Kadının, Eşinin Soyadını Almasını Zorunlu Kılan Kanun Hükmü Kaldırıldı: Anayasa Mahkemesi’nin 22.02.2023 Tarihli Kararı
Giriş
28 Nisan 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”) 22.02.2023 tarihli, E.: 2022/155-K.: 2023/38 sayılı kararı (“Karar”) ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) kadının evlendiğinde eşinin soyadını almasını zorunlu kılan 187. maddesinin birinci cümlesi kaldırıldı. Bu çalışmada, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilen Karar’ın incelemesi yapılacaktır.[1]
İptali İstenen Hüküm
Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru ile TMK’nın 187. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali talep edilmiştir. TMK’nın 187.maddesi şöyledir:
“Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”
Anılan hükmün Anayasa’nın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2., “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10., Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığını güvence altına alan 17., özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20., “Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlıklı 90. ve “Anayasa Mahkemesi kararları” başlıklı 153. Maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali talep edilmiştir.
Başvuruya konu olay ise, kadının evlenmeden önceki soyadının kullanılmasına izin verilmesi talebiyle açılan davada İstanbul 8. Aile Mahkemesi’nin itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varmış olmasıdır.
Esasa Dair AYM İncelenmesi
AYM Karar’da öncelikle TMK’nın 187. maddesinin itiraz konusu 1. cümlesini açıklamıştır. Buna göre, kadın evlenmeden önceki soyadını ancak bu yönde talepte bulunmak ve eşinin soyadının önünde kullanmak koşuluyla saklayabilir. Dolayısıyla kadın evlenmeden önceki soyadını, evlendikten sonra tek başına kullanamaz.
i. Mülga Medeni Kanun ve TMK Düzenlemeleri
AYM Karar’da, TMK’nın yürürlüğe girmesinden önceki düzenlemelere atıfta bulunmuş, bu dönemde eşlerin evlilik birliğindeki konumlarının eşit bir şekilde düzenlenmediğini belirtmiştir.
TMK ile birlikte, eşlerin evlilik birliğindeki konumlarının eşitlik ilkesi kapsamında yeniden düzenlenmiştir. AYM, TMK’nın gerekçesine atıfta bulunmuştur. 743 sayılı mülga Medeni Kanun’unda terk edilen hüküm ve uygulamalara değinilmiştir. Örneğin TMK’nın 134. maddesi ile evlenme başvurusunun yapılacağı yerin tespitinde erkeğin ikamet adresine üstünlük tanıyan, 192. maddesi ile eşlerden her birinin meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini alma zorunluluğunu ortadan kaldıran, 263. maddesi ile evlilik devam ettiği sürece velayet konusunda erkeğin oyuna üstünlük tanıyan yaklaşımlardan vazgeçilmiştir. AYM tarafından bahsi geçen düzenlemelerin kadın-erkek eşitliğini hayata geçirmeye yönelik hukuki gelişmeler olduğunu değerlendirmiştir.
Bununla beraber AYM tarafından mülga 743 sayılı Medeni Kanun’un kadının soyadı konusundaki hükümlerinde değişiklik yapılmadığı ve TMK’da mülga hükme aynen yer verildiği hususuna dikkat çekilmiştir.
ii. Eşitlik İlkesi
AYM, kadının önceki soyadını evlendikten sonra tek başına kullanamaması durumunu Anayasa’nın 10. maddesi ile koruma altına alınan eşitlik ilkesi çerçevesinde değerlendirmiştir.
AYM, eşitlik ilkesinin eylemli değil hukuksal eşitlik anlamında geldiğini, bunun amacının da aynı statüdeki kişilerin yasalar karşısında aynı işlemlere tabi tutulmasını sağlamak; kişilere ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte, AYM kendi içtihatlarına atıfta bulunmuş; yasalar önündeki eşitliğin herkesin aynı kurala bağlı tutulacağı anlamına gelmediğini, somut olay özelliklerinin kimi kişiler veya topluluklar için değişik kurallar ve uygulamalar gerektirebileceğini, bu durumun eşitlik ilkesini zedelemeyeceğini not düşmüştür.
AYM’ye göre farklı kişilere farklı muamelenin var olup olmadığının incelenmesinin ardından farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı irdelenmelidir. Eğer makul ve nesnel bir temel var ise, bu durumda farklı muamelenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi gereklidir.
iii. Özel Hayatın Gizliliği
AYM, kadının evlendikten sonra önceki soyadını koruması konusunu özel hayatın gizliliği kapsamında da değerlendirmiştir.
