Şirketler Hukukunda Sürdürülebilirlik ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu
Bu makale 2 Kasım 2023 tarihinde Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından İstanbul’da düzenlenen Hukuk ve Sürdürülebilirlik Sempozyumu’nda sunulan tebliğden yola çıkarak hazırlanmıştır.
Giriş
Günümüzde ticaret şirketleri amaç yönünden bir gelişim ve değişim içerisindedir. Şirketlerin asıl amacının kâr etmek olduğu kuşkusuzdur. Ancak şirketler bu amaca ulaşırken hem çevre hem de toplum üzerindeki etkilerini göz ardı etmemeli ve çevreye, gelecek kuşaklara ve topluma karşı sorumlu davranmalıdır. Bu durum özellikle şirketin temsil ve yönetimden sorumlu yönetim kurulu üyelerine bir sorumluluk yükleyebilir. Şirketlerin, sürdürülebilir bir gelecek yaratmadaki rolü ve sorumluluğu henüz olgunlaşmamıştır ve gelişime açıktır.
I. Sürdürülebilirlik ve ESG (Environmental, Social and Governance – Çevresel, Toplumsal ve Yönetsel)
Sürdürülebilirlik ve ESG birbirinden farklı ancak yakın ilişkili kavramlardır. Sürdürülebilirlik kavramı 1987 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından yayınlanan Brundtland Raporu olarak da bilinen “Bizim Ortak Geleceğimiz” başlıklı metinde tanımlandı. Bu rapor uyarınca sürdürülebilirlik “sonraki nesillerin gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeksizin bugünün gereksinimlerini karşılayan kalkınma” olarak ifade edildi.[1] Günümüzde ise sürdürülebilirlik, iklim değişikliğinin etkisini azaltmaya yönelik faaliyetler ile gelecek kuşakların refahını gözeterek yaşamın iyileştirilmesi olarak nitelendirilebilir. Bu kapsamda, çevre ve toplum bakımından olumlu amaç güden politikalar sürdürülebilirdir.
ESG, Çevresel, Toplumsal ve Yönetsel (“Enviromental, Social and Governance”) anlamını ifade eden bir kısaltmadır. ESG terimi ilk kez 2004 yılında, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin sonrasında yayınlanan “Kim Önemserse Kazanır” (Who Cares Wins) başlıklı raporda kullanıldı.[2] ESG, şirketlere sürdürülebilirlik bağlamındaki sorumluluklarını öngören bir çerçeve çizer. Bu açıdan, sürdürülebilirlik kavramından çok daha dar anlamlıdır. Ancak, ESG kavramı da evrimini sürdürür. Günümüzde ESG, yatırım fırsatları ve risk yönetimini değerlendirmek için bir araç, kurumsal sosyal sorumluluk kriteri veya ideolojik tercih anlamına gelmek üzere pek çok farklı şekilde kullanılır.
II. Kanuni Düzenlemeler
Sürdürülebilirliğin öneminin artması ile beraber, Türkiye’de ticaret şirketleri, üst kurumlar ve kanun koyucular emredici veya özendirici kural koyma çalışmalarına başladı. Sürdürülebilirlik ve ESG’ye ilişkin başlıca düzenlemeler Türk Ticaret Kanunu (“TTK”), Sermaye Piyasası Kanunu (“SerPK”) ve ikincil mevzuatta yer alır.
A. Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu
Sürdürülebilirlik kapsamındaki emredici kurallar sınırlı sayıdadır. Şirketler sürdürülebilirliğe ilişkin düzenlemeleri çoğunlukla kendi iç yönergeleri veya esas sözleşmeleri aracılığı ile benimser. Şirketler hukukunda sürdürülebilirliğe ilişkin temel düzenleme TTK m. 88’e 2022 yılında eklenen 6. fıkradır. Bu hükümle Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (“KGK”), “belirlediği işletmeler ve kuruluşlar için uygulamada birliği ve sürdürülebilirliğe ilişkin raporlamaların uluslararası alanda geçerliliğini sağlamak amacıyla uluslararası standartlarla uyumlu olacak şekilde Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarını” (“TSRS”) belirlemeye ve yayımlamaya yetkilendirildi. Hükmün amacının işletmenin sosyal, çevresel ve kurumsal yönetime ilişkin sorunlara nasıl karşılık verdiğini anlatmak olduğu ifade edildi. Ayrıca, yatırım kararı alınırken sürdürülebilirliğe ilişkin ihtiyaca uygun bilgiye ulaşılmasının amaçlandığı belirtildi.
KGK, “UFRS S1 Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler Taslak Metin”[3] ve “UFRS S2 İklimle İlgili Açıklamalar Taslak Metin”[4] başlıklı iki metin yayınladı. Her iki taslağın ortak amacı, şirketlerin sürdürülebilirliği konu alan risklere ve fırsatlara ilişkin bilgilerini açıklamayı zorunlu kılmaktır.
