Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Sorumsuzluk Anlaşmaları
Genel Olarak
Sorumluluğun taraf anlaşmasıyla kaldırılması, uygulamada farklı şekillerde görülmektedir. En yaygın olanı, kusur türüne bağlı olarak sorumluluğun kaldırılmak istenmesidir. Hukukumuzda kusur türleri, kast, ağır ihmal ve hafif ihmal şeklinde derecelendirilmektedir. Kanun koyucu, kusurun derecelerine bağlı olarak BK m. 99 ve 100’de (01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun (“TBK”)’nın 115. ve 116. Maddelerinde) sorumsuzluk anlaşmalarını sınırlamıştır.
Borçlar Kanunu’nun 99. ve 100. maddeleri şöyledir:
“Madde 99
Hile veya ağır kusur halinde düçar olacağı mesuliyetten borçlunun iptidaen beraetini tazammun edecek her şart, batıldır.
Hafif kusur halinde, borçlu iptidaen mesuliyetten beraeti tazammun eden şartın dermeyanı sırasında alacaklı borçlunun hizmetinde ise veya mesuliyet hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatin icrasından tevellüt ediyorsa; haiz olduğu takdir salahiyetine istinat ile hakim, bu şartı batıl addedebilir.”
“Madde 100
Bir borcun ifasını veya bir borçdan mütevellit bir hakkın kullanılmasını kendisi ile beraber yaşayan şahıslara veya maiyetinde çalışanlara velev kanuna muvafık surette tevdi eden kimse, bunların işlerini icra esnasında ika ettikleri zarardan dolayı diğer tarafa karşı mesuldür.
Bunların fiilinden mütevellit mesuliyeti, evvelce iki taraf arasında yapılan bir mukavele tamamen veya kısmen bertaraf edebilir.
Alacaklı, borçlunun hizmetinde ise veya mesuliyet hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatin icrasından tevellüt ediyorsa; borçlu mukavele ile ancak hafif bir kusurdan mütevellit mesuliyetten kendisini beri kılabilir.”
TBK m. 115 ve m. 116 ise şu hükümdedir:
“SORUMSUZLUK ANLAŞMASI
Madde 115- Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.”
“YARDIMCI KİŞİLERİN FİİLLERİNDEN SORUMLULUK
Madde 116- Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür.
Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.”
Bunun haricinde sözleşmelerde yer alan ve kusur sorunu ile alakası olmadığı düşünülen kimi sözleşme hükümleri ve hatta alacaklının hukuki durumunu zayıflatan her türlü taraf anlaşması da BK m. 99 ve 100’ün emredici düzenine tabi olarak, sorumsuzluk anlaşması olarak değerlendirilebilirler.
Sorumluluğun kaldırılması ile sorumluluğun taraf anlaşmasıyla tamamen bertaraf edilmesi ifade edilmektedir. Doktrinde, sorumluluğun tamamen kaldırılmasının BK m.99 uyarınca mümkün olmadığı ileri sürülmektedir. Hatta bu hüküm çerçevesinde kast ve ağır ihmali konu alan bir sorumsuzluk anlaşmasının kesin hükümsüz olması ve buna bağlı olarak hafif ihmali konu alan sorumsuzluk anlaşmalarında da sorumluluğun tamamen kaldırıldığından bahsedilmesinin yersiz olduğuna işaret edilmektedir. Ancak burada BK m.100/2 gözden kaçırılmaktadır. Bu hüküm uyarınca ifa yardımcılarının verdiği zarardan borçlunun sorumluluğunun tamamen kaldırılması mümkün bulunmaktadır.
Kural olarak ifa yardımcısının fiilinden doğan sorumluluğun tamamen bertaraf edilmesi mümkün ise de, borçlu kendi fiilinin sebep olduğu zarardan kast ve ağır ihmal için sorumsuzluk anlaşması yapamayacaktır. Dolayısıyla, borçlu açısından sadece ifa yardımcılarına ilişkin anlaşma gözetilirse; sorumluluğun kaldırıldığı, ancak kendi fiilinden doğan zararları konu alan sorumsuzluk anlaşması da hesaba katılırsa, bu durumda sorumluluğun sadece sınırlandırıldığı kabul edilebilecektir.
Sorumluluğun sınırlandırılması yönünde bir anlaşma yapıldığı takdirde, konu, kişi, mal varlığı değerleri, miktar, zaman itibariyle sınırlandırma konuları öne çıkacaktır.
Herkese yönelik yapılan tek taraflı irade açıklaması niteliğinde bulunan sorumsuzluk beyanları, temellerinde bir irade uyuşması bulunmadığı için sorumsuzluk anlaşması olarak kabul edilemezler. Eğer sorumsuzluk beyanını görmek ve içeriğini anlama olanağı alacaklıya verilmişse ve alacaklı bundan sonra sözleşme ilişkisine girmişse, artık alacaklının bu sorumsuzluk beyanını kabul etmiş olduğu varsayılabilir. Ancak bu yönde bir sonucun doğması için alacaklı herkesten beklenebilecek bir özen göstererek sorumsuzluk beyanını görebilecek koşullar içinde olmalıdır. Yoksa alacaklının bu kayıtları arama ve bulma yükümlülüğü olmadığı gibi, herkesçe okunup anlaşılabilecek şekilde kaleme alınmayan kayıtları da okuması kendisinden beklenemez. Bu tür kayıtlar, haksız fiil sorumluluğu altında tazminatın tayin edilmesinde, bir indirim nedeni olarak dikkate alınabilirler. Tek taraflı irade açıklaması neticesinde uyarılmış olan muhatap, buna rağmen uyarıya dikkat etmez ve eylemi neticesinde zarar görürse, bu davranışı müterafik kusur olarak kabul edilebilecektir.