2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 1. maddesi soyadı taşımayı bir yükümlülük olarak öngörür. Anayasa’nın 20. maddesi ise herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı olduğunu düzenler. Bireylerin yaşamlarıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelen isim hakkı da özel hayatın bir unsurudur. Dolayısıyla cinsiyet, doğum kaydı, kimlik bilgileri gibi bilgilerde değişiklik yapılmasını isteme hakkı da isim ve soyadı hakkı gibi özel hayatın gizliliği hakkı kapsamındadır. Bu çerçevede soyadı taşımak yalnızca bir yükümlülük değil, aynı zamanda bir haktır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (“AİHM”) isim ve soyad hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (“AİHS”) “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” başlıklı 8. maddesi kapsamında olduğunu kabul eder.
iv. Anayasal Değişiklikler
AYM Karar’da ayrıca kadın-erkek eşitliği hususundaki anayasa hükümlerindeki değişikliklere dikkat çekmiştir.
Anayasa’nın 41. maddesinde 2001 yılında 4709 sayılı kanunun 17. maddesi ile değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik ile ailenin Türk toplumunun temeli olduğu hükmüne, ailenin “eşler arasındaki eşitliğe dayandığı” ibaresi eklenmiştir. Bu maddenin gerekçesinde, anılan düzenlemenin kadın erkek eşitliğinin sağlanması amacının güdüldüğü yer alır.
Anayasa’nın 10. maddesinde 2004 yılında 5170 sayılı kanunun 1. maddesi ile eklenen ikinci fıkra ile kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu ve devletin bu eşitliğin yaşama geçirilmesiyle yükümlü olduğu belirtilir. Bu maddenin gerekçesinde de cinsiyet ayrımcılığını yasaklayan uluslararası sözleşmelere atıf yapılır. 10. maddede yapılan değişikliğin yeterli ölçüde temsil edilemeyen cinsiyet lehine belli avantajlar sağlayan önlemlerinin sürdürülmesinin veya kabul edilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olmadığı belirtilir.
Ayrıca, AİHS’nin 7 numaralı Ek protokolünün 5. maddesinde, eşler arasındaki eşitlik ilkesinin özel olarak düzenlendiği belirtilir.[2] Bu ek protokol, 08.04.2016 tarihli ve 29678 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 28.3.2016 tarihli 2016/8717 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanarak yürürlüğe girmiştir.[3]
AYM, Anayasa’da yapılan bu değişiklikler ile kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ihtiyacının güçlü bir şekilde vurgulandığını ve eşitlik ilkesinin eşler arasındaki görünümünün önemini ortaya koyduğunu belirtmiştir.
v. AİHM, AYM ve Yargıtay Kararları
AYM itiraza konu olayı değerlendirirken son olarak AİHM’nin, kendisinin ve Yargıtay’ın kararlarına da değinmiştir.
AYM, AİHM’nin Ünal Tekeli vs. Türkiye kararına atıfta bulunmuştur. Bu kararda, AİHM kadının evlenmeden önceki soyadını tek başına kullanmasına izin verilmemesinin AİHS’nin 8. maddesi bağlamında AİHS’nin “Ayrımcılık Yasağı” başlıklı 14. maddesini ihlal ettiğine hükmedilmiştir.
Ayrıca, Türk iç hukuku düzenlemeleri ile kadın ve erkeklerin evlilik sonrası soyadları bakımından eşit haklara sahip olmasını öngören uluslararası sözleşmeler aynı konuda farklı hükümler içermektedir. Bu durumun Anayasa’nın 90. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bahisle AYM, TMK m. 187’nin başvuruculara uygulanmasının kanunilik ilkesiyle bağdaşmadığını ve ihlale yol açtığını belirten kararlarına atıfta bulunmuştur.[4]
Yargıtay da kadının evlenmeden önceki soyadının evlilikten sonra tek başına kullanılamaması durumunun AİHS’nin 8. maddesiyle bağlantılı olarak 14. maddesine aykırı olduğunu içtihat eder. Yargıtay’a göre kadının evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra tek başına kullanabilmesi için haklı bir nedenin bulunmasına gerek yoktur.[5]
AYM Karar’da yukarıda bahsi geçen yargı kararlarının kanun önünde eşitlik ilkesini hayata geçirmek için yeterli olmadığını, insan haklarına saygılı devlet ilkesinin gereğini devletin tüm organları ve idari makamlarının bu hususta görevi olduğunu bu görevin Anayasa’nın 10. maddesinde de teyit edildiğini belirtmiştir. AYM, kadınla erkeğin eşit haklardan yararlanmasının önce hukukun birincil kaynağı olan kanunlarla güvence altına alınması, bu güvencenin de idari uygulamalarla geliştirilmesi gerekliliğinin altını çizmiştir. Bu kapsamda AİHM, AYM ve Yargıtay içtihatları yeterli değildir zira bu içtihatların varlıklarına rağmen idari makamlarca uygulanmaya devam eden kurallar nedeniyle kadın bir külfete katlanmaksızın evlenmeden önceki soyadını tek başına kullanamamıştır.
