Sorumsuzluk Antlaşmalarının Hükümsüzlüğü
Giriş
Sözleşmeler hukuku bakımından genel prensip sözleşme serbestisi veya diğer bir deyişle irade serbestisi olmasına rağmen, sorumsuzluk antlaşmaları bakımından, tarafların iradelerine tamamen bir serbesti tanınmamış ve sorumsuzluk antlaşmalarının geçerliliği Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) emredici hükümleriyle sınırlandırılmıştır.
Sorumsuzluk antlaşmalarının geçerliliğini ve sınırlarını açıkça ortaya koyabilmek için öncelikle sorumluluk kavramının irdelenmesi ve doğru şekilde ifade edilmesi gerekir.
“Sorumluluk Hukuku” ifadesi hem sözleşmenin ihlalinden doğan sorumluluğu hem de sözleşme dışı sorumluluk hallerinin tümünü ifade etmek üzere kullanılır.[1] Bu nedenle sorumluluk borca aykırılıktan doğabileceği gibi, genel davranış kurallarına aykırılıktan da doğabilir. Her ne kadar borca aykırılığın haksız fiil teşkil etmesi mümkünse de sözleşmesel sorumluluğun ve haksız fiil sorumluluğunun oluşma şartları ile bu sorumluluk tiplerine bağlanan sonuçlar birbirinden farklıdır.
Sorumluluk ve Borç Nedir?
TBK m. 49’a göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Hukuka aykırılık doktrinde zarar gören değeri korumak için hukuk düzeninin yasakladığı bir davranışta bulunmak olarak tanımlanır. Hükümden anlaşılacağı üzere haksız fiil sorumluluğundan bahsedebilmek için (i) işlenen fiil hukuka aykırı olmalı, (ii) fail kusurlu olmalı, (iii) bir zarar meydana gelmeli ve (iv) haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Haksız fiilden doğan sorumlulukta genel kural, failin davranışının kusurlu olması olsa da TBK kusurun olmadığı bazı durumlarda sorumluluğun varlığını kabul etmektedir.
Sözleşmeden doğan sorumluluğun düzenlediği TBK’nın 112. maddesine göre, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Borcun ifa edilmemesinden sorumluluk hallerinde borçlunun kusursuzluğunu ispat etmesi gerekir. TBK m. 112 anlamında sorumluluk, borca aykırılıktan doğacağı için, bir zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünü ifade eder.[2]
Bu çalışmada da sözleşmeden doğan borçlara aykırılık halinde doğan sorumluluğun ortadan kaldırılması veya sınırlandırılmasına getirilen sınırlamalar konu alınacaktır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, borç ve sorumluluk uygulamada her ne kadar aynı anlamda kullanılsa da terminolojik olarak farklı hukuki anlamlar içermektedir. Bu nedenle öncelikle sözleşme ile üstlenilen borç ile borcun ifa edilmemesinden doğan sorumluluğun birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Borç, borçluyu alacaklıya karşı belirli bir edimi yerine getirmekle yükümlü kılan hukuki ilişkidir. Sorumluluk ise, borçlunun sözleşmeden doğan edimini hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi halinde, ikincil edim niteliğinde olan tazmin etme borcu, asli edimin yerini almakta veya asli edime eklenmektedir.[3]
Tarafların iradesine bağlı olarak sözleşme serbestisi prensibi uyarınca, sözleşmede düzenlenmek suretiyle, sorumluluk genişletilebilir veya daraltılabilir. Fakat kanun koyucu borçlunun sorumluluğunun sözleşme ile daraltılması veya ortadan kaldırılmasına emredici kurallarla sınırlama getirmiştir.[4]
Sorumsuzluk Anlaşmalarının Unsurları ve Sınırlandırılması
Sorumsuzluk anlaşmaları, borca aykırılıktan doğan sorumluluğun sınırlandığı, borçlunun taahhütlerine aykırı davranması halinde, yapılan anlaşma neticesinde borçlunun bu aykırılığın sonuçlarına katlanmamasını sağlayan anlaşma türüdür. Bu anlaşmalar ayrı bir sözleşme şeklinde veya mevcut borç doğuran sözleşmenin içinde sözleşme maddesi olarak düzenlenebilir.
Sorumsuzluk anlaşmasının unsurları; (i) borca aykırılık olması, (ii) zarar doğmadan önce yapılmış olması ve (iii) kanun ile belirlenen sorumluluk düzenini borçlu lehine değiştirmesi olarak sayılabilir. Sorumsuzluk anlaşması, sorumluluğun tamamen kaldırılması veya borçlunun sorumlu tutulma şartlarının zorlaştırılması ya da sorumlu olunan tazminatın sınırlandırılması şeklinde daraltılması ile tezahür edebilmektedir. Bunun yanında alacaklının borçluya karşı tazmin talebini ileri sürmesini zorlaştıran düzenlemeler de sorumsuzluk anlaşması olarak kabul edilmektedir.[5] Kanunen borçluya ait ispat yükünün alacaklıya yüklenmesi veya emredici olmayan zaman aşımı sürelerinin kısaltılması yönündeki anlaşmalar da sorumsuzluk anlaşması niteliğindedir.[6]
Sorumsuzluk anlaşmasının sınırlandırılmasına ilişkin TBK’da emredici düzenlemelere yer verilmiştir. TBK’nın “Sorumsuzluk Anlaşmaları” kenar başlıklı 115’inci, 116’ncı ve 221’inci maddeleri emredici nitelikte olup, kanunda anılan hallerde taraf iradeleri ile meydana gelen sorumsuzluk anlaşmalarının kesin olarak hükümsüz olduğunu düzenlemektedir.