Sorumsuzluk Anlaşmasının Sınırları
Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi, genel bir ifade ile sözleşmenin konusunun kanunun çizdiği sınırlar çerçevesinde serbestçe belirlenebileceğini, ancak kanuna, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmadığı sürece geçerli olabileceğini öngörmektedir.
TBK m. 27.’de de, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür denilmektedir.
Emredici hükümler denildiğinde, sorumsuzluk anlaşmaları için hukukumuzda öncelikle BK m.99 ve 100 (TBK m. 115 ve 116) akla gelmektedir. BK m. 99’un (TBK m.115’in) koyduğu ana kural gereğince, borçlunun kastından ya da ağır ihmalinden (TBK m. 115’in ifadesiyle ağır kusurundan) sorumsuzluğunu kaldırması hukuka aykırı olacaktır. BK m.99’a göre hafif ihmalden doğan sorumluluğunu kaldırabilse de borçlu, somut olayda devletin verdiği bir imtiyazla faaliyet yürütmekte ise ya da alacaklı borçlunun hizmetinde ise, hafif ihmalden sorumsuzluk anlaşması hakimin takdiri ile batıl sayılabilecektir. Ayrıca borçlu, ifa yardımcısının her türlü kusurundan sorumsuzluğunu alacaklıya kabul ettirmiş olsa bile, BK m. 100 gereğince somut olayda sorumluluk devletin verdiği imtiyazla yürütülen bir faaliyetten doğmuşsa ya da alacaklı borçlunun hizmetinde ise, borçlu ancak hafif ihmalden sorumluluğunu kaldırabilecektir. TBK m. 115’in ve 116’nın birlikte okunması suretiyle, BK m.99 ve 100’de yer alan istisnaları kısmen kapsayacak şekilde farklı bir sonuca varmak gerekecektir. Buna göre sorumluluk, uzmanlık gerektiren faaliyetlerin yürütülmesinden doğmuşsa ya da alacaklı ile borçlu arasında bir hizmet sözleşmesinden kaynaklanan bir borcun ifasından doğmuşsa, hâlihazırda yapılmış bulunan tüm sorumsuzluk anlaşmaları kesin hükümsüz olacaktır.
BK m. 99/2’de düzenlendiği üzere hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatın icrasından sorumluluk doğmuşsa hakim, bu imtiyazlı faaliyete ilişkin hafif ihmal için evvelce yapılan sorumsuzluk anlaşmalarını etkisiz kılabilecektir. BK m. 100/3 gereğince ise borçlunun başkasının davranışından doğan sorumluluğunu bertaraf eden sorumsuzluk anlaşmasının konusu, hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatın icrasına özgü bulunmakta ise, sadece hafif ihmal için sorumluluk kaldırılabilecektir. İmtiyazlı sanat/ticari faaliyet tanımına, somut olaya uygun olduğu gibi, girişimcilerin idare ile akdettiği imtiyaz sözleşmelerine dayanarak yürüttüğü faaliyetlerin de gireceği şüphesizdir.
Sorumsuzluk anlaşması serbestisi yönünden BK m.99 ve 100’de yer alan sınırlamalardan biri olarak kabul edilen devletin verdiği imtiyazla yürütülen faaliyetin ortaya çıkardığı zararların kural olarak sorumsuzluk anlaşmasına konu olamaması ilkesi, 6098 sayılı TBK ile birlikte önemli değişiklikler geçirmiştir. Değişiklikle birlikte, BK m. 99’daki hakimin takdirine bırakılmış olan yaptırım kaldırılmış, içerik yönünden BK m.100 ile borçluya tanınan hafif ihmal için sorumsuzluk anlaşması serbestisi de kaldırılmıştır.
Dolayısıyla yeni kanun ile birlikte, bu tür bir faaliyet yürüten borçlunun artık ne kendi davranışından ne de yardımcı kişisinin davranışlarından doğan zararlardan sorumluluğunu sınırlaması mümkün değildir. Bu tür sorumsuzluk anlaşmaları ister ağır kusur isterse hafif kusur için olsun, artık kesin hükümsüz olacaktır.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar (“32 Sayılı Karar”) ve 2008-32/34 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ ile bazı sözleşmelerin sözleşme bedelleri ile bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize...
Munzam (aşkın) zarara ilişkin davalarda zararın ispatlanması meselesi sıkça gerek Anayasa Mahkemesi’nin gerek Yargıtay’ın farklı dairelerinin inceleme ve değerlendirmesine konu olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“YHGK”) 29.03.2022 tarihinde verdiği 2021/928 E. 2022/401 K. sayılı kararıyla bir kez daha...
Sözleşmeler hukuku bakımından genel prensip sözleşme serbestisi veya diğer bir deyişle irade serbestisi olmasına rağmen, sorumsuzluk antlaşmaları bakımından, tarafların iradelerine tamamen bir serbesti tanınmamış ve sorumsuzluk antlaşmalarının geçerliliği Türk Borçlar Kanunu’nun...
Anayasa Mahkemesi 14.09.2021 tarihli ve 2018/25663 başvuru numaralı kararında (“Karar”) yaptığı inceleme sonucunda, başvurucu Cahide Demir’in üçüncü kişinin borcunun teminatı olarak kendi taşınmazı üzerinde tesis edilen ipoteğin, söz konusu üçüncü kişi borçlunun kredi borcunu...
Genel işlem koşulları, yalnızca tüketici işlemlerinde değil; otomotiv, bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon ve enerji gibi belirli sektörlerdeki ticari işlemlerde de yaygın olarak kullanılır. Nitekim, genel işlem koşulları...