Değerlendirme
Tüm bu bilgiler ışığında AYM, evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da kullanılması yönünden kadın ile erkeğin karşılaştırmaya müsait şekilde benzer bulundukları sonucuna ulaşmıştır. AYM, erkeğin evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra da tek başına kullanabilirken kadının evlenmeden önceki soyadını yalnızca eşinin soyadının önünde kullanabilmesini, benzer durumda olan eşlerin cinsiyet temelinde farklı bir muameleye tabi tutulması olarak değerlendirmiştir.
AYM, nüfus kayıtlarındaki karışıklığın önlenmesi ve soy bağının tespit edilmesinde kamu yararı bulunduğunu kabul etmekle birlikte, bireylerin kimlik numaralarının bulunması ve nüfus işlerinde teknolojiden faydalanması göz önüne alındığında, bahsi geçen kamu yararının sağlanmasının tek yolunun kadının soyadını, eşinin soyadının önünde kullanmak olduğunu kabul etmemiştir.
AYM’ye göre, aile bireylerinin aynı soyadı ile anılmalarının ailenin toplumsal işlevini yerine getirmesine katkı sağlayacağı söylenebilse de bu katkı yalnızca kadının eşinin soyadını almasıyla sağlanamaz. Eşlerin içlerinden birinin soyadını alması veya bunun dışında ortak bir soyadı belirlemelerine imkân tanınması veya ortak soyadın eşlerin evlenmeden önceki soyadlarının birleşiminden oluşmasının öngörülmesi de mümkündür. AYM ayrıca, ortak bir soyadının aile bağının zorunlu unsuru olduğu, aile bağının ortak soyadı olmadan korunamayacağının söylenmesinin zor olduğunu ifade etmiştir.
AYM, aile bağlarının korunup güçlendirilmesi amacının kadın ve erkeğe evlendikten sonraki soyadı bakımından farklı muamele yapılmasının makul nedeni olarak kabul edilemeyeceğini ifade etmiştir. Kadının evlenmeden önceki soyadını kullanamamasının da aile bağlarının korunmasından başka bir nedeni olmadığı AYM tarafından anlaşılmıştır. Bu durumda AYM, TMK’nın 187. Maddesinin iptaline karar vermiştir.
Karşı Oy
Karar, AYM tarafından oyçokluğu ile alınmıştır. Karar’a karşı iki karşı oy şerhi yazılmıştır.
Bunlardan ilki, yasa koyucunun aile soyadı konusundaki takdir hakkına, aile birliği ve bütünlüğünün korunmasına ve aile bağlarının güçlendirilmesine değinerek kamu yararının gözetilmesi bakımından eşlerden birisine soyadı konusunda öncelik tanınmasının eşitlik ilkesine aykırı olmadığı görüşünü içermektedir. Bu karşı oy gerekçesinde ayrıca, kadının önceki soyadını eşinin soyadının önünde kullanabilmesi ile kişilik hakları ile kamu yararı arasında adil bir dengenin korunmasının sağlandığı da belirtilmektedir. Kadının evlilikle eşinin soyadını almasının cinsiyet ayrımına dayanmadığı, yasa koyucunun aile soyadı konusunda takdir hakkını erkekten yana kullandığı bu durumun eşitlik ilkesini ihlal etmediği ifade edilmiştir.
