olarak kabul edilmiş, ayrıca her iki kanunda da hakkı ihlal edilen hak sahibine markanın hükümsüzlüğü davası açma hakkı bahşedilmiştir.
SMK m.6/1 (MarkaKHK m.8/1) marka tescili için nispi ret nedenleri arasında; bir marka başvurusunun tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimalinin olması, başvurusu yapılan marka aleyhine bir ret sebebi olarak düzenlenmiştir.
Bununla beraber, daha önce tescil edilmiş bir marka ile benzerlik taşıması durumu yalnızca önceki hak sahibine tescil sırasında benzerlik ile hakkını ihlal eden marka başvurusuna itiraz etme imkanını vermemekte, aynı zamanda kendi markası ile benzerlik taşıyan bu markanın daha sonradan hükümsüzlüğünü isteme hakkını da (SMK m.25, MarkaKHK m.42) vermektedir. Önceki hak sahibinin bu dava hakkını kullanabilmesi için önceden Marka Bülteninde yapılan ilana itiraz etmiş olması şartı da aranmamaktadır.
Tescili talep edilen bir markanın, önceden tescil edilmiş (ya da başvurusu yapılmış) bir marka ile benzerlik taşıdığından bahsedebilmek için SMK m. 6’ya göre aşağıdaki kriterleri ihtiva etmelidir:
- Önceden tescil edilmiş ya da başvurusu yapılmış bir markanın benzeri olması.
- Aynı zamanda birbirine benzer olduğu iddia edilen markaların kapsadığı mal ve hizmet sınıflarında da benzerlik olması.
- Halk tarafından, ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırma ihtimalinin bulunması.
Görüldüğü üzere bir markanın, bir başka marka ile benzer olduğunu iddia edebilmek için salt benzerlik yeterli görülmemiş, aynı benzerliğin markanın ait olduğu mal ve hizmet sınıfları için de gerekli olduğu şartı koşulmuştur. Buna göre şekli anlamda birbiri ile benzer kabul edilebilecek iki markanın tescilli olduğu mal ve hizmet sınıfları birbirinden farklı ise bu maddeye göre nispi ret itirazı ileri sürmek ya da buna dayanarak marka hükümsüzlüğünü talep etmek mümkün olmayacaktır. Şüphesiz ki tanınmış markanın getirdiği istisnai haklar saklıdır. SMK, şekli ve tescil sınıfları arasındaki benzerliği de yeterli görmemiş ve bu benzerliğin ilişkilendirilme de dahil olmak üzere markalar arasında bir karıştırmaya sebebiyet vermesini de aramıştır. Bu karıştırmanın ölçüsünü de “halk tarafından” ifadesi ile düzenleme yoluna gitmiştir.
SMK’da yer verilen markaların benzerliğine ilişkin düzenlemede, herhangi bir örnek verme yoluna gidilmemiş yalnızca şartlar ortaya koyulmuştur. Bu düzenlemedeki benzerliğin ölçüsü, halk teriminden anlaşılması gerekenler, mal ve hizmet sınıflarının benzerlik sınırı ya da karıştırma teriminden ne anlaşılması gerektiği soruları, yüksek mahkemenin verdiği içtihat ve öğreti ile izah bulmuş ve anlam kazanmıştır. Yargıtay uzun yıllardan bu yana verdiği kararlarında, çağın değişen şartlarına uygun olarak, mevzuat ile getirilen kriterlerin nasıl anlaşılması gerektiğini izah ederek mevzuatın nasıl uygulanacağına ışık tutmaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Verdiği Kararlarda Markaların Benzerliğine Dair Değerlendirmeler
Yargıtay, 1. Kararı’nda SMK m. 6’da (MarkaKHK m. 8) düzenlendiği gibi itiraza konu olan markanın hükümsüzlüğünü talep edebilmek için benzerliğin salt yeterli olmayacağına, aynı zamanda asıl hak sahibinin markası ile başvurusu yapılan markanın tescil edildiği mal ve hizmetler arasında da bir benzerliğin olup olmadığının araştırılması gerektiğinin altını çizmiş, bu yönde bir araştırma yapılmaksızın verilen ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur. Aynı yönde 2. Karar’da da Yargıtay, sadece şekli bir benzerlik incelemesini yeterli görmemiş, dava konusu markaların benzerliklerinin tescil sınıfları yönünden de değerlendirilmesi gerektiğini içtihat etmiştir.
