Doktorun Hukuki Sorumluluğu
Giriş
Her hukuki ilişkide olduğu gibi, doktor ve hasta arasında da borç ve alacak ilişkisi vardır. Bu hukuki ilişkide doktor taahhüt edilen tıbbi müdahalede bulunma, hasta ise kararlaştırılan bir ücreti doktora ödeme borcu altındadır. Söz konusu ilişki kapsamında, kusurlu davranışı veya ihmali nedeniyle bir zarar meydana gelmesi halinde doktorun hukuki ve cezai sorumluluğu doğabilir. Hukuki sorumluluğu kapsamında doktor, kusur ve ihmali oranında hastanın maddi ve manevi tazminat taleplerini karşılamakla yükümlü tutulacaktır. Bu kapsamda çıkacak bir uyuşmazlığın çözümü için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin belirlenmesi ve somut uyuşmazlığa ilişkin ilkelerin ortaya konulması gerekir.
Türk hukukunda tıbbi müdahalelerin hukuki temelini belirleyen bir kanuni düzenleme bulunmaz. Fakat ilişkinin hukuki temelinin tespit edilmesi açısından Yargıtay içtihatları ile belirli kriterler belirlenmiştir. Bu kapsamda, somut olayın özelliğine göre hasta ve doktor arasındaki ilişki; eser sözleşmesi, vekalet sözleşmesi veya hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi olabilecektir. Söz konusu ilişki tedavi metoduna veya tedavinin gerçekleştiği yere göre değişebilir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, bir sonucun taahhüt edildiği tıbbi müdahaleler eser sözleşmesi hükümlerine, tedavi amaçlı yapılan tıbbi müdahaleler ise vekalet sözleşmesi hükümlerine tabidir. Örneğin Yargıtay’a göre, eser sözleşmesiyle tedavi sözleşmesinin farkı sonucun garantisiyle ilgilidir ve estetik müdahalelerde yüklenici yani doktor hastanın istediği sonucu elde etmesini garanti eder.[1] Bu doğrultuda estetik amaçla yapılan müdahaleler genel olarak eser sözleşmesi hükümlerine tabidir. Tedavi amaçlı ve sonucun garanti edilemeyeceği tedavilerde ise vekalet ilişkisi kurulduğu kabul edilir.
Doktorun Özen Yükümlülüğü
Türk hukukunda, tıbbi müdahaleden doğan zarardan doktorun sorumlu tutulabilmesi için belirli koşulların gerçekleşmiş olması gerekir. Bunlar; kusurun, zararın ve illiyet bağının varlığıdır. Sorumluluğun yüklenebilmesi için bütün koşulların sağlanması gerekir. Kusur koşulunun belirlenmesinde doktorun özen yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği önemli bir rol oynar.
Eser sözleşmesinin düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) madde 471/2’de belirtildiği üzere “yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır”. Basiretli bir yüklenici olabilmek için, doktor, tıbbi, etik ve profesyonel kurallara uygun bir şekilde özen yükümlülüğünü sağlamış olmalıdır. Vekalet ilişkisinde ise vekil, sonuca ulaşılamamasından dolayı değil, sonuca ulaşırken gerçekleştirdiği davranışlarında özen yükümlülüğüne uymaması sonucunda zarar doğması halinde sorumlu tutulacaktır.
Bu kapsamda doktorun, tanı ve tedavi sürecinde hastanın yararına uygulamalar gerçekleştirmesi, doktorluk mesleğinin profesyonel gerekliliklerini yerine getirmesi ve tedavi kapsamında veya dışında gerçekleşebilecek zararlar bakımından koruyucu önlemleri alması gerekir. İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi[2] madde 4’e göre; “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir”. Ayrıca yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre “‘Tıbbi Standart’ hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o an ki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır”.[3] Sonuç olarak doktorun özen yükümlülüğü yerleşmiş tıbbi standartlar çerçevesinde belirlenir. Bu kapsamda yapılacak bir kusur tespiti yüksek tıbbi bilgi gerektirdiği için ancak alanında yetkin bilirkişilerce veya Adli Tıp Kurumunca hazırlanacak bir rapor ile yapılabilir.