SerPK, Kurumsal Yönetim Tebliği (“KYT”) ve Kurumsal Yönetim İlkeleri (“KYİ”) yayınladı. Bu metinlerde, “uy veya açıkla” ilkesi egemen olsa da sınırlı sayıda emredici hükümlere yer verildi. Emredici hükümler, şirketin yönetim yapısı ve şirket ile pay sahibinin ilişkisini konu alır.
Sürdürülebilirlik ile ilgili önemli olan ilkelerden biri “kamuyu aydınlatma” ilkesidir ve SerPK m. 128/1-b kapsamında ele alınır. Konunun ESG ve sürdürülebilirlik ile ilişkisi esas olarak ikincil mevzuatta (KYT ile KYİ) düzenlenir.
B. II-17.1 Sayılı Kurumsal Yönetim Tebliği ve Kurumsal Yönetim İlkeleri
ESG ilkelerinin Türk hukukuna kazandırılması, SPK tarafından getirilen Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi (“Uyum Çerçevesi”)[5] ve KYT’de 2020 yılında yapılan değişiklik[6] sonucunda mümkün oldu. KYT’de yapılan değişiklik ile KYİ’ye tabi ortaklıklar Uyum Çerçevesinde belirlenen ilkelere de tabi kılındı. Uyum Çerçevesi, şirketin ESG çalışmalarını yürütürken esas alması gereken ilkeleri dört grupta düzenler. Bu ilkeler, genel ilkeler, çevresel ilkeler, sosyal ilkeler ve kurumsal yönetim ilkeleri olarak ifade edilir. Ayrıca, KYT m. 8/1 kapsamında yapılan değişiklik ile, ilgili ilkelere uyulup uyulmadığının, uyulmadığı takdirde bunun gerekçesinin ve uymama sebebiyle çevresel ve sosyal risk yönetiminde ortaya çıkan etkilerin raporlanması gerektiği düzenlenir.
KYT m. 2.2.2/g ile yıllık faaliyet raporunda çalışanların sosyal hakları, mesleki eğitimi ile diğer toplumsal ve çevresel sonuç doğuran şirket faaliyetlerine ilişkin kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri hakkında bilgiye yer verileceği düzenlendi. KYİ Ek’te düzenlenen m. 3.5.2 ile şirkete sosyal sorumluluğa karşı duyarlı olma ile çevre, tüketici ve kamu sağlığına ilişkin düzenlemeler ile etik kuralara uyma yükümlülüğü getirildi. Şirketin, insan haklarına saygılı olması ve yolsuzluk ile mücadele etmesi gerektiği de bu düzenleme de yer aldı.
III. Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğuna Etkisi
Yönetim kurulu, ticaret şirketlerinin temsil ve yönetiminden sorumlu organdır. Bu organın sorumluluğu TTK m. 553/1 kapsamında düzenlenir. Yönetim kurulu üyeleri, kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı davrandıkları takdirde, şirkete, pay sahiplerine ve şirketin alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olurlar.
A. Sorumluluğun Şartları ve Unsurları
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan söz etmek için hukuka aykırı fiil, nedensellik bağı, kusur ve zarar aranır.
Yönetim kurulu üyesinin sorumluluğunun doğması için, kanun veya esas sözleşme tarafından ele alınan bir yükümlülüğe aykırılık söz konusu olmalıdır. Bu aykırılıkta yönetim kurulu üyesi kusurlu olmalıdır. Bu yükümlülüğün mutlaka şirketler hukukuna özgü olması gerekmez, farklı kanunlara aykırılık halinde de ortaya çıkan zarar ve hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı olduğu takdirde yönetim kurulu üyesi sorumlu olur.
Yönetim kurulu üyeleri hem dolaylı hem doğrudan zarardan sorumlu tutulabilir. Dolaylı zararın doğması halinde, pay sahipleri ve alacaklılar zararın şirkete ödenmesini talep eder. Doğrudan zarar söz konusu olduğunda ise, zarar alacaklılar ve pay sahiplerinin kendisine ödenir.
Yönetim kurulunun sorumluluğu temelde bir özen sorumluluğudur. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu tedbirli bir yöneticinin özenine dayanır ve sorumluluktan ancak ilgili özeni gösterdiklerini ispat ederek kurtulabilirler. Tedbirli yöneticinin özen yükümlülüğü iş adamı kararını da kapsar. Özen yükümlülüğü kapsamında, emredici hükümlere aykırı bulunmayarak şirket menfaatini dürüstlük kuralı çerçevesinde gözetmiş ise ortaya çıkan zarardan yönetim kurulu üyesi sorumlu olmaz. Herhangi bir karar, KYİ uygun, yeterli araştırma sonucunda tarafsız şekilde alındıysa iş adamı kararı çerçevesinde değerlendirilir.