Karar’a karşı yazılan ikinci karşı oy yazısında ise, kadın ve erkekten hangisinin soyadının kullanılacağı konusunun tarafların toplumdaki rollerine bağlı olarak taraflarca belirlenebileceği, bu bağlamda taraflara içlerinden birinin soyadını veya bunun dışında ortak bir soyadı imkanının tanınmasının ya da ortak soyadının eşlerin evlenmeden önceki soyadlarının birleşiminden olacağının öngörülmesinin de mümkün olduğu ifade edilmiştir. Bu duruma da, toplumdan gelecek talepler ile yasama organınca karar verilmesi gerektiği, toplumsal taleplerin yargı kararıyla yönlendirilmesinin doğru olmadığı vurgulanmıştır. Anlan karşı oy gerekçesinde, soyadı konusunda yargı organlarınca verilen ihlal kararlarının, kişinin maddi ve manevi varlığını koruması ve geliştirme hakkının toplum karşısında öne çıkarılması nedeniyle Anayasa’ya uygun olmadığı da ifade edilmiştir. Son olarak kadının evlilik sonrasında aldığı soyadı hususunun cinsiyet ayrımcılığına dayanmadığı belirtilmiştir.
Sonuç
AYM, yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında, kadının evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra da tek başına kullanamaması bakımından kadın ve erkek arasında kuralla öngörülen farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanmaması nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiği sonucuna oy çokluğu ile ulaşmıştır. Bu kapsamda TMK m. 187’de öngörülen kuralın Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olduğuna hükmetmiştir. Bu nedenle AYM tarafından ayrıca Anayasa’nın 2., 17., 20. 90. ve 135. Maddeleri yönünden inceleme yapılmamıştır.
AYM, itiraza konu hükmün iptali nedeniyle ayrıca TMK’nın 187. Maddesinin ikinci cümlesinin de 6216 sayılı kanunun 43. Maddesinin 4 numaralı fıkrası gereğince iptaline karar vermiştir.
Karar, Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten (28 Nisan 2023) başlayarak 9 ay sonra yürürlüğe girecektir.
- Karar’ın tam metni için bkz. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/04/20230428-9.pdf
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek Protokolleri için bkz. https://www.echr.coe.int/documents/convention_tur.pdf
- Resmi Gazete için bkz. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/04/20160408.htm
- Bkz. Sevim Akat Eşki B. No. 2013/ 2187, 19/12/2013 T.: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/2187 ; Gülsüm Genç B. No. 2013/4439, 6.3.2014 T.: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/4439 ; Neşe Aslanbay Akbıyık B. No: 2014/5836, 16/4/2015 T.: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/5836 )
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/889 E., 2015/2011 K. 30.09.2015: https://www.lexpera.com.tr/ictihat/yargitay/hukuk-genel-kurulu-e-2014-889-k-2015-2011-t-30-9-2015
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.
Diğer İçerikler
İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu (“İBBGK”) 2021/5 E. 2023/2 K. sayılı 28.04.2023 tarihli İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’yla (“Karar”) hukuk davalarında hükümde kanun yolu süresinin hatalı olarak uzun gösterilmesi halinde, hatalı gösterilen süre içerisinde yapılan kanun yolu başvurusunun...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında 06/04/2023 Tarihinde İmzalanan Spor Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında 14.09.2023 tarihli ve 7611 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 15.09.2023 tarihli ve 32310 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı...
Miras hukukumuzun temeli sayılabilecek olan tereke kavramı, bir kimsenin ölümü sonrasında kendisine ait olan mal, hak ve borçlarının tamamını işaret eden bir kavramdır. Tarih içerisinde insanoğlu kimi zaman dini inanışları gereği geride kalan ve değer atfettiği eşyaları ile gömülürken zaman ilerledikçe terekenin...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Madencilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında 21.07.2023 tarihli ve 7393 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 22.07.2023 tarihli ve 32256 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı...
Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası A.Ş. (TKYB) ve Alman Kalkınma Bankası (KfW) Arasında 06.04.2023 Tarihinde İmzalanan Hibe Anlaşması 04.07.2023 tarihli ve 32238 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı...
Miras sözleşmeleri miras bırakanın mirasçısı ya da üçüncü kişiyle gerçekleştirdiği ölüme bağlı tasarruf içeren sözleşmelerdir. Ölüme bağlı tasarruf, miras bırakanın ölümünden sonra hüküm doğurmasını istediği emirlerini içeren bir hukuki işlemdir. Ölüme bağlı tasarruf kavramı iki anlamda kullanılır; maddi...