Yargıtay, benzerlik incelemesinde tescil edilen mal ve hizmet sınıflarının da dikkate alınmasına o denli önem vermektedir ki kimi zaman tanınmış marka iddiasını bile geri plana atabilmektedir. 4. Karar’da tütün üreticisi “CAMEL” ile “CML Cafe Bistro + arap kıyafetli gülen deve şekli” arasındaki benzerlik iddiasını değerlendirirken, markalar arası dolaylı çıkarımlarla kurulan düşük benzerlik bağlantısı olduğunu tespit etmiş ve markaların tescilli olduğu mal ve hizmet sınıfları birbirlerinden çok farklı olduğu için markalar arası karıştırılmaya yok açacak bir benzerliğin olmadığını içtihat etmiştir.
Yargıtay’ın inceleme konusu edilen kararlarında Yargıtay bizzat inceleme konusu yapmasa da yerleşik içtihatlarına göre verilmiş ve bozma sebebi yapılmamış ilk derece mahkemesi kararlarında yasal düzenlemede kullanılan “halk” kavramı ile ilgili açıklamalara yer verildiği görülmektedir. Söz konusu kararlarda, Yargıtay’ın yıllar boyu istikrar kazanmış içtihatlarına paralel olarak “halk” ifadesi ile “ortalama tüketici” kitlesi kabul edilmiştir. 1. Karar’da bu ortalama tüketici kitlesinde aranması gereken algı ve anlayış seviyesi ilk derece mahkemesi tarafından aşağıdaki ilkelerle özetlenmiştir:
- Ortalama tüketici kitlesi işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmamaktadır.
- Ortalama tüketici kitlesi, makul düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmamakta ve daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirindedir.
- Yanılgı ve karıştırmadan bahsedebilmek için ortalama tüketicinin bir markalı ürünü gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden diğer markayı düşünmesi, bu markaların farklı olduğunu algılayamaması gerekmemektedir.
Yargıtay 3. Karar’da ortalama tüketicinin algı düzeyi konusundaki değerlendirmesini yaparken basit İngilizce ifadelerin de toplumun önemli bir kısmı tarafından anlaşılabileceğini, “goldenvillage” ve “greenvillage” ifadelerinin anlamlarını bilebileceğini, ancak gıda ürünlerinde saflık ve doğallık algısı yönünden köy ifadesinin ayırt edicilik gücünün son derece zayıf olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte 2. Karar’da “OOPS!” ile “vioops” markalarının sesçil ve görsel anlamda benzerliğinin tartışmasız olduğuna karar vermiştir.
Sonuç
Başvuru yapılan bir markanın halihazırda tescilli ya da tescil için başvurulmuş bir markaya benzerliği konusunda yasal mevzuat, belirli kriterler ortaya koymuş ve benzerlik sebebiyle başvuru kriterlerinin kümülatif olarak bir arada bulunması gerektiğini düzenlemiştir. Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatları ile bu kriterler somutlaştırılmış, mevzuatta geçen “halk” ifadesi ile anlaşılması gereken toplum kesimi konusunda somut olaylar üzerinden birtakım ilkeler ortaya konulabilmiştir.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Eser sahibi ile yaratıcı faaliyetinin bir ürünü olan eseri arasındaki ilişki manevi haklar ile korunur. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (“FSEK”) düzenlenen eser sahibinin eser üzerindeki manevi hakları, eserin topluma arz yetkisi, eser sahibinin adının belirtilmesi yetkisi...
Liberal ekonomik ve hukuk sisteminin temelinde yer alan kavram ve değerlerden birisi olan mülkiyet hakkı, kişinin eşya ile arasındaki sahiplik ilişkisini düzenler. Mülkiyetin konusu olan eşyanın kapsamı, medeniyetin ve teknolojinin gelişimi ile birlikte...