TBK m. 115’in öngördüğü sınırlamalar madde metninden de anlaşılacağı üzere 3 fıkrada 3 ayrı halde sorumluluğun sınırlandırılmasını emredici kuralla engellemiş ve bu hallerde sorumsuzluk anlaşmalarının hükümsüz olduğunu düzenlemiştir.
TBK 115nci maddenin ilk fıkrasında yer alan “Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesi ile borçlunun hem kasıttan hem de ağır ihmalden sorumluluğunun kaldırılması emredici kural ile ortadan kaldırılmıştır. Kast ve ağır ihmal için sorumluluğun kaldırılamamasının en önemli gerekçesi sorumluluk hukukuna hâkim bulunan kusur prensibi ile sözleşme hukukuna hâkim bulunan ahde vefa ilkesidir.[7]
Taraflar bir sözleşme ilişkisi içine girdiklerinde, birbirleri nezdinde haklı bir güven ilişkisi de doğar. Borçlunun kasıtlı bir şekilde borcunu yerine getirmemesi güven ilişkisine aykırı olmasının yanında alacaklının haklı beklentisinin de karşılanmaması sonucunu doğurur. Ayrıca bir kişinin bir yandan borç altına girme iradesini beyan ederken, diğer yandan bilerek ve isteyerek borcuna aykırı davranma imkânı elde etmesi de çelişkilidir ve bu tür anlaşmaların borç ilişkisinin doğasına aykırı olduğu ifade edilmektedir.[8] Bu nedenle kasıtlı şekilde borca aykırılık halinde sorumsuzluğu öngören anlaşmalar hükümsüzdür.
İlgili madde metninde korunan karşılıklı güven ilişkisi ve ahde vefa kuralının bir diğer görünümü de ağır ihmal sonucu doğan sorumluğunun da sorumsuzluk anlaşması ile kaldırılmasının mümkün olmamasıdır.[9] Alacaklı, borçlunun borç altına girerken kendisi ile eşit durumdakilerle aynı özeni göstermesini beklemektedir. Gerek güven ilişkisini zedelenmesi gerekse yüklenilen borcun yerine getirilmesine ilişkin beklentinin karşılanmaması nedeniyle ağır ihmal hali için de yapılan sorumsuzluk anlaşmaları hükümsüz olacaktır. Kanun koyucu kast ve ağır ihmal gibi iki kusur çeşidi için aynı yaptırımı tercih etmiştir.[10]
TBK m.115’in 2’nci ve 3’üncü fıkralarında ise sorumsuzluk anlaşmasının hükümsüz olduğu durumlar genişletilerek, bu fıkralarda yer alan durumlarda hafif ihmalden doğan sorumluluğun da kaldırılmasının mümkün olmadığı emredici şekilde düzenlenmiştir.
TBK m.115/2: Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
TBK m.115/3: Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Benzer şekilde sorumsuzluk anlaşmasına getirilen bir diğer sınırlama da TBK’nın 116’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında emredici olarak düzenlenmiştir.
TBK m.116/1: Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür.
TBK m.116/2: Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir.
TBK m.116/3: Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Kanun koyucu TBK m. 116’nın ikinci fıkrasında sorumsuzluk anlaşmasına açıkça izin vermesine rağmen, 115’inci madde ile paralel olarak, uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden de sorumlu olacağını ve bu sorumluluğu ortadan kaldıran tüm anlaşmaların hükümsüz olacağını emredici şekilde düzenlemiştir. Kanun koyucu, yardımcı kişi kullanarak etkinlik alanını genişleten borçluya bunun rizikosunu da yüklemektedir.[11] Burada yine kasıt, ağır ihmal ve hafif ihmalden kaynaklanan borca aykırılıklar beraber değerlendirilerek bunların tamamına ilişkin yapılan sorumsuzluk anlaşmaları emredici düzenleme ile hükümsüz sayılmıştır.
Sorumsuzluk anlaşması kenar başlığıyla kanunda yer alan bir diğer madde de, ayıba karşı tekeffülü konu alan sorumsuzluk anlaşmasının sınırlandığı TBK m. 221’inci maddesidir. Emredici olarak düzenlenmiş hükümde; Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. İfadesi ile satıcının kasten ve hile ile ayıbı gizlemesinin yanında, satılanı ayıplı olarak elden çıkarmasında ağır kusurlu sayılacağı her durumda sorumsuzluk anlaşması geçersiz olacaktır.[12] Bu düzenleme ile TBK m. 115 ile paralel olarak, satım sözleşmesi uyarınca da kast ve ağır ihmal durumunda yapılan sorumluluğu kaldırmak veya sınırlandırmak üzere yapılan sorumsuzluk anlaşması hükümsüz olacaktır.
