Bu bakımdan, örnek vermek gerekirse 6101 sayılı Kanun’un yürür-
lüğe girdiği tarih olan 01.07.2012’ de on yıllık uzama süresini doldur-
muş bir kira sözleşmesi 01.07.2014 tarihinden itibaren, yine aynı tarih-
te sözleşme uyarınca geriye kalan süresi beş yıldan az olan bir sözleş-
me ise 01.07.2017 tarihinden itibaren kiraya veren tarafından haklı se-
bep olmaksızın, tek taraflı bildirim yoluyla fesih olunabilecektir. Bu
noktada, kiraya verenin bu bildirimi her uzama yılının bitiminden en az
üç ay önce yapması gerektiğini tekrar hatırlatmakta fayda vardır.
Bildirimin Niteliği ve İşlevi
TBK m. 348’de konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih bildiriminin
yazılı şekilde yapılması gerektiği, aksi halde geçerli olmayacağı bildi-
rilir. Bu şekil kuralı emredici niteliktedir, aksine sözleşme yapılamaz.
Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin dava yoluyla feshi
müessesinden farklı olarak bildirim yoluyla fesihte, kira sözleşmesinin
sona ermesi için mahkeme kararı gerekmeyecektir. Bu bakımdan, TBK
m. 347’de düzenlenen bu tek taraflı bildirim bozucu yenilik doğuran
bir etkiye sahiptir ve karşı tarafa varmakla hüküm ifade eder.
Kiraya veren tarafından gönderilen fesih bildiriminin kiracıya
ulaşması ile sözleşmesel ilişki ortadan kalkacak, kiracı haksız işgalci
durumuna gelecektir. Fesih bildiriminin üzerine kiracının taşınmazı
boşaltmaması durumunda iki ihtimal söz konusu olacaktır:
- İlk olarak, sözleşmesel ilişkinin sona ermiş olduğu ve tahliye da-
vası açma nedenlerinin TBK m. 350 ila 354 arasında sayılı oldu-
ğu gerekçeleriyle herhangi bir tahliye davası açılamaması düşü-
nülebilir. Bu durumda kiraya verenin yapması gereken, asliye
hukuk mahkemesinden, fuzuli işgale dayanan bir dava açarak ta-
şınmazın fesih bildiriminden sonra kullanıldığı döneme ait bir
ecrimisil talep etmektir. Mahkeme, ecrimisili kiralanan taşınma-
zın rayiç kira bedeli üzerinden oranlayarak belirlemelidir.
- Diğer ihtimalde ise, ortada bir kira ilişkisinden doğan uyuşmaz-
lık bulunması nedeniyle, HMK madde 4/1 (a) bendi uyarınca
dava konusunun değer ve tutarına bakılmaksızın sulh hukuk
mahkemelerinde tahliye davası açılması değerlendirilebilir.
Sorunun çözümü ise şimdilik uygulamaya bırakılmış gözükmekte-
dir.
BORÇLAR HUKUKU
241