2023 Yılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında 06.06.2023 tarihli ve 7302 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 07.06.2023 tarihli ve 32214 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı...
Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Alman Kalkınma Bankası (KfW) Arasındaki Temiz Enerji ve Enerji Verimliliği Önlemleri Projesine Dair 19/3/2018 tarihli Finansman Anlaşması Hakkında Ayrı Anlaşmaya İlişkin Ekli Tadilat Mektubunun Onaylanması Hakkında Karar (Karar Sayısı: 7158) 25 Nisan 2023...
Kuzey Atlantik Antlaşması’na Finlandiya Cumhuriyeti’nin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanması Hakkında 01.04.2023 tarihli ve 7025 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 02.04.2023 tarihli ve 32151 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı...
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin Gümrük Alanında İşbirliğine İlişkin Birlik Programı olan ‘Gümrükler’e Katılımı Konusunda Anlaşmanın 1 Ocak 2021 Tarihinden Geçerli Olmak Üzere Onaylanması Hakkında 08.03.2023 tarihli ve 6913 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 09.03.2023 tarihli...
5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 14’üncü Maddesinin Dördüncü Fıkrasında Yer Alan İstisnanın, Kurumların 31.12.2022 tarihli Bilançolarında Yer Alan Yabancı Paralar İtibarıyla da Uygulanması Hakkında 25.01.2023 tarihli ve 6728 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 26.01.2023 tarihli ve 32085 sayılı Resmi...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geçitkale Hava Meydanı Enerji Nakil Hatlarının Deplase Edilmesine İlişkin Protokolün Onaylanması Hakkında Karar (Karar Sayısı: 6647) 06 Ocak 2023 tarihli ve 32065 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 14 Nisan 2022 Tarihinde İmzalanan İktisadi ve Mali İş birliği Anlaşması- Ek Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında 23.11.2022 tarihli ve 6416 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 24.11.2022 tarihli ve 32023 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlandı...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanması Hakkında 19.10.2022 tarihli ve 6238 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 20.10.2022 tarihli ve 31989 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı...
Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA II) Kapsamında Akdedilen 2015 Yılı Türkiye İçin Yıllık Eylem Programına Ait Finansman Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Komisyonu Arasında 12.08.2022 ve 31.08.2022 tarihli Mektupların Teatisi Yoluyla İmzalanan...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında OECD Ankara Çok Taraflı Vergi Merkezi’nde Çok Taraflı Vergi Programının Uygulanması Hakkında Mutabakat Muhtırasının 1 Ocak 2022 Tarihinden Geçerli Olmak Üzere Onaylanması Hakkında 15.09.2022 tarihli ve...
Sosyal medyanın modern bir kitle iletişim aracına dönüşmesi ile birlikte, reklamcılık ve pazarlama kavramları da yeni bir boyut kazanmıştır. Sosyal medya üzerinden takipçi kitlelerini "etkileyerek" çeşitli ürün ve hizmetleri tanıtan influencer'lar (diğer bir deyişle, sosyal medya etkileyicileri), yeni nesil reklam...
6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci Maddesinin Birinci Fıkrasında Yer Alan Gecikme Zammı Oranının, Her Ay İçin Ayrı Ayrı Uygulanmak Üzere %2,5 Olarak Belirlenmesi Hakkındaki 20.07.2022 tarihli ve 5801 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 21.07.2022 tarihli ve...
Avrupa Birliği Sığınmacı Mali İmkânı İkinci Dönemi (FRIT-II) Kapsamında İşgücü Piyasasına Geçişin Desteklenmesi Projesi’ne İlişkin Olarak Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası Arasında...
2022 Yılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşmasının Onaylanması Hakkında 23.05.2022 tarihli ve 5596 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 24.05.2022 tarihli ve 31845 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanması Hakkında 23.04.2022 tarihli ve 5520 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 24.04.2022 tarihli ve 31819 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı...
Anayasa Mahkemesi 29.09.2021 tarihli ve 2018/357 başvuru numaralı kararında (“Karar”) yaptığı inceleme sonucunda, başvurucunun toplu konut yapımı amacıyla kamulaştırılan taşınmazlarının kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmaması...
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 101. maddesinde tanımlandığı üzere, vakıflar; gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Vakıflar “ideal amaçlı” tüzel kişilerdir. Bir başka deyişle, vakıflar kazanç paylaşma amacı...