Yargıtay İçtihadı
Yukarıdaki açıklamalar ışığında İİK’nın ticareti terk sistemi ile
TTK’daki tüzel kişilere ilişkin tasfiye sürecinin birbiriyle uyuşmadığı
söylenebilir. Hükümlerin amacı dikkate alındığında İİK m. 44 ile
337/a’daki düzenlemelerin gerçek kişi tacirlere uygulanması gerektiği,
tüzel kişilerin bu hükümlere tabi olmayacağı ileri sürülebilir. Nitekim
ticaret sicillerinin uygulamasında da tasfiye işlemleri arasında ticareti
terk bildirimi ve mal beyanı gibi kalemler bulunmamaktadır. Şifahen
yapılan görüşmelerde de böyle bir uygulamanın bulunmadığı, söz ko-
nusu bildirim ve beyanın gerçek kişiler tarafından yapılabileceği ifade
edilmiştir.
Ancak, Yargıtay içtihadı aksi yönde gelişmiştir. Yargıtay Ceza Ge-
nel Kurulu’nun 2010/16-75 E., 2010/159 K. sayılı ve 01.06.2010 tarih-
li; 2011/16-505 E., 2012/28 K. sayılı ve 14.02.2012 tarihli ve 2013/11-
821 E., 2014/478 K. sayılı ve 4.11.2014 tarihli üç ayrı kararı bulun-
maktadır. Söz konusu kararlarda özetle Yargıtay aşağıdaki mantık sil-
silesini takip etmektedir:
• İİK m. 44 “ticareti terk eden tacir” ifadesini kullanmıştır. Ger-
çek kişi ve tüzel kişi tacir ayrımına gidilmemiştir.
• Tasfiye yolu ile ortaklık ilişkisi sona erer. Bu da ticareti terk
kapsamında değerlendirilir.
• Şirketi temsil ve yönetimden sorumlu yetkili kişilerin İİK m.
337/a’da düzenlene suçu işleyemeyeceği kabul edilirse, gerçek
kişilerin cezalandırılması, ancak aynı fiili işleyen şirket müdür-
lerinin cezai sorumluluktan muaf tutulması sonucu doğacaktır.
Böyle bir ayrımın yasal bir dayanağı yoktur.
• İİK m. 354 uyarınca bu suç bir tüzel kişiliğin yönetimi ve işlem-
leri sırasında işlendiyse ceza söz konusu tüzel kişinin müdür ve-
ya yetkilileri hakkında hükmolunur. Yargıtay kararlarında ince-
lenen somut uyuşmazlıklarda limited şirket müdürlerinin de bu
kapsamda olduğu belirtilmiştir.
• Bu nedenlerle tüzel kişilerin İİK m. 44 ve m. 337/a’yı ihlal et-
mesi halinde m. 337/a’daki müeyyide uygulanır.
50
HUKUK POSTASI 2015