Doktorun Aydınlatma Yükümlülüğü
Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 15, 24 ve 26. maddeleri ve Türk Tabipler Birliği’nin Hekimlik Meslek Etiği Kuralları 26. maddesi uyarınca doktorlar, gerçekleştirilecek bütün işlemler, ortaya çıkabilecek komplikasyonlar ve işlemlerin sonuçları hakkında hastayı ayrıntılı olarak aydınlatmakla ve bunlar için açık rıza (aydınlatılmış onam) almakla yükümlüdür.
Yargıtay, hastanın, operasyon sonrası oluşabilecek olası komplikasyonlar hakkında aydınlatıldığına ve açık rıza verdiğine ilişkin aydınlatılmış onam bulunmaması nedeniyle gerçekleştirilen işlemlerin hukuka aykırı olduğuna ve bu nedenle doktorun maddi ve manevi zararlardan sorumlu olduğuna karar vermiştir[4].
Dava Zamanaşımı
Doktorun yükümlülüklerinin ihlali nedeniyle doğan zararlar kapsamında açılacak tazminat davalarında zamanaşımı hukuki ilişkinin niteliğine göre değişiklik gösterir. Sonuç garantisi verilen estetik amaçlı yapılan müdahaleler bakımından eser sözleşmesi hükümleri geçerli olacağından, TBK m. 478 uyarınca “Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”
Tedavi amacı ile yapılacak tıbbi müdahalelerde ise vekalet sözleşmesi hükümleri geçerli olacağından ve TBK’da vekalet sözleşmesi için özel bir zamanaşımı süresi düzenlenmediğinden, genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık süreye tabi olacaktır.
Sonuç
Türk hukukunda doktor ve hastası arsındaki hukuki ilişkiyi düzenleyen bir hüküm bulunmadığı için Yargıtay içtihatları ile çeşitli kriterler oluşturulmuştur. Hukuki ilişkinin tespiti tazminat talepli davalarda kusurun tespit edilmesi ve zamanaşımı süreleri bakımından önem arz eder. Bir sonucun taahhüt edildiği estetik amaçlı müdahaleler bakımından TBK’da düzenlenen eser sözleşmesi hükümleri; tedavi amaçlı müdahaleler bakımından ise vekalet sözleşmesi hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Doktorun müdahale sonucunda hukuki sorumluluğunun doğabilmesi için kusurlu olması, zararın ortaya çıkmış olması ve zararın ortaya çıkması ile doktorun kusurlu davranışı arasında illiyet bağı bulunması gerekir.
Son olarak doktorun hastaya karşı olan en önemli yükümlülüklerinden ikisi özen yükümlülüğü ve aydınlatma yükümlülüğü olup, Yargıtay’ın yerleşik kararları uyarınca bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde doktor kusurlu bulunacak ve ortaya çıkan maddi ve manevi zararlardan sorumlu tutulacaktır. Kusur tespitinde tıbbi standartlar değerlendirilecek olup, uzman kişilerce hazırlanacak raporlar ile tespit edilmesi gerekmektedir.
[1] Yargıtay 15. HD, 2018/4953 E. 2018/4526 K., 19.11.2018.
[2] Avrupa Antlaşmaları Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi Tasarısı: İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi, RG, S. 25311, 09.12.2013.
[3] Yargıtay 15. HD, 2018/5523 E. 2019/801 K., 26.02.2019.
[4] Yargıtay 13. HD, 2016/25663 E. 2018/7615 K., 04.07.2018.
Bu makalenin tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın bu makale kullanılamaz, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz veya başka bir suretle yayılamaz. Kaynak gösterilmeksizin veya Erdem & Erdem’in yazılı izni alınmaksızın oluşturulan içerikler takip edilmekte olup, hak ihlalinin tespiti halinde yasal yollara başvurulacaktır.