sınırlamaları da kapsar. Dolayısıyla, Kurul’a yan sınırlamalara ilişkin
ayrı bir başvuruda bulunulması gerekmez.
Bununla beraber, birleşme veya devralma işlemi 2010/4 sayılı Teb-
liğ’de öngörülen eşikleri aşmıyor ise, rekabet yasağı sözleşmesinin bir
yan sınırlama olup olmadığının değerlendirilmesi esas itibarıyla işlem
taraflarına aittir. Taraflar, Kılavuz’daki bilgiler çerçevesinde, araların-
da öngördükleri rekabet yasağı sözleşmesinin bir yan sınırlama olup
olmadığını, başka bir ifadeyle, hukuka aykırı olup olmadığını kendile-
ri değerlendirir.
İşlem taraflarının talepte bulunması halinde, Kurul, Kılavuz’da ya
da önceki kararlarında ele alınmamış, yeni bir yönü bulunan sınırlama-
ları, birleşme veya devralma kararlarında değerlendirir.
Sonuç
Birleşme veya devralma işlemlerinde rekabet yasağı sözleşmeleri
kilit bir rol oynar. Nitekim bu tür işlemlerin bazılarında rekabet yasağı
öngörülmezse, yapılan yatırım anlamsız kalır ve ekonomiye herhangi
bir katkı sağlanmamış olur. Başka bir anlatımla, rekabet hukukunun
amacı gerçekleşmez.
Bu kapsamda, yan sınırlamaların, Avrupa Birliği hukukuna uygun
olarak, öncelikle 2010/4 sayılı Tebliğ’de öngörülmesi, sonra da Kıla-
vuz’da açıklanması yerinde oldu.
Bununla beraber, Kılavuz’un yan sınırlamalara ilişkin bölümü ol-
dukça özettir ve Kurul kararlarına atıflar çok azdır. Oysa Kılavuz’da
rekabet yasağı sözleşmesinin bir yan sınırlama olup olmadığının de-
ğerlendirilmesinin işlem taraflarına ait olduğu yer alır. Bu halde, Kıla-
vuz işlem taraflarına gerçek anlamda kılavuzluk etmez ve işlerini ko-
laylaştırmaz. Ayrıca, Kılavuz’un bazı bölümleri doğrudan Avrupa Bir-
liği Duyurusu’ndan alınmış olup, kötü tercüme edilmiştir. Bu nedenle,
Kılavuz’un yeniden ele alınmasının gerekli olduğu görüşündeyim.
148
HUKUK POSTASI 2012