B. Sürdürülebilirliğe İlişkin Olarak Yönetim Kurulu Üyesinin Sorumluluğu
Yukarıda ele alınan düzenlemelerin bir kısmı yumuşak hukuk kuralları (soft law) kapsamında şekillenir ve “uy ya da açıkla” ilkesini benimser. Emredici olmayan yumuşak hukuk kurallarına aykırılığın TTK m. 553 kapsamında yönetim kurulu üyesinin sorumluluğunu doğurup doğurmayacağı tartışmalıdır. Ayrıca, sürdürülebilirlik veya ESG kurallarına uyum yönetim kurulu üyelerinin yükümlülüğü olarak açıkça düzenlenmez. Bu sebepten, sürdürülebilirliğin yönetim kurulu üyelerinin özen yükümlülüğünün kapsamına dahil edilip edilemeyeceği yorum yoluyla incelenmelidir.
C. Şirket Menfaati Kavramı ve Sürdürülebilirlik ile İlişkisi
Şirket menfaati, yasal düzenlemelerde tanımlanmayan ve uygulama ile gelişimini sürdüren bir kavramdır. Şirket menfaati kavramı, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu açısından üç görüş ile açıklanabilir.
İlki, pay sahibinin üstünlüğünü (shareholder primacy) benimser. Pay sahibi üstünlüğü görüşü uyarınca pay sahibinin menfaati şirketin menfaatidir. İkincisi ise, menfaat sahipleri teorisi (stakeholder theory) olarak adlandırılır. Menfaat sahipleri teorisine göre pay sahipleri dışındaki grupların da menfaatini gözetmek de gerekir. Şirketlerin ekonomik hayattaki etkisi çok büyüktür ve amacı kâr elde etmenin de ötesinde insan ve gezegenin sorunlarını gözetmektir. Üçüncüsü, karma görüştür. Karma görüş, pay sahibi üstünlüğü ve menfaat sahipleri teorilerini harmanlar. Bu görüş uyarınca şirketlerin kâr elde etmesi esastır ancak kâr elde edilirken çıkar gruplarına saygı gösterilmeli ve kâr politikası sürdürülebilir esaslara dayandırılmalıdır.
Şirketler hukukunda süreklilik, işletmenin sürekliliği ekseninde ele alınır. Şirketin kendi sürekliliğini sağlarken toplum ve çevrenin sürekliliğine zarar vermemesi esastır. Milletlerarası düzenlemelere bakıldığında da kanun koyucuların, sürdürülebilirliği şirket menfaati kapsamına ekleme ve şirketleri bu doğrultuda faaliyet göstermeye özendirme eğiliminde oldukları görülür.
Ayrıca, sürdürülebilirliğin yalnızca çevre ve “yeşil” ile sınırlandırılması yanlış olur. Şirket menfaati, tüm pay sahiplerini, kamuyu, toplumu ve sosyal bakımdan kırılgan olarak nitelendirebilecek grupları gözetmelidir.
Sonuç
Türk hukukunda her ne kadar yapılan düzenlemeler doğrudan yönetim kurulu üyesinin sürdürülebilirlik kapsamındaki sorumluluğunu konu almasa da sürdürülebilirliğe ilişkin kanunda ve ikincil mevzuatta değişiklikler yapılmıştır.
Yönetim kurulu üyesinin sürdürülebilirlik kapsamında sorumluluğu açıkça düzenlenmediği için yorum yoluyla gelişir. Öğretideki yazarlar, şirket yöneticilerinin kamu yararı ve şirket çalışanlarını, insan hakları ve çevreyi gözetmesi gerektiğini ileri sürer. Bu kapsamda, sürdürülebilirlik hukuki açıdan yalnızca çevre ve iklim ile sınırlı değildir. Yönetim kurulu üyesinin sorumluluğunu irdelemek için şirket menfaatinin nasıl tanımladığı da önem taşır.
Şirket menfaatini açıklayan görüşlerden, karma görüş ve menfaat sahipleri teorisi sürdürülebilirlik ile daha yakından ilgilidir. Bu görüşler uyarınca şirketin amacı kâr elde etmek olsa dahi, şirketler kamu yararını, çevreyi ve başkaca grupların çıkarlarını korumalıdır. Yönetim kurulu da bu doğrultuda hareket etmelidir.
Sürdürülebilirlik, hukuk kurallarını, şirketlerin ticari hayata yaklaşımını ve yönetim kurulu üyelerinin özen yükümlülüğünü yakından etkilemiştir ve şüphesiz ki etkilemeye ve yeni tartışma alanları yaratmaya devam edecektir.
- United Nations General Assembly, Report of the World Commission on Environment and Development: Our Common Future, 1987. (Erişim Tarihi: 04.12.2023)
- The Global Compact, Who Cares Wins Report, Financial Sector Initiative (Erişim Tarihi: 04.12.2023)
- UFRS S1 Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler (Erişim Tarihi: 04.12.2023)
- UFRS S2 İklimle İlgili Açıklamalar (Erişim Tarihi: 04.12.2023)
- Borsa İstanbul (2020), SPK “Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi”ni yayınladı. (Erişim Tarihi 04.12.2023)
- Sermaye Piyasası Kurulu’nun II-17.1 sayılı Kurumsal Yönetim Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (II-17.1.a)
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.