Emredici nitelikte olan ve sorumsuzluk anlaşmasını sınırlayan bu hüküm, “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” düzenlemesi getiren TBK m. 225 ile birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, mesleki olarak satıcının bilmesi gereken ayıpların farkında olmaması, satıcının ağır kusuru olarak kabul edilecektir.[13]
Bir diğer sorumsuzluk anlaşmasını sınırlayan kanun hükmü de zapta karşı tekeffül borcuna ilişkin sorumsuzluk anlaşmalarının hükümsüzlüğünü düzenleyen TBK m. 214’ün üçüncü fıkrasında düzenlenmektedir.
TBK m. 214: “Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.
Alıcı, elinden alınma tehlikesini sözleşmenin kurulduğu sırada biliyor idiyse satıcı, ayrıca üstlenmiş olmadıkça bundan dolayı sorumlu olmaz.
Satıcı, üçüncü kişinin hakkını gizlemişse, sorumluluğunu kaldırma veya sınırlama konusunda yapılmış olan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.”
Madde metninden de anlaşılacağı üzere 214’üncü maddenin 3’üncü fıkrasında satıcının kastının bulunduğu hallerde sorumsuzluk anlaşmasının hükümsüz olacağı hükme bağlanmıştır.
Sonuç
Sonuç olarak, sorumsuzluk anlaşmalarının sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin temelini oluşturan en önemli unsur, kişinin bir yandan borç altına girme iradesini beyan ederken öbür yandan borcuna aykırı davranma serbestisini muhafaza etmesinin çelişkili görülmesidir.[14] Dolayısıyla, bir kişi sözleşme ile belli bir borç altına girme iradesi gösteriyorsa, o kişinin borca aykırı davranışından sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma yapma konusundaki irade serbestisi ve bu konudaki sözleşme serbestisi kanunun emredici hükümleri ile sınırlandırılmıştır.[15]
- Tekinay, Selahattin Sulhi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitapevi, 1993, s. 474.
- Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler 21. Bası Ankara 2017, s. 83.
- Önay, Işık – Karaşahin, Yasin Alperen: Borcun Kapsamına ve Riskin Paylaşılmasına Dair Anlaşmaların Sorumsuzluk Anlaşmalarından Ayırt Edilmesi Sorunu, BATİDER 2018, C. XXXV, S. 4 s. 33.
- Önay, Işık – Karaşahin, Yasin Alperen: Borcun Kapsamına ve Riskin Paylaşılmasına Dair Anlaşmaların Sorumsuzluk Anlaşmalarından Ayırt Edilmesi Sorunu, BATİDER 2018, C. XXXV, S. 4 s. 33.
- Önay, Işık – Karaşahin, Yasin Alperen: Borcun Kapsamına ve Riskin Paylaşılmasına Dair Anlaşmaların Sorumsuzluk Anlaşmalarından Ayırt Edilmesi Sorunu, BATİDER 2018, C. XXXV, S. 4 s. 34.
- Önay, Işık – Karaşahin, Yasin Alperen: Borcun Kapsamına ve Riskin Paylaşılmasına Dair Anlaşmaların Sorumsuzluk Anlaşmalarından Ayırt Edilmesi Sorunu, BATİDER 2018, C. XXXV, S. 4 s. 34.
- Başalp, Nilgün: Sorumsuzluk Anlaşmaları, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı 2011, s. 452.
- Önay, Işık – Karaşahin, Yasin Alperen: Borcun Kapsamına ve Riskin Paylaşılmasına Dair Anlaşmaların Sorumsuzluk Anlaşmalarından Ayırt Edilmesi Sorunu, BATİDER 2018, C. XXXV, S. 4 s. 35.
- Başalp, Nilgün: Sorumsuzluk Anlaşmaları, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı 2011, s. 452.
- Başalp, Nilgün: Sorumsuzluk Anlaşmaları, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı 2011, s. 452.
- Başalp, Nilgün: Sorumsuzluk Anlaşmaları, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı 2011, s. 458.
- Başalp, Nilgün: Sorumsuzluk Anlaşmaları, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı 2011, s. 468.
- Başalp, Nilgün: Sorumsuzluk Anlaşmaları, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı 2011, s. 468.
- Önay, Işık – Karaşahin, Yasin Alperen: Borcun Kapsamına ve Riskin Paylaşılmasına Dair Anlaşmaların Sorumsuzluk Anlaşmalarından Ayırt Edilmesi Sorunu, BATİDER 2018, C. XXXV, S. 4 s. 81.
- Önay, Işık – Karaşahin, Yasin Alperen: Borcun Kapsamına ve Riskin Paylaşılmasına Dair Anlaşmaların Sorumsuzluk Anlaşmalarından Ayırt Edilmesi Sorunu, BATİDER 2018, C. XXXV, S. 4 s. 80.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.